Paragrafta Ana Düşünce Test-19 1. “Neden birbiriyle karşılaşan insanlar, bir süre şuradan buradan, havadan sudan söz ederler de, doğrudan doğruya uğraşlarından ya da tutkularından konuşmaya başlamak gereksinimini duymazlar? Balıkçının ilk sözü neden denizle rüzgârlar, terzinin giyimdeki son değişiklikler, biyoloğun kan dolaşımı üstüne ortaya konmuş bir sav değildir? Şair, niçin yeni bitirdiği şiirini bir çırpıda okuyuvermez?” Bu yerinde bir kaygıdır. Yazarın bu sözleriyle anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir? A) Mesleğinde başarılı olmak isteyen insan önce ona ilgi duymalıdır. B) Başarının sürekli olması devamlı çalışmayı gerektirir. C) İlgi alanını dağıtan insanın başarısı zorlaşacaktır. D) Mesleği dışındaki uğraşlarla ilgilenmesi, kişiyi zor duruma sokar. E) İnsan, başka şeylerden söz etmek yerine kendi işiyle ilgili konuşmalıdır. 2. Nedir kişiyi sanat eylemine iten, hangi etken ya da etkenlerdir? Bu konuda değişik özlemlerden söz edilebilir, sanatçının kişiliğine göre, yaşadığı çağa göre değişebilir sanat yapma eyleminin nedenleri. Örneğin; biri, “ben” diyebilir, “Yaşadığım toplumun, yaşadığım çağın tarihini yazmak, günümü saptamak istiyorum.” Bir başka sanatçıya göre, sıkıntısını duyduğu sorunlardan kurtulmak, bir boşalımdır yazmak ya da çizmek. Bir başkası da: “Benim sanatsal faaliyetimin nedeni kişiliğimi tanımak adınadır.” der. Bu parçanın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisidir? A) İçinde bulunduğu şartları benimsememesi kişileri sanata yöneltir. B) Sanatçı, içinde bulunduğu toplumu ve çağını aydınlatmak ister. C) Sanat, kişiliğin ortaya çıkarılmasından başka bir şey değildir. D) Kişileri sanatla ilgilenmeye yönelten nedenler farklı farklıdır. E) Yaşanılan çağın özellikleri, o dönemin sanatına şekil verir. 3. Yazarın, öykücünün görevi gerçekçi olmak değil, topluma yeni değerler getirmektir. Bugün birtakım öyküler yazılıyor, Köylünün konuşması, kentlerde kenar mahallelerde yaşayanların konuşması aynen aktarılıyor. Öykücülerimiz kahramanlarını çevrenin dili ile konuşturdular mı, büyük bir iş görmüş gibi kuruluyorlar. Bu değildir, bu olamaz öykücünün, sanatçının görevi. Sanatçının gerçeği aşması şarttır. Doğaya bağlanmamalı, doğayı etkileyip güzelleştirmelidir. Bu parçanın yazarı aşağıdakilerden hangisine karşı çıkmaktadır? A) Yazarların, yapıtlarında toplum sorunlarına yer vermemesine B) Sanatçıların gözlemlerini ve kahramanlarını olduğu gibi yansıtmasına C) Okuyucuların yalnız kendi yaşantılarını yansıtan yapıtlara ilgi duymasına D) Yazarların yapıtlarında kahramanları yöresel dil ile konuşturmasına E) Kimi yapıtlarda gerçeğe aykırı olayların anlatılmasına 4. Edebiyatımıza bir “küçük adam” sözü girdi. Anladığım kadarıyla yoksul, en kötü koşullar altında yaşayan, insanlığın taşıdığı yüce erdemlerden uzak tutulan kişi için kullanılıyor. Bu söz bana göre yanlıştır. Şimdiye kadar ne “küçük adam”ın ne de büyük adamın ne olduğu, hangi durumlarda küçüklüğe düştüğü, hangi durumlarda büyüklüğe ulaştığı açıkça ortaya konmamıştır. Bu yargılardan bir