Öne Çıkanlar

1. Bazı eserler vardır ki, hiç okunmadıkları, büyük bir değer taşımadıkları halde, şaheser sayılırlar. Makber bunlardan biridir. Eski, yeni bütün edebiyat kitaplarımızda Abdülhak Hâmit’in yazdıklarının şaheser olduğunu söylemek bir gelenek olmuştur. Onun eserleri, eski yıllardan devralınan basmakalıp yargıları tekrar edip durur.

Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Gerçekte bir değeri olmadığı halde, değerli olarak tanınmış eserler vardır.

B) Gereği gibi okunmaması, bir eserin gerçek değerinin anlaşılmasında en önemli engeldir.

C) Gelenekler edebiyat alanında yanlış bilgilere yol açmaktadır.

D) Abdülhak Hamit’in yazmış olması, Makber’i değerli duruma getirmiştir.

E) Basmakalıp bilgilere göre bir eseri değerlendirmek zararlıdır.

 

2. Bizim kadar masal dinlemiş; Hint’ten, Çin’den, Arap’tan, masal getirmiş; efsaneleri katmış karıştırmış millet azdır. Ancak birkaç eski şairimizi çıkarırsak, kimse masal değerlerini şiire aktarmayı iş edinmemiş. Divan şiiri zaten masal anlatmaya elverişli değildi, bu nedenle masallar Divan şiirinde yer bulamadı. Tanzimat’tan sonra Batı’ya özenen şairlerimizse anlaşılan masalları yeterince Batılı görmüyorlardı. Daha sonrakiler, yeniler, İkinci Yeniler çağdaş Batı şiirine yönelik oldukları için masalları ve ünlü masalcıları çocuklara bıraktılar.

Bu parçada, özellikle aşağıdakilerin hangisi üzerinde durulmaktadır?

A) Edebiyatımızın Batı’yı örnek aldığı

B) Türk masallarının, genel olarak Doğu uluslarının etkisinde şekillendiği

C) Masalın her dönemde ilgi görmesi gereken bir tür olduğu

D) Halktan ilgi görmesine karşın edebiyatımızda masala yer verilmediği

E) Çağdaş öğeler içermeyen masal türünün günümüzde ilgi görmediği

 

3. Tiyatro seyircisi, roman okuru gibi bir oyunun bazı bölümlerini atlayamaz, ancak koltuğunda uyuklayabilir. Bir zamanın sıkıcı yerleri olsa da okur yapıtı bütünlüğü içinde beğenebilir. Sahnede görülen bir oyun içinde sıkıcı, uzun geçişler olursa bu seyirci için zulüm olur. Seyirci bir iki parmak dokunuşuyla sıkıcı yeri geçemez, baştan sona her şeye katlanmak zorundadır.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi üzerinde durulmaktadır?

A) Tiyatro izlemenin zorlukları

B) Tiyatro izlemenin, kitap okumadan üstün yönleri

C) Tiyatronun öteki türlerden farkı

D) Tiyatro izleyicisinin okurdan farkı

E) Bir oyunun nasıl izlenmesi gerektiği

 

4. Nurullah Ataç, kendine özgü bir dil bulmakla kalmamış, bulduğu dilin etkili olmasında da yoğun çaba göstermiştir. Türkçenin benlik kazanmasında, düşünce dili yolunda gelişmesinde onun emekleri unutulmamalıdır. Ataç, herkesin kullanmayı göze alamayacağı sözcükleri yaygınlaştırarak, Türkçenin sözdizimine canlılık getirerek, düşüncede dilsel bir devrim ortaya çıkarmıştır. Bugün başka dillerden yardım ummuyorsak, düşüncelerimizi ödünç alınmış sözcüklerle yansıtma yoluna gitmiyorsak bunda Ataç’ın rolü büyüktür.

Bu parçaya göre Ataç için aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Topluma dil bilinci kazandırmak için çaba harcamıştır.

