Öne Çıkanlar 1. Yazar, yazarlık ile maraton koşmanın paralelliğinden söz ederken her iki faaliyetin de içten gelen bir motivasyonla beslendiğini, dışarıdan bir onay beklemediğini söylüyor. Yazdıklarının, kendi standartlarını karşılayıp karşılamadığı çok önemli onun için. Kaç adet sattığının, hangi ödülleri kazandığının, ne gibi eleştiriler aldığının ise hiçbir önemi yok. Bu parçada altı çizili sözle, yazarla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Yazdıklarının eleştirilmesini doğru karşılamadığı B) Kendi sanatını ulaşılamaz bir noktada gördüğü C) Bir yapıt üretirken kişisel kriterlerini tek ölçüt aldığı D) Yapıtlarının kendi dünya görüşünü ne denli yansıtıp yansıtmadığını önemsediği E) Övgü ve yergilerin sanatçıyı kısıtladığına inandığı 2. (I) Günümüzde insanlar birkaç günde bir yapıt meydana getiriveriyorlar. (II) İçine bir şey doğuyor, ilham geliyor ve yazıyor hemen bir ürün. (III) Özellikle de şiir konusunda yaşanıyor bu durum; şiir yazmak kolay mı, böylesi bir yaklaşım nasıl karşılanabilir? (IV) Doğal olarak çok bir zaman geçmeden de unutuluveriyor yazdıkları. (V) Okuma ve yaşama konusundaki yoksulluk yazma konusunda böyle ne cevherler ortaya çıkarıyor. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde kinayeli bir söyleyiş vardır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 3. Medya, 1960'lardan sonra edebiyatı saygın bir alan olarak görmeye başlarken yazarları da popüler kültürün değerleri olarak öne çıkardı. Zamanla başkalarının hayatıyla ilgilenen yazarların yerini, kendinden ötesini görmeyen yazarlar aldı. Medyanın yozlaştırmasıyla edebiyat ürünleri, değeri fiyatıyla ölçülen bir metaya yani kullanım değerine dönüştürüldü. Ne yazık ki usta işi edebiyat ürünleri görmezden gelinirken gelip geçici olanlar çoğunluğun beğenisine sunuldu. Bu parçada altı çizili sözlerle anlatılmak istenenler arasında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Değer vermeye yönelme B) Herkes tarafından tanınma, bilinme C) Bencil bir anlayışla hareket etme D) Sıradanlaştırarak niteliği kaybettirme E) Hazırlık sürecindeki zorlukları göz ardı etme 4. Toplumsal yaşamda bir kimsenin ne söylemesi gerektiğini bilmesi yeterli değildir, onun nasıl söyleneceğini de bilmesi gerekir. Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Belgisiz sıfat B) Soru adılı C) Sıfat-fiil D) Durum zarfı E) Bağlaç 5. (I) Şiir kitaplarımda toplumda çokça öne çıkmayan, bir köşede kendi kozalarını ören, sıkıntı içinde yaşayan sokak çocuklarını ele alıyorum. (II) Onların yaşama bakışını, yaşadıkları sorunları ele aldığım için yalın bir dil, çocuksu bir duyarlılık yakalamaya çalışıyorum. (III) Bu şiirlerimle sokak çocuklarından hareketle toplumdaki sorunlara ve çeşitli aksaklıklara dikkat çekmeyi istedim. (IV) Benim bu çabam pek çok kişide sosyal bir bilinç oluşturdu, insanlar toplumun kanayan yaralarına çözüm arayışına girdi. (V) Ben bu bağlamda bütün sanatçıların sosyal sorunlara çözüm üretme konusunda aktif rol almalarının önemli olduğunu düşünüyorum. Bir şairin kendi şiir kitaplarıyla ilgili düşüncelerini ele aldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) I. cümlede, şiirlerinin konusunu nereden aldığını dile getiriyor. B) II. cümlede, şiirlerinin biçemini ele aldığı konunun şekillendirdiğini söylüyor. C) III. cümlede, şiirleri yazma amacını belirtiyor. D) IV. cümlede, şiirlerinin toplumda oluşturduğu etkiden söz ediyor. E) V. cümlede, sanatçılara şiir yazma konusunda önerilerde bulunuyor. 