Edebiyat Öğretmeni

TYT Türkçe Deneme Sınavı-3

1. Aşağıdaki altı çizili sözcüklerden hangisi gerçek anlamıyla kullanılmıştır?

A) Bir eserin oluşması için sanatçıda sağlam bir birikimin olması gerekir.

B) Kimi yazarlar bir konuyu nesnel açıdan ele alırlar.

C) Yapıtlarında toplumun geniş bir kesiminin sorunlarını işlemiştir.

D) Bugüne kadar toplumsal içerikli iki roman yazmıştır yazar.

E) Günlük yaşamı alay yüklü bir anlatımla dile getirmiştir.

 

2. Yeşilçam’da bir haftada, bilemedin iki haftada film çekiliyordu o sıralarda.

Bu cümledeki altı çizili sözün cümleye kattığı anlam aşağıdakilerin hangisinde vardır?

A) Önce bir dilim pasta verelim, yetmedi iki dilime çıkarırız.

B) Bu işi iki kişiyle, olmadı üç kişiyle çok kolay bitiririz.

C) Bir hafta izin aldım, baktım tatil iyi gidiyor tatilimi bir hafta daha uzattım.

D) Önce yüz lira teklif edin, kabul etmedi iki yüze çıkarın teklifi.

E) Çocukları bahçeye çıkarın, oldu ki rüzgâr çıktı, içeri alırsınız.

 

3. Eleştiri tek başına ne siyah ne de beyazdır. İçinde gri tonları da barındırır. Sanırım yazdıklarıma böyle de bakmak gerekiyor. Birine yöneltilen eleştiri biraz, saç tıraşı bittikten sonra berberin müşterisinin ensesine tuttuğu ayna gibidir.

Bu parçada altı çizili bölümle eleştiriyle ilgili anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Eserin iyi ya da kötü olduğunu göstermesi

B) Yazara sorumluluklarını hatırlatması

C) Eserin çok değerli olduğunu anlatması

D) Sanatçıda kendine güven duygusunu artırması

E) Sözü edilen eserin benzerlerinden üstün yanlarını ortaya koyması

 

4. Çalışmalarını masa başında yaratmamış, dünyayı dolaşarak, toplantılara katılarak, arşivlerin karanlığından çıkardığı binlerce belgeyi tarayarak üretmiştir yapıtlarını.

Bu cümlede geçen “arşivlerin karanlığından çıkarmak” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Gizli kalmış kimi değerleri gün yüzüne çıkarmak

B) Kimi belgeleri zamanın yıkıcı etkisinden korumak

C) Kimi söylentilerin doğruluğunu belgelerle kanıtlamak

D) Yapıtlarını günün gelip geçici modalarına kapılmadan oluşturmak

E) Bilgileri halkın her kesiminin yararlanabileceği ortamlara taşımak

 

5. Romancı, içinden çıktığı toplumun nesnel tutanağı olmamalı, gerçekleri estetik bir anlatım kurgusu içinde vermelidir.

Bu cümlede romancıyla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Gördüklerini saptamakla kalmamalı, okurda güzellik duygusu oluşturacak şekilde anlatmalıdır.

B) Yapıtlarında, içinden çıktığı toplumu, yorumunu katarak anlatmalıdır.

C) Hayatın bütün yönlerini olduğu gibi anlatmalıdır.

D) Toplumu anlatırken birtakım ayıklamalara da gitmelidir.

E) Gerçek yaşama ayna tutarken, onu kendi yorumu ile vermelidir.

 

6. (I) Kar yağmaya başlayınca biz hemen kar helvası isterdik; ama, ilk yağan kardan helva olmaz, derlerdi bize. (II) Bunun anlamı, kar yağarken havadaki tozlar ile kaplandığından ilk karın sağlıklı olmadığıydı. (III) Bunun için biz de büyük bir özlemle daha sonra yağacak karları beklerdik. (IV) Birkaç gün süren yağışlarda, hemen ikinci günün karlarını bir tabak içerisine alarak üzerine pekmez döküp yerdik. (V) Ailemizin hasta olmamamız için pek de istemediği bu güzel eğlence aslında bizim için bir kış dondurmasıydı.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde yazar, karın ilk yağdığı gün yenmemesinin nedenini vermiştir?

