Öne Çıkanlar

1. Kendi kabuğuna çekilerek yalnızca bireysel sorunlardan söz eden bir sanatçının geniş halk kitlelerine ulaşması söz konusu değildir.

Bu cümlede anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yalnızlık her sanatçının doğasında vardır.

B) Sanatçılar insanlarla iletişim kurmakta zorluk çektiklerinde yapıtlarına sığınmalıdır.

C) Halk, farklı bir şeyler bulduğu yapıtlara daha çok ilgi gösterir.

D) Sanatçılar yetkin yapıtlar yazabilmek için sanatına yoğunlaşmalı, sanat dışı konularla ilgilenmemelidir.

E) Bir sanatçı yaygın bir çevrede okunmak istiyorsa yapıtında onları ilgilendirecek konulardan söz etmelidir.

 

2. Gece, yolculuğa başlayacağımız yerde toplanmıştık (  ) herkesi sabah başlayacak (  ) yorucu ama bir o kadar da keyifli geçecek bir turun heyecanı sarmaya başlamıştı. Grubumuzda her yaştan insan bulunuyordu (  ) yaşlılar, üniversiteli gençler, öğretim üyeleri (  )

Bu parçada ayraçlarla (  ) belirtilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?

A) (,) (,) (;) (.)

B) (;) (;) (:) (…)

C) (;) (,) (;) (…)          

D) (;) (,) (:) (…)

E) (.) (,) (;) (…)

 

3. (I) Lamiî Çelebi'nin "Mevlid "adlı eseri, ön söz ve girişten sonra iki bölüm hâlinde hazırlanmıştır. (II) Giriş kısmında, önce mevlit türünün ortaya çıkışı, Arap ve Türk edebiyatlarındaki önemli temsilcileri hakkında doyurucu bilgi verilmiştir. (III) Bundan sonra Lamiî Çelebi'nin hayatı, edebî kişiliği ve eserleriyle ilgili kısa kısa bilgiler sunulmuştur. (IV) Bu bölümde okuyucu Lamiî'nin edebiyatımızda ne denli seçkin bir yere sahip olduğunun ipuçlarını açıkça bulmaktadır. (V) ikinci bölüm eserin içerik özelliklerine ve Lamiî'nin yapıtıyla Süleyman Çelebi'nin Vesiletü'n Necat'ının karşılaştırılmasına ayrılmıştır.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde kişisel yargılara yer verilmiştir?

A) I. ve II.   B) I. ve IV.   C) II. ve III.   D) II. ve IV.   E) III. ve V.

 

4. Aşağıdakilerin hangisinde altı çizili sözcüklerden ikisinin de yazımı yanlıştır?

A) Düzenlenen günübirlik gezilerle bir çok tarihî yapıyı görme şansı yakaladık.

B) Kardeşi yurt dışında yaşadığı için 2005'ten beri görüşmüyorlar.

C) Aklısıra bizim yaptığımız yalnışları düzeltmeye çalışıyordu.

D) Annemin hazırladığı bögürtlenli pastayı gizlice yerken suç üstü yakalandık.

E) Ankaralıların trafik sorunu yapılan çevreyoluyla giderildi. 

 

5. (I) Turizm açısından Doğu Karadeniz'in en önemli merkezlerinden biri olmaya aday Santa Harabeleri, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya. (II) Özellikle arkeolojik kazı adı altında yapılan bilinçsiz çalışmalar bu tarihî zenginliğimize zarar veriyor. (III) Bu duruma karşı hiçbir önlem alınmaması da ayrıca üzüyor yerli ve yabancı turistlerimizi. (IV) Santa Harabeleri'nin geçmişi 17. yüzyıla kadar uzanıyor. (V) Önemli bir ibadet merkezi olarak uzun süre halka hizmet vermiş bir yer burası. (VI) Harabeler 8 mahalle ve 300'ü aşkın yapıdan oluşan, aynı zamanda yaylacılar tarafından da kullanılan bir yerleşim bölgesine dağılmış biçimde bulunuyor.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?

A) II.   B) III.   C) IV.   D) V.   E) VI.

 

6. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A) Bu binanın güvenliği, yeni kurulan özel bir şirket tarafından korunmaktadır.

B) Marmara Denizi açıklarında 5,4 büyüklüğünde bir deprem oldu.

C) Bu yıl hamsinin bol olması, balıkçıların yüzünü güldürdü.

D) Mutlu bir çocukluğun temelinde anlayışlı ve birbiriyle uyumlu aileler var.

E) Fotoğraf sanatıyla uğraşan kişiler doğayı daha iyi tanıma imkanı buluyorlar.

 

7. Eleştirmen bir söyleşi sırasında bu sanatçı için şunları söyler: "Dil ve anlatımınızı çok sevdim, iyi ki salt sanat olsun diye sözcüklerle oynama gibi bir derdiniz olmamış. Sıradan sanatçılardan ayrılan, yalın, sıcak ve farklı bir anlatımınız var. Yapıtlarınızın anlatımını özellikle tasarlamadığınızı, günlük hayatınızın içinden seçtiğiniz sözcüklerle oluşturduğunuzu görüyorum."

