Uyak olarak değerlendirilen ses benzerliklerini çizgi ve harf yardımıyla göstermeye, uyak düzenini çıkarmaya, “kafiye örgüsü (kafiye şeması)” bulma denir. Kafiye örgüsünde her dize bir çizgi veya sıralı noktalarla gösterilir. Kafiyeli olan dizeler “a, b, c, d” gibi harflerle gösterilir. Birbiriyle kafiyeli olan dizeler ise aynı harfle gösterilir.
Kafiye örgüsü nazım biçimiyle ilgilidir. Yani şiirlerin şekilsel niteliğini gösterir. Yeni nazım biçimleri, Türk edebiyatında ilk kez Tanzimat’tan sonra görülmüştür. Bu dönem şairleri, genellikle divan edebiyatı nazım şekillerini kullanmışlardır. Ancak Batı edebiyatının etkisiyle şiirin özünde ve konusunda başlayan yenilikler zamanla biçime de yansımış, özellikle Abdülhak Hamit Tarhan’ın öncülüğünde yeni şiir biçimleri kullanılmaya başlanmıştır. Biçim yönünden asıl yenilik ise Servet-i Fünun Döneminde olmuş, bu dönem sanatçıları eski şiir biçimlerini tamamen terk etmiş, yeni biçimler denemişlerdir.
Şiirlerde birbiriyle kafiyeli olan dizeler değişik şekillerde sıralanabilir.
1. Çapraz Uyak (Kafiye)
Bir dörtlükte birinci dize ile üçüncü dizenin, ikinci dize ile de dördüncü dizenin kendi arasında kafiyeli olmasına “çapraz uyak (kafiye)’ denir. Çapraz uyak, “abab” şeklinde gösterilir.
Kalbim bir çiçektir, gündüzler ölgün a
Gelin, gelin, onu açın geceler b
Beni yâd edermiş gibi bütün gün a
Ötün kulağımda çın çın geceler b
Necip Fazıl Kısaküreke ait olan bu dörtlükte çapraz kafiye örgüsü vardır. Birinci ve üçüncü dizedeki “ölgün” ve “gün” sözcüklerindeki benzer olan “gün” sesleri tunç kafiye oluşturmaktadır. İkinci dize ile dördüncü dizede “geceler” sözcüğü rediftir. Bu dizelerdeki “çın” ve “açın” seslerindeki benzer olan “çın” sesleri de tunç kafiye oluşturmaktadır.
2. Düz Uyak (Kafiye)
Bir dörtlükte birinci dize ile ikinci dizenin kendi arasında, üçüncü dize ile de dördüncü dizenin kendi arasında kafiyeli olmasına “düz uyak (kafiye) denir. Şiir beyitlerden oluşuyorsa her beytin kendi arasında kafiyeli olmasına “düz kafiye” denir. Dörtlüklerde “aabb”, “aaaa”, “aaab”; beyitlerde ise “aa, bb, cc…” şeklinde gösterilir.
Çiçek ülkesinden girerken yaza a
Örer her doğan gün bir altun koza a
Kristal çiçekler açan fıskiye b
Ayıklık saçar düş gören bahçeye b
Abdullah Öztemiz Hacıtahiroğlu’na ait olan “Eylül Ezgisi” adlı şiirden alınmış yukarıdaki iki beyitte düz kafiye vardır. İlk beytin dizelerinin sonlarında yer alan “yaza” ve “koza” sözcüklerindeki “aza” sesleri zengin kafiyelidir. İkinci beytin dizelerinin sonlarındaki “fıskiye” ve “bahçeye” sözcüklerindeki “ye” sesleri ise tam kafiyelidir.
Bazı kaynaklarda “aaab” şeklindeki kafiye örgüsü de düz kafiye kabul edilmektedir.
Gül büyütenlere mahsus hevesle a
Renk renk dertlerimi gözümde besle a
Yalnız, annem gibi o ılık sesle a
İçimde dövünüp ağlama gurbet b
Necip Fazıl Kısakürek’e ait olan bu dörtlüğün ilk üç dizesi kendi arasında kafiyelidir. Dize sonlarında yer alan “hevesle, besle, sesle” sözcüklerindeki benzer olan “esle” sesleri ise zengin kafiye oluşturmaktadır. Bu dörtlüğün kafiye örgüsü “aaab” şeklinde olduğu için, bu dörtlüğün de düz kafiye örgüsüne sahip olduğu söylenebilir.
3. Sarma Uyak (Kafiye)
Bir dörtlükteki birinci dize ile dördüncü dizenin kendi arasında, ikinci dize ile de üçüncü dizenin kendi arasında kafiyeli olmasına sarma uyak (kafiye) denir. Sarma kafiye “abba” şeklinde gösterilir.
Her şey yerli yerinde; havuz başında servi a
Bir dolap gıcırdıyor uzaklarda durmadan b
Eşya aksetmiş gibi tılsımlı bir uykudan b
Sarmaşıklar ve böcek sesleri sarmış evi a
Ahmet Hamdi Tanpınar’a ait olan yukarıdaki dörtlükte birinci dize ile dördüncü dize, ikinci dize ile de üçüncü dize kendi arasında kafiyelidir. Birinci dizedeki “servi” sözcüğü ile dördüncü dizedeki “evi” sözcüklerindeki benzer sesler olan “vi” sesleri tam kafiye oluşturmaktadır. İkinci dizedeki “durmadan sözcüğü ile dördüncü dizedeki “uykudan” sözcüklerindeki benzer sesler olan “dan” sesleri ise zengin kafiye oluşturmaktadır.
Uyarı: Düz, sarma ve çapraz kafiye şekli Türk edebiyatına Tanzimat’tan sonra Batı’dan geçmiştir. Divan şiirinin “gazel, mesnevi, rubai” gibi kendine özgü nazım şekilleri vardır. Halk edebiyatının ise “koşma, mani, semai” gibi kendine has nazım biçimleri bulunmaktadır. Bir de bütün bunların dışında, kafiyeli olduğu hâlde hiçbir sisteme uymayan serbest kafiye örgüsü vardır.