Öne Çıkanlar

1. Anladığıma göre eleştiri, felsefe ve tarih gibi, akıllı ve meraklı ruhlara uygun gelen bir çeşit romandır. İyice eşlenirse her roman bir otobiyografidir. İyi bir eleştirmen baş eserlerin ortasında kendi ruhunun serüvenini anlatan kişidir.

Bu parçadaki altı çizili sözle eleştirmenin hangi özelliği vurgulanmıştır?

A) Eserde kendinden bir şeyler bulduğu

B) Eserin kurgusunu değiştirerek yorumladığı

C) Eleştirilerinde genellikle nesnel davrandığı

D) Yazarın eserde kendi hayatına yer verdiği

E) Eleştirileriyle okuru yönlendirmeye çalıştığı

 

2. Bu yapıt kitapçılardaki yerini alana kadar birçok eleştirmence irdelendi, epeyce eleştiri yazısında okurun beklentilerini yükseltecek biçimde yer aldı, doğrusu kapak tasarımı, kâğıt ve baskı kalitesiyle de beni kendine çekmeyi başardı. Bir eleştirmen olarak yapıtı değerlendirmem İstendiğinde bir alan pişman, bir almayan niteliğinde bir yapıt olduğunu söyledim kısaca.

Bu parçada geçen "bir alan pişman, bir almayan" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Gösterişli olmasına rağmen niteliksiz olduğu

B) Okumayanlar için bir eksiklik oluşturmadığı

C) Herkesin kendine göre değerlendirdiği

D) Yeterli niteliklere sahip olduğu

E) Anlatıldığı kadar iyi bir yapıt olduğu

 

3. Şiir, sözcükleri yapıştıran yaşantının macunudur. Şair bu macunu acıların havanında döverek hazırlayan, onu yalnızlığın tokmağıyla ezerek kıvamlandıran ve zekâsını da kullanarak ondan figürler yapan kişidir. Onun için şiir bir eğlence değil, denge işidir. Şair kendisini tehdit eden aşırı ruh momentlerinin baskısından böylece kurtulur, içindeki zenginliğin rahatsız eden ağırlığından sıyrılır. Onun için gerçek şairde şiir, bir ölüm ve kalım savaşıdır.

Bu parçadaki altı çizili sözlerle anlatılmak istenenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur?

A) Kimsesizliği enine boyuna hissettirme

B) Yaşamın sihirli düzenini kavrama

C) Duygusal etkilerden uzaklaşma

D) Acının ilham veren durumundan beslenme

E) Psikolojik farklılıklardan arındırma

 

4. (I) Yazın hayatıma başlayalı otuz iki yıl oldu. (II) Bu süre içinde defalarca zirveye çıktım ve zirveden indim, (III) Çoğu kez inişlerimin sebebi yaptığı işi özümseyememiş eleştirmenlerdi. (IV) Tabii ki bazı eserlerimde ben de ticari kaygı gütme yanlışına düştüm. (V) Ama ne olursa olsun okuruma küsmedim. (VI) Onların gözünde yeniden yücelmek için gecemi gündüzüme kattım:

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde kişinin kendisine yönelik eleştirisi ağır basmaktadır?

A) II.    B) III.    C) VI.    D) V.    E) VI.

 

5. (I) Elimdeki kahvelerle salona dönüp pencereleri açtım.

(II) Terasın hali de berbattı, bütün çiçekler boynunu bükmüştü.

(III) Dedeme baktım, donmuş gibi oturuyordu.

(IV) Tek yaşam belirtisi, arada bir burnunu çekmesiydi.

(V) Onunla konuşmak için doğru zaman olmadığına karar verdim.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde, "gerçekte olmayıp öyle sanılan bir durum" söz konusudur?

A) I.    B) II.    C) III.    D) IV.    E) V.

 

6. "İyi bir yazar, herkesin kullandığı sözcüklerle hiç kimsenin kuramayacağı cümleler kurar." sözü aşağıdakilerden hangisiyle ilişkilendirilemez?

