İslami dönem Türk edebiyatının ilk eseri olan Kutadgu Bilig, 11. yüzyılın başlarında Balasagun’da doğmuş olan Yusuf Has Hacip’e aittir. Balasagun’da yazmaya başladığı Kutadgu Bilig adlı kitabını 1069 yılında Kaşgar’da tamamlayarak Karahanlı hakanlarından Tabgaç Buğra Han’a sunmuştur.
Eserin temelinde kâmil insan kavramı yatmaktadır. Özellikle insanı geliştiren ve güçlendiren faziletler dikkati çeker: Bilgi edinmek, okumak, güzel yazmak, çeşitli bilimlere sahip olmak, sevilen millî sporlara ve maharetlere değer vermek başta gelir. Bir yönü ile bir nasihatname niteliğinde olan Kutadgu Bilig, başka bir yönü ile de bir siyasetname karakterindedir.
Kutadgu Bilig’in özellikleri şunlardır:
- Kutadgu Bilig, Hakaniye lehçesiyle yazılmış, didaktik bir eserdir.
- “Mutluluk veren bilgi” anlamına gelmektedir.
- İnsana her iki dünyada gerçekten kutlu olmak, mutlu yaşamak için gerekli yolu göstermeyi amaçlayan bu kitap, aruz vezni ile yazılmıştır.
- Nazım şekli mesnevidir. Ayrıca içerisinde pek az miktarda dörtlükler de vardır.
- Edebiyatımızda aruz ölçüsünün kullanıldığı ilk eser olarak kabul edilmektedir.
- Eserde adaleti, aklı, saadeti ve devleti temsil eden dört kahramanın çevresinde gelişen olaylarla yazar, devlet idaresinin ve sosyal düzenin nasıl olması gerektiğini anlatır.
- Kutadgu Bilig, Karahanlılar çağının siyasi ve kültürel bakımdan önemli bir merhalesini temsil eder.
- Kutadgu Bilig, alegorik bir münazara karakterindedir. Münazaranın kahramanları dört kişiden ibaret olmakla beraber, genel olarak ağırlık noktalarını, iki kişi arasındaki konuşmalar oluşturur. (Kün-toğdı: kanun; Ay-toldı: saadet; Ögdülmiş: akıl; Odgurmış: akıbet)
- Kutadgu Bilig, dil özellikleriyle olduğu kadar düşünce derinliği ve zevk inceliğiyle de yeni bir çığır açan eserlerdendir.
Kutadgu Bilig’in Edebî Değeri ve İçeriği
Kutadgu Bilig 900 yıllık bir geçmişi olan İslamî Türk edebiyatının ilk en büyük verimidir. 6645 beyitlik didaktik bir manzume olan eser, aruzun fe’ûlün feulün feulün fe’ûl vezniyle yazılmıştır. Yusuf Has Hacib eserini meydana getirirken gerek nazım örgüsü, gerekse epik üslup açısından Firdevsi’nin Şehnâme’sinden etkilenmiş, Onun Farsçada yaptığını Türkçede yapmıştır. Firdevsî’nin Fars-İslam biçimine dönüştürdüğü İran destanını, Türk destan geleneğini bir tarafa bırakıp Fars-İslam hükümdarlık ideallerini alarak yapmaya çalışmış ve bunları Orta Asya Türk edebiyat geleneği ile birleştirmiştir. Yusuf Has Hacib, bu eseriyle Türk hükümdarlık, devlet idaresi ve hikmet geleneklerinin Arap ve Fars gelenekleri ile karşılaştırılabilecek derecede başarılı olduğunu göstermek ve ispatlamak amacını gütmektedir. Bu amaçla da devleti yönetenler ve yönetim biçimleriyle ilgili sözleri ve deyişleri Orta Asya’daki Türk hükümdar ve devlet büyüklerinden seçmiştir. Onun devlet hizmetinde bulunduğu uzun zaman dikkate alınırsa, eserinde kendi gözlem ve tecrübelerine de yer verdiği görülür.
Yusuf Has Hacib’in yönetim ve siyaset alanında başka kaynakları da vardır. İlk İslamî eser olması dolayısıyla ilk Müslüman filozoflar ve onların kaynağı olan Batılı düşünürlerden Eflatun ve Aristo’nun bu konuda yazdıkları, görüşleri ve felsefeleri Yusuf Has Hacib’e kaynak olmuştur. Batının fikir ve görüşlerini alarak bunu İslamî görüşlerle bağdaştıran Müslüman filozof Fârâbî’nin eserleri de devlet ve yönetim konusunda başvuru kaynağıdır.
