Öne Çıkanlar Olayı sahnede izleyiciye göstermek amacıyla oluşturulan metinlere ise göstermeye bağlı edebî metin denir. Bu türün genel adı tiyatrodur. Tiyatro Yaşanmış veya yaşanması mümkün olayların veya insan yaşamının çeşitli yönlerinin sahnede canlandırılarak oynanmasına yönelik yazılara tiyatro” denir. Tiyatro, dinsel törenlerden doğmuştur. Daha sonra dinden bağımsızlaşarak bir sanat hâline gelmiştir. Tiyatronun ortaya çıkışında, insanın doğa olaylarını kendi bedensel hareketleriyle simgesel olarak canlandırma çabaları yatar. Tiyatro eserleri genellikle, sahnede oynanmak üzere yazılır, ancak oynanmak için değil de okunmak için yazılan tiyatro eserleri de vardır. Tiyatrolarda bir öykü, sahne olarak ayrılmış yerlerde oyuncuların söz ve hareketleriyle canlandırılır. Tiyatro eseri, seyirciye ders vermek, onu düşündürmek, onu yorum yapmaya yönlendirmek amacını taşır. Bu bakımdan, pek çok sanatçı tiyatroyu okul olarak görmüş ve tiyatro aracılığıyla halkı eğitmeyi amaçlamıştır. Tiyatronun Öğeleri “Yazar”, “eser”, “oyun” ve “seyirci” unsurlarından oluşan tiyatrolar çoğu zaman yazılı bir metne dayanır. Bu metne ‘senaryo” denir. Tiyatro sadece edebiyatla ilgili bir tür değildir. Tiyatro edebiyatın yanı sıra oyunculuk, sahne düzeni, dekor, kostüm, aydınlatma, müzik ve dans gibi öğeleri de içerir. Tiyatronun oluşmasında eser (senaryo), oyuncular, sahne ve seyirci unsurları her zaman dikkate alınır. Bütün bunlara rağmen tiyatronun temel öğeleri “olay, kişiler, yer ve zaman”dır. Oyun (piyes, tiyatro eseri: Sahnede oynanmak üzere yazılmış eserlerdir. Tiyatro eserleri olayları oluş hâlinde yansıtır. Olaylar yazarın ağzından anlatılmaz. Eserin kişileri tarafından doğrudan doğruya canlandırılır. Olay: Tiyatro eserinin konusunu olay oluşturur. Sahnede oyunu sergileyen kişiler arasındaki çatışmalar, anlaşmazlıklar, uyuşmazlıklar olayı veya olayları doğurur. Olay genelde insanla insan, insanla hayvan, insanla doğa, insanla doğaüstü varlıklar arasındaki çatışmadan, mücadeleden doğar. Tiyatro eserindeki olayların gelişimi perde ve sahneyi meydana getirir. Olay, çoğunlukla gerçek yaşamdan alınır ya da gerçeğe uygun olur. Tiyatro eserinde olayların hareket hâlinde sergilenmesine aksiyon (eylem) denir. Kişiler: Tiyatro eserini sahnede canlandıran kişilerdir. Bunlara ‘oyuncu” denir. Tiyatro eserinde kişiler eylem içinde verilir. Kişiler aralarında çatışma bulunan varlıklardır. Kişiler temsil ettikleri karaktere uygun eylemler sergiler. Oyun kişisi ya insanın ortak ve genel özelliklerini simgeleyebilecek biçimde “tip’ olarak ele alınır ya da insanın kişisel özelliklerini yansıtacak biçimde karakter” olarak işlenir. Sahne: Tiyatroda oyunun, oynandığı olayın geçtiği yerdir. Sahne seyircilerin kolayca görebileceği yüksekliktedir. Sahne; müzik, uyum gibi her türlü gösteriye uygun tasarımdadır. Yer ve zaman: Sahnede canlandırılan olay hangi zaman diliminde ve nasıl bir yerde geçiyorsa, o dönemin ve o yerin o zamanki görünümü ve biçimi, özellikleri sahnede aynen canlandırılarak verilir. Seyirci: Tiyatro izleyicisine “seyirci” denir. Tiyatroyu diğer türlerden ayıran en önemli özelliklerden biri de seyircidir. Seyirci olmadan tiyatro olmaz. Tiyatro Türleri Tiyatro için, konusuna ve sahnede sunuluş biçimine göre trajedi, komedi, dram, monolog ve müzikli tiyatrolar (opera, operet, opera komik, vodvil, bale) gibi özel adlandırmalar da kullanılır. Burada, aslında çağdaş tiyatro konu edilmektedir. Ancak tiyatronun bir bütün olarak algılanabilmesi açısından genel bir şablon şeklinde türlerinin gösterilmesi uygun görülmüştür. 