A) I.             B) II.             C) III.            D) IV.            E) V.

 

7. I. Dil, ulusların düşünce, bilgi, gözlem ve tecrübe dünyasını yansıtır.

II. Her dil, yaşamın bir başka yorumunu ortaya koymaktadır.

III. Milletlerin kültürlerindeki farklılıklar dillerinin oluşumunda doğrudan etkilidir.

IV. Dil, milletin yapıp ettiklerinin, duyup düşündüklerinin, görüp bildiklerinin ve tüm düşünce evreninin aynasıdır.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?

A) I. ve II.

B) II. ve III.

C) I. ve III.

D) II. ve IV.

E) I. ve IV.

 

8. (I) Beyoğlu İstanbul’un, hatta Türkiye’nin en şenlikli semti. (II) Gün, burada yirmi dört saat canlı, hareketli ve sürprizlerle dolu. (III) Sanatçıların, yoksulların, sokak satıcılarının, sesini duyurmak isteyen muhaliflerin, gidecek hiçbir yeri olmayanların, kısacası herkesin mekânı. (IV) Üstelik, tarihî yapıların ağırbaşlı duruşu ile sokağın cümbüşü, belki dünyanın başka hiçbir yerinde olmadığı kadar uyumlu. (V) Görmesini bilen göz, bunların tümüne tanıklık edebileceği gibi, farklı bir pencereden bir İstanbul tarihi okuması yapabilir.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangilerinde karşılaştırma yapılmıştır?

A) I. ve II.

B) I. ve IV.

C) II. ve III.

D) III. ve IV.

E) IV. ve V.

 

9. (I) Bütün ünlü ve başarılı yazarların olduğu gibi, bu yazarın da yeni kitabını okuyanlar sabırsızlıkla bekliyordu. (II) Bu bekleyişte, daha kitap çıkmadan yayınevinin yaptığı reklamların büyük payı vardı. (III) Sonunda yazarın beklenen kitabı okurlarıyla buluştu. (IV) Yazar, okurların büyük beklentisini boşa çıkarmayacak bir eser ortaya koymuştu. (V) İlk baskısı hemen tükenen kitapta yazar, ülkedeki sosyal sorunları okuyucuyu sıkmayacak bir akıcılıkla yansıtmıştı.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde söz konusu kitabın içeriği ile ilgili bilgi verilmiştir?

A) I.             B) II.             C) III.            D) IV.            E) V.

 

10. (I) Karşımızdaki kişinin bizden farklı bir dili olabileceğini düşünmek, atabileceğimiz ilk adımdır. (II) Sonrasında, onun diline uygun bir anlatımı seçmeliyiz. (III) Bu durumda göreceğiz ki, anlatabiliyoruz. (IV) Kolay bir şeyden söz etmediğimin farkındayım. (V) Zaten ben de tek bir şey gözetiyorum: Bir düzeyde farkındalık yaratabilmek. (VI) Belki denemeye başlayabilir ve yararını görürsünüz.

Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde amaç söz konusudur?

A) II.            B) III.            C) IV.            D) V.           E) VI.

 

11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “sessiz” sözcüğü, sözcük türü yönüyle ötekilerden farklıdır?

A) Arka sıralarda oturan sessiz bir öğrenciydi.

B) Eskiden sessiz sinema bir hayli yaygındı.

C) Bu derste sessiz durursanız size hediye alacağım.

D) Oldukça sessiz bir araba bu, çalıştığı bile duyulmuyor onun.

E) Ne kadar sessiz bir sınıf, sanırım sınav var içeride

 

12. Aşağıdakilerin hangisindeki altı çizili sözcük hem yapım hem çekim eki almıştır?

A) Bir gölge gibi düştüm ardına yıllardan beri

B) Kapılarım kapanmaz, hep umutla beklerdim

C) Bakınca ışıldayan gözlerin vardı senin

D) Yalnızlık, kollarımda büyüyen bir sarmaşık

E) Karanlık gecelerin aydınlığıdır yüzün

 

13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde arasöz, herhangi bir öğenin açıklayıcısı olarak kullanılmamıştır?