Eleştirmenin sanatçıyla ilgili bu düşünceleri aşağıdakilerden hangisiyle ilişkilendirilemez?

A) Özgünlük  

B) Şaşırtıcılık

C) İçtenlik     

D) Doğallık

E) Sadelik

 

8. (I) Sanatçı bu kitapta bir yandan okura ilginç gelecek öykülere yer verirken bir yandan da kişisel bir atmosfer kuruyor. (II) Kitabın şiirsel üslubu, okuru sarıp sarmalıyor. (III) Çukurova'da kullanılan Türkçe, değişik yüzlere bürünerek günlük dilden ayrılan bambaşka bir yapıya dönüşüyor kitapta. (IV) Çoğu yazarın oluşturmayı başaramayacağı bu düzeyli anlatım, onu sıradan yazarlardan ayırıyor. (V) Yerel ifadelerle desteklenmiş bir dil hem mekânın daha sağlam kurulmasını sağlıyor hem de öykülerde yer verilen yöre insanıyla ilgili bir gerçeklik hissi uyandırıyor.

Bir sanatçının yapıtının ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, yapıtın içeriğiyle ilgili nesnel bilgiler veriliyor.

B) II. cümlede, anlatımının okuru etkilediği söyleniyor.

C) III. cümlede, yapıtın konuşma dilinden farklı bir anlatımla oluşturulduğu belirtiliyor.

D) IV. cümlede, anlatımsal yetkinliği karşılaştırmalı bir biçimde ortaya konuyor.

E) V. cümlede, anlatımın yapıtın gerçekliğini desteklediği söyleniyor.

 

9. Gustave Flaubert, yazdığı ünlü romanlarının yanında bir de hikâye kitabıyla dikkat çeker; Üç Hikâye adını taşıyan bu yapıt, Flaubert'in hikâyeci yönünü ortaya koyar. İlk yayımlandığında okurlardan büyük ilgi gören kitap, yazarın tüm çabalarının, tüm yönelimlerinin, tüm özlemlerinin usta işi üslupla somutlaştığı bir yapıttır. Bu üç öykü, kuşkunun, aşkın, yalnızlığın ve çaresizliğin odakta olduğu; yaşamı ve insanı temel alan derin bir psikoloji ve felsefe ile örülüdür. Her üç hikâyede asıl kahraman insan yaşamıdır, insan ruhudur. Bu anlamda, zamanı ve mekânı aşan evrensel insan gerçekliğidir asıl vurgulanmak istenen.

Bu parçadan Gustave Flaubert'in Üç Hikâye adlı yapıtıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Yazarın istek ve düşüncelerini yansıttığı

B) Başarılı bir anlatımla kaleme alındığı

C) Okurlarca beğenildiği

D) Bütün insanları ilgilendiren konuları içerdiği

E) Yazarını dünya çapında tanıttığı

 

10. (I) Ünlü yönetmenimiz Uzun Hikâye'yi sinemaya aktarmayı düşünüyordu ve sonunda bu rüyasını gerçekleştirdi. (II) Yönetmenin çoğu kişinin başaramadığı çok zor bir işi başardığını, hikâyeye neredeyse bire bir sadık kaldığını söylemek isterim. (III) Elbette bu başarısında sinemayı da çok iyi bilen bir yazarın eserini sinemaya uyarlamış olmasının önemli payı var. (IV) Edebî bir metin sinemaya aktarılırken bazı müdahalelere ihtiyaç duyar, bu açıdan yönetmenin yaptığı müdahaleleri doğal karşılamak gerekir. (V) Ama izlediğimiz filmden anlaşılan o ki yönetmenimiz bu türden müdahaleleri en aza indirmek için özel bir gayret göstermiştir.

Bir yönetmenin ele alındığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, istediği amaca ulaştığı belirtiliyor.

B) II. cümlede, bir övgü dile getiriliyor.

C) III. cümlede, başarısına etki eden unsur ortaya konuyor.

D) IV. cümlede, olumsuz bir eleştiriye yer verilmiştir.

E) V. cümlede, bir çıkarım yapılmıştır.

 

11. (I) Eleştiriyi kısa deneme yazılarının ötesine taşımak, daha sağlam bir temele oturtmak istiyorsak bu işe uygun dergiler çıkarmamız gerekiyor. (II) Kitap biçiminde yüz yirmi, yüz elli sayfalık geniş hacimli dergiler olmalı bunlar. (III) Batı'da çok uzun zamandır öykü eleştirisi alanında dergiler yayımlanmakta, okuyucu bu dergilerden istediği gibi yararlanmaktadır. (IV) Bir yana atılıp gitmeyecek, kitaplarımızın arasında duracak, tekrar tekrar okunacak kaynak niteliğinde dergiler olmalı bunlar. (V) Bu tür dergiler, hem edebiyatla içli dışlı olanların ihtiyaçlarını görmeli hem de günlük yaşamın içindeki insanların ilgisini çekmelidir. (VI) Toplumda nitelikli bir tartışma ortamı oluşturmasına zemin hazırlamalıdır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.   B) III.   C) IV.   D) V.   E) VI.

