Öne Çıkanlar

1. Tarih bilinci ve sevgisi aynı ulus içerisinde yaşayan insanlar arasında ortak bir düşünce sistemi oluştururken insanlara evreni birlikte anlama ve kavrama yeteneği kazandırır.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) Yer-yön belirteci kullanılmıştır.

B) Öznesi bir ad tamlamasıdır.

C) Yüklemi geçişli bir eylemdir.

D) Bağlaç kullanılmıştır.

E) Dolaylı tümlece yer verilmiştir.

 

2. İnsanoğlu birçok duyguyu bünyesinde barındırır (  ) iç içe geçmiş korkular, birbirini besleyen tutkular, sevgiler, öfkeler (  ) Bu yumağı açma, adlandırıp anlamlandırma sanatçıların temel görevi olmuştur. Bir eleştirmen olarak ben de insan odaklı yapıtları okurken beni etkileyen (  ) belleğimde iz bırakan metinlerden notlar almış (  ) yazınımızdaki bu yapıtlara dikkat çekmek istemiştim.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada boş bırakılan yerlere getirilecek noktalama işaretlerinden biri değildir?

A) İki nokta (:)

B) Nokta (.)

C) Noktalı virgül (;)

D) Virgül (,)

E) Üç nokta (…)

 

3. (I) İstanbul'un en keyifli yanı, gözden uzak olan ve sizden keşfedilmeyi bekleyen tarihî mekânlarıdır. (II) Bu ilginç mekânların çoğu orijinal özelliklerini hâlâ koruyor. (III) Keşfini yaptığınızda bu mekanların birçok etkinlik için fırsat olduğunu göreceksiniz. (IV) İstanbul'un tarihi siluetine uygun bu yerlerde dinlenebilirsiniz. (V) Arkadaşlarınızla bir araya gelerek günün yorgunluğunu unutabilirsiniz.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangileri öğeleri ve öğelerinin sıralanışı bakımından özdeştir?

A) I. ve II.   B) I. ve III.   C) II. ve IV.   D) III. ve V.   E) IV. ve V.

 

4. (I) Merdiven şairi Ahmet Haşim, düzyazılarının tümünü Bize Göre'de bir araya getirmemiştir. (II) Seçmelerle yetinmiş; beğendiği, önemsediği yazıları seçmiştir besbelli. (III) Bu yazıların zamana meydan okuyacağını sezinlemiş olmalı. (IV) Oysa arta kalan yazılar da çağın ötesine uzanacak nitelikte. (V) Ahmet Haşim'in havadan sudan söz ettiği sanılan öyle yazıları var ki bunların sesini geleceğe duyuracağı, belki o günlerde fark edilememiş.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yazıların kalıcılığından söz edilmemiştir?

A) I. ve II.  B) I. ve V.   C) II. ve IV.   D) III. ve V.   E) IV. ve V. 

 

5. Amerikalı ünlü romancı Jack London, Gorki'nin ustalığının yetkin bir yazarın ustalığı olduğunu anlar ve bunda haklı olarak Gorki'nin gerçekçiliğindeki geleceğe yönelik yeniliği görerek şunları yazar: "Onun gerçekçiliği kendisinden önce gelen Turgenyev ya da Tolstoy'un gerçekçiliğinden daha etkilidir. Gorki, bu yazarların çok nadir erişebildikleri coşkun, taşkın bir düzeye erişir; böylece onlardan devraldığı yazarlık tacını kendi başında büyük bir onurla ve görkemlilikle taşıyacağını kanıtlar."

Bu parçada yazar, altı çizili sözle Gorki'yle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir?

A) Geleceğin sanat algısını önceden kestirip bu yolda yepyeni bir sanat anlayışına yöneldiğini

B) Çağdaşı yazarlardan daha farklı bir anlatıma sahip olduğu için edebiyat dünyasında dikkat çektiğini

C) Kendinden önceki yazarlardan aldığı sanat anlayışını daha ileri götürebilecek bir yetkinlikte olduğunu

D) Var olan sanat çizgisiyle genç edebiyatçılar içinde kendine has bir yer edindiğini

E) Toplumu derinden etkileyen düşüncelere sahip olmasının onun farklı değerlendirilmesini sağladığını

 

6. Sanatçı, rüya, gerçek, zaman olgularının tartışıldığı öykülerini, psikolojik yoğunluk, şaşırtıcı semboller ve sürprizli kurgusuyla soyutlama yaklaşımlarıyla, derinlikli, çağrışımı bol bir yapıda üretir. Öyküler bu yönüyle okuma sürecinde okuru etkin kılmaktadır. Elbette bütün bunlar sanatta peşinde olduğu "rüya estetiği" anlayışının bir yansımasıdır. O öykülerinde hep bir güzellik yakalamak peşindedir. Çünkü ona göre öykü, hayatı anlatmalıdır. Anlattığı her şeyi folklor olmaktan çıkarıp sembollerle sanat katına çıkartır. Ama bu güzellik her zaman yoğun bir emeğin, dikkatin ve düşüncenin birleşimiyle oluşur. Öyküleri öylesine sağlam, üzerinde inceden inceye düşünülmüş bir yapıdadır ki sanki her satırına tüm sanatsal, felsefi görüşlerini sığdırmaya çalışmıştır.

Bu parçada sözü edilen yazar ve öyküleriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine varılamaz?

