Öne Çıkanlar Çoban, kır, dağ, orman, yayla, köy hayatını, doğal güzellikleri, manzaraları ve bunlara duyulan özlemleri anlatan şiirlere “pastoral şiir” denir. Pastoral sözcüğü “çobanlara ilişkin” demektir ve Türkçede bu anlamda “râiyâne”, “rüstâî” terimleri de kullanılmıştır. Pastoral şiirlerde doğaya karşı bir sevgi, bir imrenme söz konusudur. Bu şiirin kurucusu eski Yunan edebiyatında Theokritos (MÖ 3. yüzyıl)’tur. Virgilius da bu türde şiirler yazmıştır. Türk edebiyatında Abdülhak Hamit’in “Sahra” adlı eseri pastoral şiire örnek gösterilebilir. Cumhuriyet döneminde köye, Anadolu’ya yönelen, kır yaşamının güzelliklerini işleyen şiirlere de pastoral şiir denmiştir. Pastoral şiir iki türlüdür: İdil: Batı edebiyatlarında doğrudan doğruya kır hayatının güzelliğini işleyen kısa pastoral şiirlere “idil” denir. Bu şiirlerde şair, doğa karşısındaki duygulanmasını anlatır. Eglog: Batı edebiyatlarında birkaç çobanın kır hayatı, aşk gibi konular üzerinde karşılıklı konuşmaları tarzında yazılan pastoral şiirlere “eglog” denir. Eglog, Türk edebiyatında hemen hemen hiç kullanılmamıştır. Pastoral Şiir Örnekleri Bekçileri gibiyiz, ebenced buraların, Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi, Her gün aynı pınardan, doldurup testimizi Kırlara açılırız çıngıraklarımızla. Okuma yok, yazma yok, bilmeyiz eski, yeni. Kuzular bize söyler yılların geçtiğini, Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek; Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek (Kemalettin Kamu) Dağlar orman, tepeler bağ, ovalar hep tarla Koca mera dolu baştan başa sağmallarla Köylünün kırları tutmuş yayılırken davarı Sökemezsin, sarar âfakını yün dalgaları (Mehmet Âkif Ersoy)