İnsanlar arasındaki en önemli iletişim aracı dildir. İnsanlar duygu, düşünce ve duygularını birbirlerine daha çok, dil aracılığıyla, yani konuşarak aktarırlar. Ne kadar iyi konuşurlarsa bu aktarma işini o kadar iyi yaparlar. Özellikle günümüzde insanların sosyal hayatlarında başarılı olabilmeleri, güzel konuşma ve iyi iletişim kurma yetenekleri ile doğru orantılıdır. Bundan dolayı güzel konuşma toplum içinde hayatın her aşamasında aranan bir özellik olmuştur. İnsanlar bu özelliğe sahip olabilmek için konuşmalarını geliştirmeye çalışmışlar, muhataplarını etkileyecek güzellikte konuşma için sözcüklerin telaffuzuna (söyleyiş) çok önem vermişlerdir.
Ses ve Telaffuz İlişkileri
Telaffuzun temelini gırtlaktan çıkan ses oluşturur. Yani ses ile telaffuz arasında doğrudan bir ilişki söz konusudur. Bundan dolayı iyi bir telaffuz için her şeyden önce ses çıkışını netleştirmek gerekir.
Tonlama
Konuşurken ya da bir metni okurken sesin hep aynı düzeyde tutulması monotonluğa neden olur. Tek düzelikten kurtulmak için sesimizi cümlelerin anlam özelliğine ve duygu değerine göre alçaltıp yükseltmemiz, inceltip kalınlaştırmamız, sertleştirip yumuşatmamız gerekir. Bu şekilde sesin sürekli değişmesi, alçalıp yükselmesi, sertleşip yumuşamasına tonlama denir.
Boğumlama
Konuşma ya da okuma esnasında sözcüklerin dinleyiciler tarafından daha iyi anlaşılabilmesi için sözcüğü oluşturan hecelerin net ve düzgün şekilde söylenmesine boğumlanma denir.
Duraklama
İnsan konuşurken nefes alıp verir. Nefes alıp vermesi de konuşmasını kısa bir süre duraklatır. Konuşmanın bu şekilde duraklatmasına duraklama denir. Yani duraklama sözün akışını bozmadan konuşmacıya ya da okuyucuya bir nefes payı bırakma işidir. Duraklama iyi bir konuşma için çok önemlidir. Duraklama ahengi sağlayan en önemli unsurdur. Duraklamasız bir konuşma ise telaffuzu ve anlaşılmayı olumsuz etkiler.
Duraklar, yazı dilinde noktalama işaretleriyle karşılanır. Bir metni okuyan kişi nefes molalarını virgül, (,) nokta (.), noktalı virgül (;) gibi noktalama işaretlerine denk getirir. Aşağıdaki cümlelerde geçen noktalama işaretleri aynı zamanda cümledeki duraklamaları göstermektedir. Cümleleri önce duraklamalara dikkat etmeden, yani bir solukta okumaya çalışıp sonra duraklamalara, eğik çizgilerin bulunduğu yerlere, dikkat ederek okuduğumuzda bir metin için duraklamanın ne kadar önemli olduğunu anlarız.
Her insan, / başarıya ulaşabilir. / Bunun için önce hedef belirlemeli, / sonra bir çalışma planı yapılmalıdır. / Sonra bu plan çerçevesinde çalışmaya başlamalıdır. / İnsan, / planlı bir şekilde ve sürekli çalıştığında hedeflerine ulaşır. / Bu konuda söylenmiş güzel bir atasözümüz vardır: / “Azmin elinden hiçbir şey kurtulmaz.”
Durak yerleri sadece düzyazılarda değil, şiirlerde de vardır. Durak yerleri aruz ölçüsüyle yazılmış şiirlerde aruz kalıplarıyla sağlanırken, hece ölçüsüyle yazılmış şiirlerde hece sayısının eşitliği ile sağlanır. Örneğin aşağıdaki dizeler “6+5” duraklı olarak yazılmıştır.
Bülbül ne yatarsın / yaz bahar oldu
Çağrışup ötmenin / zamanı geldi
Serviler yeşerdi / çiçekler doldu
Cana can katmanın / zamanı geldi
Gevheri
Göremedim / baharını / yazını
Çalamadım / curasını / sazını
Özge yârin / nice çekem / nazını
Gözlerimden / akan seller / iniler
Dadaloğlu
Dizeleri ise “4+4+3” duraklı olarak yazılmıştır.