A) Dolaylı bir anlatımı tercih ettiğine

B) Okurun ilgisini canlı tutmayı başardığına

C) Büyük bir titizlikle yazmaya çalıştığına

D) Okurda yaşama sevinci uyandırmaya çalıştığına

E) Arka planında derin bir düşünsel altyapı olduğuna

 

7. Bir eleştirmen şöyle diyor: Yazmak, bir bakıma anlatmaya değmez olanı anlatmaya değer kılmaya çalışmaktır.

Eleştirmenin, bu sözüyle anlatmak istediği düşünceyle aşağıdakilerden hangisi çelişmektedir?

A) Yazınsal yapıtlarda sıradan olay ve durumlardan söz ederek sanat ve estetik yakalanamaz.

B) Sıradan insanların yaşamları bir sanat yapıtında anlatılana kadar kimsenin dikkatini çekmez.

C) Günlük hayatın içinden süzülüp gelen her şey yazınsal yapıtlarda sanatçı eliyle değer kazanır.

D) Yapıtlarda anlatılan sıradan öyküler insanların nasıl renkli yaşamları olduğunu herkese göstermektedir.

E) Yazarların anlattığı hayatları her gün şehrin bir köşesinde görsek de bu yapıtlar anlatılanlara okurların farklı bir pencereden bakmasını sağlar.

 

8. (I) Denize bakıyorsunuz, önce balıkçı tekneleri gözünüze çarpıyor. (II) Karaya çıktığınızda ise daracık sokakları, eski evleri ve güzel insanları ile küçük bir ilçe sizi karşılıyor. (III) Burası huzurun, mutluluğun adresi olan Eski Foça'dır. (IV) Herkes, hâlinden memnun görünüyor kasabada. (V) Burada yapmanız gereken, hayatın tadını nasıl çıkaracağınızı düşünmek olmalı herhalde.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde hem ad hem de sıfat tamlaması vardır?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

9. (I) Günümüzde eleştirmenler çoğu edebiyat yapıtını değerlendirirken donanımsız bir şekilde karşımıza çıkıyor. (II) Bir ikisi ayrı tutulursa eleştirmenlerin gelenekle kurulmuş sağlam köprüleri yok. (III) Çoğu, eski edebiyatımızı hatta bütünüyle çağdaş edebiyatımızı okumuş değil. (IV) Eski edebiyat konusunda çoğunlukla 1940 eleştiri kuşağının saptadıklarına dayanan yüzeysel düşüncelerle hareket ediyorlar. (V) Dünya edebiyatı üstüne de genellikle yüzeysel bilgi veren kitaplardan edinilmiş birikimleri var. (VI) Bu şekilde günümüz edebiyatının verimlerini sağlıklı değerlendirmenin olanağı yok.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi, ilk cümlede söylenen yargının bir gerekçesi değildir?

A) II.   B) III.   C) IV.   D) V.   E) VI.

 

10. (I) Bir iletişim aracı olarak dil, insanoğlunun doğuştan itibaren toplumsallaşma sürecinde sahip olduğu bilgileri aktarmasını sağlayan bir araçtır. (II) Gerek kişisel gelişim gerekse toplumsal gelişimde dilin önemi inkâr edilemez. (III) Dile bilimsel yöntemlerle yaklaşımın doğal sonucu da bir çalışma alanı olarak dil bilimi ortaya çıkmıştır. (IV) Ana dili eğitimi de bu çerçevede ele alınması, üzerinde ciddiyetle düşünülmesi gereken eğitim dalıdır. (V) Dilin düşünceyle ilişkisi iyi anlaşıldığından dünya çapındaki eğitim etkinliklerinde ana dili, dil eğitimi, iletişim gibi kavramların öne çıktığı gözlenir.

Dilin ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, işlevine yönelik bir bilgi verilmektedir.

B) II. cümlede, kişi ve toplum üzerinde faydasının göz ardı edilemeyeceği savunulmaktadır.

C) III. cümlede, dil biliminin ortaya çıkışı hakkında bilgi ortaya konmuştur.

D) IV. cümlede, ana dil eğitiminin ne zaman başlaması gerektiğine değinilmiştir.

E) V. cümlede, yurt dışındaki eğitimlerde dilin önemsendiği söyleniyor.

 

11. Yıldızlar, bir evin tavanındaki çivilere asılmış gaz lambaları gibi gökyüzünde hareketsiz duruyor öylece. Sol tarafında Boğaz'ı seyrederken karşısında Üsküdar'ı selamlayan balkonumda oturmuş, koyu lacivert, neredeyse siyaha kaçan rengiyle dipsiz ve sonsuz bir denizi izliyorum. Vapur ve gemi seferleri biteli saatler olmuş, gece neredeyse sabaha varacak. Ölümü, Ay'ın elinden olmuşa benzeyen Boğaz öylesine sakin duruyor ve karşı yakanın sahilinde yanan lambalar oynak ışıklarıyla dans ediyorlar kıyıda. İçeriden bir müzik duvarlara çarpa çarpa balkona kadar varıyor. Bir martı gece olmasına rağmen avazı çıktığı kadar bağırıyor durduk yere.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Anlatıcının duygusal etkilenmesine yer verilmiştir.

B) Söz sanatları kullanılmıştır.

C) Günün belli bir anı anlatılmaktadır.

D) Devrik cümlelerin akıcılığından yararlanılmıştır.

E) Karşılaştırma yapılmıştır.

