17. yüzyıl saz şairlerindendir. Eline sazını alıp çok genç yaşlarda sefere çıkan Âşık Ömer, İran, Suriye, Irak, Arabistan ve Türkiye’de köy köy dolaştıktan sonra, uzun yıllar Türkiye’de kalmıştır. Gezdiği yerlerin dil ve edebiyatlarına hâkimdir. Şairin gazel, destan, koşma, semai vb. eserlerinde işlenen ana tema; sevgi, sadakat, iyilik, namus, insanlık, adalet ve merhamettir. Âşık Ömer yetmiş yaşını geçtikten sonra, gezdiği yerlerden doğum yeri olan Gözleve’ye dönmüş ve ömrünün sonuna kadar orada yaşamış, 1707 senesinde seksen altı yaşında ölmüştür.
Âşık Ömer, yüzyıllar boyunca yetişmiş bütün saz şairlerimizin hem en ünlüsü hem de en çok şiir bırakmış olanıdır. (1500’e yakın) Edebî kişiliği divan ve halk şiirinin ortak etkileri altında geliştikçe bir yandan aruzla nazım tekniği kusurlu, hayalleri aşınmış da olsa tevhit, naat, kaside, gazel vb. yazmış, bir yandan da asıl ün kazandığı koşma, semai, varsağı ve destanlar meydana getirmiştir. Özellikle koşma ve semaide başarılıdır. Şiirleri Âşık Ömer Divanı’nda toplanmıştır.
Ela gözlerine kurban olduğum Yüzüne bakmağa doyamadım ben İbret için gelmiş derler cihana Noktadır benlerin sayamadım ben Aşkın ateşidir sinemi yakan Lütfuna irer mi çevrini çeken Kolların boynuma dolanmış iken Seni öpmelere kıyamadım ben Terk eyledim ağalarım beylerim Bozbulanık seller gibi çağlarım Anın ı’çün ben ah idup ağlarım Ayrılık oduna doyamadım ben Kaldı deli gönül kaldı hep yasta Mevla ‘m erdir beni murada kasda Âşık Ömer eydur sevgili dosta Allah’a ısmarladık diyemedim ben Âşık Ömer