Öne Çıkanlar 1. Edebiyat toplantılarında şairler genellikle kendi şiirlerinin yazınsal gücünün yüksek olmasıyla övünürler. Ama edebiyatta aslolan, eleştiriler karşısında şiirin sahip olduğu yazınsal değerle kendisini savunmasıdır. Bu parçada altı çizili sözle, şiirle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi anlatılmak istenmiştir? A) Kusursuz bir şekilde kendini göstermesi gerektiği B) Kendi sanat gücüyle ayakta durması gerektiği C) Yoğun ve içten bir anlatıma sahip olması gerektiği D) İçeriğindeki zenginlikleri kolaylıkla fark ettirmesi gerektiği E) Hiçbir plan yapmadan doğal bir süreç içinde kendiliğinden yazılması gerektiği 2. Hiç dinmeyecekmiş gibi (I)süren yağmur birkaç dakika sonra (II)kesildi, (III)ardından pırıl pırıl bir güneş doğdu; su (IV)birikintilerine güneş (V)ışınları vuruyordu. Bu cümlede numaralanmış sözcüklerden hangisi sadece çekim eki almıştır A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 3. (I) "Şiir ortamı" gibi bir kavramdan, bir şiir kamuoyundan söz ediyorsak orada düşünsel bir alışveriş olacaktır elbette. (II) Bu alışveriş, şiir üstüne düşünmeyi, kuramsal donanımı ve üretimi de gerektirir. (III) Bu düşünsel etkinlikler bize çok yabancı oysaki Batı'da şiirle ilgili düşünceler üretmeden şiir olmuyor. (IV) Özellikle Fransa'da şairler hem kendi yazdıklarını hem öteki şairlerin şiirini değerlendirme gereği duyuyor hem de edebiyatın çeşitli sorunları üstüne düşünüp yazıyor. (V) Bir şairin, şiir kitapları kadar deneme ve eleştiri kitapları yazması ise bizde pek rastlanan bir durum değil. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde yazın dünyamızdaki eksikliklerden söz edilmektedir? A) I. ve III. B) I. ve V. C) II. ve III. D) III. ve V. E) IV. ve V. 4. Yaşamdan kolaylıkla pek çok kitap elde edebilirsiniz oysa kitaplardan pek az yaşam tecrübesi edinilebilir. Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Fiilimsi B) İlgeç C) Bağlaç D) Miktar belirteci E) Yeterlik fiili 5. Çocukluğumda, yetmişli yılların TRT günlerinde, bir tartışma programı izlemiştim. Tartışmacılardan biri, beni yıllarca düşündüren bir şey söylemişti: Çizgi roman, çocukların hayal kurmasını engelliyor. Söz gelimi "Öyle güzel kar yağıyordu ki…" cümlesi resmedilmemeliydi ve çizgi roman edebiyatta yaygınlaşırsa çocukların hayal güçleri sınırlanacaktı ona göre. Aklımda bunlar varken sıcak bir coğrafyada yaşayan bir mektup arkadaşım hiç kar görmediğini, hep kartopu oynamak istediğini yazmış; bana kar yağdığında neler yaptığımı sormuştu. Arkadaşımın hayalindeki kış resmine ne kadar katkım olmuştur bilemem ama uzun uzun anlatmıştım kızakla nasıl kaydığımı, buz yüzünden yokuş çıkamayan otomobilleri, zincirleri, kardan adamın kömür karası gözlerini. Yıllar sonra şunu anladım: Dil, ne kadar kapsayabilir ki gerçekliği? Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Kimi sanat yapıtları bizi bulunduğumuz ortamdan koparır, hayal dünyamızın gelişmesine katkıda bulunur. B) Görsel içerik taşıyan bazı sanat ürünleri, okunanların anlaşılmasını daha da kolaylaştırır. C) Yazınsal yapıtlar, yaşantıdaki her şeyi tam olarak yansıtamaz ve kimi zaman hayal gücünü sınırlar. D) Bir sanatçının, okurun duygu ve düşünce dünyasını şekillendirecek yapıtlar ortaya koyması her zaman mümkün olmayabilir. E) Her sanat ürünü, yaşamı kendi diliyle okuru etkisi altına alacak şekilde anlatır. 