Paragrafta Ana Düşünce Test-12

1. Eskiden beğendiğim şiirlerde şimdi bir tat bulamıyorum, buna karşılık eskiden beğenmediklerim de şimdi bana bir güzel gözüküyor. Öyledir şiirler: Gün olur beğenir, gün olur beğenmezsin. Kişinin düşünceleri, kanıları gibi beğenisi de günden güne değişir. Bu nedenle bir kimseye “En beğendiğiniz şiir, en beğendiğiniz dizeler hangisidir?” diye sormak doğru değildir; gününe bakar, saatine bakar…

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Zaman içerisinde, kişinin şiir zevkinde değişiklikler olabilir.

B) Bir kişinin beğenisi zaman içinde gelişip olgunlaşabilir.

C) Her okurun kendine yakın bulduğu ozanlar ve şiirler vardır.

D) Bir ozanın bütün şiirlerinin aynı düzeyde olması düşünülemez.

E) Beğenisi gelişmiş okuyucu, iyi şiiri, kötüden kolayca ayırabilir.

 

2. Vapurda yanımda gençten biri oturuyordu: Gazete okuyor, katlamıyor gazetesini, çarşaf gibi açıyor. Elleri ta benim yüzümün önünde, burnuma değecek. Oradan kalkamıyorum, başka yer yok. Bacaklarını da iyice açmış; büzüldükçe büzüldüm. Kendinden başka kimseyi düşünmüyor; genişledikçe genişliyor. Sonunda dayanamadım: “Görüyorsunuz, daha da büzülemiyorum, yer kalmadı…” Neyse ki sesini çıkarmadı, kalktı…

Bu parçada özellikle aşağıdakilerin hangisi üzerinde durulmaktadır?

A) İnsanların birbirlerine karşı hoşgörülü davranmasının önemi

B) Vapur yolculuklarının sıkıntılı olması

C) Gazete okumanın çevreyi rahatsız edici bir davranış olması

D) Bir gencin, çevresindekileri düşünmeden bencil davranması

E) Gençlerin, yaşlılara saygı göstermemesi

 

3. Roman üzerine çok şeyler yazıldı, daha da yazılacak. Bir asırdan beri, geçen yıllar, türlü anlayışların çatışmasını görüp durdu. Kimi yazarlar, romandan, toplum hayatında bir işe yaramasını, aksaklıkların ortadan kalkmasına yardım etmesini istediler. Kimileri de romanın bir ahlak ve toplumbilim kitabı değil, bir sanat eseri olduğunu ileri sürdüler.

Bu parçadan çıkartabilecek sonuç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Romandan, toplum hayatını düzenleme konusunda yardım beklenmemelidir.

B) Roman yalnız estetik amaçla oluşturulmaz, onun toplumsal yönü de vardır.

C) Romanla ilgili farklı görüşler bu türün gelişmesine engel olmuştur.

D) Bugüne kadar roman hakkında farklı görüşler dile getirilmiştir.

E) Romanın eski bir tür olması, çok tartışılmasına neden olmuştur.

 

4. Roman, gerçekten uzaklaşmaz, hep gerçeği kavramaya, hep gerçeği anlatmaya çalışır. Romanlardaki kişiler de bizleri yöneten yasalara, doğa kurallarına uymak zorundadırlar. Onlar da bizim gibi birer kişidir, gerçeğin çocuklarıdır. Romancının sınırlarını çizdiği bir dünyada gerçeğe aykırı olmayacak biçimde yaşarlar.

Bu parçayı sürdüren bir yazı için en uygun başlık aşağıdakilerden hangisidir?

A) Roman ve Gerçek

B) Roman Kahramanları

C) Roman ve Yasalar

D) Roman Gerçeği

E) Edebiyatımızda Roman

 

5. Yazarın bir görevi de kişioğlunu, çevresini saran yalanlardan kurtarmaktır. Her çeşit gerçek, sanat yapıtında yerini almalıdır. Sanatta “gizli gerçek” yoktur. Sanat yapıtı öyle bir bütündür ki orada her duygu, her görüş kendine yer bulabilir. Sanat yapıtından korkmak, insandan korkmak sayılmalıdır.

Parçaya göre, sanatçının görevi aşağıdakilerden hangisidir?

A) İnsanları doğruya, gerçeğe yönlendirmek

B) Sanat anlayışında tutarlı ve gerçekçi olmak

C) Sanat eserinde, her türlü gerçeği ortaya koymak

D) Eserlerinde toplumsallığı ön plana çıkarmak

E) Topluma yol göstermek, ışık tutmak

 

6. Dil, düşünmenin yapıcı bir organıdır. Dil yalnızca bir araç değil, aynı zamanda düşünceyi oluşturan bir etkinliktir. Düşünceyi oluşturan ve geliştiren dildir. Dilin araç oluşu yalnızca düşünceyi iletmesinde değil, düşünceyi oluşturmasındadır da. Bu da dilde bulunan kurucu güçle, dilin iç biçiminin gücü ile olur. Öte yandan dil düşünceleri oluşturduğu gibi, düşünceler de dili oluşturur.