6. Boğaz'da bahar, insanın içini coşturan oynak bir şarkı gibi gelir, mor salkımlara, manolyalara, çitlembiklere, fıstık çamlarına değer, hemen orada erguvanları tutuşturur, kırmızı ateşler, yeşil cümbüşler, kahverengiler, Boğaz'ı boydan boya kaplardı. O güzelim bahçelerde evler, renkler arasında yiter giderdi. Ardından sonbahar gelir, bu görüntüler solar, solan her şey yağmurlara teslim olur, dökülen sararmış yapraklar yol mazgallarını tıkar, insanın içinde bir şey kırılır, giden bir trenin ardından ne yapacağını bilemeyen bir yolcu gibi uzak ve derin bir boşlukta asılır kalırdı bakışlar. Bir canlı gibidir manzara. Doğan, büyüyen bir canlı… Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Duyguları yansıtma B) Birinci kişinin ağzından anlatma C) Gözlem gücünden yararlanma D) Değişik yapılı cümleler kullanma E) Eylemleri oluş sırasına göre verme 7. Farkında mıyız, bilmiyorum ama aşağı yukarı aynı sözcüklerle konuşuyor, aynı şeylerden haz duyuyor, aynı beğeniler ve aynı söylemlerle dolduruyoruz yaşamımızı. Giderek standartlaşan bir hayat tarzı hepimizi, sanki biz farkında olmadan acımasızca kuşatıyor, içine alıyor. Bir "sürü söylemi" sayılabilecek olan "Biz bize benzeriz." sözü, geçmişten daha çok bugün için geçerli! Aynı tezgâhtan çıkmış eşyalar gibi, birbirine tıpatıp benzeyen insanlar… Kişilikleriyle değil de sadece numaralanarak birbirinden ayrılabilen kimlikler… Neredeyse bir toplama kampında adı, geçmişi, tarihi olmayan tutuklular gibi yaşıyor olmamıza ne kadar kaldı dersiniz? Bu sözleri söyleyen kişinin yakındığı durum aşağıdakilerden hangisidir? A) Alışkanlıkların, yaşamdaki incelikleri görmeyi engellemesi B) Yaşam gerçeklerinin insanları duygusuzlaştırması C) İnsanların kendilerine özgü yönlerini kaybetmesi D) Birbirine değer vermeyen kişiliklerin ortaya çıkması E) Yaşamda birbirini taklit etmenin olumlu bir durum olarak görülmesi 8. Aşağıdaki cümlelerden hangisinin yüklemi, yapısı yönüyle ötekilerden farklıdır? A) Yarışmacı kendine oldukça güveniyordu. B) İşlerini bitirdikten sonra elindeki kitaba yoğunlaştı. C) Bizi site kapısında dakikalarca beklettiler. D) Okulda bir edebiyat kitaplığı oluşturmayı başardık. E) Burada hava mevsimine göre çok soğuktu. 9. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde edat grubu yoktur? A) Toplantı salonu kalabalık gibi görünüyor. B) Bilgisayarı tamir için servise götürdük. C) Ondan başka kimse proje üretmiyor burada. D) Yanımıza gelmesiyle buradan gitmesi bir oldu. E) Küçük çocuk annesi dönünceye kadar ağlamış. 10. Virginia Woolf, romanlarını anlaşılmazlıkla suçlayan çağdaşlarına karşı "Önemsiz şeylerden söz ediyorlar hep; havadan sudan, geçici şeyleri gerçek ya da kalıcı göstermek için sonsuz bir ustalık, bir çaba harcıyorlar." diyordu. Woolf'a göre bu romancılar, romanlarında sundukları kişilerin iç dünyasında olup bitene en küçük bir ilgi duymamışlar, maddeci oldukları için ruhun derinliklerini hiçbir zaman görememişlerdi. İnsan yaşamının bu kısmını görecek göz yoktu onlarda. Oysa çağ değişmiş, insanın dünyası değişmişti. Birinci Dünya Savaşı'nın getirdiği toplumsal değişikliklerin yanı sıra, insanın iç dünyasıyla ilgili ruhbilimsel araştırmalar ve kuramlar o güne değin insan yaşamının karanlıkta kalan yönlerine ışık tutmakla kalmamış, bireysel algılama biçimini de değişikliğe uğratmıştı. Bu romancılar ise çağın akışına karşı ayak diremekteydi. Yeni insan kafasının algıladığı dünyayı sunacak, yeni bir kurmaca biçimi zorunluydu. Bu parçaya göre Virginia Woolf'un, çağdaşı sanatçıları eleştirmesinin nedeni, I. Güncelin getirdiği yeniliklere kapalı olma, II. Benmerkezci anlatımı bırakamama, III. Maddeci yaklaşımın dışına çıkamama, IV. Değişimleri kendine göre yorumlama tutum ve düşüncelerinden hangileri olabilir? A) Yalnız I B) Yalnız II C) I. ve III. D) II. ve IV. E) III. ve IV. 11. Bir şiirin duygu dünyamızda karşılığı varsa onu severiz. Aşağıdakilerden hangisi bu cümlede anlatılmak istenene anlamca en yakındır? A) Duyguları devindiren bir dokuya sahip şiirler kalıcılık oluşturur. B) Sadece düşünce gücüyle oluşturulan şiirler, estetik duyarlık taşımadığı için üzerimizde yeterince etki bırakmaz. C) Gerçekçiliğin yanında fantastik öğeler de içeren şiirler ilgi çeker. D) Bir şiirin bizde etki oluşturabilmesi için hissettiklerimize değinmesi gerekir. E) Sevdiğimiz şiirlerin genellikle özgün bir anlatım içerdiğini görürüz. 