Öne Çıkanlar

1. Üç yıl önce ağır bir hastalık geçirmiştim. Hastalık sonrası sokağa çıktığım ilk günleri anımsıyorum. Bir “orman kanunu” içinde yaşadığımızı o zaman anladım. Gördüm ki toplum yaşamında kimse kimseye hasta mıdır, sakat mıdır, yaşlı mıdır diye bakmıyor. İnsanlar birbirlerini çiğneyerek yaşamaya çabalıyorlar. Bilinçsiz bir koşuşma, eşine az rastlanır bir kargaşa var. Göz göre göre biri çarpıyor, bir başkası omuz vuruyor. Sokakta yürümek bile olanaksız. Arabalar neredeyse kaldırımlara saldırıyor.

Bu parçanın bütününde yazar, aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A) Büyük şehirlerin nüfusunun, yaşamayı güçleştirecek derecede artmış olmasından

B) Günlük yaşamın kargaşasından ve insanların birbirlerine karşı saygılı davranmamasından

C) Toplumun sakatların, hastaların tedavisine yardımcı olmamasından

D) Hastalık ve yaşlılığın insanı toplum yaşamından koparmasından

E) İnsanların, en yakınındaki insanlardan bile habersiz olmasından

 

2. On yedi yıl boyunca, işe, hep aynı dar sokaklardan gider gelirdim. Artık ayaklarım bile yolu öğrenmişti. Evden çıkıp ilk köşeyi döndükten sonra önce ayakkabı tamircisi Halim Usta’nın küçücük dükkânı onun hemen yanında Behçet Amca’nın “Aile Bakkalı” vardı. Karşısında da boş, geniş bir dükkân vardı. Bir akşam nasılsa boş dükkânın kahvehane olduğunu gördüm. Behçet Amca’ya sorduğumda: “-Günaydın beyim!” dedi. “Orası açılalı neredeyse altı ay oldu.”

Aşağıdakilerden hangisi bu parçadan çıkarılabilecek bir sonuçtur?

A) Dikkatli kişiler, günlük yaşamdaki hiçbir ayrıntıyı kaçırmaz.

B) Çevredeki küçük değişiklikler kişinin ilgisini çekmez.

C) Dikkatsiz kişiler çevrelerince garip karşılanabilir.

D) Alışkanlık kişinin dikkatini köreltir.

E) Devamlı yapılan işlerde her an dikkatli olmak mümkün değildir.

 

3. İbsen bir oyununda kahramanlardan birine: “Çoğunluk daima haksızdır.” dedirtir. Çoğunluk haksızdır; tutkularına sarılır, gücüne güvenir de onun için. Çoğunluktan yana olan kişiler düşünmeyi, incelemeyi gerekli bulmazlar; birbirlerine uyar, birbirlerinin sözlerine çabucak kapılırlar. Yanıldıkları anlaşılınca da suçu birbirlerine atarak sorumluluktan kurtarırlar yakalarını.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Farklı düşüncelerin savunulduğu bir yerde birliktelik sağlanamaz.

B) Herhangi bir konuda birbirine dayanan insanlar yeni düşünce üretmezler.

C) Düşünen insan, çevresindekilerden farklı olmaya özen gösterir.

D) Her insan çevresinde oluşan düşünce sisteminden etkilenir.

E) Düşüncelerini başka düşüncelerle karşılaştırmayan insan yanıldığını anlayamaz.

 

4. (I) Kendi dilini bilmeyen bir kişi, yabancı bir dili gerçekten bilebilir mi! (II) O yabancı dilden çeviriler yapabilir mi? (III) Diyelim ki yabancı dili öğrenmiş, Türkçeden daha iyi biliyor onu. (IV) Türkçeye, bilmediği dile, çeviriyor kitabı. (V) Ben okurken boyuna durup da “Yanlış kullanmış bu sözcüğü, şu sözcüğün yerine kullanmış.” diye düzeltecek miyim?