B) Kendine özgü bir anlatım geliştirmiş, Türkçenin gelişimine katkıda bulunmuştur.

C) Yeni sözcükler üreterek Türkçedeki yabancı asıllı sözcüklerin atılmasını sağlamıştır,

D) Yazılarında kullandığı yeni sözcükler nedeniyle yazdıkları pek ilgi görmemiştir.

E) Toplumun eğitimine ve kültürüne katkıda bulunmaya özen göstermiştir.

 

5. Bir yazar yaratma gücünü yitirip de güzel biçimler kurabildiğine kendisi inanmaz oldu mu işi sosyal konulara döküyor. Bununla topluma yararlı olduğunu, büyük sorunları çözümlediğini, insanlık için savaştığını sanıp kendini avutuyor. Gerçek ödevinden, güzel biçimler kurup bireyleri günlük kaygıların ötesiyle ilgilendirmek ödevinden kaçtığını sezmiyor. Eğlendirmek diye bakıyor buna. Eğlendirmenin de gerekli olduğunu, kişioğlunu yükselttiğini bir türlü anlayamıyor.

Bu parçaya göre yazardan beklenen aşağıdakilerin hangisidir?

A) Özgün yapıtlar ile insanları günlük sıkıntılarından uzaklaştırıp neşelendirmek

B) Sanatını geliştirmeye çalışarak yeni konulara yönelmek

C) Yapıtlarında sanatın ilkelerinden ödün vermemek

D) Fırsat buldukça toplum sorunları ile ilgilenmek

E) Sorunları dile getirirken duygularının etkisinde kalmamak

 

6. Sanatçı, gerçeği ya olduğu gibi veya hayal ettiği gibi görmeye çalışır. Şüphesiz gerçekten bütünüyle uzaklaşmış veya gerçeğin tamamen içine kapanmış sanat eseri ismine layık bir eser yoktur.

Bu sözlerden çıkarılabilecek olan sonuç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Sanatçı, gerçek habercisi olmadığı gibi doğrulan yaymaya çalışan biri de değildir.

B) Kendi hayal dünyasına kapanan sanatçı, gerçeği anlatmada başarılı olamaz.

C) Sanatçı, eserinde hayalinde oluşturduğu dünyayı yansıtır.

D) Gerçek sanat eseri, gerçekten bir an bile uzaklaşmama ilkesine bağlıdır.

E) Sanatçı, gerçekten uzaklaşamayacağı gibi gerçeği olduğu gibi de yansıtamaz.

 

7. Başkalarıyla konuşmaktan sıkılıyorum da onun için mi? Sıkıldığımı söyleyemem. Doğrusu eğlendiğim de oluyor; söylenenlerle, anlatılanlarla ilgileniyorum, gülüyorum, unutuyorum birtakım tasalarımı. Giderek batmaya başlıyor bana ötekilerin dedikleri. Üç beş kişi bir araya gelip de konuştuk mu düş kırıklığına uğruyorum. Bunun için çekilmek, bir başıma kalmak istiyorum. İnsan dostlarını uzaktan daha iyi seviyor.

Yazar bu parçada, özellikle aşağıdakilerin hangisi üzerinde durmaktadır?

A) Yalnız kalmayı niçin sevdiği

B) İnsanların gereksiz konuşmalarına katlanamadığı

C) Dostlarıyla birlikte olmaktan mutlu olduğu

D) Günlük yaşam ile yakından ilgilendiği

E) Eskisi kadar canlı, hareketli bir yaşantısının olmadığı

 

8. Nice yazarlar vardır; bir oyun yazmışlardır. Ne olursa olsun bu oyunun oynanmasını isterler, saplanırlar bir tek oyuncuğa. ilk yazdığı oyunla her şeye ulaştığını sananlar tiyatroyu tanımayan kimselerdir. Hiçbir büyük oyun yazarı, ilk eseriyle büyük olmamıştır. Her büyük oyun yazarında gittikçe mükemmelleşen bir teknik ve anlayış izleriz. Bu da oyun yazarlığının salt kabiliyetle gelmediğini, deneylerle sağlandığını göstermiyor mu?