12. (I) Sanatçı kendisini ifade edebildiğine inandığı her görüşü dile getirme ve kendini farklı biçimde yansıtma serbestliğine sahip olmalıdır. (II) Kaldı ki bir ülkedeki sanatsal kalitenin, ürünlerin çokluğundan ya da çeşitliliğinden önce, sanatın yüzünü yeniliğe ne derece çevirdiğiyle ölçülebileceğine inanırım. (III) Tarih boyunca daha önce duyulmamış kavram ya da ürünlerle ortaya çıkan sanatçılar, bu yolla seslerini kalıcı kılmayı başarmışlardır. (IV) Başka edebiyatlarda olduğu gibi bizim edebiyatımızda da yeni olanın yadırgandığı, ötelendiği durumlara pek de yabancı değiliz. (V) Huzur'la modernitenin en sağlam örneklerinden birini veren, mükemmel bir kurmaca gücünün ürünü olan Saatleri Ayarlama Enstitüsü'yle de postmodernitenin ilk işaretçisi olan Tanpınar'a, ancak günümüzde hak ettiği değerin verilmeye başlanması belki de en bilinen örnek. (VI) Böylesi bir durumla bir daha karşılaşılmaması için sanatçıları, yaşadıkları hatta ortaya çıktıkları anda desteklemek gerekmektedir. Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI. 13. (I) Şiirlerinde biçim ustalığını önemseyen şairin şiirini, kimi zaman zedeleyen, güçsüzleştiren, sıradanlaştıran bir tehlike vardır. (II) Belki de biçim ustalığının doğal sonucudur bu. (III) Biçimde mükemmelleşmeye ulaşma çabası onu yer yer mekanikliğe yani bayağılaşmaya götürebilir. (IV) İmajları beylikleşir, görüntüleri birbirine benzemeye başlar. (V) Bunun temelinde sanat anlayışının biçim ustalığı gözetilirken bir dünya görüşüne dayandırılmaydı yatar. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde biçim kaygısının getirdiği sıradanlaşmanın nedeni açıklanmıştır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 14. Yerli yazarların polisiye türü romanlara mesafeli yaklaştığı söyleniyor ama bana göre mesafeli yaklaşmak değil belki de o türle ilgilenmiyorlardır ;(I) olamaz mı ?(II) Çoğunluğu, tıpkı fantastik edebiyat ve korku ile bilimkurguda olduğu gibi, polisiyeye ikinci sınıf edebiyat gözüyle bakıyor olabilir. Bu sadece bize özgü bir şey değil .(III) Benim düşüncem şu :(IV) Yazılan yapıtın polisiye olması, kaliteli olmasının önüne engel değildir, iyi yazılmışsa hem iyi bir polisiye ,(V) hem iyi bir kitaptır o. Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerinden hangileri yanlış kullanılmıştır? A) I. ve III. B) I. ve V. C) II. ve V. D) III. ve IV. E) IV. ve V. 15. —-. Kimi günler yoğun bir sis içindedir bellek; ne denli zorlarsan zorla, aradığını bulup çıkaramazsın. Düşünceli düşünceli dolaşır durursun oradan oraya. Sonunda da yorulur, bırakırsın. Kimileyin tüm kapılarını, pencerelerini açar, ışıltılı bir sofra kurar önüne. Neyi sorarsan, neyi ararsan kaydı varsa, ânında sunar önüne. Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) Belleğin günü gününe uymayan şaşırtıcı bir düzeneği var B) Her bilgi kırıntısı insan belleğinde bir gün kullanılmak için hazırda bekler C) İnsan ne kadar istese de yaşadığı bazı yıkımlar, hatırlamayı güçleştirir D) Bellekte bir süre dinlenmeye bırakılmadan kullanılan düşünceler, yanıltıcı sonuçlar doğurur E) Bilmek istediklerimizin sınırı yoktur ama belleğin bir sınırı vardır 16. Öykünün gelişimini, dönüşümünü, yeni yönelimlerini belirlemek, öykü adına ortak bir bilinç ve bellek oluşturmak amacındaki "Modern Öykü Kuramı", öykü sanatının poetik alt yapısını anlama, çözümleme ve tespit etmeyi hedefliyor. Öykünün yapısını, tarihsel serüvenini, anlatım imkânlarını ve temel özelliklerini tartışıyor. Öykünün estetik, kurgusal arka planını, temel ilkelerini açıklayıp örneklemeyi, tarihsel serüvenine tanıklık etmeyi önceleyen bu yazılar, öncü birikimlerin öykü sanatını nasıl algıladıklarını araştırırken büyük öykü korosunun eşsiz soloları, kurucu, dönüştürücü adları anılarak öykü sanatının artık geri gidilemez en geri hattının altı çiziliyor. Bu parçaya göre, Modern Öykü Kuramı adlı yapıtın amacı aşağıdakilerden