Bu parçada asıl anlatılmak istenen numaralanmış cümlelerin hangisinde yer almıştır?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

5. Şiirin yüz yıla yakın bir süre boyunca kaybolmaya yüz tuttuğu bir edebiyatta, dizeyi yeniden bulmak, kurmak, kolay bir iş olmasa gerek. Yahya Kemal, dil değişimi nedeniyle yok sayabileceğimiz üç-dört yüz yıllık şiirimizin klasiği niteliğindeki bir dönemi özümlemiş, geçmişle gelecek arasındaki bağlantıyı sağlamıştır. Sadece budur amacı, yitirilmiş bir değeri bulmak, geleceği ondan başlatmaktır. “Dize benim onurumdur.” sözü, işine ne denli bilinçle sarıldığını ne denli tutkuyla bağlandığını gösterir.

Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir?

A) Son zamanlarda, şiirin edebiyattaki önemini yitirdiği

B) Klasik şiirimizin Yahya Kemal için taşıdığı önem

C) Dildeki değişimin edebiyatımızı nasıl etkilediği

D) Yahya Kemal’in şiir yazmayı tutku derecesinde sevdiği

E) Yahya Kemal’in şiirimizdeki yeri ve şiire bakışı

 

6. Bir toplum duygusuz yaşayamaz; birtakım duyguları geliştirmek dileğinden de vazgeçemez. Yine de duygudan üstün değerler bulunduğu, duygularımıza uymasa da, birtakım doğruları kabul etmemiz gerektiği bilinmelidir. Yalnız duygulara dayanan, duyguları kutsallaştıran bir toplum, bireylerini verimli düşünmekten uzaklaştıracağı için sonunda kendini yıkar.

Bu parçadan çıkarılabilecek sonuç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Toplumların devamlılığını sağlayan birtakım ortak duygulardır.

B) Bilime önem vermeyen toplumların gelişmesi çok zordur.

C) Bireylerinin verimli çalışması toplumun yapısına bağlıdır.

D) Bir toplum, yalnız duygulara bağlanarak ayakta kalamaz.

E) Toplumu ayakta tutan değerlerin korunması gerekir.

 

7. Sanatçı, yazdığının okunmasını, ilgi görmesini ister. Yalnız kendisi için yazan bir şair veya hikâyeci düşünülemez. Bugün yazdığının hiç olmazsa yakın bir zamanda okunacağını düşünmeyen bir yazarın eline kalemi almasına ihtimal verilemez.

Parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kendini anlatmak isteyen sanatçı, toplumdan kopar.

B) Sanatçı, mutlaka birilerine seslenmek için eser verir.

C) Yarınlara kalmak isteyen sanatçı, kendini anlatmaya özen gösterir.

D) Sanat yapıtının varlığını sürdürmesi ilgi görmesine bağlıdır.

E) Yaşadığı dönemde ilgi görmeyen sanatçının eserleri kalıcı olamaz.

 

8. “Bilimsel eleştiri” nedir? Bir kere bilimsel sözcüğü sanata aykırı bir sözcük. Sanatla bilimin birtakım alışverişleri var belki, ama bilim sanatı avucunun içine alamaz, kendine uyduramaz. Eleştiri de bir sanattır diyoruz. Öznel eleştiri yapanların yanı sıra bilimsel eleştiri yapanlar da söylüyor bunu, öyleyse nasıl söz açılabilir bilimsel bir eleştiriden?

Parçadan çıkarılabilecek sonuç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bilimsel eleştiri için sanatçı tarafsız davranmalıdır.

B) Eleştirmen sanatla bilimin ortak noktalarını belirler.

C) Bilim sanatın emrinde olmalıdır, sanat bilimin değil.

D) Bilimsel eleştiri kavramı yerleşmiş değildir.

E) Sanatın, dolayısıyla da, eleştirinin bilimselliğinden söz edilemez.