 

12. (I) Felsefe, insana derinliğine düşünmeyi, sorgulamayı, bunlardan çıkarımlar yapmayı, insan yaşamının her alanına derinlikli bakmayı öğretir. (II) Bu da yeni düşünce üretimine kapıların açılması anlamına gelir. (III) İnsanoğlu düşünce üretiminden mutlu olur, felsefe yoluyla kendisinin yeni bir şeyler keşfettiğini duyumsar. (IV) Bunun yanında felsefe, insana karşılaştığı bireysel veya toplumsal problemleri çözebilme yeteneği de kazandırmaktadır. (V) Şu hâlde felsefe, derinliğine düşünerek bütüncül ve sistemli bir görüşe ulaşma etkinliği olmanın yanında bu görüşlerin yerli yerinde kullanılmasıdır.

Felsefenin ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, sağladığı birtakım faydalar sıralanmıştır.

B) II. cümlede, I. cümlede belirtilenlere bağlı olarak ortaya çıkacak bir durumdan söz edilmektedir.

C) III. cümlede, düşünsel etkinliklerin ve yeni bilgiler edinmenin insana haz vermesi üzerinde durulmuştur.

D) IV. cümlede, kişisel ve toplumsal düzeyde yaygın bir kullanım alanı olmasından söz edilmektedir.

E) V. cümle, tanımsal bir nitelik taşımaktadır.

 

13. (I) Edebiyat, kuşkusuz sinemanın en gür pınarlarından biri, tükenmek bilmeyen bir kaynaktır. (II) Bu pınarın sularını boşa harcayan yönetmenler de var, pınardan kana kana içen yönetmenler de. (III) Beyaz perdedeki kimi edebiyat uyarlamaları, kaynak aldıkları roman ya da öyküleri har vurup harman savurarak tüketmiş, kimileri de sinema sanatının en özgün ürünleri olmuştur. (IV) Birbirinden apayrı ortamlarda boy atan edebiyat ile sinemanın beyaz perdedeki evliliğinden doğan bu yakınlıklar, çoğu kez tartışma konusu olmuş; kimileri seyrettikleri filmin romanın yerini asla tutamayacağını savunurken kimileri de filmi, kaynak aldığı romandan daha etkileyici bulduğunu söylemiştir. (V) Pek çok sinema eleştirmeni, kendi beğenisine göre en iyi edebiyat uyarlamalarını sıralamaktan alamamıştır kendini.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.   B) I. ve III.   C) II. ve III.   D) III. ve IV.   E) IV. ve V.

 

14. (I) Akıcılık, edebiyat alanında yazının kolayca okunabilmesini ya da dinlerken kulağa hoş gelmesini anlatan bir özelliktir. (II) Yani metnin takılmadan, kolaylıkla söylenir hâle gelmesine akıcılık denmektedir. (III) Okunan metinde karmaşık bir dil kullanılması her zaman itici bulunur. (IV) Anlam karmaşaları, sık sık tekrarlanan sözcükler, uzun ve yorucu cümleler akıcılığı engelleyen unsurlardır. (V) Bunlardan arındırılmış, akıcı bir nitelik kazanmış yazılar daha kısa sürede hevesle ve keyifle okunur.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümle, birleşik, kurallı bir cümledir.

B) II. cümlede, ünlü düşmesi ve ünsüz benzeşmesi vardır.

C) III. cümlenin, yüklemi edilgen çatılı olan olumlu bir cümledir.

D) IV. cümlede, ek eylemin geçmiş zamanıyla çekimlenmiş bir sözcük vardır.

E) V. cümlede, bağlaç eş görevli sözcükleri bağlamıştır.

 

15. 1950 kuşağı öykücüleri, her yeni oluşumun yaptığı gibi geleneksel öykü biçimiyle bir hesaplaşma içine girdiler. Ama amaçları biçimde körü körüne farklılık yaratmak değildi. Batı edebiyatından çevrilen modernist yapıtları okuyan, Batılı öyküleme anlayışından etkilenen bu genç yazarlar toplumsal sorunları yansıtmaktan uzak durdular, sadece bireysel konularda öyküler yazdılar. Memduh Şevket Esendal ve özellikle Sait Faik'e olan hayranlıklarını her fırsatta dile getirseler de kendilerinden önceki kuşakla aralarında yazınsal anlamda hiçbir bağ kurmadılar.

Bu parçada 1950 kuşağı öykücüleriyle ilgili,

I. Toplumcu bir karakterden yoksun olma

II. Kendilerinden önceki yazınsal hareketlere mesafeli durma

III. Kapalı ve yoğun bir öykü evreni kurma

IV. Çağdaş yazın akımlarıyla yazan sanatçıların ürünlerini okuma

saptamalarından hangileri yapılmamıştır?

A) Yalnız I   B) Yalnız II   C) Yalnız III   D) II. ve IV.   E) III. ve IV.

 

16. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A) Bazı çocukların gelecekle ilgili ilginç düşünceleri olabilir.

B) Bu işi tatlıya bağlamak için çok mücadele ettik.

C) Bu bölgeye gezi yapılması öğretmenler toplantısında kararlaştırıldı.

D) Bu beldenin eski güzelliğine kavuşturulması gerektiğini düşünüyorum.

E) Sana dün yaptıklarımdan dolayı çok özür dilerim.

 

17. Döndüm daldan düşen kuru yaprağa

Seher yeli dağıt beni kır beni

Götür tozlarımı buradan uzağa

Yârin çıplak ayağına sür beni

Bu dizelerde aşağıda verilenlerden hangisi yoktur?