A) Özgünlük

B) Anlamdaşlık

C) Anlatım

D) Öznellik

E) Biçem

 

7. (I) Yeni türettiğimiz kelimeler, sanki onları eskiden tanıyormuşuz gibi görünmeli. (II) Bunu sağlamak için de halkın söz yaratmada tuttuğu yoldan yürümek, yani konuşma dilinde yaşayan kurallardan yararlanmak gerek. (III) Dile elbette karışmalıyız ama bunu halktan koparak yapamayız, halktan alıp yine halka vermeliyiz. (IV) Oluşturacağımız kelimeler ancak o zaman yaygınlaşır. (V) Kısacası dilin doğal akışına uymamız gerek.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir "öneri" söz konusu değildir?

A) I.    B) II.    C) III.    D) IV.   E) V.

 

8. Parasını kaybeden insan, çok şeyini; bir dostunu kaybeden insan, birçok şeyini; inancı kaybeden insan, her şeyini kaybetmiştir.

Aşağıdakilerden hangisi bu cümlede anlatılmak istenenle aynı doğrultuda değildir?

A) İnsan, parasını ve dostlarını kaybetmeden de her şeyini kaybedebilir.

B) Ayakta kalabilmek için girişimciliğimiz, gençliğiniz ve çevreniz yeterlidir.

C) Zenginliğimizi yitirdiğinizde, sizi ayakta tutan her şeyi yitirmiş olmuyorsunuz.

D) İnancını kaybetmemişsen henüz her şeyini kaybetmiş sayılmazsın.

E) Yakın çevrenizden birini yitirdiğinizde hayatınızda birçok şey eksilmiş olur.

 

9. I. Gelecek yıl bir ev almayı düşünüyoruz.

II. Bir de aldığı borcu ödemeyi bilse…

III. Zihin açıklığı vermesi için odanı maviye boyamalısın.

IV. Onunla bu işe girmez olaydım.

V. Bir an tayinimizin çıktığını düşünelim.

Bu cümlelerde aşağıdaki anlam özelliklerinden hangisi örneklendirilmemiştir?

A) Sitem        

B) Öneri         

C) Tasarı

D) Yakınma

E) Varsayım

 

10. (I) Bir bilim insanı tutumuyla duyguları bir yana iterek yapılan eleştiri türüdür, nesnel eleştiri. (II) Bu eleştiride, yapıtın biçimine ve özüne ilişkin özellikler saptanarak doğru bir yargıya ulaşmak hedeflenir. (III) Nesnel eleştiri anlayışına göre eleştiriyi sanatla bir tutmak yanlıştır. (IV) Çünkü ikisi arasında konu, yöntem, yapı bakımından önemli farklar vardır. (V) Sanatın konusu insan, eleştirininki ise yapıttır.

Bu parçada numaralandırılmış cümlelerle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) I. cümle, tanım cümlesidir.

B) II. cümlede, amaç belirtilmiştir.

C) III. cümlede, dolaylı aktarım yapılmıştır.

D) IV. cümlede, üçüncü cümlenin gerekçesidir

E) V. cümlede, karşılaştırma yapılmıştır. 

 

11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde altı çizili sözde yazım yanlışı yoktur?

A) Arkadaşlar, biraz da beni dinleyin.

B) Ne beni dinler nede annesini.

C) Adam hem suçlu hemde güçlü.

D) Onunla biran göz göze geldik.

E) Okuyacaksın yada iş bulup çalışacaksın.

 

12. Ben yalnızca bir sonucum (I), yazın dünyasına herhangi bir yenilik getirmedim. Çünkü ben (II), on dokuzuncu yüzyılda Fransız (III), Rus ve İngiliz romancılarının açtığı tarlaları özenle (IV), dürüstlükle ama kendi yöntemlerimle ekip biçmekten (V), başka bir şey yapmadım.

Bu parçada, numaralı yerlerin hangisinde virgül yanlış kullanılmıştır?

A) I.    B) II.    C) III.    D) IV.    E) V.

 

13. "Atatürk'ün önayak olduğu bütün devrimler gibi harf devrimi de çağdaş niteliklidir, başka bir deyişle, tarihin akışına uygundur." cümlesi için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Belirtisiz ad tamlaması kullanılmıştır.

B) Ek eylem almış ad, yüklem görevindedir.

C) Birleşik ad kullanılmıştır.

D) Durum eki almış birden çok ad kullanılmıştır.

E) Türemiş birden çok ad kullanılmıştır.