A) Geminin kaptanı, bu yaşlı adam, etrafında oldukça sevilen biriydi.

B) Bu eski şato, orada şu anda kimse oturmuyor, okyanusun engin sularına bakıyordu.

C) Mimar Sinan, büyük dahi, ölüm yıldönümünde törenlerle anıldı.

D) Berceste, bu Arap atı, görenleri kendine hayran bırakıyordu.

E) İki köylü, Ali ve Veli, sırtlarındaki torbaları at arabasına bıraktı.

 

14. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde tamlayanı düşmüş isim tamlaması vardır?

A) Sık ağaçların arasından güçlükle ilerliyorduk.

B) Hava kararınca kimse çıkmazdı sokaklara.

C) Annesi onu kahvaltı yaptırmadan okula göndermezdi.

D) Yaklaşık on yıldır aynı iş yerinde çalışıyordum.

E) Kalorifer kazanının gürültüsü ona ninni gibi gelirdi.

 

15. Daracık sokakların üstündeki evlerin balkonlarından, pencerelerinden renk renk sardunyalar fışkırıyor.

Bu cümleyle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Üç öğeli bir cümledir.

B) İkileme sıfat görevindedir.

C) Yüklem, bileşik zamanlı bir fiildir.

D) Basit yapılı bir cümledir.

E) Kurallı cümledir.

 

16. Bağrımdaki közlen senin için sakladım

Söylenmemiş sözleri senin için sakladım

Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisine örnek gösterilebilir?

A) Ünsüz benzeşmesine

B) Ünsüz yumuşaması

C) Ünlü daralması

D) Hece düşmesi

E) Kaynaştırma ünsüzü

 

17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “de”lerin yazımıyla ilgili bir yanlışlık yapılmıştır?

A) Artık verem de öldürücü hastalık sayılmıyor.

B) Grip salgınından çocuklar da oldukça etkilendi.

C) Romatizmal hastalıklar yaşlılar da çok etkili oluyor.

D) Modern tıp, bitkisel tedavileri de kabul ediyor.

E) Yeni düzenlemeden eczaneler de etkilenecekmiş.

 

18. Limanın üst taraflarındaki meydanlık alanın ortasından tertemiz bir dere akardı (I) Derenin iki tarafında da kahveler vardı (II) Ortada da çok şık bir köprü (III) Buzuki sesleri, şarkılar, türküler yeri göğü inletirdi (IV) Derenin olduğu kısım, adanın en keyifli ve en güzel bölgesiydi (V)

Bu parçada boş parantezle ( ) gösterilen yerlerden hangisine ötekilerden farklı bir noktalama işareti getirilmelidir?

A) I.             B) II.             C) III.            D) IV.            E) V.

 

19. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A) Akdeniz sahillerinde son yıllarda birçok otel yapıldı.

B) Torosların güney yamaçlarına yaz daha erken gelir.

C) Portakal bahçeleri içinde arı vızıltıları eşliğinde yürüyorduk.

D) Narenciye, bu yörede yaşayanların en önemli geçim kaynağıdır.

E) Tarım sektörünün sorunlarını çözmek, benim ve sizin kolayca yapabileceğiniz bir iş değil.

 

20. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?

A) Bu dizeleri okuyunca dilimizin en güzel şiirleriyle karşı karşıya olduğumuzu fark ediyoruz.

B) Yazıyı aynen, hiçbir değişiklik yapmadan alıntıladık.

C) Alaydan geri kalmıyor; ama bazen insanı ağlatacak kadar duygusallığa da bürünüyor şiirlerinde.

D) İnsanı en acı anında bile güldürmek, neşelendirmek isteyen muzip bir yönü yaşatıyor şair.

E) Bazen masmavi gökyüzünde, bazen bir göl kıyısında, bazen de bir çiçekte arıyor mutluluğu sanatçı.

