Öne Çıkanlar 1. Onat Kutlar değerlendirmelerine güvendiğim bir eleştirmendi. Bir gün yeni bir şiirimi ona okuduğumda, “Hah, şimdi kendi sesini bulmaya başladın.” demiş, ondan sonra da yazdıklarımı merak eder olmuştu. Bu parçada geçen “kendi sesini bulmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Yerelden evrensele uzanmak B) Özgünlüğü yakalamak C) Özeleştiri yapabilmek D) Öykünmeci bir bakış açısına sahip olmak E) Eserde kendini gizlemek 2. Aşağıdaki cümlelerde geçen altı çizili sözcüklerden hangisinin sesteşi yoktur? A) Topladığı kır çiçeklerini vazoya güzelce yerleştirdi. B) Bu dar sokaklarda arabayla ilerlemek hayli güçtü. C) Babamın, geç vakitlere kadar fabrikada çalıştığı olurdu. D) Hava ve yol durumunu radyodan az önce dinledim. E) Bu yaş günümü de yanımda kimse olmayacak. 3. Bizce iyi çevrilmiş bir kitaba rastlamak piyango tutturmaktan farksız olduğundan Türk okuru, Türk yazarlarıyla sınırlı kaldı. Bu cümlede geçen “piyango tutturmak” sözü aşağıdakilerden hangisini anlatmak için seçilmiştir? A) Bulmanın zorluğunu B) Çaba göstermenin gerekliliğini C) İyimserliğin değerini D) Şansın yaşamsal önemini E) Beklentilerin çokluğunu 4. Sanatçı, bu yapıtıyla aslında kendi sanatının ve düşüncelerinin sınanmasını yapar bir anlamda. Hangi düşüncelerinin kalıcı, hangilerinin geçici olduğunu görmek ister. Kendine özgü bilgelik tarzıyla çağının profilini kendine özgü bakış açısıyla çıkarmak ister. Bu parçadaki “çağının profilini kendine özgü bakış açısıyla çıkarmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Döneminde yaşanan toplumsal olaylara çözümler üretmek B) Döneminin genel görünümünü özgün bir tarzda ortaya koymak C) Yapıtında döneminin düşünce akımlarını irdelemek D) Yapıtlarıyla dönemine tanıklık etmek E) Yaşamın, her dönemde farklı bir görüntüye kavuşacağını bilmek 5. (I) Yazarın, daha önce yayımlanan romanının yeni düzenlemesi yapılmış. (II) Eseri ilk şekliyle okuyanların bile ilgiyle karşılayacakları bir roman çıkmış ortaya. (III) Ayrıntı’yı seven ya da sevmeyen her yaştaki insanın severek okuyacağı bir roman. (IV) Eseri okurken Anadolu’nun arka bahçesinde, sahne ışıklarının değmediği noktalarda kısa ve duygulu bir gezinti yapacaksınız. (V) Duygusal bir halk şarkısı yahut bitmeyen bir senfoni gibi, yıllarca hatırlayacaksınız bu romanı. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi kanıtlanabilirlik açısından diğerlerinden farklıdır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 6. Şiir hakkında bir şeyler öğrenmek, yeni anlayışla yazılmış şiirleri okumakla mümkün olur. Bu cümlede anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Şiirle ilgili eleştirileri dikkate almayan bir şairin başarılı şiirler yazması olanaksızdır. B) Şiir, çağrışıma açık olması nedeniyle ondan pek çok yeni anlam ve yoruma ulaşılabilir. C) Şiir üzerine yeterince eleştiri yapılmıyorsa, şiirin gelişmesi beklenmemelidir. D) Şiir konusunda, yenilikçi anlayışla yazılmış şiirlerden bir şeyler öğrenebiliriz. E) Şairin görevi, yeni konular bulmak değil, bilinen konuları farklı bir dille anlatmak olmalıdır. 7. (I) Ham dizeler üzerinde durmak, çalışmak, gerek. (II) Çünkü bazı dizeler olgunlaşmamış olarak doğar, şiire ham şekilde dökülür. (III) Ancak bu dizeler birkaç düzeltme ile yayımlanabilir hâle gelir. (IV) Bazı dizeler ise olgunlaşmış olarak ve noksansız doğar. (V) Böyle dizeler üzerinde uzun süreli çalışmalara gerek duyulmaz. (VI) Bence kalıcılığı yakalayan şiirler de bunlardır. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde, kendinden önceki yargının gerekçesi belirtilmiştir? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI. 8. (I) Okuyucuyu etkisine alan şey şiirdeki mesaj değil, biçim güzelliğidir. (II) Bütün edebiyat türlerinde olduğu gibi şiir de belli bir mesaj içermelidir. (III) Bir şiir, musikisiyle, sesiyle okurun tatlı tatlı kendinden geçmesini sağlarsa hep yaşar. (IV) Şekille anlamın atbaşı gittiği şiirler yıllara meydan okur. (V) Kalıcı olabilmiş şiirlerde ne mesaj ne de biçim bir adım öndedir. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır? A) I. ve II. B) I. ve V C) II. ve III. D) III. ve IV. E) IV ve V. 9. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir “öneri” söz konusudur? A) Ali Usta bir pilav yapsın da görün! B) Köyde eski misafirperverlikten eser kalmamış. C) Siz en iyisi sakin bir kasabaya taşının. D) Keşke babamın uyarılarını dikkate alsaydım. E) Emekli olunca köye gitmeyi düşünüyorum. 10. Okurken yapıtın kahramanı ile okur arasında duygusal bir bağ oluşur. Aşağıdakilerden hangisi anlamca bu cümleyle aynı doğrultudadır? A) Okumak, ruhumuzu temizlemek, başka dünyaların farkına varmaktır. B) Kendimizi başkalarının yerine koyabilmeyi ancak okumakla başarabiliriz. C) Okur, metindeki karakterlerle birlikte heyecanlanır, korkar,sevinir,tasalanır. D) Okur, kendi yaşamında izler gördüğü yapıtı daha çok benimser. E) Bilimkurgu yapıtların sevilerek okunması, yapıtın gerçekçi olması gerektiği görüşüyle çelişmektedir. 11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde sözde özne kullanılmıştır? A) Toprak, tüm insanlara bereket sunar. B) Toprak yolda ilerlemekte güçlük çekiyor. C) Bu verimsiz topraklarda çiftçilik yapılmaz, D) Buradaki insanlar toprak evlerde oturuyordu. E) Yolun ortasına toprak dökmüşler 12. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde belirtisiz isim tamlaması kullanılmıştır? A) Evimizin bahçesindeki iğde ağaçları kurudu. B) Arabanın bagajını bir türlü açamadık. C) Hepimiz otobüsün gelmesini bekledik. D) Ağaçların arasında küçük bir göl vardı. E) Annesini her hafta telefonla aramış. 13. Aşağıdakilerden hangisi bir eksiltili cümledir? A) Öğle güneşinde parlayan beyaz mermerler üstünde kucak kucak çiçekler B) Çok uzaklardan gördüğü tarihi kalenin burçlarıydı C) Belki de bundan sonra yaza dönen kışlar, kışa evrilen yazlar göreceğiz D) Birkaç günlüğüne de olsa kentin gürültüsünden uzaklaşıp kafasını dinlemekti tek istediği E) Burada baharın gelişini ilk önce erik ağaçları haber verirdi 14. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde iki virgül arasındaki bölüm ötekilerden farklı bir öğedir? A) Yaşlı denizci, geceleri, evinin balkonunda oturup etrafı seyrederdi. B) Ada halkı, eskiden, balıkçılıktan başka bir işle uğraşmazmış. C) Babam, her akşam, öğretmenimin verdiği ödevleri incelerdi. D) Benim için, lise yılları, bir hatıra olmaktan başka bir anlam taşımıyordu. E) Öğrenci temsilcisi, ayağa kalkarak, öğrencilerin yaşadığı sıkıntıları anlatmaya başladı. 15. (I) Fırına geldiğimde, yamalı pantolonlu, incecik ceketli bir çocuğun, fırının kapısında beklediğini gördüm. (II) Çocuğun beklemesinden, fırının kapalı olduğunu anladım. (III) Suratı mosmor olan çocuğun, saçları darmadağınıktı. (IV) Onu bu hâlde görünce bir kat daha üşümeye başladım. (V) Ben başımda bereyle, boynumda atkıyla,sımsıcak paltom ve eldivenimle o bu halde nasıl durabiliyordu? Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) I. Cümle zarf tümleci, nesne ve yüklemden oluşmuştur. B) II. cümlenin yüklemi geçişli bir fiildir. C) III. Cümlenin yüklemi geçişli pekiştirilmiş sıfattır. D) IV. cümlede bağ-fiil ve isim-fiil kullanılmıştır. E) V. cümle sıralı cümledir. 16. Mermer çeşmeden su içmeye gelen birkaç kuş görmüştüm. Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır? A) Belgisiz sıfat kullanılmıştır. B) Birden çok yan cümlecikten oluşan girişik bir cümledir. C) Özne ve yüklemden oluşmuştur. D) Basit, türemiş ve bileşik sözcüğün örneği vardır. E) Yüklemi öğrenilen geçmiş zamanın hikayesi biçimindedir. 17. Aşklarının tarihi bir şehrin tarihidir diyorum Gün gelir aşklarıyla anılır şehirler anılırsa Niyetim sevdalı sözler etmek de olmasa İzmir için ne yazarsam sana adıyorum Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Ünlü daralması B) Hece düşmesi C) Ulama D) Ünsüz benzeşmesi E) Kaynaştırma ünsüzü 18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır? A) Biraz vakit geçtikden sonra biz de yola çıkalım. B) Meğer konuklara hiç de kötü davranmamış. C) Onu ikinci kez affettiğini söylüyordu bize. D) Bir anda art arda şimşekler çakmaya başladı. E) El ele vererek bu işin üstesinden de geldik. 19. Sanatçı ( ) kitabının Akif’le ilgili bölümünü şu cümlelerle bitiriyor( ) “ Boşuna yaşamadın ( ) boşuna savaşmadın ve boşuna ölmedin( ) “ Bu parçada ayraçlarla gösterilen yerlere sırasıyla aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri getirilmelidir? A) (;)(:)(,)(.) B) (,)(:)(,)(.) C) (,) (,) (,) (.) D) (,) (:) (;) (.) E) (,)(:)(,)(…) 20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır? A) Kitaba önsöz yazdı, yazara geri verdi. B) Kitabı okudu, kütüphaneye götürdü. C) Kitabı çantasından çıkardı, masaya koydu. D) Kitabı beğendi, arkadaşlarına tavsiye etti. E) Kitaba baktı; ama aradığı şiiri onda bulamadı. 21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu yapılmıştır? A) Nepal askerleri, Everest’e tırmanırken mahsur kalan dağcıların yardımına koştu. B) Ülkemizde dağcılığa gösterilen ilgi her geçen gün artmaktadır. C) Birkaç amatör kayakçı, nisanda Ağrı Dağı’na tırmanacakmış. D) Peru’nun tehlikeli dağlarında yapılan tırmanışların çoğu ya sakat ya da ölümle sonuçlandı. E) Alplerdeki buzulların erimesi, bu dağlara tırmananlar için büyük tehlike oluşturuyor. 22. —-. Bugün artık Türk dili sadece Anadolu’da ve Balkanlarda değil, sadece Türkistan’da ve Sibirya’da değil; çalışma ve eğitim amacıyla Avrupa’ya, Amerika’ya, Avustralya’ya giden vatandaşlarımız sayesinde dünyanın dört bucağında konuşuluyor. Türkçenin lehçeleri dediğimiz çeşitli kolları Balkanlardan Uzak Doğu’ya kadar çok geniş bir coğrafyada yazı ve konuşma dili olarak kullanılıyor. Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur? A) Türkçe dünyanın en eski dillerinden biridir B) Türkçenin çok zengin bir kelime hazinesi var C) Türkçe zengin bir kültür, bilim ve sanat dilidir D) Türkçe çok geniş bir coğrafyada konuşuluyor E) Yabancı ülkedeki Türkler artık Türkçeyi tercih ediyor. 23. Sanatçı, bir yapıt ortaya koymadığı anlarda hiçbir iş yapmıyormuş gibi görünür. Halbuki o, böyle anlarda bile son derece yoğun ve yorucu bir çalışma içerisindedir. —-. Ama dışarıdan bakanlar, onun yoğunluğunun, yorulduğunun farkında değildir. Halbuki yaşadığı bu süreçler, sanatçıyı eser ürettiği andan daha fazla yıpratmaktadır; fakat bu durumdan sadece sanatçı haberdardır. Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) Ya yeni tasarılar peşindedir, ya da tasarladığı bir yapıt için kaynakları tarıyordur B) Okurlardan aldığı yoğun eleştirilere cevap vermeye çalışıyordur C) Onun da dinlenmeye hakkının olduğunu kimse hesaba katmamaktadır D) Nitelikli ürünlerin nasıl hazırlandığını sanatçıdan başkası tam olarak bilemez E) Nihayet yıllar yılı devam eden yazın yaşamının sonuna geldiğini o da fark eder 24. Bu sanatçı, dilci, düşünür ve şair kimliğiyle ön plana çıkar. Çağdaş şiirimizi yeni ses ve söyleyiş olanaklarıyla zenginleştirir. Halk şiiri ve hece öğelerinden, türkülerden, tekerlemelerden yararlanır. Bilinçaltının ve sezgilerin derinliklerinden kişinin ve toplumun en güncel sorunlarına kadar insan, evren, zaman, doğa, varlık, yokluk, tarih ve toplum konularında ölçüsüz genişlikte bir konu zenginliğine sahiptir. Çağdaş şiirimize niceliksel ve niteliksel olarak büyük anlatım olanakları kazandıran şiirleriyle, son yüzyıl Türk şiirinin dünya ölçeğinde büyük değerlerindendir. Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Çağdaş Türk şiirine katkı sağladığı B) Türk şiirinin en çok eser veren sanatçısı olduğu C) Şiirlerinin içerik bakımından oldukça zengin olduğu D) Bireysel konuların yanında toplumsal konularda da şiirler yazdığı E) Şiirlerinde Halk şiirinin olanaklarından yararlandığı 25. Açıkça görülüyor bu. Bir sosyolojik olgu demeliyim. Öykücülüğümüzün hiçbir döneminde görülmeyen hem de… Niceliğin bu çokluğunu olumsuzlamamalı. Ardından iyi şeylerin sökün edebileceğine inanıyorum. Biliyorsun, nitelik kolayca edinilmiyor. Zaman içinde niceliğin bu bolluğunun niteliği de getireceğine inanıyorum ben. Bu parça aşağıdakilerden hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir? A) Bugün az sayıda öykü yayımlanmasına rağmen nitelikli öyküler ortaya konduğunu söyleyebilir miyiz? B) Çok sayıda öykü yayımlanmasının nitelik kaybına yol açtığına katılıyor musunuz? C) Genç yazarların öyküyü, romana atlama taşı olarak kullandığını söyleyebilir miyiz? D) Günümüzün yaşam biçiminin öyküyü öne çıkardığını söyleyebilir miyiz? E) Bugün öyküde nicelik olarak bir patlama yaşandığı söylenebilir mi? 26. Osmanlının son döneminde aydın da halk da kitaba önem veriyordu. Çevirilerin hızlanıp kültürel canlanmanın yaşandığı bu dönemde Yusuf Kâmil Paşa, “Telemak” çevirisini tamamlar ve önsözünde “Bu kitap var oldukça güzelliklere kapı aralasın, insanların zihinlerine ışık tutsun.” diye temennide bulunur. Bu satırları ne zaman hatırla-sam hüzünlenirim. O zamanlar biz, kitapların yaşaması ve işlevini yerine getirmesi için çabalayan bir toplumduk. Aydınlarımız, “başkalarının kitabı, benim kitabım” diye ayrımlar yapmadan kitapların daha çok okunması için emek harcardı. Halk da bu kitapları severek, isteyerek okurdu. Bu parçada Osmanlının son dönemiyle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir? A) Çok fazla kitap basıldığından B) Toplumun, kitaba çok önem verdiğinden C) Kitap okuma oranının çok yüksek olduğundan D) Aydınların yazmaktan çok. kitap okumaya önem verdiğinden E) Kitap okuma konusunca aydınla halk arasında büyük bir mesafenin olduğundan 27. Yıllar önce yaramaz yerinde duramayan bir çocuktum. Öğretmenlerim ve ailem, ne kadar uğraşırsa uğraşsın kendime, arkadaşlarıma sürekli zarar veriyordum. Beni bir gün öğretmenim tiyatroya götürdü. Tiyatroyu sevince, düzenli olarak kendi başıma oyun izlemek için tiyatroya gitmeye başladım. Bu arada farkına varmadan bambaşka biri olmuştum. Konuşmalarım ve davranışlarım nazikleş^’Ş: toplumla kaynaşan, elindekini çevresindekilerle paylaşan biri olup çıkmıştım. İşte bütün bunları tiyatroya borçlu olduğumu