A) Farklı türde adıllar           

B) Belirteç

C) Türemiş sözcük     

D) Sıfat-fiil

E) Emir kipiyle çekimlenmiş eylem

 

18. Kitapta yer alan öykülerin tümünün yaşanmışlıklardan beslenen bir anlatı çatısı içinde oluşturulduğu görülüyor. Öykü karakterleri öyle ete kemiğe bürünmüş ki sanki yaşadığımız sokakta, mahallede ya da Anadolu'nun herhangi bir yerinde her an onlarla karşılaşacakmışız hissine kapılıyoruz. Yazar olayları kahramanların pencerelerinden izletiyor bize. Öykü kişileri arasındaki diyaloglar da konuşma dilinin doğallığını taşıyor. Yazar, ayrıntılardaki titizlikle etkili bir öykü atmosferi kurmaya özen göstermiş; özellikle iç ve dış mekânların betimlemelerinde ayrıntılar üzerinden okuru etkilemeyi başarıyor.

Bu parçadaki altı çizili sözlerle anlatılmak istenenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Kişileri gerçekçi olarak ele alma

B) Yapmacıksız ve içten bir anlatım kullanma

C) Anlatılanları gerçekler üzerine temellendirme

D) Okurun düşünce dünyasını şekillendirme

E) Konuyu, karakterlerin gözünden anlatma

 

19. (I) Bir hikayeci, bir şair herkes için yazar, yâni yazdıklarını herkes beğensin, okusun ister. (II) Bunun yanında yapıtlarını üretirken benimsediği bir sanat görüşü, özümsediği bazı düşünceleri vardır. (III) Bu düşüncelerinin ve sanat görüşünün yapıtları aracılığıyla yayılması arzusundadır o. (IV) Bunu yaparken okur kitlesinin kendisinden yetkin sanat ürünleri beklediğini de göz ardı etmez. (V) Sanatçı halkın, kendi sesini duyurmayan sanata, ne kadar yetkin olursa olsun, ısınamayacağı görüşündedir. (VI) Bu amaçla sığ ve iletiden yoksun, sıradan yapıtlar üretmekten her zaman kaçınmıştır. (VII) Tam tersini yaparsa aktüaliteye boyun eğip sanat gücünü yitireceğini çok iyi bilir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.   B) III.   C) IV.   D) V.   E) VI.

 

20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?

A) Etrafı çitlerle çevirili birkaç bahçe yol kenarından fark ediliyordu.

B) Marmara Denizi'nin kuzey kısmında dağlar denize paralel uzanır.

C) Anadolu folkloruyla ilgili çalışmalarını peş peşe bir dergide yayımladı.

D) Öyle çok çalıştı ki vaktin nasıl geçtiğini anlayamadı.

E) Türk Tarih Kurumundaki görevinden 30 Ocak 2013'te emekli olacaktı.

 

21. Ünlü sanatçı bir yazısında "Her zaman, her yerde, herkes tarafından yaşanabilecek olayları gösterişsiz, sade bir biçimde, incecik, hafif, dingin, konuşur gibi bir anlatımla sunması ve döneminde rastlanmayan bir zaman akışı içinde olayları anlatması bu yapıtın yetkin bir roman olduğunu her sayfada hissettiriyor." diyor.

Bu cümlede anlatılanlar aşağıdakilerden hangisiyle ilişkilendirilemez?

A) Yoğunluk 

B) Biçem

C) Evrensellik

D) Özgünlük

E) Doğallık

 

22. (I) 1930'lu yıllarda sesini duyurmaya başlayan Abdülhak Şinasi Hisar, modern Türk edebiyatının örneklerinin çoğaldığı bir dönemde, eski edebiyat anlayışını yapıtlarında yaşatmayı sürdürmüş bir yazardır. (II) Birçok özel kurumda ve devlet kuruluşunda çalışmasına rağmen genellikle yazarlık yönüyle tanınmış olan Hisar'ın yazıları, moderniteye karşı direniş özellikleri göstermektedir. (III) Ancak bu tür özellikler, Hisar'ın zamanında pek ilgi çekmemiş, geniş bir okur kitlesine ulaşamamıştır. (IV) Hisar'ın yazılarında öznel ve şairâne ifadeler, onu modern anlamda bir eleştiri yapmaktan uzaklaştırsa da yazarın edebiyata bakışı ve düşünce sistemi konusunda önemli ve aydınlatıcı ipuçları vermektedir. (V) Bu yazılarında edebî türler arasında belli sınırlar gözetmeyen Hisar'ın edebiyata ait düşünceleri yanında nitelikli üslûba sahip olduğu gözden kaçmamaktadır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde hem olumlu hem olumsuz bir eleştiri yapılmıştır?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

23. Orhan Duru, çağdaş Türk öykücülüğünün önemli ustalarındandır. Günümüz öykücülüğünü de belirleyen 1950 kuşağının üyesidir. İlk öyküsünü henüz yirmi yaşındayken yayımlamış içinde yer aldığı "Maviciler" gibi 1950 kuşağını oluşturacak gruplarda ve dergi girişimlerinde sadece öyküleriyle değil, edebiyat üzerine yazılarıyla da yer almıştır. Bu yazılarda gereksiz öğelere hiç yer vermeden düşüncelerini ve kendi tavrını sözünü esirgemeden net biçimde ortaya koyar. Bu da kolay başarılabilecek bir şey değildir herkes için. Onun hayatında edebiyat medyadan, yazarlık gazetecilikten önce gelir. Gazetecilik gibi esas olarak yazıya dayanan meslekler yazarın edebî yönünü olumsuz etkiler, oysa Duru'da bu tersine işlemiştir.

Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Belli bir ekolün içinde yer aldığına

B) Sadece öykü türüyle ilgilenmediğine

C) Öğretici bir bakış açısıyla yazdığına

D) Yazılarında açık sözlü bir insan olduğuna

E) Gazetecilik yönünün öykülerinin önüne geçmediğine

 

24. Dilimiz, yazı dilimizden çok konuşma dilimiz, yüzyılı aşkın bir zamandan beri kendi kendine, dışarıdan bir etki olmaksızın değişiyor. Değişmesi gerektiği için, içimizden böyle geldiği için değişiyor. Elimizdeki dille, dünden kalan dille, istediğimizi söyleyemediğimiz, istediğimiz gibi söyleyemediğimiz için değişiyor. Bu değişim, bir bakıyorsunuz hızlanıyor, çoğu kimseyi şaşırtacak, hepimizin başını döndürecek kadar hızlanıyor; bir bakıyorsunuz ağırlaşıyor, artık duracak sanıyorsunuz ama     olmuyor. Durdurmak kimsenin elinde değil. Yazarlarımızın çoğu uzun zamandan beri bu duruma sinirleniyor, değişimi istemiyor. Kimi öfkelenip bağırıyor. Sonra öfkeleneni de alay edeni de değişimi kanıksıyor, bir gün önce istemediği yeni bir dille yazmaya başlıyor.

Bu parçadan dildeki değişimle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?

A) Her zaman aynı hızla devam etmediğine

B) Bir noktaya gelince kendiliğinden duracağına

C) Karşı çıkanların bile zamanla ayak uydurduğuna

D) Doğal bir süreç içinde gerçekleştiğine

E) Konuşma dilinde etkisini daha fazla gösterdiğine

 

25. Günümüz romanında yazarın işlevini en aza indirme eğilimi ve romanın olayları doğrudan anlatarak değil, kişilerin psikolojilerini göstererek ya da sahneleştirerek aktarması gerektiği inancı çok yaygınlık kazandı. Anlatıcı aradan çekilerek roman kişisinin düşünce sürecini görünür kıldı, onu somut, canlı ve etkili bir biçimde sunmaya çalıştı. Yazınsal yapıtlarda gerek bilinç akışı gerek iç konuşma tekniği, psikolojik süreçlerin anlatımında sıklıkla kullanılır oldu. Sonuç olarak —-.

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A) romancı kendini öne çıkarmadı, kahramanlarının iç dünyasıyla baş başa bıraktı okuru

B) roman gerçek mecrasından uzaklaşarak diğer sanat dallarının etkisi altına girdi

C) romanın iç dünyayı göstererek değil ancak anlatarak yazılabileceği üzerinde durulmaya başlandı

D) roman tekniğindeki bu gelişmeler, romanın gerçek yaşamdan beslendiği gerçeğini güçlendirdi

E) romanda anlatılanın her zaman anlatımın gölgesinde kalacağı düşüncesi öne çıktı

 

26. —-. Edebiyat dönemleri için de bu böyledir. Çünkü yaşam gibi yaşamın aynası olan edebiyat sürekli bir gelişim, değişim içindedir. Bu değişimin başlama ve bitme noktaları kesinlikle saptanamaz. Bunun en güzel örneği yaşamı Orta Çağ'ın sınırları içinde kalan ama düşünceleriyle Rönesans'ı şekillendiren İtalyan şair Dante'dir. Hayatı Rönesans Dönemi'nin dışında olsa da Rönesans'ın yaslandığı düşüncenin altyapısı onun yapıtlarındadır. Bu yüzden değeri yaşadığı günlerle sınırlı kalmamıştır.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Üretim sürecindeki insan, bütün zamanları kuşatan bir etkinlik içinde olmalıdır

B) Bütün tarihî dönemlerde bazen devingen bazen durağan bir yapı gözlemlenir

C) Tarihi belgeler yaşanılan döneme ayna tutması bakımından eşsiz bir hazinedir

D) Toplumu derinden etkileyen olaylar, tarih dediğimiz sürecin en belirgin aktörleridir

E) Tarihsel devirlerin başlangıcı ve bitişi tam olarak belirlenemez, derler

 

27. Yazınsal yapıtlar dönemin sosyal, siyasî ve tarihî koşullarından yararlanılarak ortaya konan sanat eserleridir. Bu sebepten yazınsal yapıtlar, dönemin koşullarından etkilenebilir. Aslında bu etkilenme asla tek taraflı olmaz, sosyal bilimler çerçevesinde incelendiğinde etkilenmenin karşılıklı olduğu görülecektir. Çalıkuşu romanında toplumun içinden seçilerek yansıtılmış genç ve idealist bir öğretmen olan Feride karakteri, toplum tarafından o kadar sevilmiş ve benimsenmiştir ki aileler çocuklarına bu ismi vermeye başlamıştır.

Bu parçada verilen örnekle aşağıdakilerden hangisi vurgulanmak istenmiştir?

