1. Yazarlar sizin bilmediğiniz bir karanlığın çocuklarıdır. Sizin bilmediğiniz bir acıyı çektiklerinden öfkeli ve isyankârdır. Hayatın çeperlerine sığmayan kanatlarıyla ne bu hayatı bırakıp gidebiliyorlar ne de bu hayatın içinde yaşayabiliyorlar. Gerçek yüzleriyle sevilmeyeceklerini bildiklerinden, çalışma odalarında, atölyelerinde, stüdyolarında sürekli yeni yüzler yaratıp duruyorlar size göstermek için. Ama insafsızsınız. Yarattıkları bütün yüzleri bir yana itip en arkadakini, gösterilmeyeni görmek istiyorsunuz.
Yukarıdaki parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Yazarlar herkes tarafından bilinmeyen acılar yaşadığı için isyankar olurlar.
B) Yazarlar gerçek yüzleriyle sevilmeyeceklerini bildikleri için kişiliklerini insanlardan saklarlar.
C) Yazarlar, eserlerinin dışındaki hayatta diğer insanlar gibi yaşarlar.
D) Okurlar eserlerde gösterilmeyen şeyleri görmek isterler.
E) Yazarlar, eserlerinde herkesin kabulleneceği tipler yaratırlar.
2. Napolili yoksul bir ailenin on sekizinci çocuğu olan Caruso’yu çekici kılan, onun kaba köylü yüzü, gizli bir kibirle omuzlarını ileriye doğru atarak yürüyüşü ya da yanından ayırmadığı çocukluk arkadaşlarıyla şakalaşması değil, o olağanüstü, yumuşak ve güçlü sesiydi.
Bu parçanın bütününde yazarla ilgili olarak asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yoksul bir aileden geldiği
B) En çarpıcı özelliğinin sesinin güzelliği olduğu
C) Olağanüstü bir insan olduğu
D) Güçlü ve yumuşak sesiyle herkesi büyülediği
E) Köylü bir aileden geldiği
3. Geçen yüzyılın sonuyla bu yüzyılın başına damgasını vuran, plağa kaydedilen ilk sesin sahibi olan Caruso, her yeteneğin, her başarının, her farklılığın bir bedeli olduğunu biliyordu. Yetenekli bir insanın, hayatını yeteneğiyle paylaşması gerektiğini, hatta hayatını yeteneğinin emrine verip kendi isteklerini bastırması ve hayattan geri çekilmesi gerektiğini de öğrendi zamanla.
Yukarıdaki parçada Caruso’yla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yeteneğinin onu emri altına aldığına ve onun hayatla bağlantısını kestiğine
B) Caruso’nun plağa kaydedilen ilk sesin sahibi olduğuna
C) Caruso’nun her yeteneğin bir bedeli olduğunu bildiğine
D) Caruso’nun kendi istekleri yerine, yeteneğinin gerektirdiği şeyleri gerçekleştirdiğine.
E) Yeteneğinin Caruso’ya hayatı daha kolay yaşanılır hale getirdiğine
4. O, insanları ihtirasla anlattı romanlarında. Yazdıkları kalabalıklaştıkça kendisi eksilerek yarattı kahramanlarını, onları sevdi. Her romanını yazarken gerçek dünyadan bütünüyle kopup kendi romanlarında yaşadı. Romanlarının hayattan daha gerçek olduğuna inandı. Öyle ki roman kahramanlarının ölümüne ağlardı.
Bu parçanın bütününde yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi anlatılmaktadır?
A) Romanlarını yazarken yaşadığı duygular
B) Roman kahramanlarını nasıl seçtiği
C) Roman konularını yaşamdan aldığı
D) Romanlarındaki olaylardan etkilendiği
E) Romanlarının hayattan daha gerçek olduğunu düşündüğü
5. Zamanla zenginleşmiş bir köylünün oğlu olduğu için hep utanmış, bu utancı neredeyse ruhsal bir hastalığa dönüşmüş, kendisini de kendi roman kahramanlarından biri gibi yeniden şekillendirebileceğine inanarak, kendine yalan bir geçmiş yaratmış, köylülüğünü saklayabilmek için dünyanın en pahalı, en rüküş elbiselerini giyip altın düğmeler taktırmış ve soylu görünmek için harcadığı her çabayla soyluların alay konusu olmuştu.
