Öne Çıkanlar

Kurtuluş Savaşı’ndan sonra ulusal egemenliğe da­yalı, demokratik ve laik bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti kurulur. Türk ulusunu çağdaş uygarlık düzeyine yükseltmek için her alanda köklü değişiklikler yapılır. Çağ dışı kalmış kurumların yerine çağa uygun yep­yeni kurumlar oluşturulur. Dil ve tarih alanlarındaki dağınık çalışmalar örgütle­nip kurumsallaştırılır. Ülkenin kalkındırılması ve bayındırlaştırması için köklü atılımlar yapılır. Böylece ülke gerçeklerine ve çağın gereklerine uy­gun yepyeni bir devlet yapısı oluşturulur.

Çağdaş bir devletin kurulması, Ankara’nın başkent olması, halkçılığın devlet programına girmesi, bilimsel ve lâik anlayışa dayanan ulusal eğitimin öngörülmesi, kadın özgürlüğü gibi toplumun çehresini değiştiren yeni oluşumlar, sanat ve edebiyatımızı da derinden etkiler. Cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar gelen sü­reçte sosyal yapıdaki çeşitlilik, sanatçıların çeşitli düşün­celer doğrultusunda; çeşitli konuları, çeşitli anlatım yolları kullanarak; çeşitli biçimsel kalıplarla ya da hiçbir kalıba, kurala bağlı olmadan yansıtmasına olarak tanımıştır.

Cumhuriyetin ilanından sonra edebiyatımız, çağdaş anlayışlar doğrultusunda gelişmesini başarıyla sürdürmüştür. Cumhuriyetin ilk yıllarında “Beş Hececiler” olarak adlandırılan şairler topluluğu, en parlak dönemlerini yaşamaktaydı. Yine bu yıllarda Kurtuluş Savaşı’nın etkisiyle edebiyatta genel olarak Anadolu’ya bir yönelim başlar. Milli Edebiyatçılar, Bağımsızlar ve Beş Hececiler de yine bu dönemde eserler vermeye devam ederler.

Özellikleri:

  • Yazı diliyle konuşma dili arasındaki fark ortadan kalkmış dildeki sadeleşme çabaları aralıksız olarak sürmüştür.
  • Edebiyatımız bu dönemde toplumcu bir karakter kazanmış gerçekçi bir anlayış güdülmüştür.
  • Aruz ölçüsünün yerini hece ölçüsü almış, şiirlerde de günlük konuşma dili kullanılmıştır. Yine bu dönemde şiirin biçimce daha da serbestleşmesi sağlanmıştır.
  • Şiir, roman, hikâye ve tiyatro gibi türlerde önemli gelişmeler olmuştur. Romanda ve hikâyede halk gerçekleri tamamen yerleşmiştir. Yine tiyatro ve deneme alanında büyük gelişmeler gösterilmiştir.
  • Cumhuriyetin kuruluşuyla 1940 (İkinci Dünya Savaşı) yılları arasında eser veren şair ve yazarlar genellikle daha önceki Milli Edebiyat akımının etkisinde tam anlamıyla “yerli” ve “halka doğru”; veya Batı’nın, özellikle Fransız edebiyatının etkisinde kişisel yollarında yürümüşlerdir.
  • Edebiyatımız İstanbul aydınlarının tekelinden kurtulmaya başlanmıştır. Anadolu’dan aydın yetişmeye başlamıştır.
  • Bu dönemden itibaren farklı edebi topluluklar ortaya çıkmaya başlamıştır.