6. (I) Hikâye sanatı, bir bakıma ayrıntılar sanatıdır. (II) Ayrıntıların, bir araya getirilerek örülebilmesinin ilk şartı ise dil başarısıdır. (III) Hatta biz bir metne ancak dil ve kurgu üzerinden edebî değeri veririz. (IV) Dil sayesinde bir edebî metin okuduğumuz kanaati ediniriz. (V) Yazınsal metinlerde anlam açıklığına dikkat etmelidir bir yazar. (VI) Anlamı okuyucuya klasik kronolojik kompozisyon içinde değil, dilin bir başarısı olarak ulaştırmalıdır. Bu parça iki paragrafa bölünmek istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI. 7. Şiir yazan, şiir ve edebiyat dergilerini zorlayan ozanların sayısı binleri bulsa da şiir üzerine yazılmış ciddi eleştiri kitapları ve kuramsal kitaplar, yazık ki hemen hiç satmıyor. Bunların satışı, şiirin dolaştığı alanın dışında, yeterli olmasa da, akademik çevrelerde yapılıyor. Soruna daha ciddi eğilen akademik çevreler de olmasa bu tür kitaplar hiç satılmayacak. Şiir yazanların çoğu bu tür kitapların kapağına bile bakmıyor, öyle donanımsızlar. Yazın dünyamızdaki dergilerde şiir üzerine yazılanların tanıtım yazısı çerçevesini aşamadığını, magazinin ağır bastığını, bir çeşit dedikodu yazarlığının egemen olduğunu görüyorsunuz. Yaşadığım şu örneği verebilirim: Dergi çıkarıp şiir üzerine sözüm ona yazılar da yazan biri geçenlerde karşılaştığımızda "Sizin yazdıklarınızı anlamıyorum." deyince yanımdaki bir arkadaştan iyi bir zılgıt yemiş ve "O zaman neden yazıyorsun şiir üstüne?" sorusuna bir cevap verememişti. Bu parçada aşağıdakilerin hangisinden yakınılmamaktadır? A) Belli bir niteliğe sahip değerlendirme yazılarının ilgi görmemesinden B) Kimi şairlerin kendilerini geliştirmek için çaba göstermemelerinden C) Eleştiri adı altındaki kimi önemsiz yazıların, piyasaya hakim olmasından D) Yetkinleşememiş kişilerin yazın dünyasında kalem oynatmasından E) Yazın dünyasındaki kısırdöngüyle ilgili sunulan önerilerin çok geç dikkate alınmasından 8. (I) Bir süredir bol bol (fazlasıyla) çocuk kitabı okuyorum. (II) Üstelik (Ayrıca) her kitabı sadece bir kere değil, tekrar tekrar okumak durumundayım. (III) O yüzden iyi kitapla kötü kitap arasındaki ayrıntılar her okuyuşta daha çok fark ediliyor (dikkat çekiyor). (IV) Çocuk kitapları büyüklerin dünyasına has (özgün) pek çok sorun barındırıyor. (V) Bunun sonucunda en başta zararsız görünen bu kitapların aslında ciddi (önemli) etik sorunlarda çocukları nasıl yönlendirebileceği ortaya çıkıyor. Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde altı çizili söz ayraç içinde verilen açıklamasıyla uyuşmamaktadır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 9. (I) Öteden beri yazılı kültürü kendi düşünsel gelişimimin başköşesine yerleştirmiş bir "okur" olmayı çok önemsiyorum. (II) Yazılı kültürün yerini görsel kültüre -diğer bir deyişle tüketim kültürüne- bırakması, sessiz sedasız kültür ortamımızdan çekilmesi kanın damarlarımızdan çekilmesi gibi. (III) İşte ben okuyarak ve yazarak bu kan kaybını önlemeye çalışıyorum. (IV) Öncelikle bir "okur" olarak yazılanı okuyor, yazara sesimi katıyorum. (V) Çünkü biliyorum ki yazmak bir "kartopu", okumak ise o kartopunu bir "çığa" dönüştürmektir. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) I. cümlede, kişisel bir düşünce ortaya konuyor. B) II. cümlede, bir görüş benzetmeyle somutlaştırılıyor. C) III. cümlede, yazarın yazılı kültürü canlı tutmaya çalıştığından söz ediliyor. D) IV. cümlede, yazılanları yetersiz bulduğu ortaya konuyor. E) V. cümlede, yazının etkisinin okunarak artacağı belirtiliyor. 10. Bizim toplumumuz eleştiriye pek sıcak bakmaz. Edebiyat dünyamız da aynı durumdadır. Onun yüksek nitelikli kültürle de alışverişi pek olmamıştır. Kimi ayrıksı yazınsal metinlerin kapalı, anlaşılması zor bulunması ve kötü ilan edilmesine Batı yazınında rastlanmaz. Ama burada hep aynı tarzda bir şeyler üretilmek isteniyormuş gibi davranıldığını görmez misiniz ya da her zaman ortalama bir kültür anlayışının dayatıldığına hangimiz tanık olmadık? Böyle yaparak kültürü, herkesin seviyesine indirmek mi gerekiyor? Edebiyatı böyle kapalı devre sistemi içine alabilir misiniz? Edebiyat dünyamızda sözünü ettiğimiz olumsuzluklar ya da eksiklikler, sanki herkesin kabul ettiği bir düşünce biçimi. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Değişik yapıda cümle türleri kullanılmıştır. B) Konuşma havası içinde yazılmıştır. C) Öznellik ağır basmaktadır. D) Karşılaştırma yapılmıştır. E) Gerekçeli yargılara yer verilmiştir. 