 

14. Şaşırdım kaldım

Nasıl atsam adım

Gün kasvet gece kasvet

Bulutlar sisler içinde bunaldım

Olmuyor seni düşünmemek yarım

Ummamak senden medet

Suyun dibine vurdu ayaklarım

Bu dizeler için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) İyelik eki almış sözcük vardır.

B) İsim-fiil kullanılmıştır.

C) Geçişsiz eylem kullanılmıştır.

D) Belirtili ad tamlamasına yer verilmiştir.

E) Dönüşlülük zamiri kullanmıştır.

 

15. Tablonun camında, pembenin çeşitli tonlarıyla yeniden renklenen oda, sınır çizgilerini yitirerek başka boyutta biçimlenmişti.

Bu parçadaki sözcüklerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?

A) Farklı türde fiilimsiler kullanılmıştır.

B) Edat ve bağlaca yer verilmiştir.

C) Tamlayanı ile tamlananı arasına sıfat girmiş ad tamlaması vardır.

D) Durum zarfı kullanılmıştır.

E) Birleşik zamanlı fiil vardır.

 

16. (I) Liseyi bitirdikten sonra okumayı düşünmedim; (II) Okulun bana çok şey öğretemeyeceğini düşünüyor ve buna inanıyordum. (III) Benim ilgimi çeken hayat, bütün güzelliğiyle dışarıdaydı. (IV) Bu hayatı keşfetmek için sabırsızlanıyordum. (V) Fakat sonra iyi bir hayatın temelinin okul yıllarında atıldığını öğrendim.

Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) I. cümle, olumsuz eylem cümlesidir.

B) II. cümlede, belgisiz sıfat vardır.

C) III. cümlede, yer-yön zarfı kullanılmıştır.

D) IV. cümlede, edat kullanılmıştır.

E) V. cümlede, hem bağlaç hem de zarf vardır. 

 

17. (I) Anadolu, halk kültürlerinin birleştiği bir coğrafyadır. (II) Çeşitli kültürlerin geliştiği, birbirleriyle kaynaştığı bir bölgedir Anadolu. (III) Dünyanın en zengin masalları Anadolu'da derlenmiştir. (IV) Bu durum halk oyunlarında da geçerlidir. (V) Bu topraklarda, çeşitli kültürlerin halk oyunlarını da bulabiliriz.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi yükleminin yerine göre diğerlerinden farklıdır?

A) I.    B) II.    C) III.    D) IV.   E) V.

 

18. Otel görevlisi, salondaki televizyonun sesini sonuna kadar açmıştı ama kimse izlemiyordu.

Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Özne eksikliği

B) Nesne eksikliği

C) Tümleç eksikliği

D) Özne – yüklem uyuşmazlığı

E) Çatı uyuşmazlığı

 

19. Ben o zamanlar kendimi rahvan bir tay sanırdım. Yürümek nedir bilmezdim. Dere tepe, dağ bayır, tarla tapan demez, koşar ha koşardım. Kavaklar budanıp da dalları çocuklara birer at olunca bir tay olurdum birden; kızıl, doru bir Çerkez tayı. İncecik bacaklarıma verirdim tüm gücümü. Gergin bir yay olurdum. İçimden gelen ilk ıslıkla fırlardım yerimden. Koşar ha, koşardım. "Dur!" derdi ninem. "Düşeceksin!" Durmazdım. Binboğa Dağları, tıraşı yarım, yüzü sabunlu kalmış bir Türkmen beyini andırırdı. Nevruzlar, çiğdemler, kardelenler açardı. Kuzukulakları, çirişler, madımaklar göğerirdi.

Bu parçanın anlatımı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Görme duyusuna ilişkin ayrıntılara yer verilmiştir.

B) Olay içinde yaşatma amaçlanmıştır.

C) Benzetmeden yararlanılmıştır.

D) Anlamca ilişkili kavramlarla betimleme amaçlanmıştır.

E) Okuyucunun kanıları değiştirilmek istenmiştir.

 

20. Bir yazarın ölümünün ardından günlüklerinin ve mektuplarının gün ışığına çıkmasını yadırgamıyorum. O yazarı daha iyi tanımamız için önemli belgeler olarak düşünüyorum bunları. Tamamlayamadığı bir yapıtının yayımlanması da heyecanlandırıyor beni. Ancak, sağlığında yayımlamayı reddettiği yapıtlarının ölümünden sonra gün ışığına çıkmasını saygısızlık olarak düşünüyorum. Çocukluğumdan bu yana sakladığım nesneler olduğu gibi benim de benim için yalnızca anı değeri olan öykü ve roman denemelerim var. Onları yok etmeye kıyamadığım gibi yayımlanmalarını da asla istemem.