Yukarıdaki parçada, sözü edilen kişiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Köylü çocuğu olmaktan utandığı.
B) Olduğundan farklı görünmeye çalıştığı.
C) Soylu ve zengin görünmeye çalışırken gülünç duruma düştüğü.
D) Zenginlik ve soyluluk özelliklerinin kişiliğine işlediği.
E) Sonradan görme denilebilecek bir insan olduğu
6. Kendinizle ilgili gerçek bir anlayışa erişmedikçe, kimliğinizi tanımaya başlamadıkça insanlara kendinizi gerçek anlamda açmanız ve onlarla benliğinizi paylaşmanız mümkün olmaz, insanları, sizi gerçekten tanımaları için benliğinize davet etmeniz anlamına da gelir bu. Bunu yapmaktan kaçınırsanız yansıtmaya çalıştığınız yapmacık imajın sis perdesinde kaybolursunuz. Kendinizi koşulsuzca kabul ettiğinizde ve insanların sizi tanımasına imkân verdiğinizde insanlar da sizi tanıyacaktır.
Bu paragrafta asıl anlatılmak İstenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnsan kendini başkalarına kabul ettirmekte güçlük çeker.
B) İnsan kendini tanır ve benliğini her şeyiyle kabullenirse başkaları da onu kabullenir.
C) Kişi toplum içinde yaşarken gerçek kimliğini ve kişiliğini kazanır ve kabullenir.
D) İnsanın kendini tanıması ve kendine saygı duyması oldukça zordur.
E) İnsanlar bizi tanımadan ve bize saygı göstermeden biz kendimize saygı duyamayız.
7. Otuzlu yaşlarına doğru artık ciddi bir yazar olmaya karar veren bu adamın yazı yazma alışkanlıkları hiç kimseye benzemiyordu. Onun yazma alışkanlığı gösterişçi, rüküş, hatta çirkin yaşama ve giyinme biçiminin tam tersiydi. Bütün evi çok pahalı ve süslü eşyalarla doluyken yazı odası neredeyse bomboştu. Nereye giderse gitsin yanında küçük bir çalışma masasını, kağıtlarını ve kalemlerini de götürürdü.
Yukarıdaki paragrafta yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yazarın otuz yaşlarında ciddi bir yazar olmaya karar verdiğine
B) Yazma alışkanlığıyla yaşama biçiminin farklı olduğuna
C) Evinin ve giyiminin çok gösterişli olmasına rağmen yazı odasının sade olduğuna
D) Yazılarında yaşam tarzını ve toplum sorunlarını anlattığına
E) Gittiği her yere yazı malzemelerini de götürdüğüne
8. Gençliğinde içinden taşan yaratma gücünü, takma isimlerle ucuz romanlar yazarak boşa harcadı. Daha sonra yazdığı romanlara ise önem verdi ve para kazanmak için uğraştı. Ticaret onun için yazarlıktan daha çekici görünüyordu. Kazanacağı parayla kendine yeni bir kimlik alacak, utandığı geçmişinden kurtulacaktı.
Bu parçada sözü edilen yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Gençliğinde yazma yeteneğini değerlendiremediği
B) Yazarlık yeteneği sayesinde zengin olduğu
C) Para kazanmak amacıyla yazdığı
D) Geçmişinden utandığı ve kurtulmak istediği
E) Romanlardan kazandığı parayla eski kimliğinden kurtulmak istediği
9. Bazıları sanatçıların, taklit edemeyeceklerine inandıkları yaratıcı yeteneklerinden çok, onların toplumun kurallarıyla sık sık çatışan bağımsız kişilikleriyle ve davranışlarıyla ilgilenirler. Onların vahşiliğe yaklaşan özgürlüklerini kısıtlamaya, her türlü sınırlamaya başkaldıran öfkelerini evcilleştirmeye uğraşırlar. Onların eserleri kadar davranışlarının da tehlikeli olduğunu düşünürler. Bütün kuralları reddederek başarılı olan biri, kendi varlığını kurallara gösterdiği itaate bağlamış insanları kuşkuya düşürür.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bazı insanlar sanatçıların kişiliğine ve eserlerine kuşkuyla yaklaşırlar.
B) Sanatçıların eserleri de kendileri de toplum için tehlikelidir.
