Öne Çıkanlar 1. Bir grup insan vardır ki başkalarının "Bana mı kalmış" dediği konuları dert edinir (—-) ve yaşam boyu onlarla uğraşır durur. Bir grup da vardır ki gelen ağam giden paşamcıdır (—-). Gününü gün etmek (—-), ona değmeyen yılana bin yıl yaşam dilemek (—-), dünyanın tasasını kulak ardı etmek (—-) onların işidir. Yukarıdaki parçada (—-) ile gösterilen yerlere öncesindeki deyimlerin anlamları yazılacaktır. Aşağıdakilerden hangisi bu yerlerden herhangi birine varılamaz? A) Dikkate almamak, göz önünde bulundurmamak B) Bir sorunu ya da durumu üzüntü konusu yapmak C) Yönetim kimde olursa benim için fark etmez D) Bir sıkıntıdan kurtulduktan sonra rahatlamak E) Hiçbir şeyi dert etmeyip hoşça vakit geçirmek 2. Hayatımı kalbime bağlamadım çünkü kalp kırılır, duygularıma bağlamadım çünkü duygular coşar, kafama bağladım hayatımı çünkü kafa yıpranmaz:; her şey ölür; o yaşar. Bu parçada geçen "hayatımı kafama bağladım" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Yaşamını güzelliklerle donatmak B) Özgürce bir yaşam sürdürmek C) Kendini yaşamın akışına bırakmak D) Yaşamın zor olduğunu anlamak E) Yaşamını aklın denetiminde tutmak 3. Necatigil'in şiiri bir rötuş şiiridir. Bu durum dikkatli değerlendirilirse Necatigil'in bunu baştan beri bilinçli yaptığı anlaşılır çünkü Necatigil, II. Yeni'den kendine yarayacakları alıp bunları kendi kişiliği içinde eritir. Necatigil eskiden sevgiyle ve hoşgörüyle baktığı değerlere şimdi küskünlükle ya da yabancılaşarak bakıyor. Onun şiirini tanıtırken ortaya koyabileceğimiz ilk yargı, Necatigil insanın insan olma yüzünden başına gelenlere ne boyun eğer ne baş kaldırır. Bu parçadaki altı çizili sözlerle anlatılmak istenenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Dünya görüşü yeni bir açı kazanma B) Uç noktalarda davranışlar sergilememe C) Kendinden öncekini düzelterek geliştirme D) Hayata karşı tamamen ilgisiz kalma E) Öncekiyle kendindekini kaynaştırma 4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir karşılaştırma söz konusu değildir? A) Tarihçi, daha çok gerçek olanı ozan ise olabilir olanı anlatır. B) Romancının, hikâyecinin düşünce dünyasında toplumun daima bir yeri, büyük bir değeri vardır. C) Şiir, insanı etkileme gücü en fazla olan edebi bir türdür. D) Tragedyalarda topuklara kadar inen renkli giysiler, komedyalarda günlük giysiler kullanılırdı. E) Masal, sözlü halk yaratıcılığının en eski ürünlerinden biridir. 5. (I) Ataç, batmış bir imparatorluğun bize bıraktığı katı gericiliğe karşı ödünsüz bir cumhuriyet aydınıdır. (II) Halk şiirimizi de divan şiirimizi de çok iyi bilir. (III) Ancak, hayranı olduğu klasik Fransız şiirinin tekdüzeliğini görmez, inadına bizimki tekdüzedir, der. (IV) Onların Latinceden onca etkilemelerine aldırmaz da bizim Osmanlıcaya fena sinirlenir. (V) Zikzaklı kişiliği, kaprislerine göre değişen yargıları, onun başarısına gölge düşürmüştür. Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili bilgilerden hangisi yanlıştır? A) I. cümlede, Ataç'la ilgili bir saptama yapılmıştır. B) II. cümlede, Ataç'ın yetkin olduğu alanlardan söz edilmiştir. C) III. cümlede, Ataç'la ilgili nesnel değerlendirme yapılmıştır. D) IV. cümlede, bir karşılaştırma yapılmıştır. E) V. cümlede, Ataç'ın kişisel özelliklerinin yargılarına yansımasından söz edilmiştir. 