Bu parça hakkında aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Kişisel görüşlere yer verilmiştir.

B) Anlatım sohbet havasındadır.

C) Samimi bir söyleyiş söz konusudur.

D) Birbirine zıt görüşlere yer verilmiştir.

E) Emredici anlatım söz konusudur.

 

21. Kırgızların ulusal destanı olan Manas Destanı'nı bilim dünyasına ilk kez Çokan ve Elihanov duyurmuştur. Onu bütünlük içinde ilk yayımlayansa Türkolog VV.Radloff'tur. Manas Destanı'ndaki yaşamın, 9. yy. sonlarına ait olduğu görüşü yaygındır. Destan öteki büyük destanlar gibi hem bir şiir hem de tarihsel ve toplumbilimsel bir belge olarak görülebilir. Destana adını veren Manas'ın yaşamındaki değerler sistemi Müslümanlıkla eski Türk inanışlarının birleşiminden oluşmaktadır.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisine ait özellikler ağır basmakladır?

A) Öğretici anlatım

B) Gelecekten söz eden anlatım

C) Destansı (epik) anlatım

D) Kanıtlayıcı anlatım

E) Söyleşmeye bağlı anlatım 

 

22. Aydının yolu, asla çoğunluğun peşinde giden patika değildir. Değil yüzde ellinin, yüzde doksan beşinin aynı doğrultuda düşündüğü bir konuda gerçek bir aydın farklı düşünebilir ve bu farklı görüşünü cesurca ifade etmek o aydının onurunu oluşturur. Ancak aydın bilimsel düşünceden azda olsa nasibini almışsa zaman zaman kendi fikirlerini sorgular. Ayrıca aydın, başkalarının düşüncelerini paylaşmasa da onların neden öyle düşündüklerini anlamaya çalışır. Onların doğrularını ispat eden bazı örnekler olduğu için onları kabullenmez, doğruların yanlış olduğunu ispatlamak için tüm çabasını gösterdikten sonra, beceremezse kabul eder.

Bu parçaya göre "gerçek aydın"ın özelliği aşağıdakilerden hangisi olamaz?

A) Toplumun genel kabullerine katılabilen

B) Var olan doğrulardan şüphelenen

C) Yanlışlığını kanıtlayamadığı doğruları kabullenen

D) Kendi fikirlerini gözden geçiren

E) Başkalarının düşüncelerine saygı duyan

 

23. Bir toplantıda ne zaman dil üzerine konuşulsa dillerden düşmeyen şu cümleler sıralanır: "Türkçe elden gidiyor.", "Türkçe katlediliyor.", "Türkçe kirletiliyor."… Bunların hepsi gerçek, gerçek olmasına da bütün bunların neden sorun olarak karşımıza çıktığını, neden yaşandığını anlamak için hiç çaba harcamıyoruz.

Bu parçada yakınılan durum aşağıdakilerden hangisidir?

A) Türk dilinin gün geçtikçe yozlaştırılması

B) Türkçenin yozlaştırıldığının söylenip sebebinin araştırılmaması

C) İnsanların dil elden gidiyor, diye şikâyetlenmesi

D) İnsanların dil konusunda duyarsız davranması

E) Dil üzerine uzmanlaşmış kişilerin sorunları çözmeye çalışmaması

 

24. Yazarlar elbet birbirlerinden etkilenecektir, bu doğaldır. Camus'nun "Yabancısını açın, Dostoyevski var, Kafka var. Sabahattin Ali'yi okuyun Dostoyevski'yi, Gorki'yi görürsünüz. Tavuktan nasıl yem üretmesini yemeden yumurtlamasını beklemiyorsak yazardan da başkasını okuyup etkilenmeden iyi eser üretmesini isteyemeyiz.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisi üzerinde durulmaktadır?