A) Yazınsal ürünlerin toplum yaşamına ışık tuttuğu

B) Yazınsal metnin toplumu nasıl etkileyip yönlendirdiği

C) Yazınsal metinlerin yaşamı yüzeysel bir bakış açısıyla ele aldığı

D) Yapıtlarda anlatılanların toplumca gerçekmiş gibi algılandığı

E) Yazınsal yapıtların yazarlardaki hayal gücünü ne kadar yansıttığı

 

28. Çocukluğumdan beri tiyatro türüne ilgi duyarım ve bu alanla ilgili tuttuğum notlar vardı. Bu yazılarla zaman içinde izlediğim oyunlar üstüne tuttuğum notlardan geniş hacimli bir yazılar dizisi çıktı ortaya. Bunları süreli yayınlarda yayımlamak istedim. Ayrıca yurt dışı seyahatlerimde gördüm ki buralarda çok cazip projeler sergileniyor; onlarla ilgili yazdıklarımı da Tiyatronun Yurt Dışı Macerası adlı bir yapıtla geniş bir okuyucu kitlesiyle paylaştım. Bir tiyatrosever olarak izlediğim oyunların başkaları tarafından da keşfedilmesini, tiyatro ile ilgilenen gençlerin bu oyunları merak etmesini istedim. Oyunları izlerken yaşadığım heyecanı paylaştım. İzlemeye gitmeden önce oyunlarla ilgili araştırmalar yaparım. Bazı oyunlar beni öylesine büyüler ki kapılır giderim oyun akışına, yazımda dillendiririm oyunun heyecanını ve tadını.

Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin cevabı yoktur?

A) Tiyatro yazılarınız nasıl bir sürecin sonunda ortaya çıkıyor?

B) Gazete ve dergilerde tiyatro yazıları yazmaya nasıl karar verdiniz?

C) Bir oyunu seyretmeden önce hazırlık yapar mısınız?

D) Bazı tiyatro yazılarınızı bir kitapta toplama amacınız neydi?

E) Tiyatromuzun gelişmesi için neler yapmak gerekir?

 

29. Renkler Ülkesi masalları okurun hiç de ayrımına varamadığı minik güzellikleri fark ettirme çabasında. Yanı başımızda, hayatın içinde olan ve kendince yaşayan nesnelerin gözünden farklı bir dünyayla tanıştırıyor okurunu. "Damlanın Yolculuğu" "Buğday Tohumu" gibi masallar bir hayat bilgisi dersi aynı zamanda. Birçok metin karakter eğitimi bakımından okura önemli katkılar sağlayacak nitelikte. Burada anlatılanların bilgi ve mesajları metinlerin arka planında yer alıyor. Nasihat eden uyaran metinler gibi olmaktan çok, okunan ve edebiyat zevki veren metinlerden oluşuyor kitap.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen kitabın okuruna kazandırdıkları arasında gösterilemez?

A) Göremediği güzellikleri hissettirmesi

B) Dostluğun önemini göstermesi

C) Kişilik gelişimine yardımcı olması

D) Edebî ve sanatsal yönüyle doyurması

E) Dolaylı bilgilerle fayda sağlaması

 

30. Günümüzde yayınevleri romandan başka hiçbir türün örneklerini gururla sunmuyor. Kitap eklerindeki reklamlarda, billboardlarda, rafların ön sıralarında hep roman. Varsa, yoksa roman! Nitelik, konu, dil önemli değil. Oysa nice öykü kitabı çıkıyor yıl içinde, nice şiir, biyografi, deneme… Yazık, doğmadan ölüyorlar. Okurun ilgi alanına bile giremeden yayıncı ve kitapçı, el birliğiyle öldürüyorlar onları. Kitabevlerinde Türk edebiyatı bölümündeki yazar sayısı yirmi otuzu geçmiyor. Raflar, özetin özeti klasiklerle dolu. Edebiyatımızın, kültür dünyamızın temel kaynaklarından neredeyse hiçbirini bulmak mümkün değil. Durum böyleyken güzel Türkçeden, dil zevkinden, nitelikli edebiyattan söz etmek ne kadar gülünç!

Bu parçanın bütününde vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yayınevlerinin romana olan tutkularının edebiyatımızın gelişmesine katkıda bulunduğu

B) Roman türüne gereğinden fazla ilgi gösterilmesinin yazınımızın ve dilimizin gelişimini kötü etkilediği

C) Edebiyatımızın nitelik bakımından gelişmesinin önderliğini roman türünün yaptığı

D) Okurdaki roman tutkusunun yazarı bu türde yapıt vermeye yönelttiği

E) Romanın diğer türlere göre okurlar tarafından çok talep görmesinin normal olduğu

 

31. Bir hayal dünyasındayız sanki gezdiğimiz bu yerde. İçinizden uzanıp yatıvermek geçiyor yemyeşil çimenlere. Birden önce küçük bir derenin sesi duyuluyor, sonra da koskocaman, masmavi bir göl çıkıyor karşınıza. Yüksek, vahşi zirvelerin arasında, gizli bir düzlükte kendi sessizliğini yaşayan kocaman bir zümrüdü andırıyor burası. Hayranlığınız kısa sürede yerini telaşa bırakıyor, gök gürlemeye başlıyor, ardından bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor. Çadırınızda uzanmışsınız, elinizde bir fincan kahve göle düşen yağmuru izliyorsunuz.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Pekiştirilmiş sözcüklere yer verilmiştir.

B) Olaylar oluş sırasına göre aktarılmıştır.

C) Kanıtlayıcı bir yol izlenmiştir.

