Sözcük, insanlar arasında anlaşmayı sağlayan dilin, anlamlı en küçük parçasıdır. Sözcükler, temelde bir varlık, kavram ya da eylemi karşılar; zamanla anlam genişlemesine uğrayarak değişik anlamlar kazanabilir.
Dünkü maçta kolu kırılan çocuk, okula gelemedi.
Ağacın kollarından biri fırtınada gövdesinden ayrıldı.
Okulda müzik koluna başkan seçildim.
Düşman dört bir koldan saldırıya geçti.
Yukarıdaki cümleleri incelediğimizde; “kol” sözcüğünün I.cümlede “insan vücudunda omuz başından parmak uçlarına kadar uzanan bölüm”, II. cümlede “ağaçlarda gövdeden ayrılan kalın dal”, III. cümlede “iş takımı, ekip”, IV. cümlede ise “kanat, taraf” anlamlarında kullanıldığını görüyoruz.
Balkondaki saksı bahçeye düştü. Borçlarımızı düştükten sonra bu kadar paramız kaldı. Annemler gidince kardeşime bakmak bana düştü. Ona, babasının mirasından küçük bir ev düşmüş.Yukarıdaki cümleleri incelediğimizde; “düşmek” sözcüğünün I. cümlede “yerçekiminin etkisiyle yukarıdan aşağıya inmek”, II. cümlede “çıkartmak, eksiltmek”, III. cümlede “ödevi veya yetkisi içinde bulunmak”, IV. cümlede ise “bir bölüşme sonunda payına ayrılmak” anlamlarında kullanıldığını görüyoruz.
Bu örneklerde görüldüğü gibi, bir sözcük, farklı cümlelerde farklı anlamlar kazanabilir. Sözcüklerin bu farklı anlamları; gerçek, mecaz, yan, terim, somut ve soyut anlam diye adlandırılır.
GERÇEK ANLAM
Sözcüğün, söylendiğinde akla gelen ilk anlamıdır. Buna, sözcüğün temel anlamı veya sözlük anlamı denir.
Çok kitap okumaktan gözlerim kanlanmıştı. Soğuk ve yağışlı havalar, yaşamı zorlaştırıyor. Ekmeği dilim dilim keserek masaya koydu.Yukarıdaki cümlelerde “göz” sözcüğü, görme organı; “soğuk” sözcüğü, ısısı düşük olan, sıcak karşıtı; “kesmek” sözcüğü, bıçak, makas gibi bir araçla bir şeyi ikiye ayırmak anlamlarında kullanılmıştır. Bu sözcükler, temel yani sözlük anlamlarıyla kullanıldığından, gerçek anlamlıdır.
MECAZ ANLAM
Sözcüğün, gerçek anlamından uzaklaşarak kazandığı yeni anlamdır.
Olaylara değişik gözlerle bakmasını bilmeliyiz. Yeni öğrenci, nedense çok soğuk davranıyor. Konuşmacı, gürültüden, konuşmasını yarıda kesti.Yukarıdaki cümlelerde “göz” sözcüğü, bakış açısı; “soğuk” sözcüğü, duygudan ve sevgiden yoksun; “kesmek” sözcüğü bitirmek, sona erdirmek anlamlarında kullanılmıştır. Bu sözcükler, gerçek anlamlarından uzaklaştığı için mecaz anlam kazanmıştır.
YAN ANLAM (YAKIŞTIRMACA)
Şekil ve işlev benzerliğinden dolayı, bir sözcüğün başka bir varlığa ad olarak verilmesidir.
Aşağıdaki örneklerde koyu renkli sözcükler, yakıştırma yoluyla başka bir varlığa ad olarak yan anlam kazanmıştır.
masanın gözü dağın eteği geminin burnu derenin ağzı defterin yaprağı uçurtmanın kuyruğu kapının kolu köprünün ayağıTERİM ANLAMI
Bir bilim, sanat, meslek dalıyla veya bir konu ile ilgili özel ve belirli bir kavramı karşılayan sözcüklerdir.
Sanatçının son oyunu üç perdeden oluşuyor.
Bu cümlede “perde” sözcüğü “bir tiyatro oyununun bölümlerinden her biri” anlamına gelerek terim anlamıyla kullanılmıştır.
Aşağıda verilen koyu renkli sözcükler, karşılarındaki alanla ilgili olarak kullanıldığında terim anlamı kazanır.
meridyen, plato, atmosfer, yarımada —> coğrafya uyak, redif, dize, ölçü, beyit, durak —> edebiyatSOMUT ANLAM
Duyularımızdan (görme, işitme, koklama, dokunma, tatma) herhangi biriyle algılayabildiğimiz kavram ve varlıkları karşılayan sözcükler somut anlamlıdır.
