Öne Çıkanlar 1. Serin (I) pembe bir yaz şafağı söküyor usulca (II) Birazdan her şey yeniden başlayacak (III) İlk kuşlar yuvalarını terk edecek (IV) İlk çocuk ağlayacak (V) bir fırının tezgâhına ilk ekmek düşecek. Yeniden başlamayı taze ekmek kokusundan daha güzel ne anlatabilir (VI) Taze, ekşimsi, sıcak (VII) Numaralanmış yerlerden hangilerine, sırasıyla, iki nokta (:), soru işareti (?) ve üç nokta (…) konmalıdır? A) II, V, VII B) II, VI, VII C) III, V, VII D) III, VI, VII E) IV, VI, VII 2. Şiir, öykü, roman gibi resim de iç örgünün üstüne kurulur. Özellikle şiire daha yakındır resim. Kelimelerin birbiriyle bağlantıları, dizeler arası uyaklar, renklerin çizgilerin uyumu ile benzerlik gösterir. İyi kurulmamış iç yapı üstüne nasıl şiir kurulamıyorsa, resmi de oturtamazsınız, işleyemezsiniz. Benim özenle korumaya çalıştığım şey renklerin ve çizgilerin iç yapısıdır. Bu paragrafın konusu aşağıdakilerden hangisidir? A) Resmin sanatsal temeli B) Güzel sanatların amacı C) Şiirle resmin farkı D) Resim ve şiirin araçları E) Resmin şiirden üstünlüğü 3. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır? A) O gün çok yorgundu, işten çıkar çıkmaz doğru eve gitti. B) Posta kutusundan aldığı gazeteleri, biraz dinlendikten sonra okuyacaktı. C) Uyandıktan sonra, araması gereken yerleri aradı. D) Yoldaki kitap sergisinden aldığı kitaba adını ve imzasını attı. E) Kitabı bir süre inceledikten sonra, kitaplığın en üst rafına koydu. 4. —- Ancak Maupassant'ın hikâyeleri öyle değildir. Onun hikâyelerinde bir olaya, bir başlangıç ve bir sona ihtiyaç vardır. Boş bırakılan yere aşağıdaki cümlelerden hangisi getirilemez? A) Çehov, hikâyelerinde çoğu zaman, bir olay anlatma ihtiyacı duymaz. B) Çehov'un hikâyelerinde her zaman başı ve sonu olan bir olay bulamazsınız. C) Çehov'un hikâyelerinin çıkış noktasını bir olay oluşturmaz. D) Çehov, olaylarla ilgilenmez; durum ve izlenimlere önem verir. E) Çehov'un hikâyeleri, bir hikâyeden çok roman özelliği taşır. 5. Büyük sanatçı, güçlüklerin oluşturduğu engelleri kendine sıçrama tahtası yapan kişidir, Yukarıdaki düşünceyi benimseyen bir sanatçı, aşağıdakilerden hangisini söylemez? A) Karşılaştığım güçlükler, bende sanatımla ilgili yeni ufuklar açıyor. B) Bu olumsuz koşullarda yeni yapıtlar ortaya koymak ne mümkün! C) Büyük eserler, büyük sürgünler ve mahrumiyetlerden sonra doğmuştur. D) Zorluk ve sıkıntılar sanatçıyı yıldırmaz, onun için itici güç olur. E) Bir yapıtın değeri, doğumunda çekilen sıkıntılarla ölçülür. 6. Bir sanatçı veya yazarın, eleştirmenin önünden gitmesi gerektiği düşüncesinden artık vazgeçtim. Çünkü nal toplayan eleştirmen doğru dürüst bir okuyucu bile olamıyor. Bu parçada altı çizili bölümle eleştirmenle ilgili vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Yazara yardımcı olması gerektiği B) Yazarın önünde gitmesi gerektiği C) Gelişmesini yazarların engellediği D) İyi bir okuyucu olması gerektiği E) Yazarın peşinden gitmek zorunda kaldığı 7. Tanıdığım bir genç kız vardı. Bir gün onunla