D) Benzetmeye başvurulmuştur.

E) Farklı duyulardan yararlanılmıştır.

 

32. Günümüzde günün yaklaşık sekiz saatini internette geçiren bir kuşak ortaya çıktı. İnternetin hızla geliştiği dünyamızda hemen hemen bütün sektörler bu gelişimden etkilendi, bunlardan biri de kuşkusuz edebiyat oldu. Şu günlerde varlığından iyice söz ettiren sanal edebiyat, kısaca yazarların kendisinin veya hayranlarının açtığı siteler, amatörce şiir, roman, öykü, makale yazan insanların bulunduğu bloglar ve e-kitap indirip, e-dergi okuyabileceğiniz ya da indirebileceğiniz siteleri kapsıyor. internetin edebiyatı öldürüp öldürmediğinin konuşulduğu şu son yıllarda, e-edebiyatın ortaya çıkmasının hem iyi hem de kötü sonuçlar doğurmuş olabileceği büyük tartışma konusu. Tartışmanın odağında ise kitapseverlerin sık kullandığı "Elimde tutmadan, sayfalarını koklamadan bir şeyi okuyamam ben." cümlesi var.

Bu parçada anlatılanlardan yola çıkılarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A) İnternetteki gelişmelerin edebiyatın varlığını nasıl etkileyeceği merak konusudur.

B) Edebiyatın birçok türü sanal ortamda karşımıza çıkmaktadır.

C) Teknoloji kullanımı son yıllarda eskiye göre daha da yaygınlaşmaktadır.

D) Kitap düşkünü insanlar sanal dünyaya mesafeli yaklaşmaktadır.

E) İnternette edebiyat arasında topluma faydalı olma noktasında benzerlikler vardır.

 

33. (I) Ahmet Hamdi Tanpınar, yirminci yüzyıl Türk edebiyatının çok yönlü sanatçılarından biridir. (II) Edebiyatın pek çok türünde eser vermiş olan sanatçı, bir romancı, bir hikâyeci, bir edebiyat tarihçisi, bir deneme yazarı olmasına rağmen şiiri diğer yazınsal türlerden ayrı tutmuştur. (III) Şiiri hayatının en büyük uğraşı haline getirmiş olan Tanpınar'ın yazdığı düzyazılarında dahi bunun etkilerini görebilmek mümkündür. (IV) Tanpınar, yapıtlarını oluştururken çağdaşı olan edebiyat, felsefe ve psikoloji akımlarına yabancı kalmamıştır. (V) Kendi eserlerinin iç derinliğiyle bunları başarılı bir şekilde karıştırmayı becerebilmiştir. (VI) Bu sebeple yapıtlarını anlayabilmek için modern Batı kültürünün macerasını ve Türk kültürünün değişim problemlerini iyi bilmek gerekir.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?

A) II.   B) III.   C) IV.   D) V.   E) VI.

 

34. Türkiye'de kitap okuma oranının düşük olduğunu hep söyleriz ama kitap yazma oranının da çok düşük olduğundan hiç bahsetmeyiz. Çünkü okumamak biraz da olsa yadırganır da kitap yazmamak hiç yadırganmaz. Bundan dolayı kitap yazanın yok denecek kadar az olduğundan hiç şikâyet edilmez. Kısa sayılabilecek yaşamımızda yaşadıklarımızı, deneyimlerimizi mevcut ve gelecek kuşaklara aktarmak, en erdemli görevlerimizden biridir. Şöyle bir geriye doğru düşünelim, ailemizde kaç kişiden geriye yazdığı bir kitap kaldı. Bırakalım bir kitap yazmayı, hatıra defteri bırakan kaç büyüğümüz var. Onlar arkalarında en azından yaşadıklarını anlatan bir kitap bıraksalardı, ekonomik şeyler bırakmaktan daha yararlı bir miras bırakmazlar mıydı gelecek nesillere?

Bu parçada yazar, özellikle aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A) Okurların ilgisini çeken üretken yazar sayısının günümüzde gittikçe azalmasından

B) Ülkemizde yazma kültürünün oluşmaması ve çok az yazar bulunmasından

C) Genç kuşaklara kitap yazma alışkanlığının okullarda kazandırılmamasından

D) Gelecek nesillere kitap okuma sevgisinin aşılanamamasından

E) Gençlerin yazma ile okuma arasında bir ayrım yapmak zorunda kalmasından

 

35. Edebiyat ürünleri okuyucuya güzel duyusal bir tat veriyorsa o ürünler, hem sanatsal bir değer taşıyor hem de işlevini yerine getiriyor demektir.

Aşağıdakilerden hangisi bu cümle ile anlamca aynı doğrultudadır?

A) Sanatsal anlamda yetkin ürünler oluşturmak için sanatın görevini çok iyi belirlemek gerekir.

B) Edebiyatın ilgi alanını oluşturan yapıtlar ancak ilgi çekici konular üzerine temellenebilir.

C) Edebiyatta yazınsallık ve iş görme yetisi estetik bir duyarlılık oluşturmayla ölçülür.

D) Edebiyat ikliminde oluşturulmamış bir yapıt toplumsal anlamda ilgi görse de yaşarlılığını devam ettiremeyecektir.

E) Estetik açıdan yetkinliğe ulaşan her yapıtın başarı çizgisini yakaladığı söylenemez.