çiçek, bulut, rüzgâr, gökyüzü, ışık, ses, yağmur, koku…
SOYUT ANLAM
Beş duyumuzdan herhangi biriyle algılayamadığımız; ancak var olduklarını akıl, inanç ve sezgilerimizle kabul ettiğimiz kavram ve varlıkları karşılayan sözcükler soyut anlamlıdır.
sevgi, heyecan, korku, hırs, iyilik, güzellik, akıl, aşk…
SOMUTLAŞTIRMA
Soyut anlamlı bir sözcüğün anlam genişlemesi yoluyla somut anlam kazanmasıdır.
Dedem çok iyi bir insandır. İyilerin ömrü az olur.Birinci cümlede “istenilen, beğenilen niteliklere sahip” anlamına gelerek soyut anlamıyla kullanılan “iyi” sözcüğü, ikinci cümlede “insan”ı karşılayarak somut anlam kazanmıştır.
SOYUTLAŞTIRMA
Somut anlamlı bir sözcüğün anlam genişlemesi yoluyla soyut anlam kazanmasıdır.
İhtiyar, otobüsten inerken kafasını kapıya çarpmış. Bu kafayla hiçbir işte başarılı olamazsın.Birinci cümlede “baş” anlamına gelerek somut anlamıyla kullanılan “kafa” sözcüğü, ikinci cümlede “akıl, mantık” anlamına gelerek soyut anlam kazanmıştır.
SÖZCÜK ANLAMIYLA İLGİLİ KAVRAMLAR
AD AKTARMASI (MECAZ-I MÜRSEL)
Bir sözcüğü, benzetme amacı gütmeksizin başka bir sözcüğün yerine kullanmaktır. Bu, “iç-dış, parça-bütün, sebep-sonuç, yazar-yapıt” gibi ilgilerle sağlanır.
Çok susayan çocuk şişeyi bir dikişte bitirdi.
Bu cümlede iç-dış ilgisi kurularak “şişe” sözcüğü, şişenin içindeki “içecek” yerine kullanılmıştır.
Yahya Kemal günümüzde de beğenilerek okunuyor.
Bu cümlede sanatçı-yapıt ilgisi kurularak “Yahya Kemal” sözü, sanatçının “yapıtları yerine kullanılmıştır.
Aşağıdaki cümlelerde geçen koyu renkli sözcüklerde ad aktarması vardır.
Okul yarın müzeye gidecek. (öğrenciler) Teknemiz Ayvalık‘a birazdan yanaşacak. (Ayvalık İskelesi) Bilgi için yan masaya başvurabilirsiniz. (görevli) Yalova, fuara büyük ilgi gösterdi. (Yalova halkı) Gezi için evden izin alamamış. (anne-baba) Turnuvaya ünlü raketler katılacak. (tenisçi)DOLAYLAMA
Anlatıma çekicilik katmak için bir sözcükle belirtilebilecek bir kavram veya varlığın birden fazla sözcükle anlatılmasıdır.
İhtiyar, hayat arkadaşını kaybedince çok üzüldü.
Bu cümlede “hayat arkadaşı” sözüyle “eş, hanım” anlatılmak istendiğinden, dolaylama yapılmıştır.
Aşağıda verilen koyu renkli sözler dolaylamaya birer örnektir.
kaleci —> file bekçisi top —> meşin yuvarlak Ankara —> Türkiye’nin kalbi kömür —> kara elmasGÜZEL ADLANDIRMA
Söylendiğinde insan zihninde olumsuz çağrışımlar uyandıran bazı durum, olay, kavram veya varlıkları güzel bir biçimde dile getirmektir. Güzel adlandırma da bir bakıma dolaylamadır. Ancak buradaki amaç, kavramın içindeki olumsuzluğu örtmeye çalışmaktır.
İşitme engelliler için haber bülteni birazdan başlayacak.
Bu cümlede “işitme engelli” sözü, olumsuz çağrışım yapan “sağır” sözcüğünün yerine kullanılmış ve güzel adlandırma yapılmıştır.
Aşağıda verilen koyu renkli sözler güzel adlandırmaya birer örnektir.
ölüm —> son yolculuk cin —> iyi saatte olsunlar kör —> görme engelli verem —> ince hastalık tabut —> tahta atYANSIMA
Doğadaki seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklerdir.
Küçük dere şırıltılarla akıyordu. Köfteler, ızgarada cızırdayarak pişiyordu.Bu cümlelerde, “şırıltı” ve “cızırdamak” sözcükleri “şır” ve “cız” seslerinden türediğinden yansımadır.
