Öne Çıkanlar

17. yüzyılda Osmanlı ülkesinde yaşamış bir tasavvuf büyüğü olan Niyazi Mısri, fırtınalı bir hayat sürmüştür. İlminin, kişiliğinin ve gönüllere işleyen etkili sözlerinin akisleri, kısa zamanda dalga dalga yayılmıştır. Büyük bir âlim ve mürşit olarak her yerde saygı ve sevgi görmüştür. Gördüğü aksaklıkları çekinmeden söylemiştir. Bu açık sözlülüğü zaman zaman sıkıntılara yol açmıştır. Sürgün olarak gönderildiği Limni adasında 1694 yılında ölmüştür.

Aruzla yazdığı şiirlerde özellikle Nesimî ve Fuzuli, heceyle yazdıklarında Yunus Emre etkileri görülen Niyazi Mısrî, tasavvufî didaktik şiirleriyle tekke edebiyatının önemli isimlerindendir. Niyazi Mısrî Divanı ve Mevaidu’l-İrfan isimli bir eseri vardır.

Yağma edersin varlığın gider gönülden darlığın
Mahveyle sen ağyarlığın yar olısar mihman sana
 
Sermaye bu yolda heman teslim olur buna inan
Sıdk ile Allah’a dayan etmez mi gör ihsan sana
 
Tevhide tapşur özünü kimseye açma razunı
Şeyh izine tut yüzünü şeyhin yeter burhan sana
 
İven kişi yol alamaz maksudu hergiz bulamaz
Bekle maarif kapusun yüz göstere irfan sana
 
Candan talep kıl yârini ver canı bul didarını
Yok eyle kendi varını kim var ola canan sana
 
Çürüklerin hep sağ olur zehrin kamu bal yağ olur
Dağlar yemişli bağ olur cümle cihan bostan sana
 
Güçtür kati Hakk ın yolu dergâhı hem gayet ulu
Sıdk ile olmazsan kulu etmez yolu âsân sana
 
Kulluğa bel bağlar isen şam ü seher ağlar isen
Sular gibi çağlar isen tiz bulunur umman sana
 
Yüzün Niyazi eyle hâk derd ile bağnn eyle çâk
Kalbin sarayın eyle pâk şayet gele Sultan sana.
(Niyazi Mısrî)