ikimiz insanların ellerine bakarak gelecek hakkında bir şeyler söyleyen bir falcıyla karşılaştık. Genç kız falcı kadınla biraz alay etti, ama falına baktırmaktan da geri kalmadı. Falcı kendisine: "Evleneceksin, bir çocuğun olacak, fakat ölecek." dedi. Böyle bir kehanet başlangıçta taşınması kolay, hafif bir yüktür. Aradan zaman geçti, genç kız evlendi ve bir çocuğu oldu. Yük şimdiden daha da ağırlaşmaya başladı. Çocuk hastalandı mı falcının sözleri annenin kulağında çan sesi gibi çınlıyordu. Genç kız falcıyla alay etmişti. Falcı da bu suretle öcünü almış oluyordu. Bu parça için en uygun başlık aşağıdakilerden hangisidir? A) Falcının İntikamı B) Falcı Kadının Gücü C) Kehanetin Etkisi D) Aldatmanın Cezası E) Ölüm ve Korku 8. Hafif bir yağmur yağıyor, sokaktasınız, şemsiyenizi açarsınız olur biter. "Öf yine mi yağmur!" demenize ne lüzum var? Su damlalarına bunun bir etkisi olmaz ki… Neden "Aman ne güzel yağmur!" demiyorsunuz? Biliyorum, bunun da damlalara bir etkisi olmaz, doğru ama sizin iç huzurunuz ve sağlığınız için iyidir bu. Böyle durumlarda sevecen bir tutum sergilerseniz yaşamın size gülen yüzünü görebilir, her şeye rağmen hayatı tatlı bir eğlenceye çevirebilirsiniz. Parçada vurgulanmak istenen temel düşünce aşağıdakilerden hangisidir? A) Bütün doğa olayları, iyiye yorumlanmalıdır. B) Olaylara olumlu yaklaşmak, hayatı yaşanır hale getirir ve sevdirir. C) Doğa olaylarının olumlu yorumlanması, kişinin o andaki psikolojisine bağlıdır. D) Yaşamı seven insan, en kötü olaylardan bile güzel sonuçlar çıkarır. E) Kişi, her şeye rağmen hayatı sevmek zorundadır. 9. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yapılmamıştır? A) Çocuklar yarın bize niçin gele miyor? B) Kipriklerin bana ok mudur? C) Biz batı Anadolu fay hattı üzerinde mi bulunuyoruz? D) Özgürlük düşüncesini yoketmek mümkün mü? E) Dağ başında yalnız mı yaşıyorsun? 10. Şiir insanı hem inceltir hem yüceltir. Bugün yapacağınız güzel işlerden biri de yıllar önce yaşamış bir şairi uyandırmak olsun. Altı çizili sözün anlamı aşağıdaki cümlelerin hangisinde vardır? A) Bu ünlü şairin en güzel şiirleri bir gazetede yayımlanıyor. B) Cumhuriyet dönemi şairlerimizin fotoğrafları belediye sanat galerisinde sergileniyor, C) İstanbul şairleri, İstanbul'un kurtuluş gününde anılacak. D) Bazı şiirlerin anlamı okunduğu zamana ve okuyan kişiye göre değişir. E) Unutulmaya yüz tutmuş şairlerin eserlerini okumak bir vefa borcudur. 11. I. Aslında fizik dersini çok seviyor, ama başarılı olamıyordu. II. Herkes yaşadığı ortamdan yakınıyor, fakat kılını bile kıpırdatmıyordu. III. Çantasından çıkardığı dergiye bir göz attı sonra yerine koydu, IV. Eski arkadaşlarına arada bir mektup yazıyor fakat cevap alamıyordu. V. Yanına gelen öğrencilerin isteklerini dinledi, sonra sınıflarına gönderdi. Numaralanmış cümlelerden hangi ikisinde tümleçle ilgili yanlışlık vardır? A) I. ve II. B) II. ve III. C) III. ve IV. D) I. ve IV. E) IV. ve V. 12. Kırk yıllık notlarıma bakıyorum: (I) Dama gerçekten çok eski