şimdi daha iyi anlıyorum. Bu parçada yazar, kendisiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini anlatmak istemiştir? A) Çocukken pek güzel konuşamadığını B) Olumsuz davranışlarını tiyatro sayesinde düzelttiğini C) Sanat dalları içinde en fazla tiyatroya ilgi gösterdiğini D) Çevresindeki insanları kırdığı için çok üzüldüğünü E) Tiyatrocu olmasında öğretmeninin büyük payının olduğunu 28. Bir yazar dostum, Doğu Anadolu ile Fırat yöresinde görüp yaşadıklarımı anlattırırdı bana. “Anlattıklarını, anlattığın gibi yaz.” derdi sık sık. Ben de kalem kağıt alıp oturdum, ciddi ciddi yazmaya başladım görüp yaşadıklarımı. Ne ki yazı dili ile anlatı dili farklıydı. Yazdıklarım, anlattıklarım gibi etkilemiyordu insanları. Bunun üzerine farklı yazın tekniklerini denemeye başladım. Hiçbiri doğru düzgün şeyler değildi. Ama yılmadan yazmaya devam ettim. En son yazdığım öykülerden birini bir arkadaşım gördü. Bununla yarışmaya katılmamı söyledi. Dediğini yaptım. İyi ki de yapmışım, çünkü birincilik ödülü kazandı bu öyküm. Bununla birlikte çok şey değişti. Yazdıklarım beğenilir oldu. Bu parçanın yazarı aşağıdakilerin hangisinden söz etmektedir? A) Neden öyküyü tercih ettiğinden B) Yapıtlarında çevresinde yaşanan olayları anlattığından C) Yazmanın çok zor bir uğraş olduğundan D) Başka yazarlarla iyi bir iletişim kurduğundan E) Yazın yaşamının nasıl başladığından 29. Hayır. Kesinlikle değil. Roman kahramanının yaşadığı olayların büyük bir kısmını yaşamadım. Örneğin Kıbrıs’a çıkarma yapan birliklerde yer almadım. Size Kıbrıs’ı hiç görmediğimi de söyleyebilirim. Ayrıca romanın kahramanıyla çoğu konuda taban tabana zıt kişiler de sayılabiliriz. Romandaki birçok olay ve ayrıntı, gözlem ve incelemeye, genellikle de düş gücüme dayanır. Romanın kahramanı benden bağımsız bir kişiliktir. Öyle sanıyorum ki, roman kahramanındaki bana ait ender izlerden biri, onun ölüm ve yaşam konusundaki düşünceleridir. Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiştir? A) Eserinize, otobiyografik bir roman gözüyle bakabilir miyiz? B) Roman kahramanlarını oluştururken nelere dikkat edersiniz? C) Her romancı, yapıtında kendi yaşamını mı anlatır? D) Otobiyografik romanlar daha çok mu seviliyor? E) Roman kahramanları ile aranızdaki benzerlikleri nasıl açıklayabilirsiniz? 30. Yazdıklarımı dinlendirip okuduktan sonra yayımlamanın yararına değil, gerekliliğine inanırım. Bu bakımdan yazdığım bir romanı hemen yayımlamam. Eserimi kulak tırmalayan ifadelerden arındırmak isterim çünkü. Onları attıkça romanlarımın rahatça nefes alıp verdiğini düşünürüm. Bunu okur, romanlarımı kolay bir şekilde, sıkılmadan okusun diye yaparım. Romanlarımdaki anlatım kimseyi sıksın istemem. Bazıları romanlarımı yayımlama aşamasında fazla titiz olduğumu söylese de ben onlara katılmıyorum. Bu parçaya göre sözü edilen yazarın romanlarını hemen yayımlamamasının gerekçesi aşağıdakilerin hangisidir? A) Haksız yere eleştirilmesinden çekinmesi B) Hata çıkacağından korkması C) Okura kolaylık sağlamayı düşünmesi D) Ayrıntılı düşünmenin yararına inanması E) Kulağa hoş gelmeyen söyleyişleri çıkarmak istemesi 31. (I) Bu romanda mektuplar özel bir yer tutar. (II) Sadece mektuplardan oluşan romanlar da vardır. (III) Roman içinde yer alan bu mektuplar, gerçek mektupların aynıdır. (IV) Bir çeşit yalancı gerçekçilik denebilir buna. (V) Ne tür ne de dil olarak farklı biçeme sahiptir bunlar. (VI) Mektup en içten anlatı türü olduğundan, yazar romanında özellikle kullanmıştır bu mektupları. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? A) II. B) III. C) IV. D) V E) VI. 32. Okurlar, yazarı hikaye ve romanlarda ete kemiğe büründürdükleri kahramanlar gibi kusursuz düşünürler. Bir yazarın, edebiyat adamının da kusurları, hatta birtakım saplantıları olabileceğini akıllarına getirmezler. Getirseler de bu kusurları onlara yakıştıramazlar. Bir gün karşılaştıklarında ise hülyalarının yıkıldığını görüp mutsuz olurlar. Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden söz edilmiştir? A) Okurların, sanatçılar gibi olmak istediğinden B) Okurların, sanatçıların da kusurları olabileceğini bilmesi gerektiğinden C) Yazar ve şairlerin kusursuz eserler verdiklerinden D) Sanatçıların, okurların görmek istediği gibi olması gerektiğinden E) Okurların, sanatçılarla iyi bir iletişim kuramadığından 33. Divan ve halk şiiri; rengini, kokusunu bizim havamız, suyumuz ve toprağımızdan alan, bizim besleyip büyüttüğümüz bir güldür. Türk kültürü, tarihi ve sanatı gibi edebiyatı da bir bütündür. Farklı estetik çizgilere sahip olmakla birlikte, ortak bir kültür birikimine yaslanan halk ve divan edebiyatlarımızın ortak noktaları, tahmin ettiğimizden çok daha fazladır. Ne yazık ki şimdiye kadar ısrarla farklı taraflarına dikkat çekildiğinden bu ikisinin birbirine zıt ve tamamıyla farklı edebiyatlar olduğu sanılmış, arada uçurumlar yaratılmıştır. Bu parçada divan ve halk şiiri ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir? A) Aynı dönemde ortaya çıktığından B) Kendine özgü bir yapılarının olduğundan C) Aralarında çok önemli farkların olduğundan D) Ortak bir kültürün ürünü olduğundan E) Türk kültürünün önemli bir parçası olduğundan 34. Ben denemeyi şiir yazar gibi yazarım. Ona hiçbir artık söz eklemem. Hiçbir yerini artık bırakmam denemenin. İlkin okurlara bir selam gönderir, konuya girer, onu geliştirince de paydos zillerini çalmaya başlarım. Ziller sona ererken de denemeyi bitirmiş olurum. Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir? A) Denemeye mi, yoksa şiire mi daha çok önem veriyorsunuz? B) Denemelerinizi nasıl yazıyorsunuz? C) Denemelerinizin anlatımı öteki yazılarınızdan daha mı başarılıdır? D) Deneme yazarı olmaya nasıl karar verdiniz? E) Kendinizi denemeye daha yatkın mı görüyorsunuz? 35. Aşağıdakilerden hangisi bir paragrafın ilk cümlesi olmaya en uygundur? A) Bunun gerçekliği ya da şiire katkısı ilerleyen yıllarda ortaya çıkacaktır. B) Ancak önemli olan bu şiir izleklerini sürerken gerçek şiiri kaçırmamaktır. C) Özellikle bu yaklaşımlar genç şairler tarafından belli edebiyat dergilerinde sergilenmektedir. D) Yanlış da olsa benim şiir duruşum budur, anlayışı şairi yanılgıya sürükleyebilir. E) Çünkü kümeleşmeye çalışan şairler, şiir yaklaşımlarını belli dergilerde ortaya koymak durumundadırlar. 36. Ustalık kavramı sanattan çok, zanaatı çağrıştırıyor. Çünkü zanaatta yaratıcılıktan çok, hüner ağır basmaktadır. Ustanın reçetesi olur ve o, bir reçeteyi devreder çırağına. Usta, ancak çırağı varsa ustadır. Yazarın ve yazarlığın ise çırağı olamaz. Çünkü yazmanın reçetesi, püf noktası, şifresi, sırrı yoktur. Bir yazar, ustalık kavramı içinde ancak kendisinin ustası ve kendisinin çırağıdır. Bu açıdan devredilemez bir eylemdir yazmak. Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisine karşı çıkmaktadır? A) Edebiyatta ustalığın olmadığı düşüncesine B) Usta-çırak ilişkisinin edebiyatta da geçerli olduğu tezine C) Yazarlığın, çalışılarak elde edilebileceği görüşüne D) Yazarlığın, çok zor bir meslek olduğu düşüncesine E) Yazarların, ustalarını aşamayacağı savına 37. (I) Evrensellik ve bireysellik müzede canlandırılır. (II) Ulusa, devlete ve kamuya ait düşünceler müzede cisimleşir. (III) Yurttaş müzede terbiye edilir; akıl ve tarih müzede sahnelenir. (IV) Sanat ve sanat tarihi burada icat olunur. (V) Günümüzde müzeyle ilgili kuramlar en az müzelerin kendisi kadar canlıdır. (VI) Bu kurumlar eleştirel düşüncenin etkin bir damarını oluşturuyorlar. Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümle ile başlar? A) II. B) III. C) IV D) V. E) VI. 38. Okullarda medya okuryazarlığı dersi başladı Dersler, önceden belirlenmiş bazı okullarda, konuyla ilgili eğitim almış sosyal bilgiler öğretmenleri tarafından veriliyor. Bu derste hedeflenen başarı yakalanırsa birkaç yıl içinde bütün okullarda medya okuryazarlığı dersi okutulacak. Medya okuryazarlığı dersleri bireysel gelişime ve uzun vadede toplumsal ilerlemeye şüphesiz büyük katkı sağlayacak. Medya okuryazarlığı otuz yılı aşkın süredir Kanada, ABD, Avustralya ve tüm Avrupa ülkelerinde gittikçe önem kazanıyor ve okullarda zorunlu ders olarak okutuluyor. Bu parçadan medya okuryazarlığı dersiyle ilgili aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılamaz? A) Medya yazarları tarafından verildiği B) Bazı ülkelerde uzun zamandır uygulandığı C) Bireysel ve toplumsal gelişime katkı sağlayacağı D) Ülkemizde sadece belirli okullarda uygulandığı E) İleride yaygınlaştırılmasının söz konusu olduğu 39. Yazmaya, Yahya Kemal Beyatlı’nın yönettiği bir dergide başladı. Daha sonra, yalnızca deneme ve eleştiri türünde ürünler verdi ve çeviriler yaptı. Eski Türk edebiyatı ile çağdaş Batı edebiyatını inceledi. Yeni bir kültür, edebiyat ve dil arayışı içinde oldu. Bu arada, eleştirinin okura sezinleyemediği güzellikleri tanıtması gerektiğini savundu. Kendi türettiği sözcükleri, devrik tümceleri ve kendine özgü biçemiyle dili bir uygarlık sorunu olarak ele aldı. Kişisel yönü ağır basan yazılarındaki kuşkucu ve cesur tavrıyla pek çok genç yazarı etkiledi. Bu parçada, söz konusu sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir? A) Kendine özgü bir anlatım biçimi geliştirdiğine B) Yazılarıyla genç sanatçıları etkilediğine C) Yazılarında kendi türettiği sözcüklerden yararlandığına D) Şiirlerinde Yahya Kemal’den etkilendiğine E) Değişik türlerde eser verdiğine 40. Bu yazarımız, edebiyatın dili işleme hüneri olduğunu çok iyi bilir. İnsanların birbirleriyle olan ilişkilerini şiirli bir dille ele alır. Bu konuda oldukça ustadır. Öykü ve romanlarında çağımızın bunalmış. sevgisiz ve çaresiz kalmış insanının yalnızlığını işler. Bu nedenle, insanı yaşadığı yerden, yakınlarından, sosyal ortamından ayrı tutmaz. Bunu yaparken bireyin iç dünyasının derinliklerini dışa vurmaya çalışır. Dolayısıyla onun eserlerinde iç dünya ile dış çevrenin ilişkilerini bir arada görme olanağı vardır. Bu parçada sözü edilen yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) İnsan ilişkilerini şiirsel bir dille anlattığı B) İnsanı yaşadığı çevre içinde ele aldığı C) Edebiyatın dili kullanma sanatı olduğunu düşündüğü D) Günümüz dünyasının sıkıntılı insanlarını konu aldığı E) Eserlerini anlamak için onun söz dağarcığını, tümce yapısını, anlatım biçimini bilmek gerektiği CEVAP ANAHTARI 1-B 2-B 3-A 4-B 5-A 6-D 7-A 8-E 9-C 10-C 11-C 12-A 13-A 14- D 15-E 16-C 17-D 18-A 19-B 20-A 21-D 22-D 23-A 24-B 25-E 26-B 27-B 28-E 29-A 30-E 31-A 32-B 33-D 34-B 35-D 36-B 37-D 38-A 39-D 40-E TYT Türkçe Deneme Sınavı-7 İndir!