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Büyük yazarlar pek çok oyun yazmışlardır.

B) Oyun yazarı, zaman içinde tekniğini geliştirerek deneyim kazanır ve başarıya ulaşır.

C) Yazarlığa yeni başlayanlar için büyük yazarlar iyi birer örnektir.

D) Yeteneği olmayan ve tiyatroyu iyi bilmeyen kişi, oyun yazarı olamaz.

E) Başarılı oyun yazarları tiyatronun gelişmesine katkıda bulunurlar.

 

9. Çok kimseler biliriz; ozanların, yazarların yapıtlarını okumaktansa onlar üzerine yazılmış incelemeleri, eleştirileri okumayı tercih ederler. Ne yapsınlar büyük bir kitabı okumak uzun sürer! En aşağı iki yüz, üç yüz sayfa… Onunla geçirecek vakitleri mi var? Yazar anlatmış durmuş, sayfaları doldurmuş, çoğu da olayın anlaşılması için gereksiz. Eleştirmen ise kısaca söyleyiveriyor. Üstelik kitabın güzel olup olmadığını da söylüyor; onu başka kitaplarla karşılaştırıyor. Daha neler bildirmiyor!

Bu parçada aşağıdakilerin hangisi üzerinde durulmaktadır?

A) Bir kitapla ilgili eleştirileri okumanın okuyucuya sağladığı yararlar

B) Ülkemizde kitap okuma alışkanlığının yerleşmemiş olması

C) Edebi türlerde yazılmış eserleri okumanın kolay olmadığı

D) Gerçek anlamda okuyucu olmayanların okumaktan tat alamayacağı

E) Kimi okuyucuların kitaplar yerine, onlarla İlgili eleştirileri, değerlendirmeleri okuduğu

 

10. Konusu köy yaşamı olan bir romanda önemli olan, köyün toplumsal gerçekliği değil, köyün insan gerçekliğidir. Toplumsal gerçeklik insan gerçekliğinin aydınlanmasına yaradığı ölçüde önemlidir. Bu yüzden, köye bir romancı yaklaşımıyla değil de bir toplumbilimci yaklaşımıyla eğilen yazarların romanları genellikle bir edebiyat eseri katına kolay kolay ulaşamıyor. Bu eserlerin sıkıcı olmalarının, okunsalar bile iz bırakmadan unutulup gitmelerinin nedenini burada aramak gerekir.

Parçaya göre bazı romanların kısa sürede unutulmalarının nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yazarların konuyu bir sanatçı gibi değil, bilim adamı gibi ele almaları

B) Köyün ve köylünün problemlerine çözüm üretmemeleri

C) Ele aldığı konuya bir romancı yaklaşımıyla eğilmeleri

D) Toplum sorunlarını değil, insanların sorunlarını işlemeleri

E) İşlenen konunun zaman içinde önemini yitirmesi

 

11. Edebiyatımızın içinde bulunduğu sıkıntılı, bezgin havadan kurtulması için yazarlarımızın yeni gerçeklere, yeni insanlara doğru açılmaları gerek. Yalnız yoksulluk çeken, işsiz, hasta zavallı insanlara değil, niçin yaşadığını bilen, dünyanın değiştirilebileceğine inanan, dünyayı ancak insanların bilinçli, bilgili çalışmalarının değiştirebileceğini gören insanlar… Toplumun hayalle değil, mücadele ile kurulacağını bilen, tarihlerini kendileri yapmak isteyen insanlar… Edebiyatımız için yepyeni, mutlu, geleceğe inanan, insanın tükenmezliğine inanan insanlar, yepyeni konular…

Parçaya göre, edebiyatımızın kötü durumdan kurtulması aşağıdakilerden hangisine bağlıdır?