bir geçmişe sahip. (II) Doğu oyunu olduğu besbelli ama bu oyunun kim tarafından bulunduğu ve tarihi hakkında kimsenin bir bilgisi yok. (III) Aslında, dama, tam bir zihin sporudur. (IV) Üstelik satrançtan daha basit olduğu için, halk arasında satrançtan daha yaygındır. (V) Ama ben satrancı da damayı da çok severim. Numaralanmış cümlelerin hangisinde bir karşılaştırma yapılmıştır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 13. Orta Asya kökeni bir dostumuz anlattı: Yeni elde edilen kımıza "sağmal kımız" derlermiş. (I) Eğer bu kımız iki üç gün daha bekletilirse "kara kımız" denilen kuvvetli bir kımız türü elde edilirmiş. (II) Sağmal kımızı kadınlar ve çocuklar, kara kımızı ise yiğitler içermiş. (III) Rus ve Çin halkı bile kımız yapmayı Türklerden öğrenmiş. (IV) Bir de "erek kımız" varmış ki, o da kara kımıza taze süt karıştırılarak elde edilirmiş. (V) Erek kımız, çok kımız içilen yerlerde "son bardak" olarak içilirmiş. Numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 14. (I) Venüs, aşk tanrıçası olarak isimlendirilir. (II) Çıplak gözle bakıldığında gezegenlerin en görkemlisidir. (III) O, Güneş ve Ay dışında tüm gök cisimlerinden daha parlaktır. (IV) Güneş battıktan sonra batı ufkunda görünür ve biz ona "akşam yıldızı" deriz. (V) Tan vaktinden önce doğu ufkunda görünen ve "sabah yıldızı" dediğimiz yine odur. Numaralanmış cümlelerin hangisinde gözlem söz konusu değildir? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 15. Aşağıdakilerden hangisinde bir sözcüğün yanlış kullanımı anlatım bozukluğuna neden olmuştur? A) Kapıdaki görevli tepeden tırnağa garip bir görünüm içindeydi. B) Balkondan bakıldığında denizin görüntüsü çok güzeldi. C) Adamın anlattığı içinden çıkılmayacak kadar karmaşık bir sorundu. D) Trenin gelmesiyle ortaya çıkan kargaşada birkaç kişi ezildi. E) Devamsızlık artınca okul idaresi öğrencilerin bazı haklarını kısıtladı. 16. Sokrates'in karısı: "Ah bu insafsız yargıçlar seni haksız yere öldürüyorlar." diye ağlayıp sızlanırken, Sokrates: "Ya haklı yere öldürseler daha mı iyi olurdu?" demiş. Sokrates'in, bu sözüyle vurgulamak istediği aşağıdakilerden hangisidir? A) İnsan haksız yere öldürülmemelidir. B) Asıl mesele, idam edilirken bile haklı olabilmektir. C) Yargı, insanlara hak etmediği cezayı vermemelidir. D) Yargı, işlenen suça bakar, kişilere değil. E) İnsan hak ettiği cezaya razı olmalıdır. 17. Düşünmeden konuşmak nişan almadan ateş etmeye benzer. Aşağıdakilerden hangisi yukarıdaki cümle ile anlamca aynı doğrultudadır? A) Konuşmak sanıldığı kadar kolay bir iş değildir. B) Söylediklerinin etkili olmasını isteyen kişi, onları düşünce süzgecinden geçirmelidir. C) Dinleyiciyi umursamayan kişileri, dinleyici de umursamaz. D) Ne kadar güzel konuşursan konuş, önemli olan dinleyenin anladığıdır. E) Kimse, dinlemesini bilmeyen insanı dinlemek istemez. 