6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "sitem" anlamı vardır? A) Bu zor günlerimde yanımda olman gerekmez miydi? B) Yalan söylemeyi alışkanlık haline getirmiş olmasını affedemem. C) Onun bir kez bile olsun verdiği sözü yerine getirdiğini görmedim. D) Bu karşılaşmada galip geleceklerine gerçekten inanmıştım. E) Arkadaşlarıyla iyi geçinmek için çaba sarf etmesi gerekiyor. 7. Benim öykülerimin meyvesini yiyebilmek için dışındaki kabuğu soymanız değil, içindeki çekirdeği kırmanız gerekir. Bu cümlede anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Öyküyü anlamak, geniş bir kültür ve sanat birikimi gerektirir. B) Kalıcı öyküler yazmak, köklü bir gelenekten beslenmekle mümkündür. C) Öykünün ana düşüncesine ulaşmak, yüzeysel değil; derinlemesine ve eleştirel bir okumayla olur. D) İyi bir öykü yazmak, biçimi değil; özü önemsemeyi gerektirir. E) Öykü yazmak için yazma tekniğini bilmek yetmez, özgün bir dile de sahip olmak gerekir. 8. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde "amaç" ilgisi vardır? A) İşitme problemi olduğundan konuşmayı öğrenmesi gecikmişti. B) Oğlunu bir kez daha görmek için onca yolu göze almıştı. C) Gecikirim korkusuyla erkenden uyanmış ve yola çıkmıştım. D) Bu kurumda çalışmayı sevdiğim için her zorluğa katlanıyorum. E) Doğru yolda olduğumuzdan emin olamayınca geri döndük. 9. Öğrenciler sizden korktuğu için sizi pek sevmezdi —- ama onlarla yüz göz olmamak için bunu hiç söz konusu etmezdiniz. Yukarıdaki cümlede boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilemez? A) bunu bilirdiniz B) bunun farkındaydınız C) bundan rahatsızdınız D) buna üzülürdünüz belki E) bundan haberiniz olmamıştı 10. (I) Günümüzde birçok şair farklı görünmek için insanı anlatmaktan uzak şiirler yazıyor. (II) İnsanı anlatmaktan uzak oldukları için ortaya çıkan şiirler anlaşılması zor şiirler oluyor. (III) Bu şairler, okur bulmakta da zorlanıyor. (IV) Oysa farklı görünmeye çalışmaktan vazgeçip insanın sıradan hallerini anlatsalar belki de geniş bir okur kitlesine sahip olacaklardı. (V) Ancak şimdiki duruşları onların toplum tarafından hatırlanmayan şairler olmasına neden olacaktır. Parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Birinci cümlede, amaç ilgisi vardır. B) İkinci cümlede, neden-sonuç ilişkisi vardır. C) Üçüncü cümlede, yargı gerekçesiyle verilmiş. D) Dördüncü cümlede, olasılık bir koşula bağlanmış. E) Beşinci cümlede, tahmin söz konusudur. 11. Dağlar taşlar bu hasretlik derdinde Sabır sebat etmez gönül yurdunda Akşam olur tepelerin ardında Daha güneş batar batmaz ordayım Bu dörtlükte aşağıdaki ses olaylarından hangisi vardır? A) Ünsüz benzeşmesi B) Ünsüz düşmesi C) Ünlü daralması D) Ünsüz yumuşaması E) Ünlü değişmesi 12. Yıldız Dağları Bölümü, Marmara Bölgesi'nin Kuzeybatısı'nda yer alır. Bölümün asıl engebesi Karadeniz kıyılarına paralel uzanan Yıldız Dağları'dır. Yıldız Dağları'nın Karadeniz'e bakan yamaçları ile Ergene Havzası'na dönük yamaçlarında iklim ve bitki örtüsü bakımından önemli farklılıklar görülür. Bu parçadaki numaralanmış bölümlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 13. İnsanlar yıllar boyu güç (I), iktidar ve mutluluk peşinde koşmuştur. Kimileri bunlara ulaşmış (II), kimileri ulaşamamıştır. Ulaşanlar (III), bunların keyfini sonuna kadar sürmüştür. Ulaşamayıp (IV), kaderine razı olanlar ise bazen hüznü (V), bazen köleliği görev sayarak yaşamaya çalışmıştır. Yukarıdaki parçada numaralanmış virgüllerden hangisi yanlış kullanılmıştır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 14. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözcükler türce aynı görevdedir? A) Çoğu zaman, sınıftakilerin çoğu ders çalışmazdı. B) Bu senin olsun, bu kitap işime yaramaz. C) Bazı soruları çözdüm ama bazılarını çözemedim. D) Hiçbiri, hiçbir gün sormadı hasta olup olmadığımı. E) Kimse bilmez neler çektiğimi, hiç kimse anlamaz beni. 15. Bu akşam rüyamda Leylâ'yı gördüm Derdini ağlarken yanan bir muma; İpek saçlarını elimle ördüm, Bu şiirde aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Geçişli eylem B) Zarf görevinde sıfat tamlaması C) Edat görevli sözcük D) Durum eki almış soyut ad E) Belirtisiz ad tamlaması 16. Boğazında bir şeyler düğümlenecek Ah yanımda olsaydı, diyeceksin Tüm yıldızlar gülecek hâline ay da göz kırpacak İliklerine işleyecek bensizlik Kahrolacaksın!.. Bu dizelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Basit zamanlı eylemler kullanılmıştır. B) Birden çok eylemsi kullanılmıştır. C) Birleşik çekimli eyleme yer verilmiştir. D) Birleşik yapılı eylem vardır. E) Gelecek zamanla çekimlenmiş eylemler vardır. 17. (I) NASA evrendeki ısı üzerine yaptığı araştırmalarda farklı bir durumla karşılaştı. (II) Yetkililer, evrende şimdiye kadar kaydedilen tüm seslerden altı kat daha kuvvetli bir ses bulduklarını açıkladı. (III) Kaynağının ne olabileceği konusunda tüm olasılıklar gözden geçirilmesine rağmen herhangi bir sonuca varılamadı. (IV) Bilim adamları evrenin derinliklerinden gelen bu ses karşısında şaşkınlıklarını gizleyemedi. (V) ABD'de düzenlenen 213. Amerikan Astronomi Birliği Konferansı'nda bu ses enine boyuna tartışıldı. Bu parçada numaralanmış cümleler için aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Birinci cümlede, niteleme ve belirtme sıfatı vardır. B) İkinci cümlede, edata ve zarfa yer verilmiştir. C) Üçüncü cümlede, zamir kullanılmıştır. D) Dördüncü cümlede, basit ve türemiş sözcükler vardır. E) Beşinci cümledeki ikileme, isim görevindedir. 18. Dilimizle gurur duyalım, daha güzel ve zengin bir dil olmadığını bilelim. Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Dolaylı tümleç eksikliği B) İkinci cümlede özne eksikliği C) Çatı uyuşmazlığı D) Ek eylem eksikliği E) Nesne eksikliği 19. Burnun büyüdü mü İnci? Hani Pinokyo'nunki gibi… Sen anlatmıştın, Pinokyo diye bir kukla varmış. Yalan söyleyince burnu uzuyormuş. Yalan söylersen senin de burnun büyür demiştin bana. Sen de yalan söyledin! "Seni bırakıp gitmem. Gidersem seni de götürmeye çalışırım." Hatırlıyor musun, böyle söz vermiştin. Ama "Hoşça kal!" bile demeden gitmişsin. Ben uyurken.. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerin hangisinden yararlanılmamıştır? A) İzlenim kazandırılmaya çalışılmıştır. B) Okuru olay içinde yaşatma amaçlanmıştır. C) Söyleşmeye dayalı bir anlatım vardır. D) Bilinen bir anlatıyla ilgi kurulmuştur. E) Devrik cümlelere yer verilmiştir. 