 

9. Edebiyat ölüyor mu, eski etkisini yitiriyor mu diye sorulur sık sık. Oysa edebiyat, ancak güçlü yazarlar yetiştiremezse ölür. Ama her kuşak içinden birkaç güçlü kişi çıkar. Zaman zaman bir kuşak gelir egemen olur. Bir altın kuşaktır o. Nice şairler, öykücüler, denemeciler çıkarır. Sonra bir süre sessizlik egemen olur. Derken bir başka kuşak yine zengin bir dönemi başlatır. Yazın, yani edebiyat yok olmaz.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Her dönemde, o döneme damgasını vuran büyük sanatçılar vardır.

B) Edebi dönemler ve topluluklar birbirinden etkilenir.

C) Bir dönemin büyük sanatçısı, sonraki dönemde ilgi görmeyebilir.

D) Edebiyat başarılı, güçlü sanatçılar sayesinde canlılığını sürdürür.

E) Edebiyatın canlılık kazanmasında o dönemin koşulları etkilidir.

 

10. Biz insanlar kendimizi bildik bileli doğayı değiştirmekteyiz. Bazılarına tuhaf gelecek, ama işte size en eski: gerçeği yansıtan bir tanım: İnsan, doğayı değiştiren canlı varlıktır. İnsanın eli, aklı durup dinlenme nedir bilmeksizin doğanın üzerindedir, doğayla uğraşır. Kazar, eker, biçer, söker, yakar, yıkar, yok eder. Akarsuların yönünü değiştirir, bataklıkları kurutur, denizlerini birbirine bağlar, yapay göller oluşturur, tepeleri ağaçlandırır. Oldum olası doğa, insan için gereç, araç, işlem yeri, yaşama alanıdır.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) İnsanoğlu doğaya istediği en mükemmel biçimi kazandırmıştır.

B) Son devirlerde doğayı verimli hâle getirme çabaları hız kazanmıştır.

C) Doğa her çağda insanın karşısına yenilmez bir düşman olarak çıkmıştır.

D) İnsanoğlu, öteden beri doğaya istediği biçimi vermeye uğraşmaktadır.

E) İnsanoğlu, doğayı iyi tanıyamadığı için, ondan gereği gibi yararlanamamıştır.

 

11. İnsanlık her geçen gün, insanlığından bir şeyler yitiriyor. Yaşama, bir mutluluk getirmiyor ona. Dünyanın karmaşıklığı, makinelerin insanı ezen devliği karşısında ezilip gidiyor. Yaşadıkça mutsuzluğunu anlıyor, bir korkuyla, bir baskıyla tükendiğini anlıyor. İnsanın bu bunalımdan kurtulması sanat ile iletişim kurmasına bağlıdır. Ona dünyanın gerçek gizini sanat açabilir, kendi mutluluğunu kurmasında sanat etkili olabilir.

Bu parçadan çıkarılabilecek sonuç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yaşamın karmaşası içinde insanın mutlu olması olanaksızdır.

B) Gelişen teknoloji karşısında ezilen insana, yaşama sevincini sanat kazandırabilir.

C) Teknoloji, insanlara huzur ve mutluluk yerine kargaşa içinde sürüp giden bir yaşam sunmuştur.

D) Sanatçının görevi, bilimin hazırladığı olanakları insanlara tanıtmak olmalıdır.

E) Makinelere egemen olamayan insanoğlu, aradığı mutluluğu bulamaz.

 

12. Hız çağında yaşıyoruz, taşıtların her geçen gün daha çabuk gitmesini İstiyoruz. Kalan zamanı şuna buna kullanacağımız İçin değil, hızı sevdiğimiz için. Gezmeye çıkıyoruz, bindiğimiz arabanın çabuk, daha çabuk gitmesini istiyoruz. Bir işimiz olduğu için değil, bir yere çabuk varmak için değil, salt hız için, hızla sarhoşlaşmak İçin. Yavaşladık mı gücümüze gidiyor sanki; bir tattan yoksun kalmışız, bir dileğimiz yerine getirilmemiş gibi.