18. Toplumla doğup hiçbir zaman ondan ayrılmayan en yüce değer olan dil, inançsal bir hazine olarak o toplumun şairlerine bırakılmıştır. Şair, dile yararlı olmakla içinde yaşadığı toplumun varlığına yararlı oluyor demektir. Şairin sanat gereçleri heykeltıraşın, mimarın ya da ressamın gereçleri gibi somut değildir. Dil genel anlamda kişisel oluşun bir belirtisi, özel anlamda da toplumun iç varlığının ayırıcı bir görünüşüdür. Şairle ulus ve dil arasındaki bu bağı yeterince canlandırabilecek hiçbir araç düşünülemez. Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz? A) Bir toplumun dilinin, o toplumla birlikte ortaya çıktığı B) Dilin, o toplumun ozanları için bir hazine niteliği taşıdığı C) Ozanların topluma yararlı olmasının dile yararlı olmasıyla mümkün olacağı D) Dilin zaman içerisinde köklü değişimlere uğrayabileceği E) Dilin hem kişisel hem toplumsal yönünün olduğu 19. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde nesne eksikliğinden kaynaklanan anlatım bozukluğu vardır? A) Zayıf olduğunuz konulara biraz daha çalışın. B) Geçen hafta okuduğu kitabı çok beğenmişti. C) Çocuğu yanına çağırdı ve adını sordu. D) Şemsiyemi geçen hafta aldı, hâlâ geri getirmedi. E) Ustanın buradaki işi erken biterse hemen bize gönderin. 20. "Kimseler beklemezken, beni sen bekle!" Aşağıdaki cümlelerden hangisi öğeleri ve öğelerinin sıralanışı yönüyle bu cümleye benzemektedir? A) Annem geç kalınca akşam yemeğini babam hazırladı. B) Teneffüslerde çocuklar bahçede oynasın. C) Eve döner dönmez sizi telefonla arayacağım. D) Pazar günü dışarı çıkamayınca kitaplığı elden geçirdim. E) Bu mevsimde kırlara çıkmak insanı dinlendirir. 21. Aşağıdaki cümlelerden hangisinde altı çizili sözcüğün kökü tür yönüyle diğerlerinden farklıdır? A) Bu işleri bırakalım da onlar kendisi yapsın. B) Belediyede temizlik işleri ile ilgileniyordu. C) Çocuğu için yeni bir bakıcı tutmak istiyordu. D) Adam çok hisliydi, hem ağlıyor hem ağlatıyordu. E) Ressamımız, sanatçı kişiliğini eserlerine başarıyla yansıtmış. 22. (I)Giyilmemiş çamaşırlar nasıl kokar bilirsin… (II)Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından. İstanbul'u (III)dinliyorum, gözlerim kapalı. Kuşlar geliyor (IV)yükseklerden sürü sürü, çığlık çığlık. Hatıraların hayalimde (V)dipdiri duruyor. Altı çizili sözcüklerden hangi ikisi sözcük türü yönüyle özdeştir? A) I – II B) I – III C) IV – V D) II – IV E) I – V 23. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde, yüklem durumundaki eylem "geniş zamanın hikayesi"yle çekimlenmiştir? A) Simitçi, o sabah ilk simidini bana satıyordu. B) O gün, nedense kumrular geç uyanmıştı. C) İskelede her zaman bir dilenci dururdu. D) Keşke çocukları da yanımıza alsaydık. E) Tüm şarkıların, türkülerin özünde hasret vardır. 