Vurgu
Kelimelerde ses bütünlükleri olarak heceler vardır. Bu heceler arka arkaya söylenerek kelimeleri ve dili ortaya çıkarır. Yani kelimelerin telaffuzu hecelerin arka arkaya söylenmesiyle oluşur. İşte bu söylenişte her hece aynı kuvvetle söylenmez. Kelimeler ve cümlelerin söylenişi dalgalı, inişli çıkışlı bir yol izler. Bu dalgalar, bu iniş çıkışlar ise bazı hecelerin diğerlerinden daha kuvvetli söylenmesi ile olur. Sözcükte kuvvetli söylenen hece üzerindeki baskıya vurgu adı verilir. Vurgulu hece, üzerine basılan, üzerine vurulan hece demektir.
Vurgu, söze anlam değeri katar. Konuşmaya ahenk verir. Dinleyenin ilgisini çeker, anlamın kavranmasını kolaylaştırır. Duyguları belirginleştirir. Bundan dolayı Türkçede kelime vurgusuna, yani hecelerden bazısını daha baskılı okuma kuralına, özellikle dikkat edilmesi gerekir. Bu, telaffuzun inceliklerindendir.
Türkçe kelimelerde vurgu genellikle son hecede bulunur.
“Gözlük, yumurta, çekingen, açık, arkadaş…”
Ver adlarında ve coğrafi isimlerde vurgu genellikle ilk hecededir.
“Konya, Ankara, Meriç, Avrupa…”
“-istan” eki ile biten coğrafi isimlerde vurgu sondadır.
“Türkmenistan, Bulgaristan, Macaristan…”
Sonu “-ya” ile biten yer adlarında vurgu sondan bir evvelki hecede bulunur
“Britanya, Sakarya, Almanya…”
Pekiştirilmiş sözcüklerde ve ünlemlerde vurgu ilk hecededir.
“Sapsarı, masmavi, simsiyah, haydi, peki…”
Olumsuzluk eki, vurguyu kendinden önceki heceye aktarır:
“Gelmemiş, konuşmasın, yazmasınlar…”
Türkçede bir sözcük ek aldıkça vurgu eke kayar:
“Bu çiçekleri bahçemize dikelim.”
Vurgu, sadece kelimelerde değil, cümlelerde de yapılır. Çünkü cümlelerde de asıl anlatılmak istenen şey vurgulanır. Yani cümlelerde bazı kelime ya da sözler ötekilere göre daha baskılı söylenir.
Cümlede vurgulanmak istenen söz, yargının tamamlandığı öğeye, yani yükleme yaklaştırılır.
“Babam, Ankara’ya uçakla dün gitti.” cümlesinde vurgu zaman kavramı üzerindedir. Çünkü “dün” sözcüğü yükleme en yakın öğedir. “Babam, uçakla dün Ankara’ya gitti.” cümlesinde ise yer kavramı (Ankara), yükleme yaklaştırılarak vurgulanmıştır.
Soru eki “mi” ile “de, ki” bağlaçları vurguyu kendinden önceki sözcüklere kaydırır.
“Bu kitabı sen mi bana hediye etmiştin?” cümlesinde “mi” soru eki vurguyu kendinden önceki “sen” sözcüğüne çekmiştir. “Annem de bu kitabı okumam için bana almış.” cümlesinde “annem” sözcüğü cümlenin başında yer aldığı hâlde “de” bağlacından dolayı vurguludur.
Soru anlamının “soru sözcükleri” ile sağlandığı cümlelerde vurgu, soru sözcüğünün kendisindedir. “Bu kitabı masanın üzerine kim bırakmış?” cümlesinde “kim” sözcüğü cümleye soru anlamı kattığı için vurguludur.
Ulama
Ünsüzle biten kelimenin ünlüyle başlayan kelimeye bağlı okunmasına ulama denir. Ulama yazıda gösterilmez, okurken ya da konuşurken yapılır. Sözcükler arasında herhangi bir noktalama işareti varsa ulama yapılmaz.
Gönlünü şirinin aşkı sarınca
Yol almış hayatın ufuklarınca.
O hızla dağları Ferhat yarınca
Başlamış akmaya çoban çeşmesi
Ulamanın dile birçok katkısı vardır. Ulama her şeyden önce dili inceltir, konuşmaya akıcılık ve rahatlık verir. Kişinin rahat konuşmasını sağlar, anlamayı kolaylaştırır. Ulama dilin kendine özgü tınısını ortaya çıkarır. Ulama yapılmadığında okuma ya da konuşma kesik kesik olur. Konuşurken ya da okurken kelimeler, zincirin halkaları gibi birbirine geçmiş olmalıdır. Bu da ulamayla sağlanır. Kelimelerini ayrı ayrı söylemeye çalıştığımızda telaffuzunda zorlandığımız “Diyanet İşleri” sözü de “di ya ne tiş le ri” şeklinde dilimizden akıverir. Aynı şekilde, söylerken takıldığımız “basın açıklaması” sözü de “ba sı na çık la ma sı” diye kolayca söylenebilir.