yoruma gitmek gerekirse küçüklüğün ya da büyüklüğün belirmesi, kişinin olay içindeki durumuyla ilgilidir. Bu parçada aşağıdakilerin hangisi üzerinde durulmaktadır? A) Edebiyatımızın son yıllarda toplumsal konulara yöneldiği B) Kimi yazarların, yapıtlarında dilin kullanımına özen göstermediği C) Edebiyatta “küçük adam” ölçüsünün ne olduğunun belirgin olmadığı D) Zor koşullarda yaşayan insanların edebi yapıtlara sık sık konu olduğu E) Toplumun büyük kesiminin edebiyata ilgisiz olduğu 5. Bizdeki şu “Sanat toplum içindir.” yok, “Sanat sanat içindir.” tartışmaları yok mu, hepsi de özenti. Batı ülkelerinde bu konu üzerinde tartışmalar oluyor diye biz de o işe karışmaya kalkıyoruz. O türlü tartışmaların bir yararı yoktur, demek mi istiyorum? Hayır, bilirim o tartışmaların tadını, düşünceyi işlettiğini. Ancak bizim için değil onlar; yerleşmiş, büyük edebiyatları olan ülkeler için. Örneğin Fransa’da “Sanat, sanat içindir.” diyenler; Balzac, Stendhal, Zola gibi yazarların belli bir görüşü yaymak için yazdığını bilirler, onları yazın alanından kovmaya kalkmazlar. Bu parçada yazarın, ülkemizdeki sanatla ilgili tartışmaları gereksiz görmesinin nedeni nedir? A) Ülkemizde edebiyatın Batı ülkelerindeki düzeye ulaşmadığı düşüncesi B) Böyle tartışmalardan bir sonuç elde edilemeyeceğine inanması C) Ülkemizde Batı edebiyatının gereği gibi tanınmaması D) Edebiyatın sanatla bir tutulamayacağı tezi E) Kendisinin toplum için sanat düşüncesini savunması 6. Cumhuriyet döneminin belli başlı edebiyatçıları bugün arı, yalın bir dille yazıyorlar, kendi öz dilleriyle yaratıyorlar. Bu yüzyılın başında veya Meşrutiyet yıllarında doğmuş olan sanatçıların çoğu da onların tuttuğu yolda yürüyor. Bu yazarlar, yazarken eski alışkanlıklara kapılmamaya, düşüncelerini Türkçe anlatmaya çalışıyorlar. Bu parçada, tanıtılan sanatçıların hangi yönleri üzerinde durulmaktadır? A) Türkçeyi yabancı dillerin etkisinden kurtarmaya çalışmaları B) Türkçenin üstünlüğüne inanmış olmaları C) Geleneği sürdürmek yerine, yenilikçi olmaları D) Eserlerini yalın bir Türkçe ile oluşturmaları E) Yalnız dil yönüyle değil, düşünceleriyle de yenilikçi olmaları 7. Edebi türleri yapısal özelliklerine göre kümelendirme ve adlandırma çalışmaları Aristo ve Platon’dan bu yana süregelmektedir. Ne var ki başlangıçta türlerin gruplandırılması ve adlandırılması şiire göre yapılmıştır. Bunu da doğal saymak gerekir. Çünkü bütün ulusların edebiyatlarında ilk ürünler şiir biçiminde oluşturulmuştur. MÖ sekizinci yüzyılda yaşamış olan Heseiodos köy yaşamını şiirsel bir çatı ile dile getirmiştir. Kuşaktan kuşağa süzüle süzüle gelen atasözlerinin büyük bir bölümü de şiirsel bir yapı taşır. Parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Toplumların en çok benimsediği ve değer verdiği tür şiirdir. B) Edebi türler içinde en ulusal olanı şiirdir. C) Edebi türlerin gruplandırılması ilk kez Yunan edebiyatının temsilcileri tarafından yapılmıştır. D) Bir ulusun belirleyici özelliklerini en iyi ortaya koyan tür şiirdir. E) Şiir bütün uluslar için ilk edebi tür olduğundan edebiyattaki yeri oldukça önemlidir. 