BUZLAR ÇÖZÜLÜRKEN
Hasret kaldık toprağın esmer rengine.
Buğulu gözlerle baktık kalpten engine.
Şimdi, mesut olmuş gönül güzelliğiyle;
Dipdiri ve neşeliyiz buzlar çözülürken…
Cemreler sunuldu aleme rahmet için.
Gönüllerde güller açtı kucak kucak.
Haydi gönül bahçesinde gün doğacak;
Hayat bizim olacak buzlar çözülürken…
Ahmet TOK, 1984 / Erzurum
YAZ AŞKI
Bahar gelir; açar mor menekşe, sümbül
Bahar gelir; coşar, dillenir bülbül
Başlarken bir yaz aşkı daha,
Tebessüm eder dikenli dalda gül…
Ahmet TOK, 1985 / Erzurum
GÖNÜL YARASI
Gönlümü mehtaplı bir gecede yakıp,
Sabah rüzgarına, ‘al götür’ demeli.
‘Götür’ demeli ta uzaklara bakıp,
Şu gönlümün sultanı görür demeli.
Ahmet TOK, 1987 / Adıyaman
BİZİM YUNUS
Yunusça sevgi ve tutku;
Hak’tan tek dileğimiz bu.
Semaya açılır eller;
Bütün eşya ile ‘Ya Hu! ‘
Kalbe düşer nurlu cemre.
Hak’tan gelen yüce emre,
Kucak kucak sevgi verir;
Bizim Yunus,bizim Emre…
Anadolu, Anadolu!
Barış, sevgi, huzur dolu.
Allah’ı bilip sevmeyi,
Bizim Yunus sende buldu.
Bütün eşya bütün beşer;
Dil sevmek sevilmek ister.
Yunus gibi Rumi gibi
Sevenin çilesi biter…
Ahmet TOK, 1991 / Adıyaman
KARALAMA DEFTERİ
Bir kağıt, bir kalem, onlarca çizgi;
Belirsiz şekiller hep dizi dizi.
Sırlar bu derin şekillerde gizli;
Ne beni izah eder ne de sizi.
Ahmet TOK, 1998 / Bandırma
ELVEDA!
Elveda onlu, yirmili, otuzlu yaşlarım!
Elveda çocukluk, gençlik arkadaşlarım!
Artık ben bu yaştan sonra,
Yar kucağında kışlarım…
Ahmet TOK, 2005 / Bandırma
AMAN AMAN!
Ne köşk isterim ne han,
Zaman en büyük mekan.
Olmazsa canla canan,
Yanarım aman aman!
Bir handan bir de nalan,
Gönül evim toz duman.
Karıştı çöple saman,
Ey gönül aman aman!
Ahmet TOK, 2015 / İstanbul
VURUR
Hasret, mızrap olur,
Gönül telinin sızısına vurur…
Kaygı, maziyi eşeler durur,
Alın yazısına vurur…
Dalgalar, köpükleri savurur,
Gönlün kıyısına vurur…
Her dert bir hüzün doğurur,
Yüreğin acısına vurur…
Ahmet TOK, 2015 / İstanbul
GİDİYOR
Sözde samimiyet ararsan; “Ara, bul! ”
Çarşı, pazar almış başını gidiyor…
Diyorsan, “Çok çalış, sen de çok para bul! ”
“Deme! ” Millet salmış yaşını gidiyor…
“İlim, Çin’de de olsa alın! ” denmişti.
Cahil, ilmi önüne katmış gidiyor…
Cân-ı gönülden “Hoşça kalın! ” denmişti.
Adam, dostu düşmana satmış gidiyor…
Ahmet TOK, 2016 / İstanbul