1. Klasik Tiyatro: Klasik tiyatro, manzum şekilde yazılan dramatik şiirlerdir. 2. Müzikli Tiyatro: Müzikli tiyatrolar, sözleri müzikle bestelenerek sahnede canlandırılan oyunlardır. Bu tür tiyatrolarda konunun bir bölümü veya tamamı bestelenmiş olabilir. Müzikli tiyatrolar “opera, operet, komedi müzikal, bale, revü ve skeç” gibi bölümlere ayrılır. Opera: Trajedi ve dramın bütün sözlerinin müzikle bestelenmiş şeklidir. Tamamı bestelenmiş olarak müzik eşliğinde sahnelenen operalar, kültür seviyesi yüksek olan toplumsal tabakalara seslenir. Müzikli ve duygusal tiyatro eserleri içinde sanat değeri en yüksek tür olan operalarda, oyuncular eseri büyük bir orkestra eşliğinde sahneler. Operet: Bu tiyatro türünde sözlerin bir kısmı müzikli, diğer kısmı müziksizdir. Operetlerde oyunun müziksiz olan kısmı daha fazladır. Halkın pek çok kesimini içeren geniş bir kitleye seslenir. Basit bir anlatımı olan operet, halkın anlayabileceği bir dile sahiptir. Bu tür, halk için yazılan, onu seviyesine uygun olan eğlenceli ve hafif konuları içerir. Komedi müzikal: Vodvil veya komedi türü oyunların arasına müzik parçalarının konması şeklinde ortaya çıkan tiyatrodur. Bale: Sözsüz tiyatro oyunu olan bale, sahne eserindeki konunun müzik ve dansla canlandırılmasından ibarettir. Revü: Tablo, skeç, şarkı ve monolog gibi sahnelerden kurulu, daha çok. gündelik olayları alaya alan ve taşlayan gösteri türüne denir. Operetin daha hafif bir biçimi olan revü; dedikoducu, geveze, boşboğaz bir kadın ile bir erkeğin konuşmaları şeklinde sergilenir. Aralarda müzik ve danslara yer verilir. Skeç: Genellikle bir nükteyle son bulan, az kişili ve yalın, şakacı bir içeriği olan kısa, müzikli oyundur. 3. Modern (Çağdaş) Tiyatro Modern tiyatroda, klasik tiyatronun bütün kalıpları yıkılmıştır. Modern tiyatro, yaşamı klasik tiyatrodaki gibi anlatmakla kalmaz; görünmeyen iç yüzüyle de ortaya koyar. Modern tiyatro, doğayı, yaşamı olduğu gibi taklit etmez. İnsanın çok zengin bir iç dünyası vardır. Bu iç dünya, toplum ve doğa mantığına uymayabilir. Modern tiyatro da insanın bu karmaşık iç dünyasını keşfe çıkar. Bu nedenle, modern tiyatroda sahnede saçma gibi görünen sözler söylenebilir, dengesiz hareketler yapılabilir. Dünya Edebiyatında Tiyatro Tiyatro, insanla birlikte doğmuş bir türdür. Bu terim genellikle “temsil edilen eser” anlamında kullanılan Yunanca “theatron” sözcüğünden gelmektedir. Çünkü günümüzdeki anlamıyla çağdaş (modern) tiyatronun başlangıcı eski Yunan da Bağ Bozumu Tanrısı Dionysos (Diyanizos) adına yapılan dinsel törenlere dayanmaktadır. Bu törenlerde keçi postuna bürünen insanlar koro hâlinde şarkılar, şiirler söyler; dans ederlerdi. Thespis (Tespis – bazı kaynaklarda Tepsis-) adında bir şair, MÖ 6. yüzyılda koronun karşısına bir oyuncu (aktör) çıkararak klasik tiyatroda diyaloğu başlatmıştır. Daha sonra