11. Turgut Uyar Bir Şiirden adlı kitabında, şiiri Tanzimat'tan bu yana nasıl yanlış yorumladığımızı, içinde yaşanılan bir varlık alanı görmek yerine, onu nasıl araçsallaştırıp otorite ve kimlik meselesi hâline getirdiğimizi anlatıyordu. Şairlerin egemen güçlerle yakınlaşmasının ve muhalif gücünü kaybetmesinin, bırakın başka şeyleri, şiirin kendisine nasıl zarar verdiğinin de altını çiziyordu. Turgut Uyar'ın orada söyledikleri, bugün hâlâ geçerliliğini koruyor. Bu yüzden gerçekten edebiyat yapan kişi sayısı az. Bu yüzden edebiyatta her tür yeniliğe karşı belirli bir kesimde büyük bir direnç var. Turgut Uyar, bugün yaşasaydı, kesinlikle şiirde bir tabu hâlini almış kimi şiir gruplarına karşı çıkardı ve başka bir "Yeni"nin olanaklarını araştırırdı diye düşünüyorum. Turgut Uyar'ın bu parçada anlatılan tavrı göstermesi, I. Yeni şiire güven duymama II. Yenilikçi olma III. Eleştirel tavır takınma IV. Objektif davranma V. Bilgili olma özelliklerinden hangilerine bağlanabilir? A) I. ve V. B) II. ve III. C) II. ve IV. D) III. ve IV. E) IV. ve V. 12. Evime her ay, ona yakın dergi giriyor. Bunların benim aradığım özellikleri yansıttığını söylemem mümkün değil. Edebiyat bir kültür ortamı olduğu için bu ortam en canlı biçimde dergilerden izlenebiliyor. Beklentilerimi karşılamasa da ortamı görmek üzere dergileri izliyorum. Beklentim ne mi? Bir derginin kendine özgü bir kimlik sahibi olması ayırt edici bir özelliktir benim için. Çünkü bu, edebiyat adına bir kazançtır. Birbirinin benzeri dergiler, olmasa da olur. Yalnız kimlik sahibi olmak da "Aklıma geleni yaparım, istediğim gibi yazarım, çizerim." kolaycılığı değildir. Bu türden yaklaşımlarla hazırlanan dergiler de uzun soluklu olamıyor ne yazık ki. Bu sözleri söyleyen kişinin dergilerle ilgili olarak yakındığı durum aşağıdakilerden hangisidir? A) Kendilerini birer yazın otoritesi olarak görmeleri B) Yazın dünyasına katkı sağlamaktan uzak olmaları C) Gereksiz yere birçok derginin piyasada olması D) Farklı bir yazınsal duruşa ve ilkeye sahip olmamaları E) Sanat dünyasına yaptıkları küçük katkıların değerinin bilinmemesi 13. Gideceğim yerlerin tarihsel dokusu hakkında kimi yararlı bilgilere ulaşmak için bir rehber kitap edinip gezi boyunca ona başvurmak, üniversite öğrenciliği yıllarımda edindiğim güzel alışkanlıklarımdandır. Bu cümlenin öğeleri aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla, doğru olarak verilmiştir? A) Nesne – yüklem B) Özne – yüklem C) Özne – zarf tümleci – yüklem D) Özne – zarf tümleci – nesne – yüklem E) Nesne – özne – zarf tümleci – yüklem 14. I. Açlık ile tokluğun arası bir dilim ekmektir. II. Akılsız başın cezasını ayaklar çeker. III. Al elmaya taş atan çok olur. IV. Altın yere düşmeyle değer kaybetmez. V. Ay görmüşün yıldıza minneti yoktur. Yukarıdaki atasözlerinin hangileri hem yapısına hem yüklemine göre özdeştir? A) I. ve II. B) II. ve V. C) III. ve IV. D) III. ve V. E) IV. ve V. 15. Hayatın akışı içinde çoğu zaman fark edemesek de fikirlerimizin ve hayallerimizin ilham kaynaklarındandır renkler ( ) Renklere yüklenen anlamlar ( ) beynimize ve hislerimize göndermeler yapar; yorumlarımızı şekillendirir. Örneğin canlı tonlar hayata bağlılığın, koyu ve ağır renkler ciddiyetin ( ) sade renkler ise alçak gönüllülüğün temsilcisi değil midir bizim için ( ) Renkler ( ) soğuk, canlı, zengin, davetkâr ya da romantik etkileriyle ruh yelkenlerimizi üflemeye devam ediyor. Bu parçada ayraçlarla ( ) belirtilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir? A) (…) (;) (;) (?) (;) B) (…) (,) (,) (?) (,) C) (.) (,) (,) (?) (;) D) (.) (;) (,) (…) (,) E) (.) (,) (;) (?) (;) 16. Yaşadıklarım kadar, yaşadığımız dünya da etkiliyor beni. Yazar ve sanatçı olarak bir bakışım var. Bu bakış sıradan insanın bakışı değil, yorumlayan, öykü kuran, kurgulayan, dönüştüren bir bakıştır. Dolayısıyla yaşadıklarım, gördüklerim, bir süzgeçten geçerek öykü, roman ve şiir olur. Algılarım hep açıktır, sokağa bakıyorum ve yaşanabilir bir dünya için çalışanların yanında yer alıyorum. Bu da yeni bir