“Sanat ya da edebiyat, bir nevi gerçeğin yorumlanarak anlatılmasıdır.” ifadesinden hareketle şiirde de gerçeğin değiştiğini söyleyebiliriz. Şiirdeki gerçeklik, somut bir anlayışla sınırlı değildir. Bu gerçeklik, insanın sadece yaşadıklarıyla değil; sezgileri, tasarıları ve izlenimleriyle de ilgilidir.
Şair, şiirinin her okuyanda farklı duygular uyandırmasını amaçlar. Bu nedenle kelimelere yeni anlamlar yükler. Bu anlamları okuyucu kendisi hisseder. Bu şekilde şiirde farklı bir gerçeklik ortaya çıkar.
AT
Bin gemle bağlanan yağız at şaha kalkıyor
Gittikçe yükselen başı Allah’a kalkıyor
Son macerayı dinlememiş varsa anlatın
Zaptetmek isteyenler o mağrur, asil atın
Beyhudedir her uzvuna bir halka bulsa da
Boştur köpüklü ağzına gemler vurulsa da
Coştukça böyle sel gibi bağrında hisleri
Bir gün başında kalmayacak seyisleri
Son şanlı macerasını tarihe anlatın
Zincir içine bağlı duran kahraman atın
Gittikçe yükselen başı Allah’a kalkıyor
Asrın baş eğdi sandığı at şaha kalkıyor
(Faruk Nafiz Çamlıbel)
Faruk Nafiz Çamlıbel’in bu şiiri temsili istiarenin en ünlü örneklerinden biridir. Bu şiirde Türk ulusu “at”a; atın şahlanışı halkın düşmana başkaldırmasına; atın ağzına gem vurulmak istenmesi ulusal bağımsızlığın yok edilmeye çalışılmasına; seyis ise yurdu işgal eden düşmana benzetilmiştir. Şiirde betimlenen at, çeşitli yönlerden Türk ulusunu temsil etmiştir.