Aiskhylos (Ayklos) ikinci oyuncuyu, Sophokles (Sofokles) ise üçüncü oyuncuyu sahneye koronun karşısına çıkarmıştır. Euripides (Öripides) de eserleriyle tiyatronun gelişmesine katkı sağlamıştır. Böylece klasik tiyatroda koro, giderek önemini yitirmiş ve modern tiyatronun temelleri atılmıştır. Tiyatro, ilk insan topluluklarıyla birlikte ortaya çıkmış, antik çağlarda asıl kimliğine kavuşmaya başlamıştır. Bununla birlikte “ilk tiyatro şenliği” MÖ 534’te Atina’da düzenlenmiştir. Türk Edebiyatında Tiyatro Türk tiyatrosunu geleneksel tiyatro ve modern tiyatro olmak üzere iki başlıkta incelemek doğru olacaktır. 1. Geleneksel Türk Tiyatrosu Türk toplumunda tiyatronun ne zaman başladığına dair kesin bilgiler bulunmamaktadır. Ancak ozanların; “yuğ, sığır, şölen” adı verilen dinsel törenlerdeki gösterileri Türk tiyatrosunun temeli sayılmaktadır. Türk edebiyatında tiyatro ihtiyacı asırlarca ‘ortaoyunu, karagöz, meddah ve köy seyirlik oyunu” gelenekleriyle karşılanmıştır. Karagöz Orta Oyunu Meddah Köy Seyirlik Oyunu Geleneksel Türk tiyatrosu, çağlar boyunca sürüp gelen ve Türk kültürünün ürünü olan tiyatro türleridir. Şarkı, dans, söz oyunları ve taklit geleneksel Türk tiyatrosunun öğeleridir. Doğaçlamaya dayanan bu tiyatronun temel öğesi güldürüdür. Oyun kişilikleri tip düzeyindedir, karakter boyutuna ulaşmaz. Bu tiyatro, kurumsal bir nitelik taşımaz. Bayram, düğün, sünnet gibi özel günlerde sergilenir. 2. Modern Türk Tiyatrosu Trajedi Komedi Dram Çağdaş tiyatro metne dayalıdır. Kurumsal nitelik taşır. Sadece eğlendirmeyi amaçlamaz. Bu bağlamda trajedi, komedi, dram, melodram gibi türlere ilgi gösterir. Sahne, dekor gibi temel öğeleri ihmal etmez. Türk edebiyatında Batılı anlamdaki (modern) ilk tiyatro eseri Şinasi’nin Tanzimat Döneminde yazdığı “Şair Evlenmesi (1859)’dir. Bu dönemde tiyatro, halkı eğitmenin aracı olarak görülmüş ve kullanılmıştır. Bu oyunda da zaten görücü usulü ile evlenme eleştirilmektedir. Modern Türk tiyatrosu, 1860’ta Gedikpaşa Tiyatrosunun kurulmasıyla tiyatro kurumsallaşmaya başlamıştır. Ahmet Vefik Paşa’nın bu sürece büyük katkısı olmuştur. I. Dönem Tanzimatçılarından olan Ahmet Vefik Paşa, tiyatroya büyük emek vermiş; Moliere’den çeviriler yapmıştır. Bursa’da kendi adıyla tiyatro açmış ve tiyatroyu Anadolu’ya yaymıştır. Tiyatrolarda önce Batı’dan yapılan uyarlamalar, sonra yerli eserler oynanmıştır. Namık Kemal. Recaizâde Mahmut Ekrem. Abdülhak Hamit, Ahmet Mithat Efendi önemli tiyatro eserleri kaleme almıştır. 1914’te Darülbedayi kurulmuştur. İlk Türk kadın tiyatrocusu olan Afife Jale 1920’de sahneye çıkmıştır. Müsahipzade Celal, Reşat Nuri Güntekin, Halit Fahri Ozansoy, Faruk Nafiz Çamlıbel bu konuda eserler kaleme almışlardır. 1927’de, Darülbedayi nin başına geçen Muhsin Ertuğrul, bugünkü Türk tiyatrosunun temellerini atmıştır. Cumhuriyet Döneminde, devlet tiyatroları çoğalmıştır. Özellikle 1960’larda devlet tiyatrolarının sayısında büyük bir artış görülmüştür. Cumhuriyet döneminde Ahmet Kutsi Tecer, Necip Fazıl Kısakürek, Cevat Fehmi Başkut, Haldun Taner, Ahmet Muhip Dıranas, Tarık Buğra, Necati Cumalı, Nezihe Araz, Güngör Dilmen, Recep Bilginer, Turan Oflazoğlu, Orhan Asena tiyatro ile ilgili eserler vermişlerdir.