şey değil, daha ilk öykü yazmaya başladığımdan bugüne gelen bir süreçtir. Yazma serüvenim bu duygulara, bu algılamaya ve etkilenmeye paralel olarak yürüyor. Bu parçada yazar kendisiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisini anlatmaktadır? A) Yazarlık serüveninde karşılaştığı zorlukları nasıl yendiğini B) Yazmaya duygularını kontrol ederek, yaşadıklarını sindirerek başladığını C) Yaşadıklarının yapıtlarının doğuş sürecini nasıl etkilediğini D) Tepkisel bir bakış açısıyla yapıtlar oluşturduğunu E) Yeniliğe açık her görüşü titizlikle inceleyip kabullenerek yazın yolculuğuna devam ettiğini 17. Tehlikeli Oyunlar'ı okurken yazarın temiz kalmak için çırpınan ruhunun acılarını da duyarız. Diğer yandan toplumun kalbindeki derin krizi ve düzensizliği de öğrenme imkânı buluruz. Başkişisi Hikmet Benol, hem her şeyin bir oyun, tehlikeli bir oyun olduğunun farkındadır hem de bu oyuna alışmıştır. Sevdiğini kaybederek düştüğü kaosta, yaşamın o tuhaf, Atay'ın kaleminden absürt ve ironik bir şölene dönüşen ayrıntıları içinde, bu oyunun sırlarını ele verir anlattıkça. Bu yönüyle Atay'ın anlatıları epiktir, gösterimcidir. Ne var ki epiğe de sığmaz bu dil, ansızın olayın içine çeker sizi Atay, kendisi zaten olayın içindedir çünkü bilir ki olayın içinde olmayan ölüdür. Oğuz Atay'ı okudukça insan, hem bir koyu hüznün içine doğru çekilir hem de o hüznün kendi içine kaydığını fark etmeksizin acıya boğulur. Bu parçadan yola çıkılarak Oğuz Atay'la ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? A) İç dünyasını yapıtına yansıtmaktan çekinmez. B) Toplumsal yapıdaki düzensizlikleri dile getirir. C) Dilin anlatım olanaklarından etkili bir biçimde yararlanır. D) Anlattıkları, okurlarda karşılık bulur. E) Trajik olay anlatımından uzak durur. 18. Orhan Kemal'in yapıtlarını sahneye uyarlayan yönetmenlerin başarılı olmalarında etkili olan romandaki, öyküdeki gerçeklerin rengini, çeşnisini, çarpıcı özelliğini bozmadan sahneye aktarmalarıdır. İçeriğin deviniminden hareketle oyuna yeni olaylar ekleyerek oyunda bir değişimin gerçekleştiğini göstermek istemişlerdir. Böylelikle kişileri roman ve öykülerdeki canlılıkları ve çeşitlilikleri içinde canlandırıp yerel görüntünün ve dilin çarpıcılığından, yaşamsal gücünden yararlanmayı amaçlamışlardır. Böylece bu oyunlar, —-. Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir? A) hem sanatçının kendi çizgisine uygun olarak daha çarpıcılık kazanmış hem de yaşama benzerliğini yitirmemiştir B) toplumsal koşulların insanca yaşamayı engellediğini anlatan doğal bir sağlamlığa kavuşmuştur C) bütün işleyiş aksamalarına rağmen, tümüyle yaşantının havasını yansıtmıştır D) geniş bir izleyici kitlesi yerine az sayıda kişiye seslenmiştir E) kendi içlerine kapanan, kendi serüvenleriyle, yaşamlarıyla yetinen kişileri anlatarak karşımıza çıkmıştır 19. Edebiyat, zengin bir ormandır; başyapıtlarsa onu süsleyen göller, ulu ağaçlar, zarif çiçekler veya gizli mağaralar gibidir. Ancak şunu unutmamak gerekir ki ormanın güzelliklerini öne çıkaracak sıradan ağaçlara, çimenlere, su birikintilerine, sarmaşıklara, mantarlara ve yaban çiçeklerine de ihtiyaç vardır. Bu parçadaki benzetmeden hareketle yazın dünyasında sıradan yapıtların olması, aşağıdakilerden hangisi için gereklidir? A) Edebiyatta düş gücünün önemini vurgulamak B) Okura eleştirel bir bakış açısı kazandırmak C) Edebiyat dünyasının zenginliklerini belirginleştirmek D) Nitelikli yapıtlara atlama taşı olmak E) Edebiyatta zamana bağlı gelişimi göstermek 20. Bütün dünya kültürlerini yakından izleyebilme olanağımız yok. Dilimiz dünya çapında yaygın bir yazın dili değil. Ülkemizde bir bazen birkaç yabancı dil bilen, T.S. Eliot çapında eleştiri yazabilen çıkmadı şimdiye kadar. Bir Lukacs gibi kendi tezlerini dünya çapında kabul ettiren bir eleştirmen de çıkmadı. Ben de şöyle düşünmüştüm yıllar önce. Eliot gibi, Lukacs gibi eleştiride söz sahibi olamayacak, o kapsamda yazamayacaksam eleştiriden vazgeçmeli, dedim ve şiirde karar kıldım. Otuz yıl sonra dönüp geriye baktığımda verdiğim kararın ne denli isabetli olduğunu görüyorum. Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir? A) Şiirde, başarısız olanların "Şansımı eleştirmenlikte deneyeceğim." düşüncesini nasıl değerlendiriyorsunuz? B) Yazınımızda gerçek anlamda eleştirmenin olmamasını neye bağlıyorsunuz? C) Eleştiri yazmayı bırakıp şiirde karar kılmanızda nelerin etkisi oldu? D) Yazınımızda dünya çapında ses getirecek eleştirmenlerin yetişmemesinin nedeni, eleştiri yazılarının ilgi görmemesi mi? E) Eleştiri yazmanın önemli bir deneyim ve bilgi birikimi gerektirdiğini söyleyebilir miyiz? 21. Usta bir eleştirmen "Övgü ve yergi, edebiyat incelemesiyle ilgisi olmayan duygusal değerlendirmelerdir." der. Eleştirmenin bu cümlede anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir? A) Yazınsal yapıtlar irdelenirken kişisel yaklaşımların yanında objektiflik de elden bırakılmamalıdır. B) Yazın dünyasındaki eleştiriler, genellikle nesnellikten uzaktır. C) Her yazınsal araştırma bizi, beraberinde konuyla ilgisi olmayan birçok öğeyle de karşılaştırır. D) Yazınsal değerlendirmelerde öznel yaklaşımların yeri yoktur. E) Duygularımızı göz ardı ederek bir yapıtı değerlendirmeye kalkmak gerçekçi değildir. 22. Bahar, tüm yeşilliğiyle Sarıkamış sınırları içinde bulunan Vaşak Ovası'nı kaplar; kuşların huzur veren cıvıltılarına, rüzgârlar şarkılarıyla eşlik etmeye başlar. Göz alabildiğince uzanan çayırlar, bereketli topraktan fışkıran renk renk kır çiçekleri, çobanların vazgeçemediği otlaklar bu ovayı bahar aylarında sürü cenneti yapar ve hayvanların kışı besili bir şekilde geçirebilmesini sağlar. Engin ovanın uçları gökyüzüyle birleşir, şafak ve gün batımı vaktinde eşsiz bir renk cümbüşüyle izleyenleri hayrete düşürür. Bu vakitlerde kızılın tüm tonları ovanın etrafındaki tepelerin yeşiliyle kaynaşır, gökyüzünün maviliğiyle uyum içinde birleşir. Geniş ovanın içinde öbek öbek beliren köknar ve ladin ağaçları, yılın çoğunu yağışla geçiren bu yerde gezginler için bir saçak gibi hizmet verir, rüzgârla hışırdayan yapraklar altında rahat bir dinlenme olanağı sunar. Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Betimleyici öğelere yer verilmiştir. B) Farklı duyularla algılanan ayrıntılar vardır. C) Kişileştirmeye başvurulmuştur. D) Yinelemelerden yararlanılmıştır. E) Anlatımda tekdüzeliği kırmak için devrik cümleler kullanılmıştır. 23. Günümüzde yazın dünyasında sahip olduğumuz kültürel değerler konusunda bir kafa karışıklığı olduğunu ısrarla söylüyorum. Yaşadığı zamana ve mekâna, çevresini sınırlayan toplumsal kültüre göre biçimlenen okurun bugün kendine sunulanı sorgulamaksızın almaya yatkın olduğu düşünülürse edebiyatın niteliğinin düşmesinde bugünün okurunun epeyce katkısı olduğunu söyleyebiliriz. Bugünün okuru, iyi edebiyatı görmezden gelip birkaç dakikalığına parlayan yıldızların yüceltilmesine yaptığı katkıyla yaşadığımız yozlaşmanın sorumluları arasındadır. Bu sözleri söyleyen kişiden aşağıda belirtilen tutum ve davranışlardan hangisi beklenemez? A) Beğenmediği durumları açıkça söyleme B) Olup bitenleri kişisel bir yaklaşımla değerlendirme C) Yaşanan sorunlar karşısında kayıtsız kalmama D) Yaşadığı dönemdeki olayların farkında olma E) Yenilikler karşısında tutucu olma 24. Gece Yolculuğu'nu okuyalı çok oldu. Bitirdim demek lafın gelişi olur. Çünkü bazı kitapları aslında son sayfasını kapattığımızda bitirmiş olmuyoruz. Soruları ve sorunlarıyla kitap zihnimizde varlığını sürdürüyor. Eğer kitap anlattıklarıyla bizi sarıp sarmaladıysa ve metnin anlam katmanlarında dolaşmaya başladıysak metin de zihnimize girmiş ve bizi ele geçirmiş oluyor. Bu parçada konuşan kişi, okuduğu kitabın hangi yönünü vurgulamak istemiştir? A) İnandırıcılık yönünü B) Güzelduyusal anlatımını C) Kalıcı etkisini D) Özgün kurgusunu E) Evrensel bakış açısını 25. Vapurların yanaşacağı bir (I)iskelenin (II)bulunmaması nedeniyle sahilin açığında (III)demirleyen vapurlara ulaşım (IV)sandallarla (V)gerçekleştiriliyordu. Bu cümlede numaralanmış sözcüklerden hangisinin kökü ötekilerden farklıdır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 26. Kafka ile Konuşmalar adlı kitapta Kafka şöyle diyordu: "Gelgeç şeylerle fazla uğraşıyorsunuz. Çağdaş kitapların çoğu, bugünün zayıf yansımalarıdır ancak. Çok çabuk kalkarlar ortadan. —- . Klasikleri Goethe'yi, Dostoyevski'yi, Hugo'yu… Klasik olan; değerli, dayanıklıdır. Moda konulardan söz eden, geçiciliğin ta kendisidir. Bugün güzel, yarın gülünç görünür." Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir? A) Güncel yapıtları sabırla incelemelisiniz B) Güncelden beslenen yapıtlar kalıcıdır C) Kendi ilginize göre yapıtlar seçmelisiniz D) Yazılan her şeyden haberdar olmalısınız E) Zamanın süzgecinden geçmiş kitapları okumalısınız 27. Dostoyevski "Karamazov Kardeşler"i yazarken Moskova Haberleri gazetesinin muhabirleri onu ziyaret eder ve son romanının nasıl gittiğini sorarlar. Dostoyevski de romanının ana temalarının günah, bağışlamak, Tanrı, suç ve affetme olduğunu ifade eder. Ayrıca tekdüze olmayan, çok boyutlu karakterlere yer verdiğinden bahseder. Muhabirler de bu anlattıklarının ilk yazdıklarından farklı olmadığını söyler. "Aynı şeyleri mi anlatıyorsunuz?" sorusunu, Dostoyevski şöyle yanıtlar: "Evet, yüzeysel olarak bakarsanız böyle de anlaşılabilir ancak bunu daha önce anlatmadığım şekilde yapıyorum." Bu parçada altı çizili bölümden hareketle aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir? A) Kimi sanatçılar başkalarının yorumlarını ölçü alarak yollarına devam eder. B) Gerçek sanatçı tekrara yer verse bile her okuyuşta farklı tatlar sunar. C) Bir sanatçıyı eleştirmek için onun donanımının farkında olmak gerekir. D) Ancak nitelikli değerlendirmelerle bir yapıtın başarılı olup olamayacağı ortaya konabilir. E) Yetkin bir sanatçının ortaya koyduğu her yapıt başarılıdır. 28. İnsanın binlerce yıldan beri genetik kodlarına işleyen, kolektif bilinçaltındaki karanlık labirentlerden, ışık, renk ve gölgelerden süzülüp gelen pek çok motifin yüzyıllardır masallarda yer alması boşuna değildir. Masallar insanlığın yalın hâllerinden, en derinlerdeki zaaflarından, tutkularından, iyi ve kötü yönlerinden bazı semboller aracılığıyla söz eden olağanüstü yapıtlardır. Bir anlamda masallar, insanın yaratıcılığını harekete geçiren önemli birer yazınsal güçtür. Dünya üzerinde birçok masalın birbirine benzer motifler içermesi ortak bir yazınsal kökene dayalı oldukları izlenimi vermektedir. Bu parçadan masallarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz? A) Köklü bir geçmişi vardır. B) Bireylerdeki kimi yetileri harekete geçirir. C) Bireylerin duygu dünyalarından izler taşır. D) Kültürler arası ortak öğelere sahiptir. E) Gerçeklerin özgün biçemlerle dile getirilmesine dayanır. 29. Yazar kendisini herhangi bir sanat disiplini altına almıyor, yapıtlarında kurgusal bir bütünlük yok, aklına esen her şeyi – sözcükleri, cümleleri, birbiriyle ilgisiz olan kişileri, olayları – yapıtlarına dolduruyor; dolayısıyla yazdıklarını hiçbir düşünsel ve sanatsal elemeden geçirmiyor. Bu cümleye göre aşağıdakilerden hangisi yazarın yapıtlarına yöneltilen eleştirilerden biri değildir? A) Savunduğu düşüncelerin tutarsız olması B) Gereksiz öğelere yer vermesi C) Bir düzene bağlı olmaması D) Yazdıklarını bir denetlemeye tabi tutmaması E) İçerik ve üslubunu titizlikle ele almaması 30. (I) Bugün teknoloji neredeyse "bilişim teknolojisi"ne endekstendi. (II) Bütün her şey en hızlı iletişimin gerçekleştirilmesi üzerine odaklanmış durumda. (III) Düşünce hızında çalışmaktan söz ediliyor. (IV) Onca baş döndürücü hız, insanın özünü de "aynı hızda" yıkıma uğratıyor. (V) Bu "hız sevdası", iletişim kurmak isteyen insanları birbirine yaklaştırmıyor, birbiriyle ya yarıştırıyor ya da çarpıştırıyor. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden itibaren olumsuz eleştiri yapılmaya başlanmıştır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 31. Yazar, yapıtlarında, tiyatro tarihi boyunca değişik yapıtlar içinde yer almış çeşitli öğelerden yararlanma yoluna gitmiştir. Brecht'ten, Antik Yunan korolarından, Uzakdoğu tiyatrosunun anlatıcısından, Shakespeare oyunlarının çok tablolu olaya dayalı anlatımından, sessiz sinemanın olayları açıklayıcı yazılarından, Orta Çağ tiyatrosunun ders verme yaklaşımından amacı doğrultusunda yararlanarak özgün bir bireşim oluşturduğunu söylemektedir. Bu yönüyle altmışlı ve yetmişli yıllarda birçok oyun yazarını peşinden sürüklemiştir. Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur? A) Açıklama B) Örnekleme C) Terimler D) Deyim E) Yansız söylem 32. (I) Bu hikâyelerdeki dil başarısı, yazarın anlama verdiği önemden kaynaklanmaktadır. (II) O, hikâyeyi biçim oyunlarına dönüştürmeden ilerlemektedir. (III) Kurduğu anlamsal bağ, dili havada bırakmamaktadır. (IV) Boşlukta patinaj yaptırmaz; içi dolu, sağlam bir metin sunar size. (V) Anlam bağıyla aynı kulvarda koşan dil, metni olabildiğince berrak bir yapıya kavuşturur. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde anlatım yönünden açıklığa ve yalınlığa dikkat edilmiştir? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 33. Yakalandığı (I)zatürre hastalığından sonra doktoruyla görüşen ve gerekli (II)laboratuvar testleri yapılan yazar, uzun zamandır (III)kolkola yürüdüğü gazeteciliğine ara vermek istemediğini söyledi. (IV)Hiçbir şey yazmadan öylece duramayacağını, hastalığının (V)elverdiği sürece az da olsa yazılarına devam edeceğini belirtti. Bu parçadaki numaralanmış sözlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 34. (I) Yazmayı, yazar olarak var olmayı bir yaşam biçimi olarak seçmek gerekir. (II) Ben dünyama, hayata bakışıma yakın olan, muhalif olan, dünyayla derdi olan yazarları kendime yakın bulurum. (III) Yazı, kendine gönül vereni, seveni kucaklar, ona karşılık verir yalnızca. (IV) Bu yönüyle canlı bir varlık gibi bakmak gerekir üretilen öyküye, şiire, romana ve resme. (V) Onu ne kadar önemserseniz, yaşamınızda başköşeye oturtursanız o da sizi alır, gitmek istediğiniz yere o ölçüde götürür. (VI) Size yepyeni ufuklar açarak yaşam yolculuğunuzda hemen her zaman yol arkadaşınız olur. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır? A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI. 35. Bir düşünün, düşlere çağrı yapan, bizi gizemli dünyalara alıp götüren ne çok edebî eser vardır. İnsanın içini acıtan katı gerçeklerin dışına çıkma ihtiyacı, hiç bitmemiştir. Belki düşler olmasaydı bu zorlaşacaktı, gerçekleri aydınlatmak kolay olmayacaktı. Gerçekler düşleri doğururken düşler de gerçeklere dönüşebilmektedir çoğu zaman. Hangisinin nerede başlayıp nerede bittiğini tam olarak anlamak kolay değildir aslında. Sınırı yoktur ne gerçeklerin ne de düşlerin. Düşler ve gerçekler yaşamın iki farklı yüzüdür; algı ve sezgi kapılarımızın kendilerine açıldığı, birbirini ışık ve gölge gibi tamamlayan ve birbirlerini doğuran iki temel güçtür. İnsanın kurduğu düşler, bir yandan sanatsal-bilimsel yaratıcılığın ufuklarını açarken diğer yandan mitosları, masalları ve fantastik edebiyatı oluşturmuş ve beslemiştir. Bu parçadan düşlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz? A) Yazınsal yapıtlara konu olduğu B) Gerçeklikle birbirlerini bütünlediği C) İnsanları yaşamın bunaltıcılığından uzaklaştırdığı D) Belli bir sınırının olmadığı E) Kişisel farklılıkları ortaya çıkardığı 36. (I) Beni yazmaya yönelten etken bir görev duygusu değil; ben kendi dünyamda bugüne değin iğneyle kuyu kazarak oluşturduğum estetik duyarlıkları başkalarıyla paylaşmak için yazıyorum. (II) Yüzlerini bile görmediğim ve göremeyeceğim başkalarının dünyasına gönderiyorum yazdıklarımı. (III) Bu isteğime uygun her türü, kendime yakın buluyorum ve elden geldiğince yeteneklerim ölçüsünde bu türlerde ürünler vermeye çalışıyorum. (IV) Şimdilik üzerinde yoğunlaştığım türler deneme ve şiir, bu arada roman ve "eleştirel deneme" türlerinde de ürünler vermeyi düşünüyorum. (V) Dış dünyada olup bitenlerden süzüp kendi iç dünyama kattığım alışkanlıklar, duyarlıklar, bilinç öğeleri, seçicilikler gelişip çeşitlendikçe yazdıklarım da gelişiyor ve çeşitleniyor. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde bir tasarıdan söz edilmiştir? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. 37. (I) Shakespeare'in IV. Henry oyununda insanı insan yapan özelliklerden biri olan "söz"ün anlamı, geçerliliği ve değeri ana temalardan birini oluşturur. (II) Oyun süresince insanlar konuşma düzeyinde başka, eylem düzeyinde başka bir yaşam sürerler. (III) Burada sergilenen insanlık durumunun boyutları, basit bir söz-davranış çelişkisinin çok ötesine geçer. (IV) Ne zaman ağırlıklı, çarpıcı, etkili bir söz söylenirse söylensin, bir süre sonra bu sözün, ne kadar boş ve anlamsız olduğu görülür. (V) Yapıt kimi zaman komiktir kimi zaman acıklı ama hemen her defasında insanı sersemletir, düşündürür, heyecanlandırır. Shakespeare'in IV. Henry oyununun anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) I. cümlede, içeriğiyle ilgili bilgi veriliyor. B) II. cümlede, karakterlerin söyledikleriyle yaptıklarının birbiriyle uyuşmadığı söyleniyor. C) III. cümlede, önceki cümlede söylenen pekiştiriliyor. D) IV. cümlede, ön yargılarla hesaplaşıldığı söyleniyor. E) V. cümlede, insanı etkileyen bir yapıt olduğu belirtiliyor. 38. (I) Haiku, üç dizelik kısacık bir şiir türüdür. (II) Dolayısıyla ilk bakışta kolayca yazılabilecekmiş izlenimi verir. (III) Bu şiir türünün kaynaklarına inildiğinde doğayla uyumlu ve olabildiğince yalın bir anlatım kullanıldığı görülür. (IV) Şiirde genellikle "anlık bir durum" ele alınır. (V) ilk iki dize beş hecelik "şaşırtıcı" bir son dizeye zemin hazırlar. Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır? A) I. cümlede, kurallı birleşik sıfat kullanılmıştır. B) II. cümlede, "izlenimi" sözcüğü birden çok yapım eki almıştır. C) III. cümle, edilgen çatılıdır. D) IV. cümlede, yüklem bir söz öbeğidir. E) V. cümlede, ad takımı vardır. 39. Günümüzde iki tip okurdan söz edebiliriz. Birinci tip okur, reklamdan etkilenerek ürün satın alır gibi kitap alır. Dolayısıyla bu grubun sadece sayısal değerinden söz edilebilir. Asıl ya da asil okur ikincisidir, yani gerçek okur. Onlar da kitap reklamlarının tehdidi, tedirgin ediciliği altındadır. Bu tedirginliğin oluşmasına neden olan da yazınsal kriterleri özümsememiş bir piyasadır. Günümüz yayın dünyasını, büyük oranda bu piyasa düzenliyor. Bu durum da bana edebiyatın en önemli sorunu olarak görünüyor. Bu parçada yazın dünyasıyla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Belli kuralları olan disiplinli çabaların etkisiyle şekillendiği B) Amacı olmayan eleştirilerle yıpratılmaya çalışıldığı C) Edebiyat dünyasını yönlendirenlerin, yazınsal kıstaslarla hareket etmediği D) Çeşitli iletişim araçlarının insanlar üzerinde gereğinden fazla etkili olduğu E) Sorgulama yetisini kaybeden okurların, yapıtları değerlendirmede yetersiz kaldığı 40. Gece (I)yolculukları beni oldum olası etkilemiştir. Geceleyin hiç bitmeyecekmiş gibi uzayıp giden (II)karayolunda gökte bir gümüş tepsi gibi parlayan ay eşliğinde sürüp giden yolculuk benim dünyama geniş, ferah (III)pencereler açar; beni özlemlerin, tutkuların dünyasına götürür. Yılların eskitemediği pek çok anı, bellekte yer etmiş hoş bir (IV)gülümseme, kulağıma gelen tatlı tatlı (V)ezgilerle birlikte bu güzel gösteriye eşlik eder. Bu parçadaki numaralanmış sözcüklerden hangisini niteleyen bir söz kullanılmamıştır? A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V. CEVAP ANAHTARI 1-B 2-C 3-D 4-A 5-C 6-D 7-E 8-D 9-D 10-E 11-B 12-D 13-B 14-C 15-C 16-C 17-E 18-A 19-C 20-C 21-D 22-E 23-E 24-C 25-B 26-E 27-B 28-E 29-A 30-D 31-E 32-A 33-C 34-A 35-E 36-D 37-D 38-E 39-C 40-A YGS Türkçe Deneme Sınavı-32 İndir!