 

12. (I) Yaşamın hızlı akışıyla birlikte hep büyük hedefler peşinde koşmaya alıştırmışız kendimizi. (II) Gözümüzün önünde bizi mutlu edecek küçük şeylere bakmadığımızdan büyük mutlulukların peşinden koşmayı hep bir hedef olarak görmüşüz biz. (III) Halbuki yaşamın güzelliğinin ayrımına varabilmek için küçük ayrıntılara dikkat etmemiz gerekir. (IV) Şehrin bir köşesindeki parkta dolaşırken yerde, basmak üzere olduğumuz bir çiçeği fark etmek, çömelip uzun uzun onunla konuşmak ve onu seyretmek gibi. (V) Ne yazık ki nice önemli şeyleri yaşamın hay huyu içinde es geçiyoruz, bu koşuşturmacada yaşamımıza renk katacak şeyleri önemsemiyoruz.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?

A) I. cümlede, benimsenen bir düşünceden söz edilmiştir.

B) II. cümlede, yanlış bir algıya değinilmiştir.

C) III. cümlede, bir amaca ulaşmak için yapılması gereken bir eylemden söz edilmiştir.

D) IV. cümlede, bir somutlama yapılmıştır.

E) V. cümlede, bir istek dile getirilmiştir.

 

13. Hilmi Yavuz'a göre zengin çağrışımlı bir dil olmadan şiir yazılamaz. Böyle bir dilsel birikim edinmek için o, modern şiirin anlatım olanaklarından yararlandığı gibi Şeyh Galip'in şiir dünyasını da yakından inceler. Onun zengin kaynaklardan beslenerek kullandığı bu dil, sahip olduğu çok yüzlü şiir dünyasına yönelik bir söz aynası olma görevi üstlenmiştir.

Bu parçada altı çizili sözle Hilmi Yavuz'la ilgili aşağıdakilerden hangisi anlatılmak istenmiştir?

A) Konu bakımından zengin bir dünya oluşturması

B) Geniş bir okur kitlesini etkilemeyi başarması

C) Farklı çağrışımlara açık imgeler oluşturması

D) Kapalı bir anlatımla yazmaya çalışması

E) Kullandığı sözcüklerin şiir anlayışını bütünüyle yansıtması 

 

14. Amasya Kalesi oldukça yüksektir. En tepede yer alan, dünyayı gören burçları, kuleleri daima bulutların içinde kaybolur ve görünmez. Hava açıkken bilhassa öğle olunca kale içindeki cami minareleri, ev damları gözüken bir iç kaledir burası. Çevre uzunluğu 3020 metredir. Beşgen şeklinde olan geometrik yapısı tamamen taştan oluşmaktadır. 41 kulesi olan kalenin eski tarz sarayları, cephaneliği, ihtiyat ambarı, su sarnıçları Bizans mimarisinin özelliklerini taşır. Şehir merkezine ve ırmağa inen su yolları vardır ama çarşı pazarı yoktur.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Varlıklar niteleyici özellikleriyle verilmiştir.

B) Açıklayıcı anlatımdan yararlanılmıştır.

C) Çoğullaştırmalara yer verilmiştir.

D) Beğeni duygusu ağır basmaktadır.

E) Sayısal verilerden yararlanılmıştır.

 

15. Cahit Sıtkı Tarancı'nın öykülerinin önemli bir kısmı derlendi ve yayımlandı. Kitaptaki öykülerin, tümüyle kısa öykü tarzına uygun olduğu; birkaç sayfalık yazınsal dünyanın içinde; insan hâllerinin, yaşam gerçeklerinin yanı sıra yazarın yaşamından yansıyan kimi farklı ve ilginç karakterlerin yer aldığı görülüyor. Öykülerine merak ve heyecan boyutunu eklemeyi ihmal etmeyen Tarancı, bazı öykülerinde ustaca finalleriyle okuru şaşırtıyor. Kitaptaki pek çok öykünün hayattan bir kesite ışık tutar tarzda yazılması, sonucun çoğu zaman açık uçlu bırakılarak olayın okurun belleğinde sürmesinin amaçlanması da dikkat çekiyor.

Bu parçaya göre Cahit Sıtkı Tarancı'nın öyküleriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Yazarın yaşamından izler taşıdığı

B) Okura ayrımına varamadığı güzellikleri gösterdiği

C) Okurları sürükleyen bir olay örgüsüne yaslandığı

D) İnsanın kısa bir zaman dilimi içindeki durumunu yansıttığı

E) Okurun düş gücünü harekete geçirecek nitelikte olduğu

 

16. Bundan onbinlerce yıl öncesinde yapılan heykeller, mağara ve kaya resimlerinin değerini, ortaya çıktığı kültürü tüm yönleriyle aydınlatmaktadır.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Virgüller farklı işlevlerde kullanılmıştır.

B) "de" durum eki olduğu için bitişik yazılmıştır.

