Öne Çıkanlar 1922’de Osmaniye’nin Hemite köyünde doğan sanatçının asıl adı “Kemal Sadık Göğceli”dir. 5 yaşında kan davası yüzünden babasını yitirmiş ve bir kaza sonucu sağ gözünü kaybetmiştir. Ortaokuldayken kaleme aldığı şiirle yazı hayatına başlamıştır. Ortaokul son sınıfta okulu bırakmak zorunda kalan sanatçı ırgatlık, amelebaşılık, pirinç tarlalarında su bekçiliği, arzuhalcilik, öğretmenlik, kütüphane memurluğu yapmıştır. Birçok dergide şiirleri yayınlanan sanatçı 1950’de komünizm propagandası suçlamasıyla tutuklanmış ve 1951’de cezaevinden çıktıktan sonra İstanbul’a yerleşmiştir. İstanbul’dayken fıkra-röportaj yazarlığı yapmaya başlamış, 1963 yılından itibaren gazeteciliği bırakarak kendini tümüyle kitaplarına vermiştir. Yazdığı eserlerle birçok ödül alan sanatçı, Türkiye Yazarlar Sendikası’nın kurucularındandır ve bu sendikanın ilk genel başkanıdır. Halen İstanbul’da yaşamakta ve yazarlığa devam etmektedir. Edebi Kişiliği: Cumhuriyet döneminde sosyal gerçekçi yazarların ” öncülerinden olan Yaşar Kemal, özellikle üç “Kemal (Orhan Kemal, Kemal Tahir, Yaşar Kemal) arasında tabiata, köye, dağa en yakın olan isim olmuştur. Diğer yazarların anlattığı köylü genellikle şehre göç eden gurbetçi, işçi köylüdür. Yaşar Kemal, uzun yıllar boyunca aralarında yoksullukla yaşadığı köy insanını onların içinden biri olarak anlatmıştır. Asıl adı Kemal Sadık Göğçeli olan yazar, sanat hayatına şiirle başlamış yazdığı hikâye, röportaj ve özellikle romanlarıyla unutulmaz isimler arasına girmiştir. Eserlerinde özellikle Çukurova insanlarının yaşamı, Toros köylüleri, köy insanların çektiği sıkıntılar, yoksullar, ırgatlar, ırgatlarla ağaların ilişkileri, eşkıyalar, kan davası gibi konuları ele almıştır. Yaşar Kemal’in eserlerinde kişiler genellikle eşkıyalar, ağalar, ırgatlar üçgeninde şekillenir ve köyde yaşayan her kesimden insan şahıs olarak karşımıza çıkabilir. Ağıtlara, türkülere, tekerlemelere, atasözlerine, halk söyleyişlerine çokça yer verdiği zengin sözcüklü, kısa cümleli, canlı ve temiz bir dili olan yazarın şiirsel bir üslubu vardır. Anadolu insanının bütün zenginliklerinden, efsanelerinden, destanlarından, halk öykülerinden, masallarından çokça yararlanan Yaşar Kemal, romanlarını genellikle üçlü dizeler halinde “nehir roman” olarak yazmıştır. 1955 yılında röportaj armağanını alacak kadar röportaj tekniğini iyi bilen ve röportaj türünde eserler veren yazar, roman ve hikâyelerini de röportaj havasıyla yazmıştır. Geleneksel ile çağdaş olanı, hayal ile toplumsal gerçekliği bir arada vermeye çalıştığı eserlerinde başarılı doğa betimlemeleri yapmış ve yazdığı eserlerle özgünlüğü yakalamıştır. Özellikle romanları birçok dile çevrilen, oyun haline getirilen ve sinemaya aktarılan yazar roman dışında hikâye, röportaj, deneme, fıkra, derleme gibi çok çeşitli türlerde eserler vermiştir. Tek hikâye kitabı Sarı Sıcak’tır. Kısaca özetleyecek olursak; 39 dilde yayınlanmış olan yapıtlarıyla, dünya edebiyatında da önemli yere sahiptir. Romanlarında Anadolu’yu özellikle de Çukurova’yı Anadolu insanının yaşamını destansı bir dille anlatmıştır. Yapıtlarında Torosları, Çukurova insanının acı yaşamını, sömürülüşünü, ezilişini, ağalık ile toprak sorununu, kan davasını dile getirmiştir. Yapıtlarında destanlardan, efsanelerden, masallardan, ağıtlardan, halk hikâyelerinden yararlanmıştır. Doğa betimlemelerinde oldukça başarılıdır. Canlı tasvirler romanlarının önemli özelliğidir. Zengin bir söz dağarcığı vardır. Kısa cümleler kullanmıştır. Yerel sözcükler, deyimler, atasözlerine sıkça yer vermiştir. Kendine özgü canlı etkileyici ve şiirsel bir anlatımı vardır. Köy romanlarına özgün bir bakış açısı getirmiştir. Röportaj tekniğini bazı romanlarına