20. Çağımızda, roman okumanın da roman yazmak gibi ayrı bir özelliği olmalıdır. Bir oyunun bir perdesini bir hafta görüp öbür perdesini ertesi haftaya bırakabilir misiniz? Bir senfoninin üç bölümünü üç günde tamamladığınız oldu mu? Bir tablonun her gün bir parçasına bakmayı düşündünüz mü? Roman da oyun gibi, tablo gibi, senfoni gibi parçalanamaz bir bütündür. Yaprağını kıvırıp ertesi güne bırakamazsınız. Onu da öteki sanatlar gibi, bir bütün olarak kavrayabilirsiniz. Çağımız romancılığı bu bütünlüğe yönelmiştir. Bu paragrafla ilgili aşağıda belirtilen özelliklerden hangisi yanlıştır? A) Sorular aracılığıyla okuyucu harekete geçirilmiştir. B) Benzetmelere ve örneklemeye başvurulmuştur. C) Dil heyecana bağlı işlevde kullanılmıştır. D) Neden-sonuç cümleleriyle düşünceler açıklanmıştır. E) Kanıtlayıcı anlatımın özellikleri görülmektedir. 21. Uzaklarda mor dağlar, o şiirlerde okuduğumuz mor dağlar. Henüz güneş gören doruklar parıl parıl, ateş ateş; erimiş maden ışığı gibi gözü alıyor. Yamaçlar, kuytu vadiler akşam karanlığına gömülürken dağ başlarında güneş bir taçtır. Vakit geçer, lacivert gökte dağlar kara bir siluettir artık. Bu parçanın anlatımı ile ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) İzlenimlere yer verilmiştir. B) Yinelemelerden yararlanılmıştır. C) Benzetmelere başvurulmuştur. D) Dilin alıcıyı harekete geçirme işlevine ağırlık verilmiştir. E) Niteleyici sözcükler kullanılmıştır. 22. Gerçek sanat yapıtı kendini er ya da geç gösterir. Ama bir kere gösterdi mi bir daha hiç eskimez. Belki bir süre bazı nedenlerle bir köşede kalabilirse de ortaya çıkmakta gecikmez ve bir daha da solup gitmez. Sahte yapıtlar ise silik bir anı olarak kalır ve bir daha okur meydanındaki yerini alamaz. Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Gerçek sanat yapıtını sahtesinden ayırmak, iyi bir okuyucu için kolaydır. B) Gerçek sanat yapıtının değerini anlamak, bazen zaman alabilir. C) Gerçek sanat yapıtı, geç de olsa kendini gösterir ve değerini bir daha yitirmez. D) Gerçek sanat yapıtı, çağını aşıp geleceğe kalmadan bu unvanı alamaz. E) Gerçek sanat yapıtının yaşı, kendini yaratanın yaşından bile büyük olur. 23. Milli Edebiyat'la birlikte Türk edebiyatçıları Türk halk şiirlerini, masallarını, hikâyelerini, destanlarını işleyen halkın içinden eserler vermeye başladılar. Şinasi, Ahmet Mithat Efendi, Hüseyin Rahmi Gürpınar gibi halk kültürüne eğilen şahsiyetlerden sonra Ziya Gökalp, halka eğildi; Türkçeye gereken önemi verdi. Sonra Ömer Seyfettin masallarında Türk halk edebiyatından yararlandı. Her ne kadar ölümsüz kahramanlar yaratılamamışsa da yapılan işin oldukça önemli olduğu ortadadır. Çünkü milli kültürle evrensel kültür arasında sağlam bir köprü kurmuşlardır Bu parçadan çıkarılabilecek en kapsamlı yargı aşağıdakilerden hangisidir? A) Milli edebiyatçılar, bir amaca hizmet etmişlerdir. B) Halk edebiyatına yönelen sanatçılar, halkın duygularını dile getirmiştir. C) Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp halk edebiyatına hakim olan sanatçılardır. D) Milli Edebiyat, toplum kültürüne dönüşü sağlamış ve gelenekten evrensele bir basamak olmuştur. E) Milli Edebiyat, halkın içinde olan ve halkı anlatan bir akımdır. 24. Paulo Coelho bugün dünyanın en çok okunan yazarlarından biri. Belki adı dünyanın her yerinde herkes tarafından bilinen birkaç yazardan biridir. 