A) Sanatçıların ortak yönleri

B) Sanatçının çok okuması gerektiği

C) İyi eserlerin kriterleri

D) Sanatta etkilenmenin doğallığı

E) Ulusal ve evrenselliğin kopmazlığı

 

25. "Şairler en güzel dizelerini gençliğinde yazar." denir. Yaşlılık şiiri yakalayamaz çünkü yaşam saldırmıştır, katılaştırmıştır, eskitmiştir, acıtmıştır ve yıkmıştır yüreği. Duyguların yangını sönmüştür. Ama bence boş bir söz bu ve her yürek için geçerli değil. Gerçekte bedenin durağanlaşması içinde yaşamsal titreşimlerini yitirmeyen ve her şeye karşın o titreşimlere cesurca açık kalabilen, lirizmi yitirmemiş, onu yine de soluyabilen yürek, yaşamı her yaşta kucaklayabilir ve zamanın değişkenliği içinde sonsuza perçinleyebilir.

Bu parçadan çıkarılabilecek asıl sonuç aşağıdakilerden hangisidir?

A) En güzel şiirler gençlikte yazılır, yaşlanınca şiir yazılmaz.

B) Yaşam insanı yıpratır ve insandaki güzel duyguları öldürür.

C) İnsan yaşlanınca duyguları da canlılığını yitirir.

D) Yaşamı sevmenin ve yaratıcılığı sürdürmenin yaşı yoktur.

E) Zor ve kötü bir yaşamı olanların şiir yazması olanaksızdır. 

 

26. Çoğunlukla mizah ile hiciv birbirleriyle karıştırılmaktadır. Bunların elbet ortak noktalan vardır. Ama aynı şey değildirler. Mizah şaka yapmak, güldürmektir; ince buluşlarla izleyiciyi, okuyucuyu güldürmektir. Oysa hiciv yanlışları yüze vurarak alay biçiminde, kusurları söylemektir.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Mizah ile hicvin birbirinden farklı olduğuna

B) Mizahta amacın güldürmek olduğuna

C) Hicivde eksiklerin alaylı bir dille belirtildiğine

D) Mizah ile hicvin ortak yanları da olduğuna

E) Mizah ve hicvin pek tutulmadığına

 

27. (I) Okuduklarımızı anlamak için de bir konuda bir yazı yazmak için de araştırma yapmak, çeşitli kaynaklardan bilgi toplamak gerekebilir. (II) Böyle bir okuma için amaca uygun, doğru ve güvenilir kaynaklar seçmelidir. (III) Bu kaynaklan gözden geçirerek amacımıza uygun olanları ayırmalı, daha sonra da bu kaynaklardan dikkatli bir şekilde çıkardığımız bilgileri sınıflandırmalıyız. (IV) Araştırma okumalarına en genel kaynaklardan yola çıkarak başlamalıdır. (V) Bunlar, sözcükler, ansiklopediler, ders kitapları, bibliyografyalar, biyografi kitapları konuyla ilgili en meşhur yazar ve kitaplardır. (VI) Daha sonra bu eserlerin bibliyografyalarından yararlanılarak daha özel kaynaklar bulunup okunmalıdır.

Bu parça iki paragrafa bölünmek istenirse, ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II.    B) III.    C) IV.    D) V.    E) VI.

 

28. (I) Tiyatro eserlerinde öyküleyici ve betimleyici anlatıma hemen hemen hiç yer verilmez. (II) Anlatılanlar eyleme dönüştürülerek gösterilerek verilir. (III) Bu yönden dil de bu çatışmayı izleyicilere yansıtacak, onlarda etki uyandıracak bir yapı içerir. (IV) Eylem de kişilerin kendileri ya da çevreleriyle çatışmasıyla ortaya çıkar. (V) Tiyatro eserlerinin ya da bunlardan seçilmiş parçaların işlenişinde metin okunur, dramatik öğeler tanıtılıp yorumlanır, oyunlaştırılır.

Bu parçanın anlam bütünlüğünün sağlanması için numaralanmış cümlelerden hangi ikisi yer değiştirmelidir?

A) I. ve II.    B) II. ve III.    C) II. ve IV.    D) III. ve IV.    E) IV. ve V.