8. Eskiden pek genişti edebiyatın sınırları. Edebiyat yalnızca sanatsal uğraşıları içine almakla kalmazdı, birtakım bilim kollarını da kucaklardı. Örneğin tarih, coğrafya gibi bilimler edebiyata girerdi. Dolayısıyla tarih, coğrafya konusunda yazılmış kitaplara birer “edebi eser” gözüyle bakılırdı. Edebiyat yönü, bilimsel yönünden ağır basardı böyle eserlerin. Okurlar da bilimsel gerçekleri öğrenmekten çok estetik bir tat almak için okurlardı onları. Bu parçada aşağıdakilerin hangisi üzerinde durulmaktadır? A) Günümüzde edebi eserlerde bilimsel bilgilere yer verilmediği B) Edebiyatın alanının, eskiden bugüne göre daha geniş olduğu C) Okurların edebi yapıtlara ilgisinin eskiden daha yoğun olduğu D) Edebi yapıtlarda bilimsel bilgilere yer vermenin yanlışlığı E) Edebi yapıtların bir görevinin de öğreticilik olduğu 9. Büyük eserlerin yalnız büyük konularla yazılacağına artık bugün kanan yok. Ama bu demek midir ki, eline kalemi her alan, küçük şeylerden bir şaheser çıkarır? Böyle olsaydı edebiyat dünyasında binlerce Çehov’un arasında dolaşır dururduk. Bu sözlerden çıkarılabilecek sonuç aşağıdakilerden hangisidir? A) Küçük konulardan büyük eserler çıkarmak daha kolaydır. B) Her tür konudan büyük bir eser çıkarmayı ancak büyük sanatçılar başarabilir. C) Yazar, isterse küçük şeyleri bile büyük bir konu durumuna getirebilir. D) Büyük eser kavramının sınırlarını çizmek olası değildir. E) Çağdaş okuyucu, yazardan büyük konuları işlemesini beklemez. 10. Ben bahtımın genişliğine inanırım. Benim istediğim er geç olur. Ben yeryüzünde bulunmaktan, otlara, sulara, ağaçlara, insanlara bakmaktan hoşlanırım. Kargaların uçtuğunu, bulutların geçtiğini görmekten, insanların budalalıklarını işitmekten içimde bir ferahlık, bir açıklık duyarım. Paragrafta tanıtılan kişi aşağıdakilerden hangisi ile nitelendirilir? A) Yaşamı ve doğayı her yönüyle seven B) Yaşadığı olaylardan etkilenmeyen, vurdumduymaz C) İnsanların kötü duruma düşmesini bekleyen D) Yalnız kalmaktan korkan E) Yasamı ve kendini tarafsız değerlendiren 11. Roman okuyarak, şiir okuyarak varlığımızın darlığından kurtuluruz; yaşayamadığımız hayatları yaşayarak genişler, yaşadığımız renksiz günlerin bile, dönmemek üzere değerlendiği duygusu ile zenginleşiriz. Kendimiz ile benzerlerimiz arasında bir kaynaşma olur. Parçaya göre, insanların şiir veya roman okumalarının nedeni aşağıdakilerden hangisidir? A) Kendi toplumuna ve tüm insanlığa yararlı olmak düşüncesi B) Yaşamın dar kalıplarını aşıp, diğer insanlarla bütünleşmek isteği C) Hayal gücünü işletip, yaşamına renk katmayı arzulamaları D) Gelecek günleri daha verimli hale getirmeyi düşünmeleri E) Geçmişi, güzellikleriyle hatırlayabilmek arzusu 12. Bir edebiyat âlemi var mı bizde? Edebiyatçılarımız yok demiyorum, olmaz olur mu! İşte şairler, hikâyeciler, denemeciler. Ara sıra eleştirmeye özenenler de görülüyor. Edebiyatçılarımız var, edebiyat dünyamız yok. Edebiyatçılarımız birbirlerini bitmiyor, bilmek istemiyor. Bilmeyi gerekli bulmuyor da onun için. Hepsi kendi içlerine