C) Ünsüz değişimine uğramış bir sözcük vardır.

D) "onbinlerce" sözü ayrı yazılması gerekirken bitişik yazılarak yazım yanlışı yapılmıştır.

E) İlgeç kullanılmamıştır.

 

17. Bir günlüğüne gittiğimiz Batum'dan (I)ayrılma (II)vakti geldi. Buradaki insanlarla (III)vedalaştıktan sonra sınır hattı boyunca (IV)ilerleyip Sarp'a ulaşıyoruz. Gürcü sınırında bu sınır kapısının isminin "Şarpi" (V)şeklinde söylendiğini öğrenip şaşırıyoruz.

Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerin hangisinde farklı bir ses olayı vardır?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

18. (I) Bu yapıtta çok sabırlı ve titiz bir biçimde çalışan bir yazarın özgün sözleri var. (II) Bu sözlerle yazar mutlu olmanın yollarını sunuyor okura. (III) Alçak gönüllü ve içten bir yaklaşımla kaleme alınan yapıt, okurların bam teline dokunacak ayrıntı ve gözlemlerle dolu. (IV) Yapıt, her insanın rahatlıkla kendisini bulacağı yaşanmışlıklarına, ruhsal derinliklerine ait birtakım iz düşümler içeriyor. (V) Çevrenizdeki insanlara söyleyemediklerinize dair ne varsa onlarla yüzleşmeye hazırsanız bu kitabı mutlaka okumalısınız.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde yargı, koşuluyla belirtilmiştir?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

19. Türk kültür ve sanatını başarı ile temsil eden Devlet Halk Dansları Topluluğu, yirmi beş yıldan beri halk danslarımızı öz değerlerinden yararlanarak çağdaş sanat anlayışına dayanan bir yorumla sergilemek amacıyla çalışmalarını sürdürüyor.

Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Sayı sıfatına yer verilmiştir.

B) Öznesi sıfat-fiil grubundan oluşmuştur.

C) İsimden isim yapım eki almış sözcük vardır.

D) Farklı türde fiilimsiler kullanılmıştır.

E) Yapıca sıralı bir cümledir.

 

20. Yarın gece gideceğim bu kentten

Bir ırmağa yolcuyum sular çekiyor beni

Yüreğimden başka taşıyacak yüküm yok

Kimse karşılamasın istasyonlarda beni

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Birleşik çekimli fiil           

B) Zaman zarfı

C) Ek eylemli yüklem

D) Belgisiz adıl

E) Sıfat tamlaması

 

21. Şair, son kitabında gelenekle modern şiirin verilerini kaynaştıran, ince bir duyarlılık düzleminde duygu ve düşünceyi birleştiren, dilin çeşitli katmanlarında imge ile sesi örtüştüren şiiriyle —-.

Bu cümlenin sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A) Türk şiirinde kendine özgü bir senteze ulaşmayı başarmıştır

B) yalnızca geçmişin izlerinden beslenerek onları bugüne taşıyıp kendine bir yol çizmeye çalışır

C) söz sanatlarına, süslü ve özentili anlatıma neredeyse hiç yer vermeyip kuru bir anlatımı yeğler

D) öğreticiliğin gölgesinde yürüyerek inandığı düşüncelerin savunuculuğunu üstlenir

E) duygusal olan her şeyi, yazınsal alanın dışında tutmak istemiştir

 

22. Bir şair her ne sebeple olursa olsun gezgin olup yazınsal arayışlara girdiyse bu onun, sözcükleri biçimlendirmesini, anlatmak istediği konulara uygun sözcükler kullanmasını gerektirir. Sonuçta bilinen sözcükler, şairin ışığıyla yeni bir renk kazanır.

Bu parçada "sözcüklerin şairin ışığıyla yeni bir renk kazanması" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Değişik anlatım biçimlerini deneyerek olayları daha somut anlatmak

B) Zengin birikimini yeni sözcükler türeterek aktarmak

C) Var olan yazınsal birikimden yararlanıp yeni anlatım biçimleri oluşturmak

D) Sözcüklere bilinen anlamlarının dışında yeni anlamlar yüklemek

E) Anlatmak istediği konulan kendi görüşlerine göre biçimlendirmek

 

23. İçinde yaşadığımız teknolojik zamanlarda, baş döndüren hızın içinde savrulan, yüzeyselleşen ve aşınan insan ilişkileriyle karşı karşıyayız. Yardımlaşmanın, paylaşımın güzelliği; anımsamak ve değerbilirlik önemsiz görülmeye başlandı, insan yaşamında var olan her şey, hızın içinde kısa zamanda tüketilen, birden parlayıp hemen gündemden düşen kavramlara, olaylara ve duygulara indirgendi. Dostluk, aşk, insan sevgisi gibi asıl değerler, yavaş yavaş gölge değerlere dönüşerek "out" oldu! Böyle bir ortamda iyiliğin, yardımlaşma ve paylaşımın kadrini bilen insanların sayısı giderek azalmaya başladı.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi, yazarın yakındığı durumlardan biri değildir?