24. (I) Her yerin kendine has bir kokusu vardır. (II) Bir kasap, bir manav, bir huzurevi, bir çocuk yuvası, bir okul, bir hastane… (III) Bir yerin kokusuna, orada yapılan işlerin veya satılan şeylerin ruhu sinmiştir. (IV) Beni en çok etkileyen, buna tuhaflaştıran da denebilir, hastanelerin kokusudur. Neler yoktur orada?.. İlaçların kokuları birbirine karışmıştır. (V) Doktorların ve hemşirelerin bile kokuları vardır: ikisi de umut kokar. Ama biri sert ve gerçekçi, diğeri sevecen ve güler yüzlü… İlaç, umut ve yer yer hüzün bir hastanenin kokusudur. (VI) Çocuk yuvası, cıvıl cıvıl çocuk, yumak yumak sevgi, rengârenk oyuncak; okul ise ayakları üstünde duran bir gençlik, disiplin, saygı ve güven kokar. Numaralanmış bölümlerden hangi ikisi parçanın ana fikrini vermektedir? A) I – II B) I – III C) II – IV D) III – IV E) V – VI 25. —- Bence Osmanlı devletinin en ulu şairi odur. Nedim'in hoş bir edası, Galip'in bir derinliği, hiç olmazsa bizde derinlik duygusu uyandıran bir hali, vardır. Nefî'de bizi saran sanki ayağımızı yerden kesen sürükleyici bir hava buluruz. Ama Bâkî'nin şiirini okurken duyduğum saygıyı öteki şairlerimizi okurken duyamadım. Bâki divanını açınca bir hakan katına çıkmış gibi oluyorum, Aşağıdaki cümlelerden hangisini paragrafın başına getirmek uygun olmaz? A) Bâkî, en sevdiğim şairlerdendir. B) O, saltanat devletinin en büyük şairidir. C) Bâkî'nin benim gönlümde ayrı bir yeri vardır. D) İtiraf edeyim, ben bir Bâkî hayranıyım. E) Bâkî, ifadeye ihtişam (görkem) kazandıran bir söz ustasıdır. 26. – İki kaynağa dayanıyor: Biri eski sözlü edebiyat geleneğimiz. Özellikle eski destanlar, halk öyküleri… İçlerinde en önemlisi Manas destanı. Kısaca değineyim bu destana: Manas, Kırgız halkının sevdiği bir kahramandır. Çin'e karşı yapılan savaşlarda Türk halklarına önderlik etmiştir. Bir milyon dizeden oluşan bu destanda Manas'ın doğumundan ölümüne kadar geçen süre anlatılır. Fantastik (hayali) öğeler bulunmakla birlikte halkın gerçek yaşamı dile getirilir. İkinci kaynak, sosyalist sanayi dönemi edebiyatıdır. Bütün sosyalist cumhuriyetlerin kültür birikimlerinden yararlanıyoruz. Yukarıdaki parça aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı olabilir? A) Bir edebiyatın ana kaynaklan nelerdir? B) Sözlü edebiyatın ilk kaynakları nelerdir? C) Destanların kaynaklarıyla ilgili bilgi verir misiniz? D) Bugünkü Kırgız edebiyatının kaynakları nelerdir? E) Türk halkının kahramanlıkları hangi kaynaklarda anlatılıyor? 27. Şimdiye dek yazdıklarımın birini bile beğenemedim, şöyle tam istediğimce bulamadım. Bakıyorum hepsini de hem eksik bırakmışım hem de bir sürü gereksiz, boş sözlerle doldurmuşum. Hele bazı yazılarımın başında, şairlik takınarak özene bezene sıraladığım satırlar yok mu, onlar büsbütün sinirime dokunuyor. Neden beğenmiyorum yazdıklarımı? Hepsinde, nasıl söyleyeyim, bir sahtelik görüyorum da onun için beğenmiyorum. Sanatçının, kendi yazılarında eksik bulduğu nitelikler aşağıdakilerden hangisinde bir arada verilmiştir? A) Yalınlık – doğallık – içtenlik B) Yalınlık – özgünlük – özlülük C) Doğallık – etkileyicilik – içtenlik D) Yalınlık – yoğunluk – içtenlik E) Doğallık – özgünlük – içtenlik 28. Röportaj da hikâye gibi, roman gibi herhangi bir sanat yapıtı gibi bir yaratmadır. Gazetecilikteki yerine gelince; bugün dünya gazeteciliğinin iki kaynağı var: Biri haber, biri röportaj. Röportaj gittikçe önem kazanıyor. Haber