Bu parçadan çıkarılabilecek sonuç, aşağıdakilerden hangisidir?

A) Dilini geliştirmemiş uluslar düşünce alanında da gelişemez.

B) Dilin varlık nedeni düşüncelerin başkalarına ulaşmasını sağlamaktır.

C) Düşüncenin gelişebilmesi dilin gelişmiş olmasına bağlıdır.

D) Düşüncenin açık ve doğru anlatımı, dilin sözcük zenginliğine bağlıdır.

E) Düşünceler dil aracılığıyla oluştuğu gibi, dilin oluşumunda da düşünceler etkilidir.

 

7. Tartışma niçin yapılır? Bizde iki yazar arasında tartışma, birbirini yenmek için olur. Bunu şimdiye kadar benim aklım almadı. Bence tartışmada yenmek, yenilmek yoktur; iki taraf da düşündüğünü, bir konu üzerindeki görüşünü söyler, yetinir bununla. Biri ötekini kandırmaya, tuttuğu yoldan döndürmeye kalkmaz, Bizde tartışmaya girişenleri savaşa, kavgaya çıkıyor sanırsınız. Çoğu da kendilerini övüp, karşısındakine sövmekle işe başlar.

Bu parçada, yazarın anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Tartışmanın doğruya ulaşmada en iyi yol aldığı

B) Tartışan kişilerin nesnel davranmalarının önemi

C) Ülkemizde “tartışma” kavramının yanlış anlaşıldığı

D) Tartışma sırasında tarafların birbirine saygılı davranmaları gerektiği

E) Özgür düşüncenin olmadığı ortamlarda tartışmanın bir yarar sağlamayacağı

 

8. Bir yazısına Montaigne’den aldığı şu sözle başlar: “Ah, keşke Paris’in sebze pazarında kullanılan kelimelerle konuşabilsem…” Araştırma ve incelemelerinin ağır basması yüzünden hep arka planda kalan bu isteği, yazar, roman ve hikâyelerinde gerçekleştirmiştir. Öbür türdeki eserlerinde ise, belki sözcük seçimi yönünden pek buna uyamamış. ama anlatım mantığına tam anlamıyla bu anlayışı yerleştirmiştir.

Parçada “buna uyamamış” sözüyle belirtilen, yazarın uyamadığı söylenilen durum aşağıdakilerden hangisidir?

A) Her düzeyde insanın anlayabileceği yalın bir dil kullanmak

B) Yapıtlarında okuyucunun ilgisini çekecek konulara yer vermek

C) Sıradan insanların yaşamlarını konu edinmek

D) Kendine özgü, sanatlı bir anlatım benimsemek

E) Değerlendirmelerinde nesnel davranmak

 

9. Eleştirmenin görevi; gerçek yazarları yılların akışı içinde yalnız bırakmamak, birbirini izleyen kuşaklara onları türlü vesilelerle hatırlatmak, yazdıklarının değerini açığa vurmak olmalıdır. Gerçek edebiyat eserlerini bütün yenilik dalgalarına karşın tutan, bunların zenginliklerini, yeni kuşaklara tanıtmayı dert edinen kişiler eleştirmenlerdir.

Bu parçaya göre, eleştirmenden beklenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Eleştiri sırasında tarafsızlığını korumak

B) Gerçek sanatçıları ve eserlerini sonraki kuşaklara da tanıtmak

C) Sanatçının yeniliklere uymasına yardımcı olmak

D) Ülkenin sanat ortamına canlılık getirmek

E) Eski eserlerin hatırlanmasını sağlamak

 

10. Sanat eseri ile tabiat eserinin neden oluştuğunu, aralarındaki farkın ne olduğunu bilir misiniz? Bir nergis çiçeği de bir sanat eseri kadar güzeldir, onları birbirinden ayıran elbette güzellik olamaz. Onları ayıran nedir bilir misiniz? Sanat eseri, daima tektir. Tabiatta ise aynı şey sürekli tekrarlanır durur. Birçok nergis çiçeği vardır. Her birinin ancak bir gün yaşayabilmesi işte bu yüzdendir. Tabiat yeni bir şekil yaratınca onu tekrarlayıverir.

Parçaya göre, sanat eserinin diğer güzelliklerden farkı nedir?