 

29. Eleştirmen yaşamın dışında bir kişi değildir. İçinde yaşadığı toplumun özelliklerini taşır. Kendisini gökyüzünde sanıp bir yalnızlık hevesine kapılırsa gülünç olur. O da herhangi bir sanatçı gibi bir dünya görüşü, bir sanat anlayışı olan, bir yan tutan, kısaca yaşayan insandır. Ayrıca yansızlığın da bal gibi bir yan tutmak olduğunu söylersek sözcük oyunu yapmış olmayız.

Bu parçadan aşağıdakilerin hangisine ulaşılamaz?

A) Eleştirmenin içimizde yaşayan sanatçı, bizden biri olduğuna

B) Eleştirmenin yansız eleştiriler yapmasının mümkün olamayacağına

C) Toplumun sanat anlayışının eleştirmene de yansıyacağına

D) Sanatçıya yönelik eleştirinin sanatçıya katkı sağladığına

E) Kendini fildişi kulelerde kabul etmenin eleştirmeni küçük düşüreceğine

30. Her on yılda bir, çoğu kez de daha küçük aralarla, bir yaprak dökümü yaşanır dergicilik dünyasında. Kurum sallaşamayan küçük sermayeli dergiler birkaç yıl etkili olur, sonra kapanıp unutulmuşlar kuyusuna düşer. Kuşkusuz "Varlık" gibi kendi olanaklarıyla kurumlaşıp varlığını sürdürenlere de rastlanır. Ama çoğu kez erken ölüm bekler dergileri.

Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Dergiler maddi imkânsızlıklar yüzünden pek uzun ömürlü olamamaktadır.

B) Dergilerin uzun ömürlü olması için edebiyat severlerce desteklenmesi gerekir.

C) Edebiyat dünyasındaki yeni anlayışlar dergilerin de ömrünü kısaltır.

D) Dergiler varlığını sürdüremezse edebiyat dünyasında gençlere pek yer bulunamaz.

E) Yeni sanatçıların, gelişip tanınmasında en büyük yardımcısı edebiyat dergileridir.

 

31. (I) Elma yetiştirmek, bilgi ve beceri gerektiren bir iştir. (II) Elma ağacını meyvenin çekirdeğinden de yetiştirebilirsiniz ama yetişecek fidanın çekirdeğini aldığınız elma ile aynı nitelikte meyve vereceği kesin değildir: (III) Elma ağaçlarının büyüklüğü ve biçimi çeşitten çeşide çok değişir. (IV) İstenen nitelikte bir ağaç üretebilmek için en güvenli yol seçilen ağaçtan bir dal ya da tomurcuğu yaşlı bir elma ağacının gövdesine aşılamaktır. (V) Bu şekilde üretilen ağaçtan aynı nitelikte meyve alma şansı daha yüksektir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi dil ve düşünce bütünlüğünü bozmaktadır?

A) I.    B) II.    C) III.    D) IV.    E) V.

 

32. Kaç defa aciz kaldım Yahya Kemal'in şiirleri karşısında. Bütün unsurları ayırıyorsunuz, bunların birbirleriyle olan münasebetlerini tespit ediyorsunuz, kaynaklara bakıyor, karşılaştırmalar yapıyorsunuz, şiir bin bir mesele, bin bir düşünce doğuruyor fakat şiirin sırrı, hayatın sırrı gibi sonsuza kadar kapalı kalıyor.

Yahya Kemal'i anlayabilmek için onun,

I. yeni sözcükler oluşturması

II. kavramları birbiriyle ilişkilendirmesi

III. anlam yoğunluğunu tercih etmesi

IV. düş gücünden fazlaca yararlanması

özelliklerinden hangileri nedeniyle özel bir donanım gereklidir?

A) I. ve II.    B) I. ve III.    C) II. ve III.    D) II. ve IV.    E) III. ve IV.

 

33. Şiir öğretimi öteki türlere oranla daha güçtür. Bu güçlük şiirin doğasından ve yapısından gelir. Bu yönden şiir öğretiminde şairin neyi anlattığından, neyi vurguladığından çok bunu nasıl anlattığı üzerinde durulur. Özellikle bir şiire şiirselliğini kazandıran şiirsel söylem Öğrencilere dirilmeye çalışılır. Şiirsel söylemin özünü oluşturan imgelerle düşünme, dış dünyadan alınan izlenimleri imgelere dönüştürme, şiir öğretimde üzerinde durulacak anahtar kavramlardır. Bunun yanı sıra, etkileme ve duygulandırma amacına yönelik sözcüklerle yapılan anlatma sanatları belirli ölçüler içerisinde gösterilir.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Şiir öğretiminde üzerinde durulması gereken kavramlara