1988'de Simyacı'nın yayımlanmasına birlikte Coelho için başarılarla dolu bir yazarlık hayatı başlamış oldu. Sanatçının kitapları yalnızca çok satan listelerinin üst sıralarına yerleşmekle kalmadı, aynı zamanda toplumsal ve kültürel tartışmalara da yol açtı. Coelho, pek çok saygın ödülün de sahibi oldu. Ayrıca, dünyanın pek çok saygın basın kuruluşu için haftalık köşe yazıları yazmaktadır. Bu parçada Paulo Coelho ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Simyacı'nın yayımlanmasıyla ciddi bir başarı yakaladığına B) Dünyada en çok okunan yazar olduğuna C) Dünya çapında ödüller kazandığına D) Köşe yazılarıyla da yazarlığa hizmet ettiğine E) Sosyo-kültürel tartışmalara yol açan eserler de yazdığına 25. —- Basitliğin ve bayağılığın insan zihnine hakim olduğu bir zamanda, insanın kim olduğu ve nerede olduğu ona verilmiş olanla sınırlıdır. Ve insan bunların hakikatiyle ilgilenmemektedir. O sadece kendisine kimlik, isim ve maddi imkân olarak sunulan yanıltıcı görüntülere odaklanmıştır. İnsan artık hiçbir şeyin farkında değildir. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) Modern insan için gerçekte insanın kim olduğu, nerede ve nereye ait olduğu giderek önemini yitirmektedir. B) Teknolojiyle donatılmış bir dünya, insanın giderek yalnızlaşmasına engel olmamaktadır. C) Hakikati aramak ve bulmak modern insanın en önemli sorunlarından biri olmuştur. D) Yüce ve asil olana ulaşmaya çalışan insan çağlar boyunca her yolu denemiştir. E) Maddi imkânların çokluğu insanların zihnini bulandırmakta ve insana kimlik bunalımı yaratmaktadır. 26. Benim için sanat eserinin başarısını belirleyen ölçüt yazarın dili kullanma şeklinden daha çok anlattıklarının beni yakalayıp yakalamadığıdır. Anlatılanlar bana inandırıcı gelmiyorsa sanatçı kelimeleri şöyle süslemiş, hayal gücü şu kadar güçlüymüş, benim için önemli olmuyor. Bana göre eser gerçekçi olmalı ve ben eseri okurken evet böyle bir durumu ben de yaşamıştım diyebilmeliyim. Ancak sanatçı gördüklerini ve yaşadıklarını bir haberci gibi anlatsın da demiyorum. Bence sanat eseri —- Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) sanatçının gerçekten yola çıkıp gerçeği yeniden kurgulayarak aktarmasıdır. B) sanatçının kendi yaşantısını içtenlikle anlatmasıdır. C) gerçekleri bütün çıplaklığıyla ele almalıdır. D) toplum için faydalı olanı anlatmalıdır. E) bütün insanlığın ortak değerlerini yansıtmalıdır. 27. Edebiyatla, sanatla uğraşmak yarına inanmaktır. Yarına kalmayı istemektir. Hiçbir şair, hiçbir öykücü bugün için yazmaz; her şair ya da öykücü ölümsüzlüğe özenir. Eleştirmen ise böyle bir düş kuramaz. —- Başkalarının eserlerini tanıtıp sevdirecek ya da yetersizliğini gösterip yıkacak. İnandığı doğruları yaydıktan sonra kendisi de unutulup gidecek. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi anlamca en uygundur? A) Onun böyle bir yeteneği yoktur. B) O bilir kendisinin geçici olduğunu. C) Çünkü eleştiri, yaratıcılık gerektirmez. D) Ona düşen, duygularını bir kenara koymaktır. E) Onun buna vakti de yeri de yoktur. 28. (I) Dillerin en büyük işlevlerinden biri, "kültür taşıyıcılığı" yapmalarıdır. (II) Toplumların düşünme güçlerini ve dünya görüşlerini de belli ölçüde diller etkilemektedir. (III) Yaklaşık on bin yıldır işlenerek günümüze kadar gelen Türkçemiz, bundan binlerce yıl öncesinde yaşayan atalarımızın kültür miraslarının da günümüze ulaşmasını sağlamıştır. (IV) Töre, inanç, kültür, toplumsal değerler, yaşayış biçimi ve benzer öğelerin tümü, dilimiz aracılığıyla geçmişten geleceğe taşınmaktadır. (V) "Adı sanı yok olmak" gibi bir deyimi, binlerce yıldır taşıyan dilimiz, aynı zamanda Bilge Kağan'ın kutlu sözlerini bugün okuyabilmemizi sağlayan güçlü bir araçtır. Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi anlatımın akışını bozmaktadır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 29. (I) Türkçede kullanılan sözcüklerin kesin sayısının ne olduğu üzerinde herhangi bir bilgimiz yok. (II) Türkiye Türkçesiyle ilgili sayısal bir bilgi de bugüne değin elde edilmiş değil. (III) Sözlüklerimiz genel olarak otuz, kırk bin sözcükle yetinir. (IV) Bu yetinmede haklılık vardır çünkü Türkçenin genel bir sözlüğünde ancak bu kadar sözcük olabilir. (V) Türkçenin gelişiminde sözlüklerin biraz gerilerde kalmış olması doğaldır. (VI) Nitekim birçok sözcük, deyim vb. arandığında, her sözlükte bulunmamaktadır. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI. 30. İnsanoğlu ya geçmişi düşünür ya geleceği. (I) Geçmişi düşünür çünkü geçmişte iyi günleri vardır. (II) Bu nedenle onlardan kopamaz. (III) Elde edemediklerine ulaşacaktır, daha iyi daha güzel günlere kavuşacaktır. (IV) Geleceği düşünür çünkü gelecekte her şey iyi olacaktır. (V) Bir türlü geçmişin özleminden kendini kurtaramaz. (VI) Doğal olarak, böyle olunca, insan bugünü yaşayamaz. Bu parçanın anlam bütünlüğünü sağlamak için hangi cümleler birbiriyle yer değiştirmelidir? A) I. ve III. B) II. ve III. C) III.ve V. D) III. ve VI. E) IV. ve V. 31. 13. yüzyılda Anadolu'da Hoca Dehhani ile başlayan divan edebiyatı; kendine özgü bir sanat anlayışı, sınırlı bir duygu ve şiir dünyası, sanatlı bir dili, İslamiyet'e ve tasavvufa dayalı bir düşünce örgüsü bulunan, şekilci, kuralcı, idealist, soyut bir edebiyattır. Şiir ağırlıklı olarak gelişen bu edebiyatta duygu ve düşünceler "mazmun" adı verilen kalıplaşmış sözcüklerle anlatılır. Bu özelliği nedeniyle "klişe bir edebiyat" olarak nitelendirilen ve yüksek zümreye hitap eden divan edebiyatı, Arap ve Fars edebiyatlarından da önemli ölçüde etkilenmiştir. Divan edebiyatını anlayabilmek için onun, I. süslü ve sanatlı bir dilinin olması, II. şairlerinin saray ve çevresinde yetişmesi, III. kendine has bir kelime hazinesinin olması, IV. günlük hayattan ve halktan kopuk olması özelliklerinden hangileri özel bir donanım gerektirmektedir? A) I. ve II. B) I. ve III. C) I. ve IV. D) II. ve IV. E) III. ve IV. 32. Şiir duyguların doruğa çıktığı noktada doğan bir türdür. Nasıl ki zirveler özgürlüğün simgesiyse şiir de bir bakıma duyguları özgürleştirmektir. Özgürleştirdiğiniz bir varlığa kurallar koyamazsınız artık. Çünkü o varlık özgürlüğün tadını almıştır bir kere. Bu andan sonra içinizden gelenleri "Şu şekle uygun yazmalıyım, bu şekle uygun yazmalıyım." diyemezsiniz. Özgürlüğün doğasına aykırı olur bu. Duygulara şekil vermeye kalkarsanız yazdığınız şiirin size de tat vermediğini görürsünüz. Bu parçada şiirle ilgili asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Sürekli bir değişim içinde olduğu B) Yazarını özgürleştirdiği C) Duyguları en iyi yansıtan tür olduğu D) Duyguların değişik şekillerle anlatılabileceği bir tür olduğu E) Şekil dayatmalarıyla yazılamayacağı 33. Romanda insan gerçekliği, serüven üstüne serüven yığmakla değil, her serüvenin en ufacık bileşenlerinin bol miktarda sunulmasıyla anlatılır. Ayrıntıların birbirine bağlanarak oluşturduğu büyük anlam, çok boyutlu bir insan gerçekliği çıkarır ortaya. Aşağıdakilerden hangisi bu parçada belirtilenleri destekler niteliktedir? A) Toplumcu – gerçekçi anlayışla eserler yazan Yaşar Kemal'in başarısı, romanlarındaki kahraman çeşitliliğinden çok onları betimlerken gözden kaçırmadığı detaylarla ördüğü anlamdadır. B) Edebiyat tarihimize şöyle bir bakıldığında yazarlarımızın çoğunun yitip gittiği, geçmişimizin değerinin anlaşılmadığı görülür. C) Romanda derinlik; tüm insanları kucaklayabilecek, onları roman bittikten sonra da düşündürebilecek konular seçilerek sağlanır. D) Eserlerin okuyucuya gerçeklik duygusunu verebilmesi, yazarların sözü hayata bırakıp ondan çekilmesiyle mümkün olur. E) Dostoyevski'den önce insanı, insanlık serüvenini bu denli etkili anlatan bir sanatçı olmamıştı; onun bireyin dünyasına sokulma biçimi modernistleri de etkiledi. 34. Nasreddin Hoca'nın dünya görüşü, felsefesi iyimserdir. Mizah, Nasreddin Hoca'nın fıkralarının en önemli özelliğidir. Hoca'nın mizahı toplumcu ve insancıldır. Kişilerin birbirleriyle şakalaşması veya birbirlerini atlatması esasına dayanmaz. Hoca, bir toplum tenkitçisidir ama hicivci değildir. Taşlamayı ve horlamayı sevmez. Yalnız bütün insanlardaki ortak kusurları ve zaafları yakalar. Onun fıkraları günlük değildir, kalıcıdır. Zamanı, yeri, kişileri değişen fıkra; mizah değerinden hiçbir şey kaybetmez. Bu parçada Nasreddin Hoca'yla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir? A) Fıkralarının en önemli özelliğinin mizah olduğuna B) İnsanların ortak kusurlarını fark ettiğine C) Fıkralarının geçici değil, kalıcı olduğuna D) İyimser bir dünya görüşüne sahip olduğuna E) Bazı fıkralarının güldürmekten çok düşündürdüğüne 35. Evrene, kitaplarda rastladım ben; özümlenmiş, sınıflandırılmış, etiketlenmiş ve düşünülmüş bir evrendi bu ama yine de korkunçtu ve ben, kitabı deneyimlerimin karmakarışıklığını, gerçek olayların rastlantısal akışından ayırt edemedim. İçinden sıyrılmak için otuz yıl harcadığım felsefi idealizmim buradan kaynaklanıyor işte… Bu parçanın konusu aşağıdakilerden hangisidir? A) Yazarın sahip olduğu dünya görüşünün kaynağı B) Kitaplarda anlatılan dünyanın korkunç olduğu C) Gerçek dünya ile kitaplardaki dünyanın farklılığı D) Gerçek dünyadaki olayların rastlantısal oluşu E) İdealist felsefenin olumsuz yönleri 36. Bugün, Türkiye'de edebiyat ortamındaki neredeyse tüm dergiler, prestij dergileridir. Yani basım masrafını karşılamayan dergilerdir. Dolayısıyla şiir okuru ve hele hele şiir üzerine yazıları okuyanlar çok azdır. Ve bu konularda ürün vermek, bireysel bir doyum ya da bilinçli bir "öyle var olma" seçeneğidir. Herhangi bir dergide ya da yıllıkta şiiri çıkan kişi artık şairlik beratını almıştır. Bundan böyle onun övgü dışında hiçbir eleştiriye, eleştirmene gereksinimi yoktur. Hele hele şiir kitabı yayımlamışsa burnundan kıl alamazsınız. Bu parçadan yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz? A) Günümüzde saygınlık kazanmanın yollarından biri de dergi yayımlamaktır. B) Şiir hakkında yapılan değerlendirmelerin okuru, şiir okurundan daha azdır. C) Şiirin ilgi görmediği günümüzde şiir kitabı yayımlanan bir şair, her türlü övgüye layık olduğunu düşünür. D) Bazı şairler şiirlerinin eleştirilmesinden hoşlanmazlar. E) Şiir yıllıklarında şairlerin tüm şiirlerine yer verilmektedir. 