A) Günümüzde yaşam koşullarının insanlar arasındaki ilişkileri sıradanlaştırması

B) Zamanın değiştiremediği, kıymet bilen insan sayısının azalması

C) Kişilerin, istedikleri hayatları değil de kendilerine sunulan hayatı yaşaması

D) İnsani değerlerin teknolojik gelişmelerle birlikte her geçen gün daha da önemsizleşmesi

E) İnsanların, sahip oldukları bazı güzellikleri çok çabuk tüketip eskitmesi 

 

24. Marguerite Duras, yaşadığı dönemi, yaşadığı kenti ve yan yana geldiği insanları yazmayı seçmiştir çoğunlukla. Olaylardan çok olayların kahramanlar üzerindeki etkileriyle ilgilenen Duras'ın, tüm eserlerine çok özen gösterdiği yazdığı yapıtları okuyanlarca sezilmektedir. Yaşadığı dönemin buhran ve krizlerinin net olarak farkındadır yazar. Asla iyimser bir anlatıcı da değildir. Duras'a göre insanlığın yaşadığı sosyal krizlerin önemli bir bölümü, bireylerin hayal dünyasında yaşamaya sığınmaları ve kendi kendilerinin aldatıcıları olmalarından kaynaklanmaktadır.

Bu parçaya göre adı geçen yazarla ilgili olarak,

I. Yapıtlarını titiz bir çalışmayla oluşturduğu,

II. Toplumsal olayları tarafsız bir gözle ele aldığı,

III. Değindiği sorunların sonuçlarını belirttiği,

IV. Yaşanılanların bireylerde oluşturduğu etkilere öncelik verdiği

yargılarından hangileri söylenemez?

A) I. ve II.   B) I. ve III.   C) II. ve III.   D) II. ve IV.   E) III. ve IV.

 

25. Okurken aldığım notları, beni etkileyen güzel ve anlamlı dizeleri biriktirmeye başladım. Okuduğum kitapların ve onların yazarlarının dünyasına açıldıkça hem kendi yaşantım zenginleşiyor hem de duygu ve düşünce ufkum genişliyordu. Keşfe meraklı biri olmam yazın yolculuğumu zevkli kılıyordu. Bir yazarı ve yapıtı keşfettikçe başka bir kitabı ve yazarı anlamaya başlıyordum. Okuduklarımın ve yaşadıklarımın izlerini ardımda bırakmamak için bir günlük tutmaya yöneldim. Böylece biriktirdiğim notları kitap hâline getirdim ve yayımladım.

Bu parçanın bütününde yazar aşağıdakilerin hangisinden söz etmektedir?

A) Edebiyata meraklı bir yazar olmasından

B) Okuyarak kişiliğini zenginleştirmesinden

C) Kalıcı ürün ortaya koymak için yaptığı çalışmalardan

D) Çeşitli okumalarından edindiği birikimi günlük biçiminde yayımlamasından

E) Çok ve çeşitli kitaplar okumasının onu yazın dünyasında sözü dinlenen biri yapmasından

 

26. Peyami Safa, kaleme aldığı nitelikli romanlarıyla kendini kabul ettirmiş usta bir romancımızdır. Bu, tesadüfen elde edilmiş bir başarı değildir. Bu başarının gerisinde bir romancıya güç ve güven verecek teorik birikim ile bu birikimi esere dönüştürecek yetenek vardır. Sabır ve çaba ile edinilmiş bu birikimin desteğiyle Peyami Safa, kaleme aldığı her romanında, kendini yenileyen bir anlayışla ve bu anlayışın ürünü olan yeni bir örnekle karşımıza çıkar. O, bu noktaya edebiyatı dolayısıyla roman türünü ciddiye alarak ve türün nitelikli örneklerini verme yolunda gerekli özeni göstererek gelmiştir.

Bu parçada Peyami Safa'yla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmak istenmiştir?

A) Biçim ve içerik yönüyle çağındaki sanatçıları aşmaya çalıştığı

B) Sahip olduğu bilgi ve deneyimleri, emek vererek yeniliğe dönüştürdüğü

C) Konusunu günlük yaşamdan alan yapıtlarının dilinin akıcı ve sürükleyici olduğu

D) Özgün yapıtları inceleyerek edindiği birikimler ışığında okurlara yapıtlarını sunduğu

E) Yapıtında psikolojik tahlillere yer vererek duygu ve düşüncelerini anlattığı

 

27. —-. Çünkü şiir, sözcüklerin rastlantısal olarak bir araya gelmesiyle oluşmaz. Dolayısıyla şair, sözcüklerin taşıdığı değeri bilerek onları sanatlı ve estetik kurallara uygun kullanarak okuyucuyu şiirin içinde tutmalıdır. Bu, şiirin gerektirdiği bir dil bilincidir. Dil duyarlığından yoksun bir şiirin okuruna hiçbir şey söylemeyeceğini belirtmek gerekir.

Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A) Şiirin içindeki öğelerden en önemlisi olan sözcükler daha çok yan anlamlarıyla kullanılır

B) Şair, kullandığı her sözcüğün anlamsal serüvenini iyi bilmeli ve sözcüğü yerli yerinde kullanmalıdır

C) Şiir okuru, şiiri hakkıyla anlamak için dil konusunda belli bir yetkinliğe sahip olmalıdır

D) Şiirde biçim kaygısının şiirin tema özelliklerini geri planda bırakmaması gerekir

E) Şair, içinde yaşadığı toplumun kültür düzeyine uygun nitelikte şiirler yazmalıdır

 

28. Yazarın tarih, mitoloji ve efsanelerden yararlanarak oluşturduğu bu son öyküler başından sonuna dek bir solukta okunuyor. Yalınlığı yakalayan anlatım dili, ne vermek istiyorsa onu okura sadelikle ama aynı zamanda derinliği de koruyarak veriyor. Şunu demek de mümkün: Okur, öykülerden kopuk değil, yani kendinden bir şeyler bulabileceği kurguya dâhil oluyor. Sanatçının anlatımı ve öykülerin güçlü altyapısı buna imkân tanıyor. Kahramanlar herkese hem çok yakın hem de metinlerin içinde hiç sırıtmadan yol alıyor. Sanatçı, okuru, yaşamla düş arasında gidip gelen; çağrışım, tarih ve mekân resimlemeleriyle örülü ve karakterlerin sağlam yerleşiminden oluşan bir yapıyla karşı karşıya getiriyor.

Bu parçada sözü edilen yazar için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Öykülerinde gerçekle kurmacanın bir arada olduğu

B) Ruhsal çözümlemelere ağırlık verdiği

C) Öykülerinde anlamsal bir yoğunluğun olduğu

D) Yapıtla uyumlu kahramanlar oluşturduğu

E) Sürükleyici ve akıcı bir anlatımının olduğu

 

29. Yazar, bu deneme kitabında, okura yeni düşünce pencereleri açıyor; edebiyat ve felsefe dünyasından bazı ustaların sözlerini kendi düşüncelerini temellendirmede yapı taşı olarak kullanıyor. Bunu yaparken okurunu özgür bırakmaya, kendi düşüncelerini oluşturması için serbest alan yaratmaya özen gösteriyor. Yazar kitabın dünyasına süzülen yaşantı parçacıklarını dönüştürerek özgün bir düşünce dünyası oluşturuyor. İnsanı odağına alan bu denemelerinde yazar, insanın ve insanlığın tükenmediği sürece sanatın, edebiyatın ve yaşamın güzelliklerinin tükenmeyeceğini eleştirel bir yaklaşımla denemenin imbiğinden geçiriyor.

Bu parçada sözü edilen yazar ve yapıtıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Okurlara yeni bakış açıları kazandırmaktadır.

B) Yazdıklarıyla yaşamı ve sanatı sorgulamaktadır.

C) Başka yazarların düşüncelerinden yararlanmaktadır.

D) Deneme türüne farklı bir anlayış getirmektedir.

E) Dış dünyadan aldıklarını yeniden şekillendirerek yazısına aktarmaktadır.

 

30. Sanat dünyamızda çoğu kişi, genellikle belirli kalıplar içine sıkışıp sanat üretmeye çalıştıkları için yeni bir söylemle bu kalıpların dışına çıkanları reddederek yalnızlığa terk etmişlerdir. Böyle yalnızlığa terk edilen yazarlardan olan Oğuz Atay'ın satır aralarında yalnız bırakılmanın ve anlaşılamamanın kırgınlığı vardır. 1970'li yıllarda okuruna ulaşamamaktan yakınan sanatçı, 2000'li yıllara geldiğimizde okurlar tarafından yeniden keşfedilmeye başlanmıştır. Bu durum bize —- gösterir.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez?

A) bazı sanatçıların yapıtlarının kendi dönemlerinde anlaşılmalarının zor olduğunu

B) zamanında tanınmamış kimi yazarların yapıtlarının okura ulaştırılmadığı için unutulduğunu

C) şimdi değersiz görülen bazı sanatçıların, gelecekte değer kazanabileceğini

D) öncü yazarların, yapıtlarını ortaya koydukları dönemde ne yazık ki pek iyi anlaşılamadığını

E) toplumda anlayışlar değiştikçe sanat yapıtlarına bakış açılarının da değişeceğini

 

31. Yaşamda, sanatta bakanlarla görenler bir değil. Bu, şaşmaz bir gerçek. Söz gelimi, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Bursa'da Zaman" şiirinde anlattığı, yaşadığı, özümsediği Bursa'ya sadece yüzeysel bir biçimde bakmadığı, derinlemesine güzellikleri gören bir sanatçı gibi baktığı açıktır, işte bakanlarla görenleri ayırt eden, ortaya çıkaran bir diğer sanat türü de fotoğraftır. Fotoğrafçı da tıpkı bir şair gibi —-.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) yaşanan anın güzelliklerini fotoğraf karelerinde ölümsüzleştirmek ister

B) fotoğraflarına kimi zaman acıyı, mutsuzluğu; kimi zaman da mutluluğu, huzuru yansıtır