Yusuf Has Hacib eserinde dört soyut kavramı kişileştirmiş, bu kişilere de uygun adlar vermiştir. Eserinin baş kısımlarında bu dört kişiden bahseder ve onları okuyucuya tanıtır. Bu kişiler ve temsil ettikleri kavramlar şunlardır:
Kün Togdı (hükümdar) “gün doğdu, doğan güneş”, adaleti temsil eder.
Ay Toldı (vezir) “ay doldu, dolunay”, baht, talih ve ikbali temsil eder.
Ögdülnıiş (vezirin oğlu) “övülmüş”, akıl ve anlayışı temsil eder.
Odgurımş (vezirin kardeşi) “uyanık”, dünya işlerinin sonunu temsil eder.
Eserin ilk yarısı bu karakterlerin ilk üçü arasındaki ilişkileri anlatır ve çoğunlukla İran edebiyatından kaynaklanan geleneksel “hükümdarlara ayna” temalarını ele alır. Eserin ikinci yarısı ise, daha çok muhalif karakter olan Odgurmış üzerinde yoğunlaşır ve sûfîlik ya da İslam mistisizmine ilişkin dinî temaları içerir.
Eserde bu dört ana karakterin dışında anlamlı adlar taşıyan üç kişi daha vardır: Küsemiş (Ay Toldı başkente geldiğinde ona yardım eden kişi), Ersig (hükümdarın mabeyncisi) ve Kumaru (Odgurmış’un mürididir). Kutadgu Bilig didaktik bir eser olmasına rağmen yer yer şiirselliğin ve lirizmin görülmesi (özellikle eserin başındaki Tanrı ve Peygamber övgüleri, bahar kasidesi ve hükümdar övgüsü bölümleri) Yusuf Has Hacib’in duyarlı bir şair olduğunu göstermektedir. Dört kişi arasında geçen münazarayı andıran eser, eski dönemlerden kalma atasözleri ve bilgelik ifadesi taşıyan deyimlerle süslenmiştir. Hatta Yusuf Has Hacib, eserine önceden yazdığı şiirlerini de katmıştır.
Karahanlılar döneminde yazılmış iki önemli eser olan Kutadgu Bilig ve Divanü Lugati’t-Türk, bu dönemde Türk şiirinin başlıca iki kolda geliştiğini göstermektedir:
1. Halk şiiri,
2. Aydın kesimin şiiri.
Halk şiiri örneklerini daha çok Divanü Lugati’t-Türk’te görmekteyiz.
Kutadgu Bilig, Halk şiirinin dışında kalan ve araştırıcılar tarafından “Aydın zümre şiiri” olarak değerlendirilen ikinci grup içinde yer alır. Bu türdeki şiirler aruz vezni ile yazılmıştır. Ancak dil yönünden halk ve aydın dili gibi bir durum görülmez. Yusuf Has Hacib’in eserini halk da anlar, çünkü o halkın konuştuğu dil ile yazmıştır. Yusuf Has Hacib, alışık olmadığı bir vezin türü olmasına rağmen bunu şiirine başarıyla uygulamıştır. Kutadgu Bilig in vezni daha önce de belirttiğimiz gibi feulün feulün feulün feül’dür. Yusuf Has Hacib, Türk edebiyatında ilk kaside yazarı olarak görülür. Kutadgu Bilig in sonunda yer alan kasideler bunun açık örneğidir. O bu kasidelerin ilk ikisinde feulün feulün feulün feulün veznini de kullanır. Bu durumda şair, aruzun iki veznini kullanmıştır. Kutadgu Bilig ten edindiğimiz bilgilere göre onun başka şiirleri de vardır. Akla ve bilgiye önem vermesi açısından Âşık Paşa’ya da tesir etmiştir.
Eserin başında mensur ve manzum mukaddimeler ile babların (bölümlerin) fihristi bulunmaktadır. Bunların devamında yer alan Tanrı övgüsü ve Tanrıya yakarış İslamî Türk edebiyatının bize kadar gelen ilk tevhit ve münacat örneğidir. Otuz üç beyitten oluşan bu manzume mesnevi şeklinde yazılmıştır.