Halide Edip’in yazdığı, bir töre romanı olan “Sinekli Bakkal”da kişiler büyük bir ustalıkla canlandırılmış, gerçek karakterler biçiminde ortaya konmuştur.
Romanda II. Abdülhamit’in yönetim düzeni ve İstanbul’un Aksaray semtindeki Sinekli Bakkal sokağındaki halkın yaşayışı anlatılır.
Bu roman edebiyatımızda 43 yılda 33 baskı yapmış, hiçbir Türk romanının ulaşamadığı bir başarıya ulaşmıştır. Oysa bu eserde Çalıkuşu’nun lirizmi ve sürükleyiciliği, Huzur’un usta üslubu, Küçük Ağa’nın derin tipleri yoktur. Eserin bu kadar çok basılmasında romanın kendisi değil, yazarın siyasi tutumu, tanıdığı edebiyat çevrelerinin övgü ve hayranlığı, Milli Mücadele’ye katılması, yeni devletin kurulmasında aktif olması gibi faktörler etkili olmuş olabilir.
Romanın Özeti:
Sinekli Bakkal mahallesinde, mahallenin imamının kızı Emine, aynı mahallede oturan, düzenli birisi olmayan, ortaoyunlarında zenne (kadın) rolünde oynayan, bu yüzden Kız Tevfik lakabıyla tanınan biriyle anlaşmaktadır. İmam, kızı Emine’nin Tevfik ile evlenmesine karşı çıktığı için Emine Tevfik’le kaçar. Bu yüzden de İmam Emine’yi evlatlıktan reddeder.
Bir süre sıkıntılı bir hayat yaşayan Tevfik ile Emine, Tevfik’in dayısı ölünce kendilerine kalan bakkal dükkanını çalıştırırlar. Bu iş sanatçı ruhlu Tevfik’e uygun gelmez.
Bir gün Tevfik’i arkadaşlarına karısının taklidini yaparken Emine görür. Bu durumu gururuna yediremeyip babasının yanına döner, babası onu affeder.
Tevfik bakkal dükkanını olduğu gibi bırakıp ortaoyunculuğuna döner. Emine Tevfik’e boşanma davası açar ve boşanırlar. Tevfik karısının taklidini yaptığı için mahkeme tarafından Gelibolu’ya sürülür. Bu arada Emine’nin Tevfik’ten Rabia adında bir kızı olur. Dedesi (imam) onu dini terbiye ile yetiştirir. Rabia on bir yaşında hafız olur…Rabia’nın son derece güzel bir sesi vardır. Camilerde, konaklarda güzel sesiyle Kur’an ve Mevlit okur.
Abdülhamit’in Zaptiye Nazırı Selim Paşa Rabia’yı dinler ve sesine hayran olur. Selim Paşa, oğlu Hilmi’ye alaturka müzik dersleri veren Mevlevi şeyhi Vehbi Dede ile piyano dersleri veren İtalyan Pregrini’nin Rabia’ya da ders vermesini sağlar. Rabia’nın sesine Vehbi Dede ile Pregrini de hayrandır.
Hocalarının da yardımıyla iyice yetişen Rabia’nın ünü tüm İstanbul’a yayılır. Tevfik sürgünden kaçıp Sinekli Bakkal mahallesindeki dükkanı yeniden açar. Rabia babasının yanına yerleşir. Rabia’nın sanatına hayran olan Vehbi Dede ile Pregrini sık sıkTevfik’in evine gider gelir. Rabia Doğu musikisinde adeta bir çığır açmıştır.
Bu sıralarda “Genç Türkler” örgütü Abdülhamit’in baskıcı rejimini yıkmaya çalışmaktadır. Tevfik ile Selim Paşa’nın oğlu Hilmi bu örgütün üyesidir. Sakıncalı kitap ve gazeteler Fransız postanesi aracılığıyla Paris’ten bu örgüte gönderilmektedir. Fesli kişilerin postaneden bu evrakları alması dikkat çekeceği için Hilmi’nin ricasıyla Tevfik kadın kılığına girip örgüt dokümanlarını postaneden her zaman alır. Bir gün imamın ihbarıyla yakalanır. Hilmi ve Tevfik Şam’a sürülür. Babası sürgüne giden Rabia yalnız kalır. Bakkallık ve hafızlıkla geçinir.
Pregrini Rabia’ya aşık olur, onu gittiği her yerde görebilmek için elinden geleni yapar. Rabia’yla birlikte İslamiyet’e de ısınır. Müslüman olur, Osman adını alır, Rabia’yla evlenir.
İmam ve kızı Emine (Rabia’nın dedesi ve annesi) ölür. Rabia ve Osman (Pregrini) imamdan kalan eve yerleşir. Osman (Pregrini) Rabia’nın desteğiyle “Tılsımlı Kuyu” adında bir opera yazmakta ama bir türlü bunu bitirememektedir. Rabia hasta ve hamile haliyle bu operayı bitirir, iki medeniyet, iki insan, iki sanat anlayışı bu operada birleşir.
Rabia’nın gebeliği sıkıntılı geçer. İstanbul’da ilk defa yapılan sezaryen ameliyatıyla kurtulur, bir oğlu olur. Selim Paşa Abdülhamit’e tam bir sadakatle bağlıdır. Kendi oğlunu bile bu yüzden sürgüne gönderir. Yavaş yavaş babalık duyguları uyanır, görevinden ayrılır. 1908’de Meşrutiyet ilan edilince sürgünler birer kahraman gibi yurda döner.
İyice yaşlanmış ve yorulmuş olan Tevfik Rabia’nın bebeğiyle neşe ve huzur bulur. Artık Sinekli Bakkal’da eski mutlu hayat yeniden başlamıştır.