A) Sanatçıların evrensel konular yerine toplumun sıkıntılarına, sorunlarına yer vermelerine

B) Yazarların yapıtlarında, geleceği kendilerinin kuracağına inanan insanları konu etmelerine

C) Toplumun yaşadığı sorunlardan kurtulmasında yazarların yol göstermesine

D) İnsanların tercihlerini ortaya koymada seçici davranmalarına

E) Yazarların, somut olayların nedenlerini araştırmalarına

 

12. Sanat eseri hiçbir fikri yaymaz mı demek istiyoruz? Hayır öyle şey olmaz. Her eser ister istemez bir insanın, bir toplumun düşüncelerini bildirir. Hatta sadece güzellik kaygısıyla yazılmış olanlar bile, bir dünya görüşünden haber verir. Her şiirde her romanda yazanın da yazıldığı dönemin de eğilimlerini, nelere inandığını görebiliriz.

Bu parçadan çıkarılabilecek sonuç aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bir düşünceyi yaymak amacıyla sanat eseri oluşturulmaz.

B) Ait olduğu toplumun özelliklerini yansıtamayan eserler kalıcı olmaz.

C) Her sanat eserinde mutlaka bir düşünce ortaya konur.

D) Toplumun beğenisini dikkate almayan sanatçı, kendi düşüncelerinin savunuculuğunu yapar.

E) Sanat eserinin varoluş nedeni, bir fikri yaymaya çalışmaktır.

 

13. Bir toplumda sanat eserleri yaratılması, onları isteyen, onlardan anlayan, onların güzelliğini, çirkinliğini seçebilecek kimselerin bulunduğunu gösterir, Bir şiir yazıyorsunuz, ortaya bir resim, bir beste koyuyorsunuz veya sadece bir eleştiri yazısı yazıyorsunuz; bununla sizi beğenecek, alkışlayacak, söylediklerinizin doğru olduğunu anlayacak kişiler olduğunu kabul etmiş olmuyor musunuz?

Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bir sanat eseri ortaya koymak, toplumda sanattan anlayanların varlığını kabul etmektir.

B) Sanatçının nesnel davranması toplumda ilgi görmesini sağlar.

C) Bir sanat eserini çok kişinin beğenmesi değil, sanattan anlayanların beğenmesi önemlidir.

D) Toplum beğenisine seslenmek zorunda olan sanatçı, kendini serbest hissedemez.

E) Sanattan anlayan kişilerin bulunduğu bir toplumda sağlam sanat zevki yerleşir.

 

14. Her okuyucunun aynı kişilik özelliklerine sahip olduğu söylenemez. İnsan doğasının ve yetişmenin getirdiği farklılıklar vardır. Bu bakımdan aynı kitapta, herkes biraz da kendi romanını, kendi şiirini okur. Gerçek sanat eserinin özelliklerinden biri de bu çok yönlülük değil midir?

Parçaya göre aşağıdakilerden hangisi iyi sanat eserinin özelliklerinden biridir?

A) Her okuyana aynı duyguları hissettirmesi

B) Özgün bir anlatımın olması

C) Her düzeyde insanın anlayacağı bir dille yazılmış olması

D) Farklı kişilikteki insanlar için birleştirici olması

E) Her okuyana, duymak istediğini duyurabilmesi

 

15. Ben arıya arı demem

Arının balı olmalı

Ağaç mı?

Meyve vermeli

Çiçek mi?

Kokmalı

Bayramdan bayrama neyleyim güzeli.

Ozana göre doğadaki canlılarda ve varlıklarda önemli olan aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yararlılık

B) Güzellik

C) Etkileyicilik

D) Toplumsallık

E) Özgünlük

 

CEVAP ANAHTARI

1-A  2-D  3-D  4-B  5-A  6-E  7-A  8-B  9-E  10-A  11-B  12-C  13-A  14-E  15-A