Yazar, ele aldığı konuyla ilgili düşüncelerini desteklemek, anlattıklarını inandırıcı kılmak için birtakım yöntemlere başvurur. Bunlara “düşünceyi geliştirme yolları” denir. Bunların başlıcaları şunlardır:
1. Karşılaştırma
İki varlık, kavram veya olayın aynı ya da farklı yönlerinin ortaya konmasıdır. Genellikle “oysa, ise, daha, en” gibi ifadelerle karşılaştırma yapılır.
Roman, gerçeği olduğu gibi vermez; daha doğrusu veremez. Onu ayıklar, düzeltir; hatta değiştirir. Uygun bir üslup ve bir yorum İçinde yeniden kurar, kısacası onu güzel bir biçimde canlandırır. Eleştiride ise ne bu çeşit bir biçim ne de duygu görülür. Çünkü eleştirinin görevi güzellik meydana getirmek değil; var olan güzelliği yargılama k, okura tanıtmaktır.
Bu parçada yazar, roman ite eleştiriyi ele aldıkları konu yönüyle karşılaştırıyor. Romanın, gerçeği değiştirerek daha güzel bir biçimde ortaya koyduğunu; eleştirinin görevinin ise ortaya konan bu güzelliği okura tanıtmak olduğunu belirterek roman ile eleştiri arasındaki farkı belirtiyor.
2. Tanımlama
Özelliklerinden yararlanarak bir varlığın ya da kavramın ne olduğunun ortaya konmasıdır. “Bu nedir?” sorusunun cevabı olan cümlelerdir.
Gezi yazısı, kişi ya da kişilerin yurtiçi veya yurtdışında yaptığı uzun ya da kısa süreli yolculukların anlatıldığı yapıtlardır. Bu yazılar, insanın bilgisini, görgüsünü deneyimlerini artırır. Geziye katılan kişilerin büyük bir bölümü, gittikleri yerlerde geçirdikleri zamanı, gezilerini eşe dosta anlatırlar.
Bu parçanın ilk cümlesinde gezi yazısının ne olduğu anlatılarak tanımlama yapılmıştır.
3. Örneklendirme
Anlatılanları daha anlaşılır hale getirip inandırıcı kılmak amacıyla örnekler verilebilir Verilen örnekle, soyut haldeki düşüncenin somut hale getirilmesi amaçlanır. Bu yolla, anlatılanlar görünür ve anlaşılır kılınarak okuyucunun zihninde daha iyi yer etmesi sağlanır.
Yazılan; yaşanmışsa kalıcı oluyor. Büyük sanatçıların hayat hikâyelerinde bu gerçek açıkça görülür. Balzac, bir dostuna yazdığı mektubunda, “Vadideki Zambak” için: “Onu yazarken ağlamaktan kendimi alamadım.” der. Flaubert’in de: “Madame Bovary benim.” demesi başka bir anlam taşımaz. Öyle ki Madame Bovary hayatına son vermek için arsenik içtiği zaman Flaubert, o zehrin acısını bütün burukluğu ile ağzında duymuştur.
Bu parçanın ilk cümlesinde yazar, yapıtlarda, anlatılanlar yaşanmışsa o yapıtların kalıcı olduğunu söylüyor. Bu düşüncesini desteklemek için Balzac ve Flaubert’i örnek olarak veriyor.
4. Tanık Gösterme
Yazarın, ileri sürdüğü düşünceyi desteklemek, inandırıcı kılmak için, o düşünce alanında yetkin, bilinen kişilerin görüşlerine yer vermesidir. Kişilerin görüşleri aynen alınıp tırnak İçinde verilebildiği gibi, dolaylı anlatımla da verilebilir
İstanbul’un, doğal dokuyla tam bir uyum içinde olduğu söylenebilir. Mahallelerin, genellikle eğimli araziler üzerine kurulmuş olması, bu şehrin en önemli özelliklerinden biridir. Böylece her çeşit suya doğal akıntı imkânı verildiği gibi, her evin ufkunun açık olması ve güneşten faydalanması sağlanmıştır. Bu, dikkatli bir seyyah olan İtalyan yazarı Edmondo de Amicis’in de gözünden kaçmamıştır. Avrupa şehirlerinde gözün ve düşüncenin hemen her zaman dar bir çerçeveye hapsedildiğini söyleyen yazar, İstanbul’da ise gözün ve zihnin, her an sınırsız ve şirin uzaklıklara kaçacak bir yol bulabildiğini söyler.
Bu parçada İstanbul’un mahallelerinin eğimli araziler üzerine kurulduğu ve bu yönüyle Avrupa şehirlerinden olumlu anlamda farklı olduğu anlatılıyor Bu düşünce, Edmondo de Amicis’ten yapılan bir alıntıyla destekleniyor. Yani İtalyan seyyah, bu düşüncenin doğruluğunu kanıtlamak için tanık gösteriliyor.
5. Benzetme
İleri sürülen bir düşünceyi pekiştirmek, somut hale getirmek için, herhangi bir ilgi kurarak iki varlık, kavram, olay ya da durumun birbirlerine benzetilerek anlatılmasıdır. Genellikle “gibi, sanki, andırıyor, tıpkı” gibi ifadelere yer verilir.
Boğaz bu akşam o kadar güzel ki adeta bir masal dünyası gibi.
Gökyüzündeki bembeyaz bulutlar pamuk tarlalar mı andırıyordu.
Bu cümlelerde boğaz, ”masal dünyası”na; bulutlar, “pamuk tarlası”na benzetilmiştir.
6. Kişileştirme
İnsana özgü niteliklerin, insan dışındaki varlıklara aktarılmasıdır.
Uzak denizlerden gelmiş yorgun bir gemi, limanın şefkatli kollarına bırakmıştı kendini. Sonbaharın gelişiyle yapraklar, vedalaşarak ağaçlardan ayrılıyordu.
Bu cümlelerde “gemi”, “liman” ve “yapraklar”a insan özelliği yüklenerek kişileştirme yapılmıştır.
7. Sayısal Verilerden Yararlanma
Düşünceyi inandırıcı kılmanın yollarından biri de sayısal verilerden yararlanmadır. İnsanlar okuduklarının sayılarla desteklendiğini görürlerse yazıyı daha da inandırıcı bulurlar. Şunu da bilmemiz gerekir ki sayısal verilerden yararlanmaya bilimsel verilerden yararlanma adı da verilebilmektedir.
Adapazarı Şeker Fabrikası 1953’te işletmeye açıldı. Kuruluşta günde 1800 ton olan pancar işleme kapasitesi 1980’de 6000 tona çıkarıldı. Bu büyük bir gelişme.
Ayrıca Bkz. Anlatım Biçimleri Konu Testleri