hangisi olamaz? A) Öyküyle ilgili teknik bilgileri açıklama B) Öykünün bütün bir gelişimini verme C) Geçmişten günümüze öyküde başarılı olan kişileri tanıtma D) Okurlara öykü eleştirmeni olma imkânı sunma E) Öyküde ne tür yenilikler yapıldığını gösterme 17. Genç kuşak yazarlar arasında kendine has ironi anlayışıyla öne çıkan yazar, günlük yaşamda ayrıntıları yepyeni söyleyişlerle kurgunun dünyasına taşır. Yaşananları tüm yönleriyle, bugünden bakarak küçük taş parçaları gibi avucuna toplayıp aynı anda yere saçar. Kimin nerelere savrularak kimlerle yan yana düştüğünü yorumlamaksa okura bırakılır. Suya sabuna dokunmadan kendi dünyasını kuran öykü yazarlarından değil; zorlamayı, yeni okumalar yapmayı, yok sayılanları metinlerine taşımayı seviyor o. Bu parçada tanıtılan yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir? A) Özgün bir anlatıma sahip olduğuna B) Yergili bir güldürüye yer verdiğine C) Yaşamın tüm boyutlarını göstermeye çalıştığına D) Okuru aktif kılan metinler oluşturduğuna E) Kimi zaman anlaşılmaz metinler ürettiğine 18. Bence, bir edebiyat yapıtı süsten arınabildiği ölçüde insanın ruhuyla buluşabilir. Ben romanı yazıp bitirdikten sonra "Burada artistlik yapmışım." dediğim her yeri çıkardım. Tabii, herkesin bir egosu var. O ego insana zaman zaman "yazarlığını konuşturma" hırsını yaşatıyor. Eksikliklerimi bilen biri olarak şuna inanıyorum ki onunla ne kadar savaşırsan o kadar iyi bir eser çıkar ortaya. Yapıtınızı yalınlaştırırken edebîleştirmiş oluyorsunuz aslında. Bazen bazı romanlarda bir cümle okuyorum ve o an yazar gözümde şöyle canlanıyor: O cümleyi kurdu, arkasına yaslandı ve "Vaay, iyi cümle kurdum." dedi. Ben bunu hissettiğimde rahatsız oluyorum çünkü öyle kurulan cümleler benim ruhumda hiçbir titreşim uyandırmıyor. Böyle konuşan bir yazar aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilemez? A) Öz eleştiri sahibi B) Yalınlığı seven C) Mücadeleci D) Yapabileceklerinin farkında olan E) Övgüye değer veren 19. Bir kitabı okurken etki altında kalmamak için yapılabilecek en iyi yöntem ön sözü en son okumaktır. Bu kendinize bir yol açmaya, daha da ötesinde kitabı keyifle okumaya yarar. Kitapta ön söz okumayan kişiler için kitabın beğenilip beğenilmemesi sonra gerçekleşebilecek eylemdir. Kitabın tadı o kadar damağınızda kalmıştır ki sırf bu lezzeti devam ettirmek adına ön sözü de okursunuz. Çünkü ön sözler genelde yüzeysel bilgiler içerir ve başlamadan kitaptan uzaklaştırır okuyucuyu. Bazen yazarın yazdığı bir ön söz kitabı özetler ve kitabı okumaya gerek kalmaz artık. Bu parçadan yola çıkılarak ön sözlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? A) Yazımında belli kural ve ilkelere uyulmaz. B) Kimi aksaklıklar okuru soğutur. C) Yapıtın sonrasında okunması idealdir. D) Okurları etkileme gücü vardır. E) Kitap hakkında açıklayıcı bilgiler içerebilir. 20. (I) Edebiyatın insanoğluna en çok faydası, yeni sorular sormasını sağlamaktır. (II) Ayrıca insan hayatına doğrudan en büyük desteği çevresindeki duvarları yıkmasıdır. (III) Hani hayatın tozlu yollarında yüksek bir duvarla karşılaşırsınız da bu duvarı aşacağınız bir yol yok gibi gelir size. (IV) Edebiyat, bu dev gibi yüksek duvarlarda görünmeyen kapılar açıverir insana. (V) İnsanın ne yapması gerektiğini anlayabilmesini, hayatta doğruları bulabilmesini sağlar. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde sanatlı bir söyleyiş yoktur? A) I. ve II. B) I. ve V. C) II. ve V. D) III. ve IV. E) IV. ve V. 21. Demiri bir hecenin (I)sıcağında eriyor iken gördüm Bir (II)somunu bölünce (III)titreyen gökyüzünü Bir hayatı, (IV)ısmarlama bir (V)hayatı bırakıyorum Bu dizelerdeki numaralanmış sözcüklerden hangisi bir varlığın kime ya da neye ait olduğunu bildiren bir ek almıştır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 22. (I) Edebiyat bir sektör hâline geliyor. (II) Bu, yaşanan çağın bir gerçeğidir. (III) Her geçen yıl basılan kitapların sayısı artıyor. (IV) Aslında bu, mutluluk verici bir gelişmedir. (V) Artık okur var ve kitap talep ediyor ancak yazar sayısı aynı hızda artmıyor. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) I. cümlede, yüklem basit çekimli bir eylemdir. B) II. cümle, birleşik, devrik isim cümlesidir. C) III. cümle, çatısı bakımından geçişsizdir. D) IV. cümlede, yüklem ek eylem almıştır. E) V. cümlede, basit ve türemiş sözcük vardır. 23. Buranın her mevsim ayrı bir güzelliği var. ilkbaharda açan çiçekler, yeşermeye başlayan ağaçlarla doğanın uyanışı… Gölün kıyısında bize göz kırpan nilüferleri seyrettik. Sonbaharda doğanın kendini kışa nasıl hazırladığını görüp büyülendik. Dökülen sarı yapraklara basarak, hışırtının verdiği mutlulukla sakin bir yürüyüş yaptık. Ayrıca kitabımızı alıp huzurlu bir manzaraya karşı göl kenarına yerleşip buradan ayrılmayı hiç istemedik. Öğrendik ki hiç tahmin etmediğimiz bir anda kar yağarken bulabilirmişiz burayı. Gölün rengi de mevsime ve tabi güneşe göre değişmekteymiş. İlkbaharda canlı olan göl sonbaharda bir tablo gibi hüzünlü bir renk alırmış. Kışın ise burada gölün tamamı buz tutuyor. Üzerinde rahatlıkla yürüyebileceğiniz kalınlıkta bir buz tabakası görenleri hayrete düşürüyormuş. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Betimleyici öğelere yer verilmiştir. B) Farklı duyularla algılanan ayrıntılar vardır. C) Söz sanatlarından yararlanılmıştır. D) Günün belli bir zamanı anlatılmıştır. E) Deyimlere başvurularak anlatım güçlendirilmiştir. 24. Tartışma, okuyucu ya da dinleyiciyi savunduğumuz düşünceye yöneltmek için başvurduğumuz bir anlatım biçimidir. Tartışmanın amacına varması, okuyanı ve dinleyeni etkilemesine, inandırıcı olmasına bağlıdır. Ama "etkililik" ve "inandırıcılık" bütün anlatım biçimlerinde aranılan niteliklerdir. Tartışma, her şeyden önce bir düşünüş ve anlayış çatışmasının ürünüdür. Konuşmalarda, konferanslarda, bir savcının savunmasında, söyleşilerde, roman ve öykülerde, kısaca düşünüş ayrılığını gidermek için yapılacak her türlü sözlü ve yazılı anlatımda yer alır. Bu parçadan tartışmayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz? A) Yaygın bir kullanım alanı olduğu B) Diğer anlatım biçimlerinden daha inandırıcı olduğu C) Tepkisellik içerdiği D) Kişiyi etki altına alan bir tarzının olması gerektiği E) İkna edici yorumlarla desteklenmesi gerektiği 25. Bir roman ancak bir oturuşta okunup bitirilebilirse tam olarak anlaşılmış olur. Bir oyunun bir perdesini bir hafta görüp öbür perdesini ertesi haftaya bırakabilir misiniz? Bir senfoninin üç bölümünü üç günde tamamladığınız oldu mu? Bir tablonun her gün bir parçasına bakmayı düşündünüz mü? Roman da oyun gibi tablo gibi senfoni gibi parçalanamaz bir bütündür. Yaprağını kıvırıp ertesi güne bırakamazsınız. Onu da öteki sanatlar gibi bir bütün olarak kavrayabilirsiniz. Çağımız romancılığı bu anlayışa yönelmiştir. Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Sanatın her türü kendine has özellikleriyle günümüze kadar ulaşmıştır. B) Roman, resim, müzik gibi sanata ait her renk, dikkatli gözlem ve bilgiyle ancak kendilerini bize açar. C) Roman sanatı diğer sanat ürünler gibi bütünlüğüne dikkat edilerek anlaşılır. D) Zamanında bitirilmesi gereken işler sonraya bırakılınca istemediğimiz sonuçlar doğurur. E) Yaşamdaki bazı değişim ve gelişmeler yalnız yazın dünyasını değil, diğer sanat dallarını da etkiler. 26. Yazmak, zihinsel işçilik, bir romanı bitirebilmek ise daha çok el işçiliğidir. Masa başında oturup zihnini bir konuya odaklamak, bir şeyler hayal etmek, bir hikâye yaratmak, o hikâyeyi anlatacak doğru kelimeleri seçmek, tüm bunları yaparken hikâyenin akışını kontrol altında tutmak, enerji seviyesini uzun süre yüksek tutabilmeyi gerektiren, pek çok insanın hayal edebileceğinden çok daha zor bir iş. Yetenekli yazarlar bu süreci diğerlerinden çok daha rahat yaşayabilir. Genç ve yetenekli bir yazarsanız kanatlanıp uçar gibi yazabilirsiniz. Hatta Shakespeare, Balzac, Dickens gibi öyle yazarlar vardır ki ilerleyen yaşlarında bile yeteneği azalmaz. Her yazarın onlar gibi olması mümkün değil. Yazarların çoğunluğu yeteneklerindeki eksikliği ya da azalmayı telafi etmenin bir yolunu bulmak zorunda. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Alıntı B) Örnekleme C) Açıklama D) Karşılaştırma E) Koşul öne sürme 27. Günümüzde okurlar İnternetle, televizyonda tanıtımı yapılan, başkalarının okuyup beğendiği kitapların peşinde koşuyor halbuki —-. Çünkü gerçek okur, yayınevinin peşinden koşar. Hangi yayınevi neyi yayımlamış bilir. Kitabevinde aradığı kitabı bulamadığında bu kitap niye yok, getirir misiniz, der. Okurluk budur. Gazetede veya ekinde yayımlanmış diye gidip bir kitabı satın almaz. Şimdilerde yaşanan duruma kitabevleri de çanak tutuyor biraz, eskiden kitabevlerinde çalışanlar kitap delisi insanlardı. Kendileri de sıkı birer okurdu ve okurları bilgilendirirlerdi. Artık market sistemine yönelik işler yapmaya başladılar. Kitabevleri yeni ve yetkin kitapları sergilemediği için okur onları göremiyor doğal olarak. Bu parçada boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisinin getirilmesi en uygundur? A) okurlar, tanıtıma, reklama göre hangi kitabın nitelikli hangisinin niteliksiz olduğunu anlayabilir B) gerçek reklam, okurların beklentilerini karşılamaktan uzak olmamalıdır C) eleştirmenlerin görüşlerine itibar etmeyen, kitap tanıtım yazılarını okuyan bilinçli okurlar var artık. D) daha nitelikli, ne aradığını bilen bilinçli okurlar bu kitapların değerini anlayabilir E) kitap için reklama ihtiyaç duyan okur, gerçek okur değildir 28. (I) Çocuk ve gençlik edebiyatının en temel ölçütlerinden biri "çocuğa görelik" prensibine uygun yazılmış olmasıdır. (II) "Çocuğa görelik" edebiyat yoluyla çocuğa anlatılmak istenen konuyu, bulunduğu yaşın algı, duygu ve düşünsel olgunluğuna göre anlatabilmek demektir. (III) Ancak yaratıcı yazarın "Ben kitabımı şu yaşlar için yazıyorum." diye kendini kısıtlaması pek mümkün olmaz. (IV) Çünkü yazar kalemi eline aldığında kuşlar gibi özgür olmak ister. (V) Bu sadece çocuk edebiyatı yazarlarını değil tüm sanatçıları ilgilendiren bir durumdur. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) I. cümlede, bir saptama yapılıyor. B) II. cümlede, tanımsal bir nitelik vardır. C) III. cümlede, olumsuz bir görüş belirtiliyor. D) IV. cümlede, bir benzetme yapılıyor. E) V. cümlede, bir genellemede bulunuluyor. 29. Olgunlaşmış yazar, yaşanılan zamana ters düşen kitap yazamaz. Zamanın havasını solutmayan yapıt, başarılı sayılmaz. Bu durum romanda yazarın sözlerinde yer almasa bile kahramanın tavır ve hareketlerinden, onun psikolojisinden anlaşılır. Benim romanlarımda konu olarak hep felaketler, savaşlar ve halkın yok oluşuna neden olan olaylar var. Yaşadığımız dönem böyleyse elden ne gelir? Evet bu yüzden romanlarımın trajedi olduğuna kuşku yoktur. Bu parçada konuşan yazarın kendisiyle ilgili olarak vurgulamak istediği aşağıdakilerden hangisidir? A) Gerçekçi olayım derken sıradanlığa düştüğü B) Yapıtlarında konuları ince eleyip sık dokuduğu C) Yapıtlarında yaşadığı döneme kayıtsız kalamadığı D) Geçmişle geleceği kaynaştırarak yapıt ürettiği E) Evrensel duyguları işlemesinin zorunluluk olduğu 30. Yazarın (I)dilde yenilenme görüşünün temeli enstitüde okuduğu yıllara kadar uzanır. Öğrencilik yılları boyunca (II)Burdur'un Sesi gazetesine birkaç yazı gönderir. (III)12 Temmuz 1932'de kurulan (IV)dil kurumunun ortaya attığı yenilikçi tezleri (V)üst üste yazdığı yazılarla savunur. Bu parçadaki numaralanmış sözlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 31. (I) Eğer hikâye yazmada bir tılsım varsa ve ben bu tılsımın var olduğuna inansam bile hiç kimse bunu kuşaktan kuşağa aktaracak bir reçete hâline getiremez. (II) Formül, sadece yazarın önemli bulduğu şeyleri okura iletme dürtüsünde gizlidir. (III) Bir hikâyeyi iyi yapan mükemmelliği ya da bir hikayeyi kötü yapan hataları algılamak gerekir. (IV) Eğer yazar bu duyguya sahipse bunu iletecek bir yol bulur. (V) Kendine güvenen yazarın en özgün yolları bulacağından emin olmak gerekir. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 32. İnsanlar birbirinden çok farklı değer yargılarına ve dolayısıyla çok büyük fikir ayrılıklarına sahip. Bu durum, bir yazarın iyi anlaşılmasını zorlaştırır. Yanlış anlaşılmak ve eleştirilmek ise hiç kimse için hoş değil, aksine oldukça acı verici bir tecrübe. Bunun için mücadele ettim ama yaşım ilerledikçe bu tür acıların yaşamın doğal bir parçası olduğunu gördüm. Benim farklı yazabilmem ancak diğer insanlardan farklı olmamla mümkün. Ancak bu sayede sadece benim olan hikâyeler yazabiliyorum. Bunun kaçınılmaz sonucu olan yalnızlık ve yalnızlaşmanın getirdiği duygusal acı, bağımsız olabilmek için ödenmesi gereken bir bedel. Bir yazar için yalnızlık ne kadar istenen ve peşinde koşulan bir durum olsa da bir taraftan insanın kalbini yiyip tüketebilir. Bu sözleri söyleyen kişiden aşağıdakilerin hangisini yapması beklenemez? A) Düşünsel farklılıkları doğal karşılama B) Doğru anlaşılmak için çaba gösterme C) Özgün olmaya dikkat etme D) Yalnızlığın getirdiklerinin bilincinde olma E) Çok çalışmak yerine düzenli çalışmayı önemseme 33. Bir yazar için en büyük kaynak hayatın kendisidir. Sadece yol hikâyelerinden bile yüzlerce anı çıkar istedikten sonra. Ayrıca hayatın içinde birçok şeyden esinlenme yoluyla birçok yapıt üretilebilir. Ama bu, başkasının emeğini aşırma ile karıştırılmamalı. Bir Dostoyevski bile Gogol'dan, Puşkin'den etkilendiğini itiraf etmiştir. "Ses ve Öfke"yi okuyanlardan biri Maupassant, bir başkası da Poe görmüş içinde. Ama bu, taklit etme değil, esinlenme derecesinde olmalıdır her zaman. Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz? A) Yaşam, her yönüyle bir yazar için üretim alanıdır. B) Yazın dünyasında birbirini çağrıştıran yapıtlar vardır. C) Ortaya konulan yapıtlardan bire bir yararlanmak doğru değildir. D) Nitelikli yapıt üretmek yazarın anlatım gücüne bağlıdır. E) Usta sanatçılarda bile metinlerarası ilişkilerden izler bulunabilir. 34. Bir edebiyat yıllığı, gerçekten çok önemli bir çalışma. Bir yılın ürünlerini tek tek okuyorsunuz, sonra bazılarını eleyip bazılarını seçiyorsunuz, "Bu alınır, bu alınmaz, bu öbüründen daha iyi ya da değil." biçiminde yargılara varıyorsunuz. Yılın bütününe ilişkin bir değerlendirme yapıyorsunuz ve sonra da yaptığınız bu çalışmayı edebiyat kamuoyuna sunuyorsunuz. Çok ciddi bir iş bu. Bu çalışmanın bütünü bir eleştiridir aslında. Bir yıllığı hazırlayan, kapsamlı bir eleştiri yapıyor demektir. Dolayısıyla bu eleştiriyi nitelikli biçimde yapabilecek gerçek edebiyat adamlarının hazırladığı yıllıklar daha güvenilir oluyor. Bu nitelikten uzak olanlarınsa yıllık hazırlamaktan vazgeçmesi gerekir. Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir? A) Gerçek bir edebiyat yıllığı hazırlanmasının getireceği zorluklar konusunda ne düşünüyorsunuz? B) Sizce herkes edebiyat yıllığı hazırlayabilir mi? C) Yıllıkların hazırlanmasında yayınevlerine düşen görevler nelerdir? D) Sanatçıların bazı yıllıkların yanlı hazırlanmasına karşı verdiği tepkiyi doğru buluyor musunuz? E) Genç şairlere son yıllarda hazırlanan yıllıklarda dalı ha çok yer verilmesini yerinde buluyor musunuz? 