Öne Çıkanlar 1918 yılında Akşehir’de dünyaya gelen sanatçı, İlköğrenimini doğduğu yerde tamamlamıştır. Yazar olmaya lise yıllarında karar veren Tarık Buğra. 1936 yılında Konya Lisesi’nden mezun olmuştur. Daha sonra İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kaydını yaptırmış, 2 yıl sonra Hukuk Fakültesine geçmiş, oradan da Edebiyat Fakültesi’nde okumaya başlamıştır. Mezuniyet tezini vermeden buradan da ayrılmıştır. Gazeteciliğe babasıyla beraber çıkardığı Nasrettin Hoca ile başladı. Birçok gazete ve dergide yazan sanatçı Tercüman gazetesinden 1976 yılında istifa etmiş ve tamamıyla edebiyata yönelmiştir. Yazdığı eserlerle birçok ödül alan sanatçı “Devlet Sanatçısı” unvanını da almıştır. Tarık Buğra, 26 Şubat 1994’te kanser tedavisi gördüğü Çapa Tıp Fakültesinde yaşamını yitirmiştir. Edebi Kişiliği: Yayın hayatına yirmi iki yaşında yazdığı “Yarınların Romanı” ile başlamış olan sanatçı, hikaye roman, tiyatro ve fıkra türlerinde eserler vermiş 1960 yılından sonra romana diğer türlerden daha çok ağırlık vermeye başlamıştır. Eserlerinde toplumsal çatışmaları psikolojik açılardan gören yazar, sanatın gerçekliğini toplum gerçekliğinin karşısına çıkarmıştır. Roman ve hikâyelerinde toplumumuzun tarihini, ortak değer yargılarını, sorunlarını işleyen yazar sanatın insanı yüceltmesi gerektiğini düşünmektedir. Şiirli, yoğun bir anlatımı olan Tarık Buğra gözlemleriyle ele aldığı çevre, kişi ve olayları soyut derinliğine inerek anlatmış; yapıtların dille oluştuğunun bilincine vararak şive taklitlerinden, gelip geçici dil görüntülerinden kaçmıştır. Yazarın adını duyuran romanı, Kurtuluş Savaşı’nı yaşayan Anadolu halkının yaşamını ele aldığı Küçük Ağa’dır. Kısaca özetleyecek olursak; Roman, öykü, tiyatro, fıkra ve gezi türlerinde eser vermiştir. Ayrıntılara girmeden gözleme yer vermiştir. Aşk, yalnızlık, uyumsuzluk gibi temaları işlemiştir. Her yerde rastlanabilecek tipleri kahraman olarak seçmiş, iyimserliği olaylara ve kahramanlara yansıtmıştır. Günlük olayları nesnel bir şekilde ele almıştır. Olayların ve eşyanın iç yüzünü çözümleyici bir yöntemle anlamaya çalışmıştır. Olaydan çok iç gerçekleri anlatmıştır. Hikâyelerinde kasaba yaşantısından, orta sınıf insanların ev ve aile ortamlarından kesitler vermiştir. “Küçük Ağa” adlı romanında, Kurtuluş Savaşı’na katılan Anadolu halkını yükseltici bir bakış açısıyla ele almıştır. “Osmancık”ta Osman Bey’in Osman Gazı olarak tarih sahnesine çıkışını ve Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu anlatmıştır. Eserleri: Roman: Küçük Ağa, Osmancık, Küçük Ağa Ankara’da, Siyah Kehribar, İbiş’in Rüyası, Firavun İmanı, Dönemeçte, Yağmur Beklerken, Gençliğimin Eyvah, Yalnızlar Hikâye: Oğlumuz, Yarın Diye Bir Şey Yoktur, Hikâyeler, İki Uyku Arasında Tiyatro: Ayakta Durmak İstiyorum, Akümülatörlü Radyo, Sahibini Arayan Madalya, Yüzlerce Çiçek Birden Açtı Gezi: Gagaringrad (Moskova Notları) Fıkra-Deneme: Düşman Kazanmak Sanatı, Politika Dışı, Gençlik Türküsü Küçük Ağa: Bir Anadolu kasabası olan Akşehir’e hoca olarak gelen ve ateşli vaazları ile halkı etkileyen Mehmet Reşit Efendi’nin kurtuluş mücadelesine inanma ve katılma süreci anlatılmaktadır. Mehmet reşit Efendi, Küçük Ağa ismiyle mücadelesine devam eder. İbişin Rüyası: Nahit, ünlü kantocu Hatice’ye sevdalanır. Evli olduğu için bunu saklar. Nahifi işsiz olması nedeniyle ona acıyıp yanında işveren oyuncu Sadi, Nahifi kıskanıp Hatice’yi ayartmaya çalışır. Nahit de öç almak için Sadi’yi çok sarhoş olduğu anda sahneye çıkartıp rezil eder. Hatice intihar eder, Nahit ise yalnız yaşamına devam eder.