C) İnsanların bazıları sanatçıları eserleriyle değil tavırlarıyla değerlendirirler.
D) Sanatçılar var olan kurallara itaat etmekten hoşlanmazlar.
E) Sanatçıların özgürlükleri kısıtlanmalı ve öfkeleri yatıştırılmalıdır.
10. Çocukken bize öğretilen şeyler yanlış olabilir. Daha sonra aile yuvasından kopup dış dünyaya açıldığımızda olumsuz beklentilerin baskın çıktığı ve fiilen gerçekleştiği bir dünyada bulabiliriz kendimizi. Yetiştirilmemiz sırasında edindiğimiz olumsuz düşünce ve davranış kalıplarını sürdürürsek olumsuz beklentilerimiz gerçekliğe dönüşür. Yaşamımıza karanlığın çöktüğünü hissedebiliriz. Öte yandan olumlu sonuçlar beklersek davranışlarımızı da olumlu sonuçlar getirecek şekilde ayarlayabiliriz.
Yukarıdaki paragrafta aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) İnsanın çocukluğunda öğrendiği şeylerin yanlış olabileceğine
B) Çocuklukta edinilen olumsuz düşünceler sürdürülünce yaşamın olumsuz gelişeceğine
C) İnsanın olumlu ya da olumsuz beklentilerinin yaşamını etkilediğine
D) Olumlu düşünce ve davranışların olumlu sonuçlar getirdiğine
E) Aile dışındaki dünyanın insanı her zaman olumsuz yönde etkilediğine
11. Yoruldum çok yaşlandım artık. Geçen ay 83 yaşıma bastım. Gövdem beni daha ne kadar taşır kestiremiyorum. Zihnim yıllardır direniyor olup bitenlerin yıpratıcı yanına. O da dinlenmek istiyor galiba. 40 yaşlarındayken uzun yaşamak, yapmak istediklerime, yazmak istediklerime olabildiğince geniş ufuklar, olanaklar kazanmak arzusu egemendi içimde. Zoraki göçmen olacağım, kendi ülkeme dönme şansım olmaksızın bir şehirden ötekine göç ederek yaşamak zorunda kalacağım hiç aklımdan geçmezdi.
Bu sözleri söyleyen kişi aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilebilir?
A) Kendini yaşlı, yorgun hisseden, ummadığı şeylerle karşılaşan.
B) Yazılarını ülkesi dışında yazmaktan hoşlanan.
C) Yaşlılığın onu olgunlaştırdığına ve ona tecrübe kazandırdığına inanan.
D) Her zaman, içinde yaşama ve yazma isteği olan.
E) Göçmen olarak yaşamaktan zevk alan ve bunu eserlerine yansıtan
12. Küçük nesneleri olağanüstü bir nesnellikle görebilen ve böylece düşüncelerinin ne kadar bağımsız olduğunu açıkça ortaya koyan ressamların resimlerine bakan bir kimse duygulanmadan edemez. Bu önemsiz nesneleri, bunca dikkatle canlandırabilmesi için sanatçının ruhça ne kadar dingin ve yatışmış bir halde bulunması gerektiğini düşünmekten alamaz kendini. Üstelik kendisine dönünce günlük hayatının endişeleriyle istekleri yüzünden karmakarışık ve anlaşılmaz hale gelen duyguları ile bu dinginliğe erişmiş ressamların ruh hali arasında ne büyük bir fark olduğunu daha iyi görür.
Bu parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Ressamlar bize önemsiz gelen şeyleri bile büyük bir özenle canlandırırlar.
B) İnsanlar yaşamla ilgili endişeleri ve emelleri yüzünden ressamların ulaştığı sakinliğe sahip değildir.
C) Ressamlar ile diğer insanlar arasında ruh hali açısından büyük bir fark vardır.
D) Ressamların resim çizebilmesi için yaşamın sıkıntılarından kurtulmuş olması gerekir.
E) İnsanlar ressamlar kadar rahat ve sakin bir ruh haline sahip olamadıkları için onları kıskanırlar.
13. Benliğinizin ve ne yöne gittiğinizin bilincinde olur, kendinize saygı duyarsanız, başkalarının – kendiniz, yaptıklarınız ve söyledikleriniz hakkında – düşündükleri ya da konuştukları şeyler sizi hiçbir şekilde kaygıya düşürmez.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisine yer verilmemiştir?