C) herkesin baktığı yere bakar fakat farklı olanı görerek bize sunar

D) teknolojinin yardımıyla daha gerçekçi ve sanatsal ürünler ortaya koyar

E) sanatta özgünlüğün çok önemli olduğunun bilincinde olmalıdır

 

32. Teknolojik gelişmelerin sonucunda görsel bir çağa girdik. Dolayısıyla algılar değişti, anlamlandırma, bilgiyi arama, bulma, sorgulama, yargılama tamamen yöntem değiştirdi. Buna bağlı olarak sanat ürününü değerlendirirken yalnızca işlevsellik öne çıkar oldu. Sanat ürünleri, "en"ler yarışına sokularak mutlak surette bir teklik oluşturuldu. Oysa hayat çeşitlilik ve renklilik demektir. Siz en iyi söz, en iyi müzik, en iyi resim diye "en"ler üzerinden bir şeylere değer biçerseniz "en" olmayan, olamayan çoğunluk ne yapacak? Farklılıklar ve bu farkıyla hayata renk katanlar ne yapacak, nasıl ayakta kalacak?

Bu parçada yazar, özellikle aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A) Sanatsal etkinliklere toplumun çok fazla ilgi göstermemesinden

B) Sanatın tek tipliğe hapsedilip sanat alanındaki çeşitliliğin yadsınmasından

C) Ödüllerin belli kalıplara bağlı olarak verilmesinin bazı sakıncalar doğurduğundan

D) Nitelikli sanat eserinin görmezden gelinmesinden

E) Gelişen teknolojinin, sanat ürünlerine bakış açısını değiştirmesinden

 

33. Her şair için bunu söyleyemeyiz. Örneğin Oktay Rifat'ın bir şiirini aldığınız zaman bütün şiir dünyasını veremezsiniz incelemenizde. Ama bazı şairler vardır, hep aynı şiiri derinleştirerek tamamlamıştır sanat yaşamını. Bir iki şiirinden yola çıkarak diğer şiirleri hakkında fikir yürütebilir ve dolayısıyla şiirinden şairine varabilirsiniz.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?

A) Yazdığı şiirlerde anlamsal derinlik bulunması bir şairin en önemli özelliği midir?

B) Bir şair tüm şiirlerinde aynı temayı işleyerek kalıcılığı yakalayabilir mi?

C) Şairlerin şiir dünyasını oluşturan başlıca etkenler nelerdir?

D) Birkaç şiir, şairi hakkında tam anlamıyla ipucu verebilir mi?

E) Şiir incelemelerinde onu yazan şaire ne kadar yer verilmesi gerekir?

 

34. Son romanımın ödüle layık görülmesi benim için çok değerli. Jürinin, Türk edebiyatının seçkin edebiyatçılarından oluşmasının yanında, bu isimlerin kendi okuma serüvenimde özel yeri olan kişiler olması nedeniyle de onur duydum. Fikrine, birikimine güvendiğim kişilerin de ona bu kıymeti vermiş olması beni yüreklendirdi. Ayrıca genç edebiyatçıların nitelikli eserlerinin hak ettikleri şansı elde etmesine yardımcı olmaları nedeniyle de ödülleri önemsiyorum. İlk eserini ortaya koyanların cesaretlendirilmesinin Türk edebiyatının geleceği açısından gerekli olduğunu düşünüyorum. Öte yandan, ünlü bir yazarın dediği gibi "ödüllerin peşinden gidilemeyeceğini, ancak ödüllerin kişinin arkasından gelebileceğini" de biliyorum.

Bu sözlerine göre, parçada konuşan kişi aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilemez?

A) Ödül almanın sanatçıyı daha kaliteli yapıt ortaya koymaya yöneltebileceğini ileri süren

B) Ödüllerin genç sanatçılar için özendirici olduğunu düşünen

C) Ödül almaktan mutluluk duyan

D) Bir yazarın anlattıklarıyla jürinin düşünceleri arasında benzerlikler bulunması gerektiğini savunan

E) Ödül almanın amaç olmaması gerektiğini savunan

 

35. Komik olanı, estetik üretimin nesnesi hâline getirmek sanatta yeni ana damarların oluşmasını sağlar. Komiğin bu bağlamda iki ana dalı vardır: Mizah ve hiciv. Mizah, toplumdaki düzeltilebilir kusurları ele alarak bunları abartarak veya göstererek düzeltmeye çalışma sanatıdır. Mizahın eğlendirme dışında toplumsal aksaklıkları fark ettirme ve muhalefet etme işlevleri de vardır. Hiciv ise hor görülü bir saldırıdır. Komik kılınan kusuru ortadan kaldırmayı, yıkmayı amaçlar. Bağışlayıcı değil, aşağılayıcıdır.

Bu parçanın anlatımında aşağıda verilenlerin hangisinden yararlanılmıştır?

A) Tanımlama – karşılaştırma

B) Tanık gösterme – karşılaştırma

C) Örneklendirme – betimleme

D) Tanımlama – örneklendirme

E) Tanık gösterme – betimleme

 

36. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde ötekilerden farklı bir düşünce dile getirilmiştir?