B) Şairin üslubunun şiir öğretimini diğer türlere göre daha da zorlaştırdığına

C) İmgelerle düşünmenin, şiir söylemenin özünü oluşturduğuna

D) Şiir öğretiminde öncelikle şairin üslubu üzerinde durulduğuna

E) Şiir öğretiminin güçlüğünün neden kaynaklandığına

 

34. Dünyada barışı koruma savaşının birçok neferi vardır: Mozart, Tolstoy, Sartre… Barışın kalıcı hale getirilmesinde yürünecek yol çok uzun ve sarptır ama o yol milim milim yürünür. Bir de bakarsınız ki başkaları bir savaş çıkarır. Siz de tekrar yolun başına dönersiniz. Sizin silahınız sanattır, onların silahı ise çıkar ve ruhlarındaki kötülüktür.

Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A) Her savaşın barış çabalarını yok ettiğine

B) Sanatın barış çabalarında etkin bir rolü olduğuna

C) Her insanın barışçıl bir dünya düşlediğine

D) Barışı sağlamanın, savaş çıkarmaktan zor olduğuna

E) Savaş çıkaranların, insanların mutluluğunu önemsemediklerine

 

35. İnsan, çok eski dönemlerde bile estetik duygularını hayatına taşıyordu. Silahlarının belli bölümlerine, yaşadıkları yerlere, kullandıkları eşyalara resimler çiziyordu. Bunlar onların işlerini kolaylaştırmıyordu ancak güzellikten zevk almasını sağlıyordu. Yani güzellik duygusu faydadan önce geliyordu. İnsanı diğer varlıklardan ayıran özelliklerden biri de budur. Estetik, hayatımızın ortasında durmaktadır aslında. En küçük eylemlerimizde bile maddenin güzel olanını tercih ediyoruz, bu yüzden —-

Bu parçanın sonuna, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur?

A) insanların yaşamında estetik ilk sıralarda gelir.

B) insanlar kendilerini başka âlemde hissediyor.

C) madde, her geçen gün yeni anlamlar kazanıyor.

D) güzellik duygusu insanı başarıya götürür.

E) insanlar için üretmek tüketmekten önce gelir.

 

36. Ozan olmak kolay bir şey değil. Toplum denen büyük bir kitlenin gözü, kulağı, sesi oluyorsunuz bir bakıma. İçinizdeki kıpırdamalar salt toplumun bir eleştirisine kurban gidebiliyor yeri geldiğinde. Sözünüzden akan nur, parmaklarınızdaki titremeler hepsi ama hepsi "topluma fedâ" olmakta. Alın terinizin karşılığını beklemek gibi bir amacınız da yoktur ama —-. Ozan da olsanız önce insan gibi beğeni duygusunu tatmak istemeniz de son derece doğal!

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) bu beklenti sizi çileden de çıkarabilir.

B) çoğu zaman alın terini de gözardı edebilirsiniz.

C) yazar veya ozan olmanın da sırlarını bununla açıklayabilirsiniz.

D) kendinizden geçmenin bu beklentiye son vereceği de kesin değildir.

E) küçük de olsa sırtınızın sıvazlanmasını arzulayabilirsiniz.

 

37. —- Örneğin, "müzik" sözcüğü bir besteci için yaşamın anlamı; bir öğrenci için nota bilgisi olabileceği gibi, bir çoban için kavalından çıkan yanık sestir. "Su, hepimiz için hayattır ama bir kimyager için daha fazlası; köylü bir vatandaş için bereket ya da felaket; şehirli için maldır. Sözcüklere yüklenen yeni anlamlar, yaşam tarzımızın iz düşümüdür.

Düşüncenin akışına göre bu parçanın başına aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi uygun olur?

A) Günlük dilde anlamları üzerinde düşünmediğimiz birçok sözcüğün anlamı, kişiden kişiye farklılık gösterir.

B) Gündelik dilde kullandığımız kimi sözcükler, yanlış anlamalara neden olabilecek özelliktedir.

C) Kullanılan sözcüklerin uygunluğu, gösterilen kaynakların doğruluğu çok önemlidir kuşkusuz.

