Adalet Ağaoğlu (1929-2020) 1929’da doğan Adalet Ağaoğlu, ortaöğrenimini Ankara Kız Lisesinde yükseköğrenimini ise Ankara Üniversitesi DTC Fakültesinin Fransız Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde tamamlamıştır. Kazandığı sınav sonucunda Ankara Radyosu’na girmiş; burada ve kuruluşundan sonra da TRT’de çeşitli görevlerde bulunmuştur. TRT Radyo Dairesi Başkanlığı’ndan, kurumun özerkliğine el konulması sonucu istifa etmiştir. 1970’ten sonra başka hiçbir işle uğraşmamış ve yazarlığa devam etmiştir. 14 Temmuz 2020 tarihinde çoklu organ yetmezliği nedeniyle İstanbul’da yaşamını yitirdi. Edebi Kişiliği: Radyo ve sahne oyunları, roman, öykü, anı, deneme türünde eserler vermiştir. Yazdığı eserler birçok ödüle layık görülmüştür. Eserlerinde doğa, toplum, zaman ilişkilerinin insanın iç dünyasındaki yansımalarını düşünce üretebilecek boyutlarda irdelemiştir. Değişimler karşısında edebiyatın yapısal durumu bakımından da arayışçı davranmış; kendine özgü anlatım biçimleri geliştirmiştir. Adalet Ağaoğlu eserlerinde toplumun çalkantılı dönemlerini ve bu dönemlerin bireyler üzerindeki etkilerini incelemiştir. Eserlerinin biçimsel yönündeki başarısı da son derece dikkate değerdir. Özellikle ayrıntıları değerlendirişi, geriye dönüşler ve iç monologlar gibi değişik tekniklerden yararlanması anlatımının en önemli yönleridir. Yazarın ilk romanı “Ölmeye Yatmak”tır. Bu roman 1973’te basılmıştır. Adalet Ağaoğlu doğa, toplum, zaman ilişkilerinin insanın iç dünyasındaki yansımalarını, düşünce üretebilecek boyutlarda irdelemiş ve bu yönüyle dikkat çekmiştir. Yazar yazı çalışmalarına İstanbul’da devam etmektedir. Kısaca özetleyecek olursak; Yeni anlatım olanaklarını denemiştir. “Tek anlatıcıya son vermek”, “an’ların anlatıcısı olmak”, “yer, zaman öğelerine değişiklik getirmek” onun anlatımına yeni boyutlar getirmiştir. Romanlarında klasik anlatım tekniklerinden saparak bilinç akışı, iç monolog gibi yeni anlatım tekniklerinden saparak kendine özgü bir yol tutturan Adalet Ağaoğlu’nun ilk romanı Ölmeye Yatmak’tır. Romalarının kahramanları genellikle aydınlardır. Bu bakımdan anlaşmazlık gibi görünen konularda, ifadelerde yazar aydınları dolaylı yönden eleştirir. Romanlarında kişiler roman kurgusuyla iç içe verilmiştir. 50’li yıllardan itibaren Türk toplumunda görülen sosyal ve düşünsel değişiklikleri, yanlış Batılılaşmayı, köksüz ve özümsenmemiş modernizmi, kaba sloganlara dayalı ulusçuluğu, sağ-sol çatışmalarını eleştirel gerçekçi bir tutumla biraz da ironik bir anlatımla ele almıştır. Korku, ölüm, erkek-kadın ilişkileri, özveri, aşk, yaşlılık, gençlik, başkaldırı, özgürlük vb. evrensel temalar güncel kaygılarla, dünyaya bakışıyla, toplumsal gelişmelerle iç içe verilmiştir. Cinsel konuları da çok işler. Eserleri: Tiyatro ve radyo oyunları: Yaşamak, Evcilik Oyunu, Sınırlarda Aşk, Çatıdaki Çatlak, Tombala, Kış-Barış, Üç Oyun: (Bir Kahramanın Ölümü, Çıkış, Kozalar) Kendini Yazan Şarkı, Duvar Öyküsü, Çok Uzak-Fazla Yakın Roman: Ölmeye Yatmak, Fikrimin İnce Gülü, Bir Düğün Gecesi, Yaz Sonu, Üç Beş Kişi, Hayır…, Ruh Üşümesi, Romantik Bir Viyana Yazı Öykü: Yüksek Gerilim, Sessizliğin İlk Sesi, Hadi Gidelim, Hayatı Savunma Biçimleri Deneme: Geçerken, Başka Karşılaşmalar Diğer Yapıtları: Göç Temizliği (Anı-Roman), Gece Hayatım (Rüya Anlatısı) Ölmeye Yatmak: Adalet Ağaoğlu, Cumhuriyet kadınının “cinselliğinin” izini sürüyor. Romanın kadın kahramanı Aysel de böyle bir sorgulama içindedir. Kendisine yüklenen ağır vazife hissi bireysel istekleriyle çatışmaya başlar. Birey ideallerinin ağırlığı altında ezilmektedir. Bir yönüyle bireyin inkârı anlamına gelen içi boş idealizmini sorgular Aysel. Ona göre birey kendisi olmalı inanç ve görevlerini kendisi belirlemelidir. Birey olmaya giden yol kişisel yaşanmışlıktan ve bireysel tercih hakkına sahip olmaktan geçer. Romanda Cumhuriyetin ilkelerini yüceltmek için vazifelendirilen Aysel ve onun kuşağının bireyseli yakalama çabası Aysel’in bir gün bir otel odasında intihar etme isteğinin ışığında sorgulanmıştır. Sonunda Aysel mutlak bir sorgulama inancıyla otel odasından ayrılır. Fikrimin İnce Gülü: Fikrimin İnce Gülü Almanyalı işçi Bayram’ın bir günün hikâyesidir. Kitapta, sınıfının ve konumunun bilincinde olmayan Bayramın ”Bayram Bey ” olma çabasının ve hayatında çok önemli bir yer taşıyan bal rengi Mercedes’i ile olan ilişkisi anlatılmaktadır.