35. I. Başından beri edebiyatın öznelliğin dışına çıkamayacağını düşünmüşümdür. II. Edebiyata propaganda aracı olarak bakmak, onu öz varlığından uzaklaştırmak demektir. III. Beğenilen yazınsal yapıtlar, içerik yönüyle insan doğasına uygun olanlardır. IV. Edebiyatta nesnellik denen ölçüt, eleştirmenlerin bir temennisinden öte bir şey değildir. V. Yazar, içselleştirmediği şeyleri dile getirmeye kalkarsa bu okurlarda çok da etki oluşturmaz. Yukarıda numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirini destekler niteliktedir? A) I. ve II. B) I. ve IV. C) II. ve V. D) III. ve IV. E) IV. ve V. 36. Bizim şiir yazmaya başladığımız döneme hiç benzemeyen bir şiirsel hareketlilik var bugün yazın dünyasında. On sekiz-yirmi yaşlarında bir sürü genç çıkıyor şiire sarılıyor. Ama ne bütün bir geçmişin sentezini yaparak ortaya çıkan bir şair var henüz ne de yeni bir yöneliş. "Bir kumaş ilk metresinden bellidir." derler; bir şair de öyledir, gelişinden, adımını atışından bellidir. Ahmet Haşim'in Galatasaray'dayken yazdığı ilk şiir, çok kusurlu bir şiirdir belki ama yine de Ahmet Haşim'den haber verir. Bu parçada "Bir kumaş ilk metresinden bellidir." sözüyle aşağıdakilerden hangisi anlatılmak istenmiştir? A) Kalıcı nitelikte şiirler yazmanın etkileyici şiirsel buluşlara imza atmakla yakalanabileceği B) Yazın dünyasında tutarlı düşünceler işleyerek kendini fark ettirmek gerektiği C) Sanatçıların tek bir yapıtını incelemekle tüm sanat çizgisinin belli olacağı D) Sanatçı olma yeteneğinin daha ilk ürünlerde kendini hissettireceği E) Ulusal yönleri olan bir sanatçı kimliğine sahip olmak gerektiği 37. Edison ampulü keşfettiyse sadece insanlar yararlansın diye yapmamıştır bunu. Öyle inanıyorum ki merak etmiştir böyle bir şey olabilir mi diye. Newton'dan önce binlerce kez insanlar ağaçtan elma düştüğüne tanık olmuştur. Ama kimse bu neden böyle oluyor diye sormamıştır. Bu elma niye düşüyor diye merak eden Newton, bu işin gerekçesini bulmuştur. Bu, bilimde olduğu kadar sanatta da böyledir. Farklı alanlarda eğitim gördüğü hâlde merakından dolayı sanata yönelen ve başarılı olan pek çok sanatçı tanıyorum. Bu parçanın bütününde aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir? A) Sanatsal ve bilimsel gelişmelere duyulan ilgide kişilerin eğitim düzeyinin etkisinin olduğundan B) Bilimsel gelişmelerin en önemli kaynağının deneyimlere dayalı birikim olduğundan C) Merak duygusunun keşfetme ve öğrenme isteğini kamçıladığından D) Her alanda başarılı olmak için insanların eline geçen fırsatları değerlendirmeleri gerektiğinden E) Emek vermeden salt merak duygusuyla yola çıkmanın insana faydasının olamayacağından 38. Aşağıdaki cümlelerin hangisi "kim, ne zaman, neyi ve nerede" sorularının tümüne cevap vermektedir? A) Üniversite yıllarımda edebiyat ile müzik ilişkisi üzerine radyo programları yapmıştım. B) Dinleyiciler ne kadar çok müzik eserinin kültürümüz-den esinlendiğini gördükçe şaşırıyor. C) Yazar sayısındaki artış, son günlerde yazınımızın ne kadar gelişmekte olduğunu bize anlatıyor. D) Her sanatçı olgunluk yıllarında, yazarlıkla ilgili düşüncelerini yapıtlarında dile getirir. E) Hepimiz dün buradaki kitapların büyük bir kısmını el birliğiyle depoya taşıdık. 39. Edebiyat sadece iyi öykü anlatmak değildir, aynı zamanda yazarın kendi anlatım gücünün okurda karşılık bulmasıdır. Bu cümleyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) Zarf-fiil vardır. B) Ek almamış sözcükler kullanılmıştır. C) Sıralı bir cümledir. D) Dönüşlülük adılı vardır. E) İsim tamlaması kullanılmıştır. 40. (I) Onun, yazın dünyasına kazandırdıkları değil, aktüel yönleri ön plandadır. (II) Moda eğilimlere, bilineni tekrarlayan sözlere yer vermesinin bunda payı büyüktür. (III) Dil üzerine yazdığı yazılarda, dil tutkunu olmamakla birlikte arı dilden yana olduğunu söylemiştir. (IV) Ona göre yabancı sözcükler yerine yeni sözcük ya da terim getirirken sadece türetme yönteminden faydalanmak olmaz. (V) Bu da olsun ama önce yazılı, sözlü halk kaynaklarına başvurulsun, bunlardan yararlanılsın ister. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde yazarın anlatımının basmakalıp olduğu belirtilmiştir? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. CEVAP ANAHTARI 1-C 2-E 3-E 4-D 5-E 6-B 7-C 8-A 9-D 10-C 11-D 12-C 13-E 14-B 15-A 16-D 17-E 18-E 19-A 20-B 21-A 22-B 23-D 24-B 25-C 26-A 27-E 28-C 29-C 30-D 31-C 32-E 33-D 34-B 35-B 36-D 37-C 38-D 39-A 40-B YGS Türkçe Deneme Sınavı-37 İndir!