D) Sözcüklerin büyüleyici etkisi, sözcüklerden örülü bir evren yaratır.

E) Sözcükler, dış dünyayı kuran öğelerin birbiriyle bağıntısını görmemizi sağlar.

 

38. Günümüzde çağdaş çocuk yazınından söz edildiğinde çocukları önemseyen, onların sorunlarını dile getirmeye çalışan, gereksinimlerine yanıt arayan bir yaklaşımı anlıyoruz. Batı'da çocuk ve gençlik yazınının yaklaşık otuz yıldır yaşadığı değişim, geleneksel yaklaşımlardan ayrılan yepyeni bir anlayışı gündeme getiriyor. Bu anlayış, çocuğu yücelmesi ya da yoğrulup biçimlendirilmesi gereken bir varlık olarak görmüyor. Yetişkinlerle eşit hakları olan bir birey olarak kabul ediyor, kişilik gelişimine her şeyden çok önem veriyor. Çocuğa korumacı ya da otoriter bir yaklaşımla hep yukarıdan bakan, bir şeyler dayatmaya çalışan anlayışın yerini çocuğu anlamak, tanımak yolunda bir yaklaşım alıyor.

Bu parçada aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Çağdaş çocuk edebiyatının, çocukların sorunlarını dile getirdiğine

B) Günümüzde çocuk edebiyatının, çocukların ihtiyaçlarına cevap aradığına

C) Çağımızdaki çocuk edebiyatı anlayışının geleneksel anlayıştan ayrıldığına

D) Çocuk eğitiminde disiplinin vazgeçilmez bir tavır olduğuna

E) Çocuk eğitiminde onları tanımanın, anlamanın ön plana çıktığına

 

39. Bir dil bilimci, bir dil uzmanı olarak değil, Türkçeyi çok seven, onunla uğraşan, onunla yatıp kalkan, onunla birtakım kitaplar yazan biri olarak kendimce, bugünkü Türkçemiz üzerine birkaç söz de ben edeceğim. Türkçemizin bugün sanıldığı kadar sahipsiz olduğu kanısında değilim. Çünkü ona ben de sahip çıkanlardan biriyim. Ama Türkçemizin bir başıboşluk döneminden geçtiğini de yadsıyamam.

Bu parçada konuşan sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Türkçe konuşmak ve yazmaktan mutludur.

B) Kendini bir dilsever olarak tanıtmaktadır.

C) Türkçe üzerine konuşmaktan çekinmez.

D) Türkçedeki aşırı özgürlüğü inkâr etmez.

E) Türkçeye her kesimin sahip çıktığına inanır.

 

40. Nobel ödüllü Eugenie Montale, İtalyan şiirinin önde gelen adlarından biri olduğu halde dünyaca tanınmamaktaydı. Bunun en önemli nedeni, onun şiirinin çeviriye uygun olmayışıdır. Çünkü şiirleri çevrilince, değerinden çok şey yitirir. Ele aldığı konular ve ayrıntılar yalnızca İtalyancada bir anlam kazanır. O, şiirlerinde sık sık eskilere iner. Eski İtalyan tarihi ve coğrafyasından öyle özel öğeler alır ki başka dilde bunlar tümüyle anlamsız kalır.

Bu parçanın yazılış nedeni, aşağıdakilerden hangisidir?

A) Nobel ödülü almış, çok tanınmayan bir yazarı tanıtmak

B) Anlam yüklü şiirlerin ulusal ölçekte kalmayacağını vurgulamak

C) İtalyan şiirinin çeviriye pek uygun olmadığını belirtmek

D) Ulusal nitelikli şiirlerin başka dillerde algılanamayacağını anlatmak

E) Eugenie Montale'nin dünyada niçin tanınmadığını açıklamak

 

CEVAP ANAHTARI

1-D  2-A  3-B  4-C  5-C  6-B  7-D  8-B  9-A  10-C  11-A  12-E  13-D  14-E  15-B  16-C  17-B  18-B  19-E  20-E  21-A  22-A  23-B  24-D  25-D  26-E  27-C  28-D  29-D  30-A  31-C  32-C  33-B  34-C  35-A  36-E  37-A  38-D  39-E  40-E

 

YGS Türkçe Deneme Sınavı-24 İndir!