A) Sağlam bir özsaygısı olan insan her yaptığı şeyi bilinçle yapar ve pişman olmaz.
B) İnsan yaptığı her şeyi, başkalarının da göreceğini düşünerek kaygılanmalıdır.
C) Kendini iyi tanıyan ve benliğinin bilincine varan insan başkaları karşısında endişelenmez.
D) Değer ve inançlarınızla yaşıyorsanız reddedilmekten korkmamalısınız.
E) Kendini benimseyen insan hayatta sağlam adımlarla ilerleyebilir.
14. Okumak insan tabiatını tamamlar, tecrübe de insan tabiatı için önemlidir, insanın yaratılıştan gelen kabiliyetleri bitkilere benzer. Bu yüzden okumak insanın budanmasıdır. Okumak tecrübeyle sınırlanmaz da başına buyruk bırakılırsa dağınık yönlere yayılmış bir bilgi verir. Tecrübe ile yetişen kimseler, okumayı hor görürler. Basit kimseler ona hayrandırlar. Bilginler ondan faydalanırlar, çünkü okuma, sağladığı faydanın ne olduğunu öğretmez. Bu, insanın görerek, tahsile ihtiyaç duymadan onun ötesine varan bir kuvvetle elde ettiği bir bilgeliktir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen düşünce aşağıdakilerden hangisidir?
A) Okumak, insanın yeteneklerini tamamladığı ve deneyimle birleştiği zaman insana fayda sağlar.
B) İnsanın yaşarken kazandığı tecrübeler olmadan tahsili hiçbir önem taşımaz.
C) Okumak insanı basitlikten kurtarır ve insanın bilgeliğe ulaşmasını sağlar.
D) İnsan yetenekli olarak doğmamışsa tecrübenin ve okumanın ona faydası dokunmaz.
E) Yeteneği olan ve okumaya önem veren herkes hayatta tecrübe kazanır.
15. Hatayı ve başarısızlığı kabul etmek zor olabilir ama ilerlemek istiyorsanız bu son derece gereklidir. Her durumda başarısız olsanız bile yılmayın. Başarısızlık doğal bir olaydır, bir şeyler öğrenme fırsatıdır. Bir sonraki zorlu fırsat için daha güçlü olmanıza yardım eder. En iyisi onunla yüzleşmek, ona göğüs germek ve ilerlemeye devam etmektir.
Burada söylenmek isteneni en iyi özetleyen cümle aşağıdakilerden hangisidir?
A) İlerlemek ve başarılı olmak için başarısızlıklar karşısında yılmamak gerekir.
B) Oturup hiçbir şey yapmıyorsanız hiçbir gelişme kaydedemezsiniz.
C) Karşınıza çıkan fırsatları yakalamak için hazırlıklı olun.
D) İstediğiniz sonuçlar için emek verirseniz başarılı olursunuz.
E) Başarı yolunda ilerlerken başarısızlığa uğramanız doğaldır.
16. Bazı kitaplardan insan yalnız zevk alır. Bazılarını olduğu gibi yutar. Bazılarını geveler ve hazmeder. Bazı kitaplardan yalnız birtakım parçalar okunur. Bazıları baştan başa ama inceden inceye anlaşılmadan, bazıları ise dikkat ve itina ile okunur. Bazı kitaplar da vardır, insan başkalarının onlardan çıkardıkları parçaları okur. Bu, ancak kitabın değeri ve konunun önemi az olduğunda yapılır. Başkasının süzgecinden geçmiş kitaplar yavan olur.
Bu parçada aşağıdaki düşüncelerden hangisine yer verilmemiştir?
A) Bazı kitaplar sonuna kadar ve büyük bir dikkatle okunur.
B) Kitaplar zevkli ise bütün ayrıntılarına dikkat edilerek okunur.
C) Bazı kitaplar yalnız zevk almak için okunur.
D) Kitaplar bazen tümüyle ama anlaşılmadan okunur.
E) Kitap değersizse sadece başkalarının çıkardığı bölümler okunur.
17. Deneme öğütlerin, anıların dile gelişi değildir. Öğreticiliği bilimsel yazıların özelliğinden uzaktır. Söyleşip dertleşme ya da bir yolculuğa çıkma havası içinde anlatılır ele alınan konu. Anlatım biçimi yazarın içtenliğini sergiler. Yazarın kaygıları, yaşamdan, izlenimlerinden örneklemeleri bir zenginlik katar denemeye. Okurun istediği yerde katılımını ve itirazını sağlar.