 

21. Şiir ve öykünün ikisinde de sözcükler çok önemlidir; âdeta bir pırlanta gibidir. Öyle ki bunların birini alıp değiştiremezsiniz. Romanda da sözcükler önemlidir. Ama öykü ve şiirdeki kadar değil… Romanda sözcükleri değiştirdiğinizde çok yadırganmaz. Bir öykü veya şiirde bir sözcüğü değiştirmeye kalkarsanız öykünün tüm yapısı bozulur.

Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?

A) Açıklama

B) Betimleme

C) Tanımlama

D) Karşılaştırma

E) Tanık gösterme

 

22. Torosların meşe ve çam ormanlarıyla kaplı tepeleri arasında bir vadi uzanıyor. Buradan geçen Mutlu Dere’nin suları vadinin ortasında kurulmuş köyün topraklarına can suyu vere vere Akdeniz’e doğru akıp gidiyor. Dere boylarında ılgınlar, zakkumlar, çınarlar; vadi yamaçlarında çamlar, ardıçlar var. Boy boy sarmaşıklar, yaban asmaları göklere doğru yükselen ağaçlara dostça sarılmış, onlarla iç içe yaşıyor burada.

Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?

A) Yinelemelere yer verilmiştir.

B) Gözlemlerden yararlanılmıştır.

C) İnsana özgü nitelikler doğaya aktarılmıştır.

D) Tamamlanmamış cümlelere yer verilmiştir.

E) Anlatıcı, duygusal etkilenmesini dile getirmiştir.

 

23. İşsizlikten bunalınca evimin bir odasını ayırıp bakkal dükkânı yapmıştım. Öykü yazma arzusu da kanıma o sıralar yeni yeni giriyordu. Aradan birkaç ay geçti, bende bir huzursuzluk başladı. Dükkân bir sokak arasındaydı, marketler bakkalın önünü kesmişti, iş yapamıyordum. Evden daktilomu getirip bakkal dükkânında öykü yazmaya başladım. Bir bakkal dükkânında daktilo düşünemeyen müşteri onu yazarkasa sanıp fiş isteyince, aramızda sorunlar yaşanıyordu. Öykü yazdığımı söyleyince yüzüme tuhafça bakıyor, “Hikâye” deyince, “Haa, tamam o zaman!” diyorlardı. Halk, öykünün adını bile bilmiyor yani. İşte böyle başladım öykü yazmaya.

Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisinin yanıtıdır?

A) Öykü yazmaya nasıl başladınız?

B) Halkın öyküye ve öykücüye bakışı nasıl?

C) Bir bakkalda, daktilo ile öykü yazmak nasıl bir duygu?

D) Niçin roman değil de öykü yazıyorsunuz?

E) Öykülerinizi daha çok, ne zaman yazıyorsunuz?

 

24. Edebiyat, kendi hikâyemizden başkalarının hikâyeleri gibi söz etmek yerine, başkalarının hikâyelerinden kendi hikâyemizmiş gibi bahsedebilme hüneridir. Bir edebiyat yapıtı oluştururken, başkalarının hikâyelerini kendi içimizde duyarak yola çıkmak zorunluluktur aslında. Hiç kuşku yok ki bu, kendi hayatını öteki hayatların önüne koyanlarının yapabileceği bir şey değildir. Tam aksine, —-.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) bireysellikten yola çıkarak toplumsallığa ulaşma çabasıdır

B) kişisel sorunlara toplumsal bir görünüm kazandıranların işidir bu

C) toplumun sözcülüğünü üstlenme kolaycılığından kaçınanların işidir bu

D) önce kendi yanlışlarını düzeltmeyi başaranların yapabileceği bir şeydir

E) başka insanların sorunlarını içselleştiren kişilerin yapabileceği bir şeydir

 

25. Belli ölçülerde cümleler yazarak, belli oranda karmaşık yapılar kurarak, insanların anlayamayacakları şeylerden bahsederek edebiyatçı olunmaz. —-. Ancak bu duygu ya da düşünceyi herkesin anlayacağı dille aktaran da edebiyatçıdır. Yani edebiyatçı, yazdıklarıyla bir mesajı, bir duyguyu iletmelidir. Ama bu mesajı edebî bir kaygı ve duyarlıkla iletmeye çalışmalıdır. Buradaki edebî kaygıdan, söz oyunlarıyla süslü, ağır, anlaşılmaz bir üslup anlaşılmamalıdır.

Parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?

A) Sanatçı, ileteceği mesajı edebî üsluba dökmelidir

B) Edebiyatçı, son derece sade ve anlaşılır bir dil kullanmalıdır

C) Bir duyguyu, düşünceyi aktarmakla edebiyatçı olunmaz

D) Edebiyat, sadece duygu, düşünce ve hayalin edebî bir dille aktarılması değildir

E) Edebiyat, yazı yoluyla okura bir duyguyu, bir düşünceyi edebî bir kaygı ile aktarabilmektir

 

26. (I) Onunla yıllarca, ülkenin en önemli gazetelerinde birlikte çalıştık. (II) Yakın zamana kadar da aynı köşede bir gün o, üç gün ben yazıyorduk. (III) Anlaşılan, rahatsızlığı iyice artmış, artık yazamaz hale gelmişti. (IV) Ne var ki geçen hafta yazı gönderemedi gazeteye. (V) Çünkü o, rahatsızlığı nedeniyle haftada ancak bir yazı gönderebiliyordu.

Bu parçanın anlam akışındaki bozukluğu gidermek için, aşağıdaki değişikliklerden hangisi yapılmalıdır?

A) I. cümleyle II. cümle yer değiştirmeli

B) II. cümleyle V. cümle yer değiştirmeli

C) III. cümleyle V. cümle yer değiştirmeli

D) IV. cümle I. den sonra gelmeli

E) IV. cümle II. den sonra gelmeli

 

27. Oyuncak müzesi kurmaya çalışıyorum. (I) Bu benim on bir yıllık düşüm. (II) Tek kişilik gösterilerimden, radyo televizyon programlarımdan, kitaplardan kazandıklarımla antika oyuncaklar aldım. (III) Türkiye’de bir ilki gerçekleştirip, oyuncak müzesi kuruyorum. (IV) Bir toplum önce demokraside, insan haklarında, uygarlıkta bir yere gelir; “Hay Allah, oyuncak müzemiz yokmuş! Şimdi kuralım.” demez. (V)

Bu parçadaki numaralanmış yerlerden hangisine “O yüzden, duyarlı kimselerin bu müzeleri kurup toplumun hizmetine sunması gerekir.” cümlesinin getirilmesi uygun olur?

A) I.             B) II.             C) III.            D) IV.            E) V.

 

28. Tarih derslerimize geliyordu. Genç, geniş alınlı, yakışıklı sıcak bir insandı. Her insanın sesi kendine özgüdür: ama onun sesi çok farklı bir renkteydi. Bu sesle, hoca bize, Osmanlı tarihinden, Selçuklulardan, ilginç söyleyişinden dolayı hiçbir zaman unutamayacağım “Sa(ğ)manoğullarından” uzun uzun söz eder, daha çok bir üniversite hocası rahatlığında, konuşuyordu. Onu sevmiştik Hakkında pek bir şey bilmediğimiz hâlde, kalbinin temizliği bütün bedenine ve hayatına vurduğundan olacak, daha karşılaştığımız ilk günden itibaren bu hocayı sevmiştik.

Bu parçaya göre, sözü edilen öğretmenin öğrencileri tarafından sevilmesinin nedeni aşağıdakilerden hangisidir?

A) Öğrencilerine dostça davranması

B) Dersini çok iyi anlatması

C) Öğrencilerin tarih derslerini çok sevmesi

D) İçindeki temizliğin dışına ve yaşamına yansıması

E) Tarihî geçmişimizden söz etmesi

 

29. Yazarın en tanınmış eseri “Ayaşlı ve Kiracıları” adlı romanıdır. 1934 yılında yazılan bu roman, Cumhuriyet’in ilk yıllarında, başkent Ankara’dan insan manzaralarını sergiler. Yazar, o yılların Ankara’sının toplumsal manzaralarını, insan tiplerini anlatmak için en uygun yol olarak bir pansiyonu kurgulamakta son derece başarılıdır. Böylelikle, toplumun birçok kesiminden insanın gelip geçtiği mekâna, Anakara’nın bir simgesi olma görevini de yüklemiş olur. Romanda, o yılların Ankara’sını oluşturan toplumsal yapı, devletle ve birbiri ile ilişkileri içinde, bir fotoğraf duruluğunda, yansız ve gözleme dayalı bir tutumla anlatılmıştır.