A) Günlük konuşma dilinin söz değerlerinden beslenen edebiyatın, daha çok ilgi göreceği apaçık bir gerçektir.

B) Halkın konuştuğu dil bir şekilde edebiyata yansımalı ki edebiyat ürünleri geniş kitlelere ulaşabilsin.

C) Konuşma diliyle oluşturulan yapıtlar, okuyucunun bakış açısını ve dil bilincini geliştirdiği için daha çok okur bulur.

D) Edebiyat diline kaynaklık eden sokağın dili, edebiyatı köreltmez, aksine büyük bir okur kitlesi oluşturur ve bu herkesin dikkatini çeker.

E) Yapıtlarında yalnızca günlük konuşma dilini kullanan bir yazarın yetkin bir biçeme sahip olması düşünülemez.

 

37. (I) Öğretmenimiz derste öyküler anlatırdı. (II) Önemli sanatçıların yapıtlarından parçalar okurdu. (III) Derslerini, yaptığı bu okumalarla zenginleştirirdi. (IV) Sınıftaki herkes anlattıklarını kaçırmamak için onu dikkatlice dinlerdi. (V) Bir gün öğretmenimizin başka bir okula tayin edildiğini duyunca hepimiz çok üzüldük.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi çatısı bakımından ötekilerden farklıdır?

A) I.   B) II.   C) III.   D) IV.   E) V.

 

38. I. Balkanlar'dan gelen soğuk havanın etkisi altına giren Trakya'da kar yağışı başladı.

II. Yurdun birçok bölgesinde kar yağışının yarın etkili olması bekleniyor.

III. Yoğun kar yağışı ve tipi nedeniyle okullar bugün tatil edildi.

IV. Yetkililer, yurdumuzda yaşanan yılın en soğuk ayının ocak ayı olduğunu açıkladı.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde nesne ya da zarf tümleci yoktur?

A) I. ve II.   B) I. ve III.   C) II. ve III.   D) II. ve IV.   E) III. ve IV.

 

39. Çizgi roman kahramanları çocukların kirlenmemiş dünyasının rafine kahramanlarıdır bir bakıma. Onlara gizlice erdem dersi verirler. Gençlerde macera tutkusunu körüklerler. Büyükleri ise tekdüzelik çarkları arasından çıkmaya teşvik ederler. Çizgi romanın draması ve felsefesi asla küçümsenmemelidir. Kimi zaman başarılı edebiyat yapıtları bile onlar kadar çok okunmaz. Çizgi roman kahramanları sempatiktir, güler yüzlüdür, dürüst olmanın yanında sıkıcılıktan da uzaktır. Çizgi romanın belki de en önemli özelliği okuma sevgisinin oluşmasında rahatlıkla buzkıran rolü üstlenmesidir.

Bu parçanın bütününden çizgi romanlarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?

A) İçten, her yaştan okurun yaşantısını zenginleştirecek bir yapısı vardır.

B) Yetişkinlik döneminde okunursa yaşamı anlamada katkıları daha geniş olur.

C) Çocukların olumlu bir kişilik yapısı kazanması için mutlaka okumaları gerekir.

D) Okunma biçimi kişinin yetişme koşullarına göre farklılık gösterir.

E) Kolay yazılan bir tür olarak algılanması kimi zaman göz ardı edilmesine neden olmuştur.

 

40. İnternet aracılığıyla yapıtlar daha çok kişiye ulaşır, ağaç kesimi azalır, diyenler yalnızca günü kurtarıyor. İnternetin edebiyattan neler görürebileceğiyse tamamen göz ardı ediliyor. Öyle bir çağdayız ki artık İnterneti kullanmayanlar garipseniyor ve adeta ötekileştiriliyor. Bu bağlamda yeniliği kabul etmek bir tercih olmaktan neredeyse çıkmış durumda. Bu çağa ayak uydurma adına edebiyat da diğer her şey gibi kendi yüzünü teknolojiye çevirmeye ve arz talep doğrultusunda kendini teknolojiye adapte etmeye çalışıyor.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulanmak istenmiştir?

A) İnternetin, kitap okuma oranının artmasını sağladığı

B) Teknolojinin edebiyat ortamını zenginleştirdiği

C) İnternetin her türlü bilgiye ulaşmada kolaylıklar sağladığı

D) Edebiyatın ister istemez teknolojinin oluşturduğu akıma kapıldığı

E) Edebiyatın çok satma kaygısıyla nitelik kaybına uğradığı

 

CEVAP ANAHTARI

1-E  2-D  3-D  4-C  5-C  6-A  7-B  8-A  9-E  10-D  11-B  12-E  13-E  14-D  15-B  16-E  17-C  18-E  19-E  20-A  21-A  22-D  23-C  24-C  25-D  26-B  27-B  28-B  29-D  30-B  31-C  32-B  33-D  34-D  35-A  36-E  37-E  38-A  39-A  40-D

YGS Türkçe Deneme Sınavı-40 İndir!