Bu parçada denemeyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Öğüt vermek için kullanılan bir yazı türü olmadığına
B) Denemenin, yazarın samimi tavrını ortaya koyduğuna
C) Okura söz hakkı tanıyan bir yazı olduğuna
D) İçinde öğretici unsurların bulunması gerektiğine
E) Bilimsel yazılardan farklı olduğuna
18. Tanpınar’ın bir romancı olarak zayıflıkları birazcık tartışılmalı. Onun bir insan olarak hep kenarda kalmış, alçak gönüllü, kendini hep yenilgiye layık görmüş yanı bile, ona olan sevgimizi daha da artırıyor. Ama öte yandan biz ondan sonra daha yeni bir şey yapmak istiyorsak, yazısındaki ve düşüncesindeki zayıflıkları, ona yönelik bir saygısızlık olarak görmeden artık eleştirmeliyiz. Çünkü tam eleştirilecek yerde, edebiyatımızın tam kalbindedir.
Bu parçada aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
A) Edebiyatımızda yeni bir şeyler yapılması için, Tanpınar’ın eserlerine eleştirel bir gözle bakılmalıdır.
B) Tanpınar da belli zayıflıkları olan, eleştirilebilecek bir romancıdır.
C) Tanpınar’ın eserlerini ve kendisini eleştirmek edebiyatımıza saygısızlık etmektir.
D) Tanpınar, kendini yenilgiye layık görmüş, alçak gönüllü bir insan olduğu için çok seviliyor.
E) Tanpınar’ın eserleri günümüzde de etkisini devam ettirdiği için yenidir.
19. Bugünkü yazarlarımızın çoğunun gerçekçiliğe özenmelerine seviniyorum. Bize hayatı anlatıyor, her gün gördüğümüz insanları tanıtıyorlar. Okurlara, çevrelerinde de kendileri gibi düşünen, duyan, dertler çeken insanlar olduğunu sezdiriyorlar. İnsan (çoğu bencildir) yalnız kendiyle ilgilenir, kendi kendisiyle uğraşır da başkalarının gerçekliğini kavrayamaz. Benliğinin içine kapanır, kalır. Bu kabuğu ancak gerçekçi edebiyat kırabilir.
Yukarıdaki parçanın yazarı için aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) İnsanların sadece kendilerini düşünüp başkalarının yaşantılarını kavrayamadığını düşünür.
B) Bugünkü yazarlarımızın çoğunu, onlar bize hayatın gerçekliklerini anlattığı için seven biridir.
C) Okurların gerçekçi yazılarda kendilerine benzeyen insanlarla karşılaştıklarını düşünen biridir.
D) Gerçekçi edebiyatın insanları bencillikten kurtardığına inanan biridir.
E) Bugünkü yazarların gerçekçi edebiyata önem vermediğini düşünen biridir.
20. İçimizde bulunan güzelliklerden biri de iyimserliktir. Yüreğimizin ibaresi hep iyimserlikten yana olmalı. Asırlardır kötümserler, köşelerinden dünyanın kötüye gitmesinin doksan dokuz nedenini sayarlarken iyimserler epey yol almış, pek çok işi başarmışlardır. En azından denemişlerdir. Zaten yapılan araştırmalar, başarılı olanların üstün zekalılardan çok, sıradan ama olumlu ve iyimser kişiler olduğunu ortaya koyuyor.
Yukarıdaki parçadan aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Güzel bir huy olan iyimserlik insanı başarıya götürür.
B) İnsanların yüreği hep iyimser olmalı ki pek çok işte başarılı olsunlar.
C) Karamsar insanlar kötü durumların iyileşmesini sağlayamazlar.
D) Başarılı insanların çoğu üstün zekalı olan değil, olaylara olumlu yönden bakanlardır.
E) Kötümser insanlar dünyanın kötü bir halde olmasına sevinirler.
CEVAP ANAHTARI
1-C 2-B 3-E 4-A 5-D 6-B 7-D 8-B 9-C 10-E 11-A 12-E 13-B 14-A 15-A 16-B 17-D 18-A 19-E 20-E