Bu parçadan, Ayaşlı ve Kiracıları adlı eserle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?

A) Gerçekçi bir anlayışla kaleme alındığına

B) Yazarın tek romanı olduğuna

C) Cumhuriyet’in kurulduğu yılların toplumsal yapısını yansıttığına

D) Olayların bir pansiyonda geçtiğine

E) Toplumun değişik kesiminden insanların anlatıldığına

 

30. —-. Bunlara bakılarak toplumların tarihi, kültürü ve yaşam biçimi hakkında bilgi edinilebilir. Örneğin; denebilir ki, Diyarbakır’da yaşayan toplumların otobiyografilerini Diyarbakır’daki eserlerden okuyabiliriz. Diyarbakır Surları, Ulu Cami, Zinciriye Medresesi, İçkale Artuklu Sarayı, Malabadi Köprüsü, Mervanlı Kitabesi gibi sanat eserleri sanki kulağımıza yüzyıllar ötesinden bir şeyler fısıldar. O toplumların yaşamını yansıtır.

Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerin hangisi getirilmelidir?

A) Bir toplum yüce değerlere, güzel sanatlara sahip çıkarak ulaşabilir

B) Sanat eserleri toplumların kültürel değerlerinden beslenir

C) Her sanat eseri toplumsal bir otobiyografi sayılır

D) Asırlarca varlığını sürdüren yapıtlar sanat eseri niteliğindedir

E) Her toplumun kendine göre bir sanat anlayışı vardır

 

31. Dilimizin bağımsız olarak varlığını sürdürebilmesi için bir dizi önlem almalıyız. Bu konuda dilimize karşı her türlü özensizliği ve yanlış kullanımları alışkanlık hâline getirmekten kaçınmalıyız. Yabancı dil hayranlığı ile yabancı sözcük tutkusundan kurtulmalıyız. Türkçenin bilim dili olmadığı görüşüne karşı çıkmalıyız. Türkçe öğretimindeki yetersizlikleri görüp gerekli önlemleri almalıyız. Dil gümrüğü uygulamasına girişmeli, yabancı dillerden gelen terimlere Türkçe karşılık bulmalıyız. Nitelikli ve yeter sayıda öğretmen yetiştirmenin de, Türkçemizin varlığını bağımsız şekilde sürdürebilmesi için büyük önem taşıdığını bilmeliyiz.

Bu parçada dilin bağımsızlığını korumak için alınması gereken önlemler arasında aşağıdakilerden hangisi sayılmamıştır?

A) Yabancı sözcük kullanma özentisinden kurtulmak

B) Türkçeyi bilim dili olarak yeterli görmek

C) Yabancı kökenli terimlere karşılık bulmak

D) Türkçe dersinin öğretimine önem vermek

E) Dil kuralları konusunda toplumu eğitmek

 

32. Eski kitap, gazete ve dergi satan sahafların sayısı, ne yazık ki, her geçen gün azalıyor. Eski İstanbul yaşantısında Sahaflar Çarşısı şehrin mihenk taşlarından biriydi. Ancak 550 yıllık Sahaflar Çarşısı’nda bugün bu işi hakkıyla yerine getiren yalnızca iki dükkân kaldı. On yıl öncesine kadar kitap kurtlarını ağırlayan sahaflar, şimdilerde müşterilerine çok satan popüler kitapları yetiştirmeye gayret ediyor. Ya da sahaflığın dışında başka uğraşlarla geçinmeye çalışıyor. Böyle olunca da 550 yıllık sahaflık kültürümüz tarihe karışma yolunda hızlı adımlarla ilerliyor.

Bu parçanın yazarı özellikle aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?