A) Sanatçı tarafından ortaya konmuş olması

B) Doğadaki varlıklardan daha güzel olması

C) Tek olması, bir benzerinin olmaması

D) Kolaylıkla ve çok çabuk ortaya konması

E) Doğadaki güzel eserlere benzemesi

 

11. Kimi yazar sağlığında, kimisi ölünce, kimisi de ölümünden şu veya bu kadar yıl sonra unutulup gidiyor. Bu durumdan en büyük yazarlar bile kurtulamıyor. Bir zamanlar Fransa’nın en büyük nesir ustası sayılan M. Barres bile, ölümü ile edebiyattan çıkıp gitmemiş mi idi? Andre Gide gibi sağlam bir değerin sağlığındaki ününden bir şeyler kaybetmediğini kim ileri sürebilir?

Parçadan çıkarılabilecek sonuç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Zaman içinde her sanatçı, şöyle ya da böyle, unutulur.

B) Büyük sanatçılar, ölümleri üzerinden yüzyıllar geçse de unutulmaz.

C) Bir sanatçı için en acı durum günün birinde unutulacağını bilmektir.

D) Yapıtlarının merkezine insanı yerleştirmeyen sanatçı, unutulmaktan kurtulamaz.

E) Zaman içinde bazı sanatçılar unutulurken, bazıları da yeniden doğar.

 

12. S. Mallerme eserini hayattan korumuştur. Bu hayat, onun etrafında, demir atmış bir geminin yanlarından akan nehir gibi akıyordu; kendisini hiçbir zaman bu akıntıya kaptırmamıştı. Hele eserinin zamana uygun        olmaması, geçici olmamasını sağlamıştır. Eseri, daha önceden, zamanın tecrübelerinden geçmiş, artık onun hükmünden kurtulmuş görünüyordu. Mallerme’in eseri devam edip gidecek.

Parçaya göre S. Mallerme’in eserlerinin en belirgin özelliği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Dilinin yalın ve anlaşılır olması

B) Her seviyede insanı ilgilendiren konuları ele alması

C) Yazıldığı dönemde toplumu etkilemesi

D) Kendi döneminin olaylarına yönelmemesi

E) Kalıcılığı ve sürekliliği hedeflemiş olması

 

13. Bizim toplumumuz yaşamış, fakat hayatımız üzerinde düşünmeye ve onu anlatmaya önem vermemiştir. Bu, bizde tarih şuurunun gelişmesine de engel olmuş. Batı ülkelerinde tarih şuuru bizimkinden çok yüksektir ve bunun nedeni, onların yaşadıkları hayatı, resim, mektup, anı, gerçeği veren roman şeklinde ortaya koymalarıdır. Biz de hâlâ, hayatından iz bırakmak hissi çok azdır.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisinin üzerinde durulmaktadır?

A) Batı ülkelerinde tarih bilincinin gelişmiş olması

B) Toplumumuzda, yaşadıklarını yazıya geçirme alışkanlığının olmaması

C) Edebiyatımızda roman, hatıra, hikâye türlerinin yaygınlaşmamış olması

D) Edebiyatımızda Batı edebi seviyesinde eserler verilememesi

E) Türk edebiyatında kalıcı eserlerin eksikliği

 

14. Gerçek şiirin, asıl sanat eserinin kendi varlığından başka bir hedefi yoktur. Kendisinde başlar, kendisinde biter. Bütün asaleti de buradan gelir. Ondan beklenecek yegâne şey; bizde, estetik ilgi dediğimiz ve hayatımızın maddi yönleriyle, günlük endişeleriyle ilgili olmayan saf bir ilgi uyandırmasıdır.

Bu sözlerle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Gerçek sanat eserleri, toplumun ve kişinin beklentilerine cevap verebilir.

B) Gerçek sanat eseri, biçim ve içerik yönüyle tutarlıdır.

C) Şiir, topluma yüksek duygular aktarmayı amaçlamalıdır.

D) Sanat, günlük olaylardan uzak kalmaya özen göstermelidir.

E) Sanatın, estetik duygular uyandırmaktan başka amacı yoktur.

 

15. Ahmet Haşim’in ölümüyle birlikte aramızdan hızla uzaklaşmasında, kullandığı dilin büyük payı vardır. O dönemde arı bir dille şiir ve düz yazı yazılırken, o kıyasıya tamlamalı, ağır bir söyleyişte direnip durmuştu. Çoğu zaman yazdıklarını, çok dar bir okur kitlesi anlayabiliyordu.

Parçaya göre, geçen zaman içinde A. Haşim’in unutulmasının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Çağdaşlarından farklı bir üsluba sahip olması

B) Eserlerini yalın ve anlaşılır bir dille yazmaması

C) Toplumsal değişimin gerisinde kalması

D) Hak ettiği ilginin okuyucular tarafından gösterilmemesi

E) Şöhrete kavuşmadan ölmüş olması

 

CEVAP ANAHTARI

1-A  2-D  3-D  4-A  5-C  6-E  7-C  8-A  9-B  10-C  11-A  12-D  13-B  14-E  15-B


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir