Öne Çıkanlar

1. (I) Okuyucunun niteliği, yazarın çizgisini doğru belirlemesinde önemli bir etkendir. (II) Bilinçsiz okuyucuya seslenen bir yazar, her yazdığının alkışlanacağını bilir. (III) Bilinen ölçüler içinde, bayağı bir yapıt oluşturmaktan çekinmez. (IV) Okuyucusu bilinçlenmiş yazar ise, yazdıklarının bayağı olmasının veya geçmiştekilere benzer olmasının tepkiyle karşılanacağını düşünür. (V) Özgün, üstün bir yapıt oluşturmak için bütün bilgi ve yeteneğini ortaya koyar.

Bu parçanın ana düşüncesi yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangisinde verilmiştir?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

2. Bir antikacı dükkânında, testi almak isteyen birine çok yüksek bir fiyatın söylendiğine tanık oldum. Şaşkınlık içinde, testinin neden bu kadar pahalı olduğunu dükkân sahibine sorduğumda “Rodos testisidir de ondan” dedi. Onun Rodos testisi olduğunu nerden biliyorsunuz, elinizde belge var mı diye sordum. “Bilmem, öyle diyorlar.” dedi. Şaşkınlıktan kurtulup, biraz düşündüm. Aslında bizim bütün hayatımız, Rodos testisi hikâyesi gibidir. Hiçbirimizin neyi, niçin yaptığı belli değil. Bizde öğrenme merakı yok. Bu yüzden sadece ticarette değil, her alanda kandırılıyoruz, hırpalanıyoruz.

Bu parçanın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Araştırma bilincinden yoksun olmamız, bizi her türlü girişimimizde olumsuz etkilemektedir.

B) Kişiler, değersiz eşyalara büyük miktarda para harcamaktan çekinmemektedir.

C) Tüketicilerin yasalarla korunmaması, satıcılara her şeyi istedikleri fiyata satma olanağı sunmaktadır.

D) Rodos testileri antika meraklılarına değerinin çok üstünde satılmaktadır.

E) Alış veriş alanlarında fiyatların serbest bırakılması tüketiciyi zor durumda bırakmaktadır.

 

3. Dil, değişir; bugünün İstanbulluları elbette geçen yüzyılın başındaki insanlar gibi Türkçe konuşacak değil. Ama Ankara ve hatta İzmir’de duyulan Türkçeyi de İstanbul’da duyamaz olduk. Hemen, İstanbul’un dört tarafını dolduran taşralılardan şikâyet etmeliyim. Onların İstanbul’un Türkçesini etkileyecek güçte olmadığı belli. Türkçeyi bozan garip radyo istasyonları, incelikli konuşmayı bilmeyen televizyon spikerleri ve yabancı dizilerin yanlış çevirileridir. Bence yayın konusunda ceza verilecekse, dil için verilmeli. Türkçenin yanlış kullanılması engellenmelidir.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi üzerinde durulmamıştır?

A) İstanbul Türkçesinin bozulma nedeni

B) İstanbul Türkçesinin toplum için önemi

C) Dışarıdan gelenlerin üzerindeki etkisi

D) Türkçenin korunması için alınacak önlem

E) İletişim araçlarında kullanılan dilin niteliği

 

4. Sanatla ilgisi okuduğu üç beş kitabın sınırını aşmayanların ya da sanatı hâlâ bir zevk aracı olarak kabul edenlerin beğenisi tutarlı bir ölçü olamaz bizim için. Bir emek ve ustalık ürünü olan bir şiir, onun çilesini çekmemiş sorumsuz okuyucunun beğenisine kurban edilemez. Okuyucuların görüşü ölçü olsaydı Batı’da “çok satan” kitapların en büyük sanat ürünleri olarak kabul edilmesi gerekirdi. Oysa “çok satanlar” bir sanat eseri olarak bile kabul edilmiyor.

Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanat ürünlerinin zevk almak için okunamayacağı,

B) Yapıtın değerinin belirlenmesinde okurun beğenisinin ölçü alınamayacağı,

C) Her sanat yapıtının büyük bir çabanın sonunda oluştuğu,

D) Batıda okuyucuların beğendikleri yapıtların sanat yapıtı kabul edilmediği,

E) Okuyucuların sanat değeri olmayan yapıtlara daha çok ilgi gösterdiği

 

5. Delikanlı çevikliğiyle bakışı, duruşu, yürüyüşü, onun yetmiş yaşında olduğunu gizliyor gibiydi. Devletin en yüksek kademelerinde görev yapmasına rağmen bir kasabalı gibi davranırdı. Bakkal dükkânlarında oturur, kahvelerde yaşlılarla sohbet ederdi. Geçmişe şiddetle saldırır; geleceğin hep güzel olacağını, bütün kötü şeylerin düzeleceğini iddia ederdi. Kendisini hep şair olarak tanıtırdı. Özdeyiş değerindeki her sözünü ağır ağır söyler; sizin ona katılmanız için sözünü kanıtlarla desteklerdi. Ona karşı çıktığınızda size kızar, bir sonraki gün bulunduğunuz masaya gelmezdi.

Bu parçada sözü edilen kişi için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Resmiyetteki konumunu öne çıkarmadığı

B) Eleştiriye açık olduğu,

C) Görünüşünün yaşını göstermediği,

D) Düşüncelerini başkalarına kabul ettirmeye çalıştığı

E) Geleceğe umutla baktığı,

 

6. Kitap fuarları kitapçı raflarında hareketsiz duran, tozlanan kitapları hareketli bir alanda meraklı gözlere sunuyor. Yüzleri asık kitapçıların dükkânlarına girmekten çekinen gençleri kitaba yaklaştırıyor. Ders kitapları dışında hiçbir kitaba el sürmemişlere kitabı tanıtıyor. Fuarlarda merak için de olsa insanlar kitapların kapaklarına bakıyor, içini. inceliyor. Bu da kitap satışını ve okuma oranını artırıyor.

Bu parça, aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı olabilir?

A) Kitapçıların eğitilmesi kitap okuma oranını yükseltir mi?

B) Gençlerin kitap okumamasını neye bağlıyorsunuz?

C) Kitapları fuarlarda sergilemenin yararı nedir?

D) Okuyucular kitapçılara yönelik eleştirilerinde haklı mıdır?

E) Kitap fuarlarında daha çok kitabın satılması için ne yapılmalıdır?

 

7. Eyüboğlu’nun sanatçı yaradılışı, hoşgörülü yanıyla birleşiyor. Bilgiçlikten uzak, açık seçik bir anlatım oluşturuyor. Bu anlatım deyimlerle, devrik tümcelerle tatlılık, çekicilik kazanıyor. Ne yazık ki bu tatlılık, bir tutarsızlık yüzünden zedeleniyor. Eyüboğlu tam bir özleşme taraftarı olduğu halde, denemelerinde özleşmeye gereken önemi vermiyor. Dilimizde karşılığı bulunan yabancı sözcükleri kullanıyor. Bazı sözcüklerin kimi yerde Osmanlıcasını kimi yerde Türkçesini kullanmaktan çekinmiyor.

Bu parçada Eyüboğlu’yla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Anlatımının akıcı olduğuna,

B) Türkçe olmayan sözcükler kullandığına,

C) Düşüncelerinin uygulamalarıyla uyuşmadığına,

D) Denemelerinde eksik yönlerin bulunduğuna,

E) İçinden geçenleri olduğu gibi anlattığına,

 

8. Önce, sesi güzel olan herkes şarkıcı oldu. Sonra şarkı söyleyen herkes şarkı yazarlığına başladı. Şarkı sözleri tekerlemelerle doldu. Şarkıların büyük çoğunluğunda ilkokul şarkısı basitliği var. Bu yüzden şarkılar, okumuş, kulağı büyük yapıtlara alışmış dinleyicisini yitirdi. Onlar, Batı müziğine yönelirken şarkı, sanattan anlamayan kitlelere kaldı. Üstelik bu kitlelerin de isteklerini tam karşılamıyor, onların ruh hallerine tercüman olamıyor.

Bu parçada şarkıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Eski niteliklerini kaybettiğine,

B) Geçmişte, sanattan anlayanlara seslendiğine,

C) Eski dinleyicisinin yabancı müziğe yöneldiğine,

D) Dinleyicisinin gün geçtikçe azaldığına,

E) Dinleyicilerinin durumunu yansıtmakta yetersiz kaldığına,

 

9. Birçoğumuzun seyyar imza halinde oradan oraya gezmesi, ömrümüzün büyük kısmının sıkıntı içinde geçmesi aydın olmanın değil, insan olmanın sonucudur. Aydın sorumluluğu adı altında bana imzalatılmaya çalışılan toplumsal sözleşmeyi reddediyorum. Böyle bir çağda kapı komşum benden niye daha az sorumlu olsun ki? Bu memlekette bilgimiz değil; vicdanımız, ruhumuz yara alıyor. Vicdanımızın sızlaması içinse aydın olmaya gerek yok. Karşılaştığımız sorunları çözmeye çalışma konusunda sokaktaki adama ne düşüyorsa aydına düşen de odur.

Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Aydınlara, her bireye düşenden daha büyük bir sorumluluk yüklenemeyeceği,

B) Aydınların yaşamları boyunca sıkıntı içinde oldukları,

C) Toplumsal sorunların çözümünün öncelikle aydınlardan beklendiği,

D) Sokaktaki insanların aydınlara gereken desteği vermediği,

E) Aydınların kendilerini toplumun öncüleri olarak görmedikleri,

 

10. Geçen yüzyılın başında olduğu gibi, bu yüzyılın başında da “Şiir öldü.” sözü dolaşıyor ortalıkta. Oysa insanın kendini anlama, tanıma, tanıtma gereksinimi vardır. Gelecekte de var olacaktır. Hiçbir sanat, şiir kadar bu gereksinimi iyi karşılayamaz. O halde şiir, bütün teknolojik gelişmelere ve insanlar arasındaki günlük ilişkilerin günden güne azalmasına rağmen var olacaktır.

Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine varılamaz?

A) Şiir sanatının bittiği iddiasının geçmişte de ortaya atıldığına,

B) Şiirin insanın kendisini anlatmasına yarayan en güçlü sanat olduğuna,

C) Şiirin her türlü olumsuzluğa karşın varlığını devam ettireceğine

D) Şiirin günümüzde geçmiştekinden daha çok ilgi gördüğüne,

E) İnsani ilişkilerin gün geçtikçe zayıfladığına,

 

11. Yıllar önce sinemada bir film izledim; beni çok etkiledi, heyecanlandırdı. Onu birkaç kere daha izlemeye gittim. Film, bir tiyatro oyunundan aktarma değildi. Ama büyük ölçüde kapalı bir mekânda geçiyordu. Ortalıkta yalnızca birkaç kişi vardı. Başkalarının ölçüsüne bakarsanız o, bir piyesti. Ama bence piyes değil, mükemmel bir sinema filmiydi. Çünkü tiyatro diliyle değil, sinema diliyle gerçekleştirilmişti. Tiyatroyla sinema arasındaki en kalın çizgi ise kullanılan dildir.

Bu parçada yazarın asıl anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sinemanın seyirciyi tiyatrodan daha çok etkilediği,

B) Sinemanın tiyatronun birikiminden yararlandığı,

C) Tiyatroyla sinema arasındaki farkın kendini en çok dilde gösterdiği,

D) Sinemayı tiyatrodan bütünüyle ayırmanın mümkün olmadığı,

E) Tiyatronun olanaklarından yararlanmanın sinemaya güç kazandırdığı,

 

12. Sanat tartışmalarının çoğu nedense yenilik kavramının çevresinde düğümlenip kalıyor. Sanatın değerinin tek göstergesi olarak sunuluyor yenilik. Bunu fark eden gençler daha sanatın özünü kavramadan, sıradan bir yapıtı ortaya koyacak noktaya gelmeden yenilik peşinde koşuyorlar. Hiçbir şeye benzemeyen yapıtlar oluşturuyorlar. Yeni, eski demeden, sanata yeni başlayanın hata yapabileceğini düşünmeden yargıda bulunan eleştirmenlere malzeme sunuyorlar. Yaptıkları, yerden yere vuruluyor. Bu yüzden sanatla uğraşmayı bir daha göze alamıyorlar. Oysa yanlışlarından ders alarak yeni bir yapıt oluştursalar başarılı olacaklardır.

Aşağıdakilerden hangisi yazarın bu parçada yakındığı durumlardan biri değildir?

A) Eleştirmenlerin gençleri ölçüsüzce eleştirmesi,

B) Sanata yeni başlayanların sıradan yapıtlar oluşturması,

C) Sanat değerinin belirlenmesinde yalnız yeniliğin dikkate alınması,

D) Gençlerin eleştiriden korkarak sanatı bırakması,

E) Sanatı tam kavramamış olanların yenilik yapmaya çalışması,

 

13. Yahya Kemal’in yaşam serüvenini bilmenin onun şiirine aydınlık getireceğine inanıyorum. O, kaybedilmiş toprakların çocuğu olarak kendini hep sürgün hissetti. Osmanlı sevgisi, yeniye karşı iğneli tutumu buradan kaynaklanır. Çocukluğunu anlattığı satırlar çok ilgi çekicidir. O satırlarda hep yurdunu ve Osmanlıyı aradığını görürüz. Onun için anne sevgisi ne ise Osmanlı sevgisi de odur. Çünkü annesi ona ne vermişse Osmanlı onun doğduğu Balkanlara onu vermiştir.

Bu parçada Yahya Kemal’le ilgili asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Osmanlı sevgisinin, onu yeniliğe karşı olma düşüncesine ittiği,

B) Şiirindeki duyguların, yaşadıklarının bir yansıması olduğu,

C) Çocukluğunun ayrıntılarının iyi bilinmediği,

D) Balkanlarda geçen çocukluğunun zorluklar içinde geçtiği,

E) Kendisiyle barışık olamamanın sıkıntısını yaşadığı,

 

14. Kalıntıların onarımı yapılırken, yapıların mimari çizgilerine bire bir uyulmuş. Duvarlardaki lekeler, yıllarla rüzgârın, karın, yağmurun oluşturduğu küçük kırıklar bile gösterilmiş. Hiçbir ayrıntı gözden kaçırılmamış. Bu eşsiz yapıların ilk sanatçılarının gösterdikleri neredeyse akıl dışı titizlik, onarımı yapanlarca tekrarlanmış. Hayali tamamlamalar yapılırken dahi hiçbir şey uydurulmamış. Her şey o günün mimari ölçülerini inceleme sonuçlarına göre yapılmış. Tarih canlandırılmaya çalışılmıştır.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Yapıların, ayakta kalan benzerlerine bakılarak onarıldığına,

B) Onarımın olağanüstü bir özenle yapıldığına,

C) Onarımda yapıların oluşturulduğu çağın mimarisine uyulduğuna,

D) Doğal olayların neden olduğu aşınmaların korunduğuna,

E) Bütün çalışmaların araştırmalara dayandırıldığına,

 

15. Aslında tek çizgili bir şiir yazmak isterdim. Yahya Kemal gibi, Nazım Hikmet gibi. Ama ben şiire bir çocuk gibi bakmaya alıştım. Ustalık beni sıkıyor. Yaptığımı bozmaktan korkmam, iki üç yılda bir, yaptıklarıma yabancılaştığımı hissederim. Yazdıklarım birdenbire beni ilgilendirmez olur. O zaman şiire yeni başlıyormuş gibi olurum. Eskisinden bambaşka bir yolda yürümeye koyulurum.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada kendisinden söz eden şairin bir özelliğidir?

A) Şiir çizgisinde sürekli değişiklikler yapmak,

B) Çağının büyük şairlerini beğenmemek,

C) Birbirine benzer şiirler yazmak,

D) Şiiri, düşüncelerini yaymak için kullanmak,

E) Beğenisinde kalıcı olmak,

 

16. En uyuşuk kafalara bile hareketli bir “Acaba?” akıtmakta ustaydı. Kişiyi dil üzerine düşünmeye yöneltti mi daha üstelemez, kendi bulduğu kelimeleri ona benimsetmek için direnmezdi. Önemli olan çeşitli kavramlara Türkçe karşılıklar bulmaktı. Kendininkinden daha uygun bir karşılığa rastladı mı, benimseyiverir, bunu bir onur sorunu yapmazdı. Ürettiği bazı sözcüklerin günlük dilde yer almayacağını bilirdi. Yine de bu tür kelimeler üretmekten çekinmezdi. Çünkü Türkçenin ancak uzun tartışmalar sonucu gelişeceğine inanırdı.

Bu parçada sözü edilen kişiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Amacının kişileri dil konusunda düşündürmek olduğuna,

B) Sözcüklerini başkalarına kabul ettirmede ısrarcı olmadığına,

C) Konuşma diline giremeyecek sözcükler ürettiğine,

D) Başkalarının bulduğu sözcükleri bazen kendi sözcüklerine tercih ettiğine

E) Dille ilgili görüşlerinin uzun süre yankı bulduğuna

 

17. Dış dünya ile sanat eseri arasında yakınlık arayanların, yazarın yaşamıyla sanat eserini açıklamaya çalışanların en büyük hatası sanatı, dışı aksettiren bir ayna olarak görmeleridir. Sanat eseri yeni bir dünya oluşturmak için vardır. Bu nedenle dış dünyadan hareket ederek sanat üzerinde yargı yürütmek, yazarın yaşamından yola çıkarak sanat eserini değerlendirmek eleştirmeni yanlış sonuçlara götürür.

Yukarıdaki parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yazarın yaşamından yola çıkarak eserini değerlendirmenin yanlış olduğu,

B) Yazarların, yaşamlarını esere yansıtmaktan çekindiği,

C) Okurların eleştirmenlerin görüşlerini dikkate almaması gerektiği,

D) Yazarın yaşadıklarıyla yazdıkları arasında bağ kurulabileceği,

E) Eleştirmenlerin, sanat eserini yazarın dünya görüşüne göre değerlendirdikleri,

 

18. “Sen kimsin?”, “Sen de kim oluyorsun?” soruları yazarların eleştirmenlere sıkça yönelttikleri sorulardandır. Oysa önemli olan yazarın eleştirmeni değil, eleştirmenin yazarı, onun yapıtlarını iyi tanımasıdır. Yazarın eseri kötüyse, biçimini iyi bulmamışsa, eleştirmen okuyucuyu ondan koruyacak. Eser iyiyse okuyucuyu ona yönlendirecek, ondan faydalanmanın yollarını öğretecektir.

Yukarıdaki parçanın yazarına göre eleştirinin işlevi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Okurun yapıtlarla ilgili doğru bilgi edinmesini sağlamak,

B) Yazarın yararlı yapıtlar oluşturmasına katkıda bulunmak,

C) Okuru tanımak, onun görüşlerini yazarlara aktarmak,

D) Yazarlara yol göstermek, onların hata yapmalarını engellemek,

E) Okurun beğenerek okuyacağı yapıtlar oluşturmak,

 

19. İçindekileri anlatmak bir ihtiyaçtır. İnsanoğlu iç dökme eylemini yaşamı boyunca sürdürür. Çoğunluk bu işi konuşarak yapar. Kimisi de yeteneklerinin el verdiği ölçüde, içindekileri kağıda döker. Böylece öykü çıkar ortaya. Öykünün öğeleri üst üste çekilmiş resimler gibi belirginliğini yitirmemeli. Okuyucu öze varmak için uğraşmak zorunda bırakılmamalıdır. Bunun için yazar halkı dinlemeli, onların olayları birbirlerine aktarış biçimlerini saptamalı, söylemek istediklerini o biçimde söylemelidir.

Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Öykünün dilinin anlaşılır olması gerektiği

B) İnsanın duygu ve düşüncelerini başkalarına aktarmak istediği,

C) Yazarların halk dilini araştırmaları gerektiği,

D) Öykünün halka yol göstermek için yazıldığı,

E) Öykünün insanın içindekilerini anlatma ihtiyacından doğduğu,

 

20. Ben öykülerimde olayı, kişileri düşüncelerimi aktarmada yardımcı olarak kullanırım, izlenimlerim öykücülüğüme yardımcı olmuştur; ancak hiçbir şeyi baştan sona izlememişimdir. Olayı bir ucundan yakalarım. Sonrasını kendi kendime geliştiririm. Bir adam görürüm, bence ilginç olan. Kurarım onun öyküsünü. Kendisinden yaşamını sormam. Bir söz duyarım, anahtar olur öyküme, söyleyenin yüzünü merak etmem. Kesin bir sonuca da bağlamam öykümü. Okuruma düşünme payı bırakmak isterim.

Bu parçada kendinden söz eden yazar için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Öykülerini oluşturmada gözlemlerinden yararlandığı,

B) Öyküyü düşündüklerini dile getirmek için kullandığı,

C) Ayrıntıları seçen güçlü bir gözlem gücüne sahip olduğu,

D) Öyküyü sonuçlandırmayı okurun hayal gücüne bıraktığı,

E) Gerçekleri olduğu gibi aktarma amacını gütmediği,

 

CEVAP ANAHTARI

1-A  2-A  3-B  4-B  5-B  6-C  7-E  8-D  9-A  10-D  11-C  12-B  13-B  14-A  15-A  16-E  17-A  18-A  19-D  20-C