nedir? Bir kabuk, gerçeğin bir gölgesi. Oysa röportaj, gerçeğin derinliğine varmaktır. Örneğin iki gazeteyi tanıyorum, Le Monde ile Guardian. Muhabir hemen hemen yok, röportajcılardan kurulu Le Monde'un kadrosu, bir de yorumculardan. Haberleri de dünya ajansları veriyor. Aşağıdaki yargılardan hangisi bu parçadan çıkarılamaz? A) Röportaj diğer edebi türler gibi bir sanattır. B) Dünya gazeteciliğinin kaynakları haber ve röportajdır. C) Bazı gazeteler için röportaj haberden önemlidir. D) Gerçeğin özüne ulaşmakta haberin pek önemi yoktur. E) Röportajın öne çıkmasıyla, gazetecilikte yorum ve haber önemini yitirmeye başlamıştır. 29. Kelaynaklar, Birecik'e şubatın ikinci haftasında ulaşır. Bir süre çevrede beslendikten sonra erkek kuşlar yuva yapacakları yeri seçmeye girişir. Yuva yerleri, genellikle gerek aşağıdan, gerek yukarıdan yırtıcıların ulaşamayacağı dik kaya yüzeylerinde, en az 40 cm. derinlikteki girinti ya da oyuklardır, ince dallar ve çer çöpten yapılan yuva, martın ikinci yarısında bitirilir ve ilk yumurta yuvaya düşer. Ortalama üç yumurtadan bir yavru çıkar. Yavrular haziran ortasında yuvadan ayrılır, iki üç hafta çevrede beslendikten sonra yetişkinlerle birlikte Birecik'i temmuz başında terk ederler. Bu parçada aşağıdaki sorulardan hangisinin cevabı yoktur? A) Kelaynaklar Birecik'e ne zaman gelir? B) Kelaynaklar Birecik'te ne kadar kalır? C) Kelaynaklar, yuvalarını nerelere yapar? D) Yuvadan ayrılan kelaynaklar ne yaparlar? E) Bir kuluçka döneminde yumurtalardan toplam kaç kelaynak yavrusu çıkar? 30. Neden kızıyorum Tanpınar'a? Benim kırk yıllık dostumdur, şu yeryüzünde en sevdiğim kimselerdendir. Ama gücüme gidiyor o tuttuğu yol. Kendi kendine ediyor Tanpınar. Birtakım sözlerin anlamlarına değil, yabancılıklarına, ağzı doldurmalarına vuruluyor, onları sıralamakla işinin bittiğini sanıyor. Biraz yalın yazsın, söylediklerinin öyle büyük, önemli şeyler olmadığını kendi de anlar. İlle öz Türkçe ile yazsın da demiyorum, şu konuştuğumuz dille yazsın yeter, onunla da çok şey söylenebilir. Yazar, bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir? A) Tanpınar'ın dille ilgili tutumunu beğenmediğine B) Tanpınar'ın eserlerinde yalın bir dil kullanmasını istediğine C) Tanpınar'ın sözcüklerin anlamından çok söylenişine önem verdiğine D) Sanatçının, yaşayan dille, anlatmak istediği çok şeyi anlatabileceğine E) Her sanatçının kendine özgü bir anlatımının olması gerektiğine 31. (I) Bilim, son yıllarda sevgiyi keşfetti. (II) Psikiyatrlar ruhsal hastalıkların kökeninde "sevgisizlik" olduğu sonucuna vardılar. (III) Sevgiye, sevilen kişinin içinde büyüdüğü toprak diyebiliriz. (IV) Bu toprak, o kişiyi sınırlamadan ve kısıtlamadan geliştirir. (V) Sevginin temeli her zaman "verme" ye dayanır. Numaralanmış cümlelerden hangisi bir tanım cümlesidir? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 32. Dünyada hiçbir engel, sözlerin, şekillerin ve seslerin duvarlar üstünde uçan kuşlar gibi sınırlar üzerinden geçmesini önleyemez. Bu sözden çıkarılabilecek yargı aşağıdakilerden hangisidir? A) Romancının görevi sadece gerçeği anlatmak olmalıdır. B) Bazı yazarlar, eserlerinde hiç yaşamadıkları olayları anlatır. C) Edebiyatta önemli olan gerçeğin anlatılması değil, anlatılanların inandırıcılığıdır. D) Gerçek yaşamdaki olaylar, her zaman roman konusu olmayabilir. E) Sanat eserinde, gerçeğin yanında düş öğeleri de yer almalıdır. 33. "Memleket türküleri" sözü aşağıdaki cümlelerin hangisinde özne görevinde kullanılmıştır? A) Memleket türküleri dinlerim, ne zaman hüzünlenirsem. B) Yalnız kaldığımda dinlediğim tek şey memleket türküleridir. C) Memleket türkülerinin değerini hiçbir şeyle ölçemezsiniz. D) Memleket türküleriyle büyüsün çocuklarımız. E) Memleket türküleri, beni bir hayal ülkesine götürür. 34. Birtakım romancılarımız var: "Bizim anlattıklarımız bütünüyle doğrudur, gerçeğe uygundur, biz bunları gözlerimizle gördük." diye tepiniyorlar. İnanmadınız mı kızıyorlar. Belki doğrudur anlattıkları ne yapalım ki okurları inandırma gücü yok onlarda. Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Güzel sanatların ulusal olması mümkün değildir. B) Resim, edebiyat ve müzik kişiler arasındaki iletişimi sağlar. C) Güzel sanatlar konusunda, her ulusun kendine göre bir beğenisi vardır. D) Resim, müzik ve edebiyatın etki alanlarını kontrol etmek mümkün değildir. E) Resim, edebiyat ve müzik sınır tanımayan evrensel bir dildir. 35. Birtakım gelişmeler, çeşitlenmeler içindeyiz. Kimi genç yazarlar aradan sıyrılıp öne çıkmaya da başladılar. Birbirini izleyen çok güçlü üç sanatçı kuşağının arkasından gelmek bugünkü kuşağı biraz yetersiz gösteriyor, ama normali bu. Otuz kırk yıla birbirinden değerli onca sanatçı nasıl sığdı, akıl erdirmek kolay değil. Kısacası edebiyatımızın içinde bulunduğu durum bana kötü görünmüyor. Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtı olabilir? A) Edebiyatımız içinde bulunduğu sıkıntılı ortamı nasıl aşabilir? B) Genç yazarların çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? C) Edebiyatımızın bugünkü görünümünü nasıl değerlendiriyorsunuz? D) Son zamanlarda yayımlanan yapıtlar arasında beğendikleriniz var mı? E) Şiirde üç kuşağın birbirini izlemesi sanat ortamını nasıl etkiledi? 36. Hiçbir sanatçı ortaya koyduğu eserle doyuma ulaşmaz ve o eserden memnun olmaz. —- Bu cümle aşağıdakilerden hangisi ile sürdürülürse, ileri sürülen yargının gerekçesi açıklanmış olur? A) Hatta çoğu zaman böyle bir eser yazdığı için pişmanlık duyar. B) Onun gözü yazdıklarında değil, yazacaklarındadır. C) Eserinin toplumun her kesimine ulaşmasını arzu eder. D) Yayımlanan bir eser artık yazarının değil, toplumun malıdır. E) Vakit geçirmeksizin yeni bir eserin hazırlıklarına başlaması gerekir. 37. (I) İşte bitti bir yaz daha, eylül geldi. (II) Tuhaf bir aydır eylül. (III) Daha ağustos ortasında girer hayatımıza. (IV) Eylül sanki ağustosun ortasından ekimin ortasına kadar sürer. (V) Ne kıştır ne yazdır, ne güzdür ne ilkyazdır. Numaralanmış cümlelerden hangisi kişisel yorum içermemektedir? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 38. Okur, yazınızın beşinci satırına gelmeden okumayı bıraktı mı yetenekli olup olmamanız para etmez. Düşünceyi bozmadan, yazınızdan on satırı kesip atmalısınız, gereksiz oldukları için. Hiçbir yazınızın başlığında soru soran bir sözcük olmamalı; okurlardan yanıt beklemiyorsunuz ki, okur sizden bekliyor. Valery'nin öğütlerine uyun: "İki sözcükten en kısa olanı seçin." Bir de şunu unutmayın: Yazı yazmak dans etmeye benzer; sürekli çalışmanız baş koşuldur. Yazmayı biraz bıraktınız mı yeniden başlamak güç olur. Aşağıdakilerden hangisi, iyi yazının özellikleri olarak bu parçada sıralananlardan biri değildir? A) Okurun ilgisinin sürekliliğini sağlamak B) İşlevi olmayan cümlelerden arınmak C) Okurun aklındaki sorulara yanıt vermek D) Okuru, bildikleri üzerinde düşünmeye yöneltmek E) Gereksiz yere sözü uzatmamak 39. Biz kendi sanatçılarımızı güç beğenen kişileriz. Hele kendi sanat anlayışımıza uzaksa bir sanatçı, bir kalemde geçer gideriz onu. Önemsemeyiz, düşürmeye çalışırız. Asgari değer ölçülerini olsun uygulayabilsek, elbet o beğenmediğimiz sanatçının da, yerinde ağır bir taş tarafı vardır, sanatçıysa! Haşim de şair, Nazım da… Abdülhak Şinasi'nin de romanı çevrildi Avrupa dillerine, Yakup Kadri'nin de. "Yaban" sosyal konulu olduğundan değerli de, "Fahim Bey ve Biz" asosyal diye, niçin değersiz olsun? Ayrı ayrı değerleri var bunların, ikisi de değerli. Bir sanat eserine gösterilen ilgi veya ilgisizliğin, okurun ve sanat çevrelerinin saplantısına bağlı olması ne kötü! Aşağıdaki düşüncelerden hangisi bu parçadan çıkarılamaz? A) Her sanatçının beğenilecek bir yanı vardır. B) Bir eseri, kendi sanat anlayışımıza göre değerlendirmek yanlıştır. C) Sanat eserinin değeri, işlenen konuya bağlı değildir. D) Çağdaş nitelik taşımayan eserlerle zaman harcamamak gerekir. E) Sanatçıları ve eserlerini önyargılarla değerlendirmek yanlıştır. 40. Fransa'da şiirin özüne varmak için onu düz yazıdan ayıran özelliklere bakılmış. Düz yazıda dilin araç olduğu, anlamın biçime sıkı sıkıya bağlı olmadığı, bu bakımdan da örneğin "Şapkamı getir." sözünün anlamı değiştirilmeden çeşitli şekillerde söylenebileceği sonucuna varılmıştır. Oysa bir şiir dizesi birkaç türlü değil, ancak söylenmiş olduğu gibi söylenir. Başka türlü söylenebildi mi onun şiir olmadığı anlaşılır. Şiirin en önemli özelliklerinden biri budur. Parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Şiirin özüne, ancak düz yazının incelenmesiyle, ulaşılabilir. B) Gerçek şiirde sözcükler, olmaları gereken en uygun yerdedir. C) Şiirde anlamın belirginleşmesi sözcüklerin doğru kullanımına bağlıdır. D) Edebiyatın gelişmesi, ancak araştırmalar ile mümkündür. E) Düz yazıda anlam, şiirde ise yalnız söyleyiş önemlidir. CEVAP ANAHTARI 1-D 2-A 3-D 4-E 5-B 6-E 7-A 8-B 9-E 10-E 11-D 12-D 13-C 14-A 15-B 16-B 17-B 18-D 19-E 20-A 21-C 22-A 23-C 24-B 25-B 26-D 27-A 28-E 29-E 30-E 31-C 32-E 33-E 34-C 35-C 36-B 37-A 38-D 39-D 40-B