büzülmüş, bir kendilerini düşünüyorlar. Bu parçada yazar özellikle neden yakınmaktadır? A) Sanatçıların işlerine gereken özeni göstermemesinden B) Edebiyatçılarımız arasında İletişim olmamasından C) Sanatçıların birbirlerine yardımcı olmamalarından D) Sanatçıların, başka sanatçıların yazdıklarını okumamalarından E) Sanata gösterilen ilginin her geçen gün azalmasından 13. İstanbul gazetelerinden birinde, “Ölüm haberini ulaştıracak telefon acı acı çaldı,” biçiminde başlayan bir yazı gözüme ilişti. Okumadım sonrasını. Belli ki yazı yazmasını bilmiyor bunu yazan. Telefonun “acı acı çalması” ne demektir? Telefon iyi haberler ulaştırdığında, başka türlü mü çalar? Bunun adına “güzel yazmak” diyorlar. Halbuki okullarda öğretmenler çocuklara şöyle demeli: “Annem dedi ki…” deyin, “Sevgili annem dedi ki…” demeyin. Böyle düşünen bir yazardan aşağıdakilerden hangisini söylemesi beklenir? A) Ancak gördüğünüzü, duyduğunuzu yazın; süsten, özentiden uzak durun. B) Dilin kullanımına ve sözcük seçimine özen gösterin. C) Cümlelerinizle okura olay anını yaşatmaya çalışın. D) İşiniz gerçeği anlatmak değil, gerçeği etkili anlatmaktır. E) Kuru bir anlatımın edebiyatla ne ilgisi olabilir? 14. Şiirde serbest ölçünün erdemlerini inkar etmiyorum. Ölçü, kafiye gözetilmeden yazılmış nice şiirler var ki içimizi açıyor, gönlümüze işleyiveriyor. Ama onları yine de yadırgamaktan büsbütün kurtulamıyoruz. Onları Bakî’nin bir gazelini, Emrah’ın bir koşmasını okurken duyduğumuz güvenle okuyamıyoruz. Alışmışız; kulağımız ölçüyü de kafiyeyi de arıyor. Serbest ölçülü şiirlerin gizlerini ancak şairin kendisi biliyor, biz bir türlü kavrayamıyoruz. Bu yüzden şairin dediklerini dinlerken kendimizi şöyle bırakamıyoruz. Bu parçada yazar özellikle aşağıdakilerin hangisi üzerinde durmaktadır? A) Ölçü ve uyaklı şiirlerin serbest ölçülü şiirlerden üstünlüğü B) Serbest ölçü ile şiir yazmanın aslında çok kolay olmadığı C) Şiirin değerini belirlemede yazıldığı biçimin önemli olmadığı D) Serbest ölçü ile yazılan şiirlere alışamadığı E) Alışkanlıkların değişmesinde ancak gerçek şiirlerin etkili olabileceği 15. Halk ve Divan edebiyatı çeşitli yönlerden yararlanılabilecek birer kaynaktır. Divan edebiyatının özlü eserleri dilin nasıl işlendiğini göstermek için değerli bir müze eşyasıdır. Bu edebiyata ait örneklerden bugünün sanatına katkıda bulunacak bileşimler, ayrıntılar çıkarılabilir. Bu yararlanma o dönemin sanatçılarını taklit eder nitelikte eser yazmak demek değildir. Türk ulusunun psikolojisini belirlemek isteyen bir bilim adamı anonim ürünlerde sosyal yapının izlerini görebilir. Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Divan ve Halk edebiyatı devrini tamamlamıştır. B) Her dönemin edebiyatının kendine özgü özellikleri vardır. C) Divan ve Halk edebiyat! etkisini günümüzde de sürdürmektedir. D) Eski edebiyata ait örneklerden, çeşitli yönleriyle günümüzde yararlanılabilir. E) Günümüzde kimi başarılı sanatçılar, eski tarzda eserler oluşturabilir. CEVAP ANAHTARI 1-E 2-D 3-B 4-C 5-A 6-D 7-E 8-B 9-B 10-A 11-B 12-B 13-A 14-D 15-D