Aşağıdaki cümlelerde geçen koyu renkli sözcükler birer yansımadır.
Az önce yukarıda bir gürültü oldu. Eski döşemeler, yürüdükçe gıcırdıyordu. Hasta, sabaha kadar horlayıp durdu. Yavru kediler sokakta miyavlıyordu. Çocuğun elindeki balon birden patladı.Not: Aşağıdaki cümlelerde koyu renkli sözcükler, ses taklidi yoluyla oluşmadığından yansıma değildir.
Penceremin önünde her sabah kuşlar ötüşür. Gölün yüzeyi bugün ışıl ışıldı. Babası, yaramaz çocuğunu sürekli horluyordu.DUYU AKTARIMI
Bir duyuyla algılanabilen kavram ya da varlığın başka bir duyuyla algılanabilecek biçimde kullanılmasıdır.
Dışarıdan keskin bir koku geliyordu.
Bu cümlede dokunma duyusu ile algılanabilen “keskinlik” kavramı, kokunun çok ağır ve yoğun olduğunu anlatabilmek için koklama duyusuna aktarılmıştır.
Sanatçı, sıcak tavırlarıyla hepimizi etkilemişti, (dokunma —> görme) Eski arkadaşlarla tatlı tatlı konuştuk, (tatma —> işitme)SÖZCÜKLERDE ANLAM İLİŞKİLERİ
EŞANLAMLI (ANLAMDAŞ) SÖZCÜKLER
Yazılışları farklı, anlamları aynı olan sözcüklerdir.
beyaz- ak, kafiye – uyak, edebiyat – yazın, mana – anlam, eser – yapıt, hatırlamak – anımsamak…
KARŞIT (ZIT) ANLAMLI SÖZCÜKLER
Anlamca birbirlerine karşıt olan sözcüklerdir.
büyük – küçük, iç – dış, dolu – boş, açık – kapalı, var – yok, az – çok, alçalmak – yükselmek…
Bazı sözcüklerin karşıtı yoktur: orman, çiçek, yağmur, kar…
Bir sözcüğün olumsuzu, o sözcüğün karşıtı değildir.
Sözcük karşıtı olumsuzu girmek çıkmak girmemek tatlı acı tatsızEŞSESLİ (SESTEŞ) SÖZCÜKLER
Yazılışları ve okunuşları aynı, anlamları farklı olan sözcüklerdir.
Onun en sevdiği çiçek güldü. (bir çiçek adı) Küçük çocuk uzun süre güldü. (gülmek eylemi) Bahçedeki otları yoldu. (yolmak eylemi) Oldukça çamurlu bir yoldu. (ulaşımda kullanılan zemin) Eve akşamüzeri vardı. (varmak eylemi) Elinde çiçekler vardı. (yok karşıtı)Not: Yazılış ve okunuşlarında küçük de olsa farklılıklar bulunan sözcükler sesteş değildir.
adet (tane) âdet (gelenek, görenek) kar (yağış şekli) kâr (kazanç) hala (babanın kız kardeşi) hâlâ (henüz)İKİLEMELER
Anlamı pekiştirmek, güzelleştirmek, çeşitli anlam ilgileri kurmak için oluşturulmuş söz gruplarıdır.
İkilemeler aşağıdaki yöntemlerle oluşturulur:
Aynı sözcüğün tekrarı ile (yineleme): yavaş yavaş, güle güle, yeşil yeşil, bütün bütün… Anlamdaş (eşanlamlı) sözcüklerle: kılık kıyafet, şan şöhret, sorgu sual, sağlık sıhhat… Yakın anlamlı sözcüklerle: doğru dürüst, delik deşik, çalı çırpı, yalan yanlış… Karşıt anlamlı sözcüklerle: gece gündüz, büyük küçük, az çok, iyi kötü… Biri anlamlı, biri anlamsız sözcüklerle: eski püskü, yırtık pırtık, eğri büğrü, bölük pörçük… Anlamsız sözcüklerle: ıvır zıvır, eciş bücüş, abur cubur, abuk sabuk… Yansıma sözcüklerle: şırıl şırıl, cızır cızır, gacır gucur, küt küt, tık tık… Durum eki almış sözcüklerle: el ele, elde avuçta, günden güne, şehirden şehire…SÖZ YORUMU
Bu sorularda amaç, bir cümlede ya da parçada geçen söz öbeğinin anlamını buldurmaktır. Son yıllarda, sözcük anlamıyla ilgili sorular, daha çok, söz öbeklerinin yorumu şeklinde karşımıza çıkmaktadır.