Bu parçadan çıkarılabilecek sonuç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Teknoloji, insan yaşamını günden güne kolaylaştırmaktadır.

B) Bu çağda insanların teknolojik gelişmelerin dışında kalması mümkün değildir.

C) Bu çağın insanı, hızı zaman kazandırdığı için değil, kendisine zevk verdiği için tercih etmektedir.

D) Hızlı araçlar sayesinde, insanlar, kendilerine ayıracak daha çok zaman bulmaktadır.

E) Bu çağda hızlı araçlar, yolculukları zevkli duruma getirmiştir.

 

13. Yalan söylemeyi sevmem. Biri bana; “Yalan söylüyorsun!” deyince çok sinirlenirim. Bakıyorum da şaşırıyorum: Bazı kişiler, birbirlerine yalan söylüyorsun, demekten çekinmiyorlar. Bunu söyledikten sonra da aralarında bir soğukluk çıkmıyor. Bir şey olmamış gibi güle oynaya konuşuyor, birlikte olmayı sürdürüyorlar.

Yazar, bu parçada özellikte aşağıdakilerin hangisi üzerinde durmaktadır?

A) Toplumda yalan söylemenin yaygınlığı

B) Yalan söylemeyi alışkanlık haline getirenleri sevmediği

C) Toplumun değer yargılarının değiştiği

D) Toplum için yalanın zararlı olduğu

E) Bazı insanların yalan söylemeyi doğal karşıladığı

 

14. Demin “seçmeksizin” dedim; bu söz düşündürdü beni. Sanat alanında hep seçmek gerekir. Kullandığınız sözcükleri seçeceksiniz, ele aldığınız konuyla ilgili, onu aydınlatabilecek olayları, fikirleri seçeceksiniz. Sanat düzensizliğe gelmez. Ben bir sanatçı mıyım? Değil mi ki yazıyorum, yazılarımın okunmasını istiyorum; ben de bir sanatçı olmaya özenmeliyim. Karışıklıktan, düzensizlikten, “daldan dala konmak”tan kaçınmalıyım.

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Kendisini sanatçı sayan kişi, sanatın bir seçme, düzenleme olduğunu aklından çıkarmamalıdır.

B) Sanatçı, anlatmak istediklerini bazı yardımcı düşüncelerle destekleyebilir.

C) Sürekli seçmek zorunda olması, sanatçının işini zorlaştırır.

D) Bir seçme, ayıklama yapılmadan ortaya konan yapıtların ilgi görmesi zordur.

E) Bir yapıt ortaya koyan her sanatçının kendine özgü kuralları vardır.

 

15. Gençliğimde birtakım düşler kurmuştum, ama birini bile gerçekleştiremedim. Bütün düşlerim edebiyat, sanat üzerine oldu. Bir kitap, yüzyıllar boyunca okunacak bir kitap bırakmak isterdim; olmadı, gücüm yetmedi onu yazmaya. Edebiyat tarihinde benim için söylenecek söz biri iki satırı ancak doldurur. “Birtakım fikirlerin yazılmasında, yeni dilin kurulmasında katkısı oldu.” gibi sözler… Ancak bu geldi elimden. Gücümü aşan işleri başaramadım diye dövünecek değilim ya!

Böyle düşünen bir yazar için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Sanat ve edebiyat dünyasına yeni konuların girmesini sağlamıştır.

B) Yapıtlarında özgün olmaya özen göstermiştir.

C) Sanat ve edebiyat alanında kendince çabaları olduğuna inanmaktadır.

D) Bütün çalışmalarında kalıcılığı hedeflemiştir.

E) Kalıcı olabilmek için evrensel konuları işlemiştir.

 

CEVAP ANAHTARI

1-B  2-D  3-B  4-A  5-E  6-D  7-B  8-E  9-D  10-D  11-B  12-C  13-E  14-A  15-C