Öne Çıkanlar Asıl adı Yusuf Sinan olan sanatçı, aslen Kütahyalıdır. Kesin olmamakla birlikte 1371-1431 tarihleri arasında yaşamıştır. Şeyhî, İran’da tasavvuf ve edebiyatın yanında tıp öğrenimi de yapmıştır. Kaynaklarda Hekim Sinan adıyla da anılan sanatçı, hekimliğiyle de övülmektedir. Şeyhî hekimlikteki yeteneğini Çelebi Sultan Mehmet’i tedavi etmekle kanıtlamıştır. Sultanı tedavi ettiği için kendisine birçok hediyenin yanı sıra “Dokuzlar” adlı köy de tımar olarak verilmiş; ayrıca Sultan’ın özel doktoru olarak görevlendirilmiştir. Edebî Kişiliği Erken dönem Divan Edebiyatı şairlerindendir ve divan edebiyatının gelişmesine büyük katkısı olmuştur. Dokuzlar köyüne giderken, köyün eski sahiplerinin saldırısına uğramış ve bu durumu padişaha “Harnâme” adlı mesnevi tarzında kaleme aldığı hicviyesi ile anlatmıştır. Şiirlerinde ses güzelliğinden çok, söze ve anlama önem vermiştir. Şiirlerinde tasavvuf kültüründen çokça yararlanmıştır. Şiirlerinde alışılmamış ya da terk edilmiş sözcükleri kullanmaya meraklıdır. İnsan hakları, ilahî ve beşeri adalet gibi konularda yergi dolu şiirler yazmıştır. Tasavvufi bir kişilik olmasına ve tasavvuf eğitimi almış olmasına rağmen eserlerinde tasavvufi öğeler bulunmamaktadır. Din dışı şiirler yazmayı tercih etmiştir. Eserleri: Harname, Hüsrev ü Şîrîn Harname Çelebi Sultân Mehmet’e sunulmuş 126 beyitlik bir mesnevidir. Eser, Türk mizah ve hiciv edebiyatının şaheserlerindendir. Eser, ince alay ve nükteleri içerir. Şair, eserde yük taşımakta pek çok sıkıntılar çeken bir eşeği ele alarak semiz bir öküz gibi olmaya çalışan bu eşeğin başına gelenleri anlatır. Öküzlerin rahatına ve boynuzuna imrenen eşek, sonunda kulaklarından da olur. Eleştirel nitelikler taşıyan Harname, sembolik bir mesnevidir. Hüsrev ü Şirin II. Murat’ın isteği ile yazılan eser 6944 beyitten oluşmaktadır. Esas hikâye 11 bölümdür. Eser Mizamî’nin aynı addaki mesnevisinin tercümesidir. İran hükümdarı Hürmüz’ün oğlu ile Ermeni meliki Mehin Banu’nun yeğeni Şirin arasındaki aşk macerasını işler.