A) Kitap satışlarının düşmesinden

B) Popüler kitapların, edebiyata zarar vermesinden

C) Sahaflık mesleğinin kaybolmaya yüz tutmasından

D) Ekonomik gelişmelerin kitapçılığı geriletmesinden

E) İşi bilmeyen kişilerin sahaflık yapmasından

 

33. Garipçiler, şiirin her yerde görülen basit şeyleri anlatması gerektiğini savunmuşlar ve bu görüşü şiirlerinde uygulamışlardır. Şiirlerinde esprili bir üslup benimseyerek, aydınları bırakıp halka yönetmişlerdir. Şiirde, ölçü, kafiye, bent gibi öğeleri yok saymışlardır. Serbest şiirin egemen olmasında etkin olmuşlardır. Düzyazıda şairaneliğe kaçmadan, mecazsız bir söyleyiş geliştirmiş, soyut temalar yerine somut temaları işlemişlerdir. Yapıtlarında yaşama sevinci, tabiat sevgisi, çocukluğa dönüş, ölüm, insan sevgisi, aşk gibi konulara yer vermişlerdir.

Bu parçadan Garipçiler ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Şiire nükteli bir söyleyiş getirdikleri

B) Küçük ve sıradan şeyleri şiirin teması yaptıkları

C) Şiire ait biçimsel özellikleri terk ettikleri

D) Kapalı ve simgesel bir söyleyişe başvurdukları

E) Düzyazıda soyut temalardan kaçındıkları

 

34. O, içtenliğin şairidir. Şiiri nasılsa kendi de öyledir. İç dünyasını olduğu gibi şiirine de kor çünkü. Sahte, parıltılı dünyaların şaşaasına karşılık, sadeliğin, yalınlığın arkasında durur. Başı dik ve onurludur. Azla yetinebilmenin, kendini bilmenin, özüne, öz değerlerine güvenmenin yüceliğini savunur.

Bu parçadan, sözü edilen sanatçıyla ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Şiirlerinde iç dünyasını yansıttığı

B) Sadeliğe ve yalınlığa değer verdiği

C) Kanaatkâr olduğu

D) Alçakgönüllü ve hoşgörülü olduğu

E) Kendi değerlerine sahip çıktığı

 

35. Bir ulusu tanımanın en iyi yolu, onun sahip olduğu kültürel değerleri bilmekten geçer. Giyiminden kuşamına, yemeğinden müziğine kadar birçok şey bir ulusu ele verecek izler taşır. O izleri takip ederek ulaştığımız son noktada o ulusa ait öğrenmek istediğimiz bilgileri toplamış oluruz. Artık o ulusun düşüncesine de öfkesine de neşesine de yabancı değilizdir. O ulusla ilgili sağlıklı bilgiler edinmişizdir ve bu bilgiler bizi hiç yanıltmaz.

Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bir ulusu tanımak için kültürel değerlerini iyi öğrenmek gerektiği

B) Yaşamdaki her ayrıntının kültürel mirası oluşturduğu

C) Bir ulusun kitaplar aracılığıyla tanınabileceği

D) Ulusal bilinci oluşmuş toplumların yabancı kültürlerden etkilenmediği

E) Bir ulusu kısa sürede tanımanın mümkün olmadığı

 

36. (I) Konuşmanın, yaşamı kurduğu ve sürüklediği bilinir. (II) Konuşma olmayınca, söz bitince yaşamsal olanın da insandan çekildiği görülür. (III) Kendinde olanı başkasına vermenin, paylaşmanın, başkasına bir sözü, bir düşünceyi sunmanın yoludur konuşmak. (IV) Konuşmak vazgeçilmezdir. (V) Kişi konuşurken karşısındakinin bilgi düzeyini dikkate almalıdır. (VI) Konuşmak, insan olmanın bir gereği olarak ortaya çıkar.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II.            B) III.            C) IV.            D) V.           E) VI.

 

37. Rıfat Ilgaz’ın şiirindeki değişme, Türkiye ve dünya şiirindeki devinime bağlıdır. Dünya şiirindeki değişmeler onun yeteneğine ve birikimine bağlı olarak şiirine yansımıştır. Şair, şair olmak için artı bir çaba gösterir, ömür boyu bir bedel öder. Ilgaz da birçok bedel ödemiştir. Onun şiirinin ileri gitmesi, zamanın şiirsel duyarlığının peşini bırakmamasıyla olanaklı hâle gelmiştir.