uygulamıştır. “İnce Memed” adlı romanıyla uluslararası bir üne kavuşmuştur, bu eser birçok dile çevrilmiştir. Romanda haksızlığa karşı dağa çıkan bir gencin öyküsünü anlatmıştır. Eser dört ciltten oluşmaktadır. “Dünyanın En Büyük Çiftliğinde Yedi Gün” isimli yazı dizisiyle Gazeteciler Cemiyeti röportaj ödülü kazanmıştır. Eserleri: Roman: İnce Memed, Yılanı Öldürseler, Çakırcalı Efe, Deniz Küstü, Kuşlar da Gitti, Yağmurcuk Kuşu, Algözüm Seyreyle Salih Bazı romanları seri haldedir: Dağın Öte Yüzü Serisi: Orta Direk, Ölmez Otu, Yer Demir Gök Bakır Bir Ada Hikâyesi Serisi: Fırat Suyu Kan Ağlıyor Baksana, Karıncanın Su İçtiği, Tanyeri Horozları Akçasızın Ağaları Serisi: Demirciler Çarşısı Cinayeti, Yusufçuk Yusuf Kimsecik Serisi: Yağmur Kuşu, Kale Kapısı, Kanın Sisi Efsane Derlemeleri-romanlar: Ağrı Dağı Efsanesi, Üç Anadolu Efsanesi, Binboğalar Efsanesi Öykü: Sarı Sıcak Röportaj: Allah’ın Askerleri, Çukurova Yana Yana, Bir Bulut Kaynıyor, Yanan Ormanlarda 50 Gün, Peribacaları İnce Memed: Anadolu halkının geri kalmışlığı, cahil bırakılmışlığı, köy hayatının sefaleti ve ağaların tüm yöreye tamamen hâkim olmasını anlatan “İnce Memed”in konusu, Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında geçer. Toroslarda Değirmenoluk Köyü’nde yaşayan yoksul ve yetim bir köylü çocuğu olan İnce Memed, Abdi Ağa’nın baskısına dayanamaz, onun yeğenini öldürür ve dağa çıkıp eşkıya olur. Yapıt rengiyle, yapısıyla, doğasıyla bir Çukurova öyküsüdür. Çakırcalı Efe: Çakırcalı Mehmed Efe, kendi gibi efe olan babasının öldürülmesinden sonra, Osmanlı’da meydana gelen haksızlıklara dayanamayarak dağa çıkmıştır. Süvari ve kervancı olarak görev yapıp geçinen eski akıncıları, devlet işsiz bırakınca dağa çıkmak Çakırcalı Mehmed Efe için kaçınılmaz olur. Eşkıya olarak, yapılan haksızlıklar neticesinde devlete karşı duran Çakırcalı Mehmed Efe, halka zulmedenleri de cezalandırmış, yoksul olanlara ekmek, evlenecek olanlara çeyiz yardımı yaparak halkın sevgisini kazanmıştır. Al Gözüm Seyreyle Salih: Karadeniz’in kıyı kasabalarından birinde, Salih adında, bir baltaya sahip olamadığı söylenen bir çocuğun, yalnızca ilginç bulduklarını, kasaba insanlarını, çalışanlarını seyretme (izleme) öyküsüdür. Kuşlar da Gitti: İstanbul’un çürüyen, kirlenen yüzünün ve insanlığın da şehirle birlikte yok oluşunun romanıdır. Kuşların bir zamanlar mekân tuttuğu İstanbul’da çocuklar onları yakalayarak cami, kilise ve sinagogların kapılarında “azat buzat beni cennet kapısında gözet” diyerek satarlar. Ancak çocuklar satamadıkları kuşları yemek zorunda kalırlar. Yer Demir Gök Bakır: Borçları olan köylülerin bir gün Adil Ağa’nın kapılarına dayanmalarından korkarak, ermiş gözüyle baktıktan Taşbaş’a sığınırlar. Tüm hastalıklan ve her şeyi bir dokunuşuyla iyileştireceğine, düzelteceğine inandıktan Taşbaş, onlar için peşlerine takıldıkları bir “umut” tur. Oysa Taşbaş, köylüleri bu düş dünyasından kurtarmak için çaba sarf eder. Ama onları inandıramaz. Ve bir süre sonra Taşbaş da köylülerin tuzağına düşüp kendini gerçek bir ermiş gibi görmeye başlar. Üç Anadolu Efsanesi: Sanatçı, destansı romanlarından biri olan bu eserinde Köroğlu’nun ortaya çıkışını, Karacaoğlan’ın yaşam söylencesini ve Anadolu’da dilden dile dolaşan Alageyik söylencesini öyküleştirmiştir. Allah’ın Askerleri: Kitap, sokak çocukları ile yapılan sekiz röportajı içermektedir. Bu röportajlar salt aktanmdan ziyade Yaşar Kemal’in röportaj yaptığı çocuklar hakkında gözlemlerini de içerir; bu sayede, yazar röportajlara bir gerçek-öykü özelliği de katmaktadır. Kitap adını, yazann röportajlanndan birinde konuştuğu çocuğun kendisi ve kendi gibi sokaklarda yaşayan çocuklan Allahın Askerleri olarak tanımlamasından alır.