37. Yapıtlarımı oluşturma aşamasında genellikle geziye çıkar, yeni yerler görür, insanlarla tanışırım. Onların yaşayışlarını gözler, anlattıklarını dinler, onlarla konuşurum. Bunları yorumlamaktan kaçınır, gördüklerimi, dinlediklerimi yapıtlarıma yansıtmakla yetinirim, gerisi okuyucunun işidir. Çünkü okuyucu okuma sürecinde etkindir, bu insanlara bakar ve kararını kendi verir. Bu parçada yazar, yapıtlarını oluşturma aşamasında aşağıdakilerden hangisine başvurmaz? A) Yeni yerler görüp yeni insanlar tanımaya B) Tanıştığı insanları gözlemlemeye C) Görüp duyduklarını esere yansıtmaya D) Anlatımda duygularına yer vermeye E) Tanıştıklarıyla konuşmalar yapmaya 38. 12. yüzyılda, süslenecek metnin içeriğiyle uyumlu minyatürler yapılmaya başlandı. Baskı makinesinin bulunuşuna kadar Avrupa'da çok güzel ve görkemli minyatürler yapıldı. Bundan sonra minyatür daha çok madalyonların üzerine portre yapmak için kullanıldı. 17. yüzyıldan sonra fildişi üzerine yapılan minyatürler yaygınlaştı. Daha sonra minyatür sanatına karşı ilgi azalmakla birlikte, dar bir sanatçı çevresinde geleneksel bir sanat olarak sürdürüldü. Bu parçada minyatürle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmemiştir? A) Her zaman aynı nesneler üzerine yapılmadığından B) Yapıldığı yüzyılı farklı özellikleriyle yansıttığından C) Kendisine duyulan ilginin zamanla azaldığından D) Nitelik değiştirerek varlığını yüzyıllarca sürdürdüğünden E) Bir dönem, verilen örneklerin çok etkileyici olduğundan 39. Tüm sınırların kalktığı, evrensel bir kimliğin hakimiyet kazandığı bir dünyaya doğru gidiyoruz artık. Doğal olarak kültürel etkileşimlerin kaçınılmaz olduğu bir gerçek. Dil ise bu gerçeğin görüldüğü ilk olgu. Hele de bizim dilimiz. Gün geçmiyor ki dilimize yeni, yabancı bir sözcük girmesin. Girmesi de yukarıdaki gelişim paralelinde gayet normal zaten. Normal olmayan bu geçişlerin Türkçeyi daha varlıklı kıldığına olan inanç. Çünkü bu inanç kaçınılmaz bir gerçeği tamamen mantık zeminine oturtma çabasıdır. Bu parçada asıl yakınılan aşağıdakilerden hangisidir? A) Yabancı sözcüklerin dilimizi zenginleştirdiğinin düşünülmesi B) Dildeki değişimin hep olumsuz olarak algılanması C) Türkçenin diğer dillere göre daha az değer görmesi D) Dildeki yabancılaşmanın doğal bir süreç olmadığının iddia edilmesi E) Yabancı sözcüklerin kontrolsüz bir hızla dilimize geçmesi 40. Sanat, çıkarcı bazı çevreler tarafından niteliksiz bir yarış haline dönüştürüldüğünde sanatçılar da yarışı kazanabilmek için sanattan taviz verdiler. Amaçsız ve niteliksiz sanat üretmeye başladılar. Böylece sadece sanatı ayaklar altına almakla kalmayıp sanatın ve sanatçının özünü biçimini değiştirerek gelecek kuşakların sanatını da yaraladılar, kirlettiler… Bu parçadaki düşünceleriyle yer alan bir sanatçı aşağıdakilerden hangisini söylerse kendisiyle çelişmiş olur? A) Sanat, yaşanılan çağın aynası olmakla kalmayıp gelecek için bir pusula da olmalıdır. B) Sanatçı, sanatın evrensel değerlerini koruyarak ulusallığı sürdürmelidir. C) Günün modasına ve insanların beklentilerine uygun yazmak, sanatçının temel görevidir. D) Yaşam koşulları ve ihtiyaçlar sanatı yönlendirmekten uzak olmalıdır. E) Sanatsal çalışmalar, hem yaşamın içinde hem de yaşamdan bağımsız olmalıdır. CEVAP ANAHTARI 1-D 2-E 3-D 4-B 5-C 6-A 7-C 8-B 9-E 10-C 11-D 12-B 13-D 14-E 15-E 16-B 17-E 18-A 19-A 20-C 21-D 22-C 23-D 24-B 25-A 26-A 27-B 28-B 29-D 30-C 31-B 32-E 33-A 34-E 35-A 36-E 37-D 38-B 39-A 40-C YGS Türkçe Deneme Sınavı-27 İndir!