Bu parçadan Rıfat Ilgaz ile ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Dünyadaki şiir hareketlerine bağlı olarak şiirinde değişmeler görüldüğü

B) Dünyadaki değişmeleri yeteneği ve birikimini kullanarak şiirine yansıttığı

C) Şair olmak için özel bir çaba gösterdiği

D) İçerik değişikliğine bağlı olarak dilinin de değiştiği

E) Zamanının şiirsel duyarlılığını yakından izlediği

 

38. (I) Şiirin nitelikleri, insanlık tarihi boyunca hep tartışılmıştır (II) Ancak şiirin tam bir tanımını yapmak çok güçtür (III) Çünkü, şiir anlayışları çağlara, toplumlara, felsefe temellerine, yaşanan hayata ve insanlara göre farklılık göstermektedir. (IV) Türk şiiri yüzyılların verdiği alışkanlıkla vezinsiz, kafiyesiz pek düşünülmemiştir. (V) Fakat 19. yy’dan itibaren Batı etkisi altına giren şiirimiz, vezin ve kafiye gibi kayıtlara bağlı olmayan bir şiir akımıyla tanışmıştır. (VI) Özellikle 1937’den sonra Orhan Veli, Oktay Rıfat ve Melih Cevdet’le başlayan vezinsiz, kafiyesiz şiir akımı, Türk şiirine yeni bir soluk getirmiştir.

Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?

A) II.            B) III.            C) IV.            D) V.           E) VI.

 

39. Hayat, yeterince kısa olduğu ve bütün eserleri okuma imkânı bulunmadığı için eleştiri süzgecinden geçmiş olan baş yapıtları, şaheserleri öncelikle okumak gerekir. Başyapıtların sayısı zaten o kadar çoktur ki, hepsini tanımamıza asla imkân olmayacaktır, Biz de yüzyılların yaptığı seçime güvenelim. Bir insan yanılabilir, bir kuşak yanılabilir, insanlık yanılmaz.

Parçanın ana düşüncesi aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yaşam kısa olduğundan okumaya fazla zaman ayrılmamalıdır.

B) Kitaplar ve yazarlar arasında ayrım yapmadan okumak gerekir.

C) Eleştiri süzgecinden geçmeyen bir eserin değerli ya da değersiz olduğu söylenemez.

D) Nitelikli kitaplar yüzyıllar sonra bile zevkle okunur,

E) Yaşam kısa olduğundan, öncelikle eleştiri süzgecinden geçen baş yapıtlar okunmalıdır.

 

40. Yazarlar, ustalıklarını anlattıkları konudan almazlar yalnızca; onu işleyiş biçiminden yani “dil”den alırlar. Sözcükleri yerli yerinde kullanma, cümle seçimi vs. hep bu dille ilgilidir. Bu yüzden yazarların, anlatacaklarını titizce seçmenin yanında, dillerine de özen göstermeleri gerekir. Usta yazarlar, bunu kusursuzca uygular.

Bu parçada vurgulanmak istenen hangisidir?

A) Usta yazarların ustalıklarını hem dilden hem de konudan aldığı

B) Okuyucunun ilgisini yalnızca usta yazarların çekebildiği

C) Her yazarın farklı konularda ustalık gösterdiği

D) Dilin olanaklarını iyi tanımayan bir yazarın hiçbir zaman usta bir yazar olamayacağı

E) Dildeki gelişmelerden en çok yazarların etkilendiği

 

CEVAP ANAHTARI

1-D  2-B  3-A  4-A  5-A  6-B  7-E  8-B  9-E  10-D  11-C  12-E  13-B  14-C  15-C  16-D  17-C  18-C  19-E  20-B  21-D  22-D  23-A  24-E  25-E  26-C  27-E  28-D  29-B  30-C  31-E  32-C  33-D  34-D  35-A  36-D  37-D  38-C  39-E  40-A

TYT Türkçe Deneme Sınavı-3 İndir!

Exit mobile version