Edebiyat Öğretmeni

Aruz Ölçüsü

Şiirlerdeki dizelerin, hecelerin uzunluk ve kısalık durumlarına göre hazırlanmış aruz kalıplarına, ses ahengi bakımından uymasını esas alan ölçüye “aruz ölçüsü (vezni)” denir.

Aruz vezniyle yazılmış bir şiirin dizelerinde hece sayısı bakımından denklik aranmaz. Dize içinde hecelerin açıklık-kapalılık (kısalık-uzunluk) gibi ses değeri bakımından denk olması gerekir. Aruz, Arap edebiyatına ait bir ölçüdür. (Fars, İran) edebiyatına, onlardan da Türklerin İslâmiyet’i kabul etmesinden sonra Türk edebiyatına geçmiştir. Türk edebiyatında aruz ölçüsüyle yazılmış olarak elimizde bulunan ilk yapıt, Yusuf Has Hacib’in “Kutadgu Bilig (Mutluluk Veren Bilgi) adlı eseridir.

Bu ölçü, Türk edebiyatında özellikle divan şiirlerinde kullanılmıştır. Divan edebiyatı döneminde kullanılan klasik aruz ölçüsünün üç temel kuralı vardır:

Aruz, Arap diline dayanır ve bu dilin özelliklerine göre kullanılır. Türkçe, Arapçada olduğu gibi uzun sesler içermez. Bu nedenle aruzu kullanan şairler bazı sıkıntılar yaşamışlardır. Aruzun Türkçeye uygulanmasında birçok hata, zorlama görülür. Şairler şiirlerinde ölçüye uyabilmek için pek çok Arapça ve Farsça sözcüğü Türk diline sokmuşlardır.

Tanzimat’tan sonra özelikle Fransız edebiyatı Türk edebiyatını da derinden etkilemiştir. Türk edebiyatı da değişmeye başlamış, aruz-hece tartışmaları ortaya çıkmıştır. Arap, Fars ve Türk şairleri tarafından ortak şiir tekniği olarak kullanılan aruz ölçüsünün temel kuralları 19. yüzyılda yıkılmıştır. Yeni bir aruz anlayışı ortaya çıkmıştır. Aruz bu dönemden itibaren Tevfik Fikret, Mehmet Akif ve Yahya Kemal ile tamamen Türk Aruzu’ hâline gelmiştir. 1908 yılında başlayan aruz-hece tartışmasından hecenin galibiyetle çıkması, dilde de sadeleşme akımını başlatmıştır. Cumhuriyet döneminde ise hece ölçüsü aruza kesin bir üstünlük sağlamış, çok yaygın şekilde kullanılmıştır.

Aruz Heceleri

Aruz ölçüsünde bütün sözcüklerdeki heceler, açık ve kapalı heceler olmak üzere iki kümede toplanabilir.

a. Açık-kısa hece: “a. e. ı, i. o, ö, u, ü” sesli harflerinden biriyle (vokal) biter. Üstlerinde uzatma işareti bulunmaz. Açık heceler nokta işareti ile gösterilir. Ya-tı-lı A-ra-ba-lı A-na-do-lu Kö-yü-ne

b. Kapalı-uzun hece: Uzun okunan ya da ünsüzle biten hecelerdir. Bu heceler tam ses değerindedir. Kapalı heceler çizgi işareti ile gösterilir. Kaç, gül, son, yük, â, û, î. Kapalı (uzun okunan) heceler değişik şekillerde oluşabilir:

c. Birleşik hece: Arapça ve Farsçadan gelen bazı sözcükler birleşik hece sayılır. Bu hecelerin ses değeri bir tam ses ve bir yarım sestir. Yani bunlar bir buçuk ses değerindedir. Birleşik heceler bir çizgi ve bir nokta (-.) şeklinde gösterilir. âb, yâr, rûz

Aruz Kusurları

Aruz ölçüsünde esas olan, dizelerde alt alta gelen hecelerin, uzunluk-kısalık yani ses değeri bakımından denk olmasıdır. Türkçenin dil yapısı, aruzun bu özelliğine uymaz. Çünkü Türkçede uzun sesli harf yoktur. Dolayısıyla Türk şiirinde aruza ait bu denklik, her sözcükte sağlanamayabilir. Bu bağlamda, ses denkliğini sağlamak ve heceleri ölçüye uydurmak için bazı heceler değişikliğe uğratılır. Bu değişikliğe “aruz kusurları” denir.

a. İmale (çekme, uzatma): Kısa olan bazı hecelerin ölçüye uydurulması için uzun okunmasına denir.

b. Zihaf (kısma): İmalenin tersidir. Arapça ve Farsça sözcüklerdeki uzun heceyi, ölçünün gerektirdiği yerde kısa hece gibi okumaya denir.

c. Med (kabartma): Aruzda ritim denen iç ahengi sağlamak amacıyla iki heceyi bir hece durumuna getirmek. yani bir tam sesi bir buçuk sese yükseltmektir. Med, her zaman bir uzun hece ve onu takip eden kısa hece arasında yapılır. Yani med, iki kapalı hece arasında bir açık hece bulunması gerektiğinde sonu bir uzun ünlü ve bir ünsüzle biten birinci heceyi imaleden biraz daha uzun okumaktır.

d. Vasl (ulama, ulaştırma, liyezon): Kapalı bir heceyi açık hâle getirmek için, son hecesi ünsüz bir harfle biten bir sözcüğün, kendinden sonra gelen ve ilk hecesi ünlü olan sözcüğe kendiliğinden bağlanması ve iki sözcüğün tek sözcük gibi okunmasıdır. Ulama aslında bir kusur sayılmaz, çünkü şiirdeki musikiyi artırır.

e. Kasr (kısaltma, inceltme): Uzun heceyi hafifletmek, inceltmektir. Aruzda uzun olan “mâh, şâh, nigâh” gibi bir sözcüğü hafifleştirerek “meh, şeh, nigeh” şeklinde okumaktır. “İstanbul” gibi kimi özel adların “Stanbul” şeklinde okunması da kasr ile ilgilidir.

f. Sekt-i melih (Güzel kesme): Sözlük anlamı ‘güzel kesme’ dir. Yalnız “mef’ûlü mefa’ûlün” kalıbında yapılır. Bu parçalardaki “-lü” ve “me-” açık hecelerinin birleşerek bir uzun hece oluşturmasıyla bir uyum kesikliği meydana getirmektir. Bu durumda ölçü “mefûlün fa’ûlün fa’ûlün” biçimine girer.

Takti

Aruz ölçüsüyle yazılmış bir şiirdeki ölçüyü belirleyebilmek için şiiri oluşturan hecelerin (.) veya (-) işaretiyle gösterilmesine ve kalıplarının bulunmasına “takti denir. Takti, öçlünün parçalarını belirlemeyle ilgilidir. Dizenin son hecesinde açıklık-kapalılık aranmaz. Çünkü bu heceler her zaman uzun olarak kabul edilir ve çizgi ile (-) gösterilir. Takti yapılırken sözcükler başından, ortasından veya sonundan bölünebilir.

Açılmaz ne bir yüz ne bir pencere
Bakıldıkça vahşet çöker yerlere
 .  –  – / .  –  –  / .  –  – / . –
fa’ûlün / fa’ûlün / fa’ûlün / fa’ül

Aruz Kuralları

Exit mobile version