Sanatta kalıcılığı yakalamanın yolu, sanat mozaiğine yeni renkler katmaktan geçer. (Özgün sanat yapıtları ortaya koymak) Ünlü yazarın yapıtlarını okuduğumuzda onun, anılarında hapsolduğunu görüyoruz. (Yapıtlarını geçmiş yaşamıyla sınırlandırmak) Bu şairimizin şiirleri, kalbinden ve beyninden beslendiği için, geniş kitlelerce okunmuştur. (Şiirlerini duygu ve düşünceleriyle oluşturmak) Sanatçı, yapıtının tozlu raflarda yerini almasını istemiyorsa hem çağına hem de geleceğe seslenebilmelidir. (Yapıtın kalıcılığı yakalayamaması)DEYİM
En az iki sözcükten oluşan, genellikle mecaz anlam taşıyan, kalıplaşmış, özlü sözlerdir.
Genellikle mecaz anlamlıdır.
adı gibi bilmek – çok iyi bilmek ağırlığını koymak – etkin olan gücünü kullanmak bire bin katmak – abartarak anlatmak boğazına düşkün – yeme içmeyi çok seven çenesi düşük – geveze dert yanmak – sızlanarak derdini anlatmak ekmek kapısı – geçim sağlanan yer, iş göz kırpmamak – hiç uyumamak kulak asmamak – önem vermemek, dinlememek ipe un sermek – bahaneler ileri sürmekBazı deyimler gerçek anlamlıdır.
ismi var cismi yok, yükte hafif pahada ağır, iyi gün dostu, çoğu gitti azı kaldı, hem suçlu hem güçlü…
Bazı deyimler, aynı veya yakın anlamı karşılar.
adam yerine koymak = adamdan saymak ağzından laf almak = ağzını aramak baltayı taşa vurmak = çam devirmek = pot kırmak dünya başına yıkılmak = dünya gözüne zindan olmak evlerden ırak = evlere şenlik ince eleyip sık dokumak = kılı kırk yarmak kendinden geçmek = kendini kaybetmek oyuna gelmek = tuzağa düşmek yüksekten atmak = mangalda kül bırakmamakAz da olsa yargı halinde bulunan deyimler vardır.
Armut piş, ağzıma düş. Atı alan Üsküdar’ı geçti. Ele verir talkını, kendi yutar salkımı. Sözünü balla kestim. Doluya koydum almadı, boşa koydum dolmadı. Ne kızı veriyor, ne dünürü küstürüyor. Bu kadar kusur kadı kızında da bulunur.ATASÖZÜ
Uzun deneyim ve gözlemlere dayanılarak söylenmiş, genellikle mecaz anlamlı, kalıplaşmış, yargı bildiren özlü sözlerdir.
Genellikle gerçek anlamının dışında kullanılır.
Ağaç yaş iken eğilir. Kanatsız kuş uçmaz. Gül dikensiz olmaz.Bu atasözlerinin birincisinde ağacın yaşken eğildiği değil; insanın küçük yaşlarda daha kolay eğitildiği; ikincisinde, yapacağı işle ilgili gereken koşullarla donanıp güçlenmeyen kişinin amacına varamayacağı; üçüncüsünde, her güzel şeyin hoşa gitmeyen bir yönünün de bulunduğu anlatılmak istenmiştir.
Aşağıdaki atasözleri de mecaz anlamlıdır.
Yerin kulağı vardır. Damlaya damlaya göl olur. Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez. Ateş düştüğü yeri yakar. Borç yiğidin kamçısıdır. Görünen köy kılavuz istemez. Öfkeyle kalkan zararla oturur. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer. Yuvarlanan taş yosun tutmaz. İşleyen demir pas tutmaz.Bazı atasözleri gerçek anlamlıdır.
Dost ile ye, iç; alışveriş etme. Bugünün işini yarına bırakma. Son pişmanlık fayda vermez. Geç olsun da güç olmasın. Akıllı düşman akılsız dosttan hayırlıdır. Cahile laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan zordur.Bazı atasözleri aynı veya yakın anlamı karşılar.
Hazıra dağlar dayanmaz. = Sıcağa kar mı dayanır? Her çok, azdan olur. = Damlaya damlaya göl olur. Körle yatan şaşı kalkar. = Topalla gezen, aksamak öğrenir. Mum dibine ışık vermez. = Terzi kendi söküğünü dikemez. Paça ıslanmadan balık tutulmaz. = Zahmetsiz rahmet olmaz.Ayrıca Bkz. Sözcükte Anlam Konu Testleri