 

36. Denemecilik bir bakıma kolaydır. Birkaç kitap karıştırırsınız, birkaç yazı okursunuz, düşünürsünüz onların üzerinde, elinizden geldiğince derinleştirirsiniz düşüncelerinizi ve sonra söylersiniz söyleyeceğinizi. Bunun bir yararı yok mudur okuyanlara? Vardır, olmaz olur mu? Sizin düşünmeniz karşınızdakileri de düşündürür, düşünceler çarpıştıkça yeni düşünceler doğar. Siz şair olmayabilirsiniz ama sizin şiir üzerine söyledikleriniz şairlerin işine yarar, onları yeni araştırmalara yönlendirir. Böylece —-.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi gelmelidir?

A) siz de şairliğe ilk adımlarınızı atmış olursunuz

B) düşüncelerinizle şairleri kendi sanat anlayışınıza göre şekillendirirsiniz

C) edebiyatta yeni bir çığır açarak kendi yolunuzu belirginleştirirsiniz

D) şaire anlatamadıklarını farklı bir türde anlatma olanağı sunarsınız

E) oluşan her yeni eserde sizin de bir katkınız olur

 

37. Türküler canlılar gibi doğar, yaşam sürer ama canlılar gibi ölmez. Bazen bir huzurevinin odasında, bazen bir ıssız sahil evinde, bazen de sokaklarda kimsesiz ve yalnız yaşamaya çalışır. Bayramda yanlarına uğradığımız, unutulmuş aile büyüklerimiz gibidir çoğu. Hayata tutunmaları için ya toplumu derinden etkilemiş bir hikâyeleri ya kulaklardan çıkmayan bir ezgileri ya da estetik bakımdan belli bir yetkinlik çıtasının üstünde olmaları gerekir. Tıpkı insan gibi, türkülerin de doğdukları ve genç oldukları zamanlardaki gösterişli hâlleri aynen devam etmez. Üstelik zaman içinde onları değişime zorlayan, yöreden yöreye şekil ve desen biçen, söz ve söyleyiş özelliği giydiren birileri çıkacaktır. Özden ayrılma, elbette yok olmayı ve göz ardı edilmeyi hızlandırır.

Bu parçada türkülerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Dış etkilerle zamanla değişeceğine

B) Canlılarla benzer yönlerinin olduğuna

C) Her dönemin onu anlatan türkülerinin olacağına

D) Kalıcı olmak için belli özellikler taşımaları gerektiğine

E) Temel niteliklerini kaybedenlerin daha çabuk unutulacağına

 

38. Nobel Edebiyat Ödüllü ünlü bir sanatçı "Dışarıda Kalanlar" adlı kitabı için "Düşlere giren, ruhu okşayan, varlığını kuytularda sürdüren bir yapıttır." der. Bundan olsa gerek kitabı okuyup kapağını kapattığınızda yapıt sonlanmıyor, tersine okurun üstünde derinlemesine bir etki bırakıyor, okura daha fazla şey söylüyor.

Bu parçada altı çizili bölümde sözü edilen yapıtın hangi yönü anlatılmak istenmiştir?

A) Okuma eyleminden sonra okuru düşünsel ve sanatsal yönden zenginleştirmeyi sürdürdüğü

B) Okura edebi bir yapıt olmasına rağmen sosyal yaşamla ilgili faydalı bilgiler verdiği

C) Okuyanı gerçek anlamda etkileyebilmesi için uzun süreye yayılarak okunması gerektiği

D) Okuyanın ilk anda değil, ancak tekrar tekrar okumayla çözebileceği bir dille yazıldığı

E) Okuma sürecinde okur başka yapıtlarla etkileşime girdiği için anlaşılmasının zaman aldığı

 

39. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ötekilerden farklı yolla oluşturulmuş bir birleşik eylem vardır?

A) Böyle eğlenceli bir tiyatro seyretmemiştim hiç.

B) Yapılan açıklamadan çalışanlar mutlu oldu.

C) Bu bilgisayarı tek başımıza tamir ettik.

D) Öğleye doğru işlerimizi ancak hallettik.

E) Müzik korosuna katılma fikrinden vazgeçmişti.

 

40. Türk edebiyatının şiir birikimi oldukça eski dönemlere dayanır, zengin kaynaklardan beslenmiştir. (I) Cumhuriyet dönemine gelindiğinde toplumsal yapıda köklü ve önemli değişimler ve gelişmeler yaşanmıştır. (II) Buna bağlı olarak şiirimizin çok hızlı ve önemli bir değişim süreci gösterdiği söylenebilir. (III) Bu dönemde yazan şairlerin şiir evreni bunun izleriyle doludur. (IV) Başlangıçta hece ölçüsüyle yazan Beş Hececiler, çağın getirdiği eğilimlerle serbest tarza yönelmiştir. (V) Bu yönelim ve deneyimlerle şiirimiz yaşamdan, insandan ve toplumdan kendini soyutlamayan bir yapıya kavuşmuştur bugün.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi kendinden önceki düşünceyi örneklendirmektedir?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

CEVAP ANAHTARI

1-A  2-B  3-D  4-A  5-C  6-D  7-A  8-C  9-E  10-D  11-E  12-D  13-C  14-D  15-C  16-E  17-B  18-D  19-D  20-A  21-A  22-D  23-C  24-B  25-A  26-E  27-B  28-E  29-B  30-B  31-C  32-E  33-C  34-B  35-C  36-E  37-C  38-A  39-E  40-D

YGS Türkçe Deneme Sınavı-44 İndir!