1. Edebiyatın neredeyse her dalında ürün vermiş bir yazardı o. Ama sanırım, onu son romanı yarınlara taşıyacak.
Bu cümlede geçen “yarınlara taşımak” sözüyle sözü edilen yazarla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kalıcılığı sağlamak
B) Çok okunur olmak
C) Eserlerinde topluma ayna tutmak
D) Sıradanlığın sınırlarını aşmak
E) İleriyi görebilmek
2. Renk ve desenlerin düğüm düğüm sıralandığı kilimler, görmüş geçirmiş bir Anadolu bilgesi gibi sessizce duruyordu bir kenarda.
Bu cümlede geçen “görmüş geçirmiş’ sözü aşağıdaki niteliklerden hangisini belirtmek için kullanılmıştır?
A) Duyarlılık
B) Deneyimlilik
C) Tarihsellik
D) Çağdaşlık
E) Evrensellik
3. Güzel dilimiz Türkçe, bir yandan fakirleşiyor. öte taraftan zenginleşiyor; eski kelimeler kullanımdan düşerken yeni sözcükler türetiliyor.
Bu cümledeki altı çizili sözcüklerin arasındaki anlam ilişkisine uygun sözcükler aşağıdakilerin hangisinde vardır?
A) Televizyonlarda yayınlanan tartışmalar, ne yazık ki bir kısır döngünün etrafında şekilleniyor.
B) Teknolojik gelişmelerin zirveye ulaştığı günümüzde mutsuz insanların sayısı her geçen gün artıyor.
C) Gençlerin önünü açmak; onlara yön vermek değil, yeri geldiğinde yol göstermektir.
D) İlk dönem şiirlerinde kapalı bir anlatım kullanan şair, olgunluk döneminde açık bir söyleyişi tercih ediyor.
E) Dağınık düşünceli olduğu zaman yazmaz; odasına kapanır, kendini okumaya verirdi.
4. Yazarın öykülerindeki dil ve anlatım, her geçen gün özgünleşiyor, onun sesini daha güçlü yansıtıyordu.
Bu cümledeki altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Başından geçen olayları hiç aksatmadan, günü gününe not ediyordu.
B) Çocuğun sağlığı günden güne daha da iyiye gidiyordu.
C) Gün aşırı toplanıp sanat ve edebiyat sohbetleri yapıyorlar.
D) Önemsiz görünen bu eksikler, ileride bir gün karşımıza büyük bir sorun olarak çıkabilir.
E) İstikrarsız bir başarı grafiğine sahip olan bu çocukların, bir günü bir gününü tutmuyordu.
5. Edebiyatta kuşaklar arası süreklilik yalnızca yapıtlar üzerine değil, aynı zamanda yazarların, eleştirmenlerin birbirleri hakkında kaleme aldıklarıyla da sağlanabilir.
Aşağıdakilerden hangisi bu cümleye anlamca en yakındır?
A) Nesiller boyu okunacak yapıtlar ortaya koymak için sanatçıların ortak hareket etmesi gerekir.
B) Edebiyatçıların, toplumu derinden etkileyecek yapıtlar kaleme almasında, eleştirmenlerin çok büyük katkısı olduğu unutulmamalıdır.
C) Geçmişle gelecek arasında bağlantı kuran edebiyatla ilgili yeteri kadar araştırma yapılmaması, genç kuşakları edebiyattan soğutmaktadır.
D) Edebiyat, geçmiş ve gelecek nesiller arasındaki devamlılığını sadece sanat ürünleriyle değil, sanatçıların birbirleriyle ilgili yazdıklarıyla da gösterir.
E) Eleştirmenlerin, yazarlarla ilgili önyargısız yazılar yazmaları, edebiyatın gelecek kuşaklara aktarılmasında tek unsurdur.
6. (I) Şimdiye kadar pek çok hikâye yazdım ve bunların bazılarını yayımladım. (II) Bu arada romana yöneldim ve birkaç roman yazdım. (III) Biliyorsunuz ki bir roman yazmak yaklaşık dört beş yılınızı alıyor. (IV) Doğrusunu söylemek gerekirse, fırsatım olsa bile şiir yazmayı düşünmüyorum. (V) Ama hikâyeden asla vazgeçemem, çünkü ben iyi şiir yazamıyorum.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde neden-sonuç ilişkisi söz konusudur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
7. (I) Yazın yaşamım elli yılı buldu. (II) Bu yaşamımın büyük bir bölümünü dünya görüşümü paylaşanlar için yazma gayreti içinde geçirdim. (III) Geçen hafta “Kısa Pantolonlu Sevda” adlı öykü kitabımı imzalamak için İstanbul Kitap Fuarı’na gitmiştim. (IV) Bu kitabımı imzalarken şimdiye kadar okuyucu ayrımı yaparak yazdığımı ve tek taraflı düşündüğümü fark ettim. (V) Bu fuarda, okurların yazar ayrımı yapmadığına tanık olmaktan da ayrıca mutluluk duydum.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinden yazarın, yaptığı bir davranışı yanlış bulduğu çıkarılabilir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
8. (I) Şiir, onsuz olamadığımız, yazmaya çok heves edip de çok az okuduğumuz bir edebiyat türüdür. (II) Şiiri bu kadar az okumamıza karşın bazı şairlerin, şiir okumaya çalışan şiir severlere burun kıvırdıkları da bir gerçek. (III) Oysa şiire hayatını adamış şairler, şiir yazmanın yanı sıra, şiiri okutmak için de çabalasa… (IV) Ancak bu şekilde bir şiir okuyucu kitlesinin oluşacağını düşünüyorum. (V) Yoksa nitelikli bir şiir okurunun oluşmasını daha çok bekleriz.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerin hangisinde beklenti söz konusudur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
9. Bir insan, hangi limana ulaşmak istediğini biliyorsa, onun için her rüzgâr uygundur.
Aşağıdakilerden hangisi anlamca bu cümleyle aynı doğrultudadır?
A) Planlı çalışmak, insanı hedefine daha hızlı ulaştırır.
B) Başarı için sadece hedef belirlemek yetmez.
C) Çalışan her insan, plansız da olsa istediği başarıya ulaşabilir.
D) Başarı, çalışan insanların en doğal hakkıdır.
E) Belli bir hedefi olanların başarılı olması çok kolaydır.
10. (I) Pertev Naili Boratav’ın Nasrettin Hoca kitabı bir bilim adamının olduğu kadar, bir kültürün de yayınevi yöneticilerinin yorumlarına bırakılamayacak kadar değerli bir ürünüdür. (II) Kültür Bakanlığı bu dev yapıtı hemen yayımlamalı (III) Türkiye’nin bütün kitaplıklarına dağıtarak korumaya alınmalı diye düşünüyorum. (IV) Arkasından da başta Almanca, Fransızca, İngilizce, Rusça olmak üzere, bütün dünya dillerine çevrilmesine aracı olunmalı, olanak sağlanmalıdır. (V) Pertev Naili Boratav gibi bir bilim adamının Nasreddin Hoca gibi bir konuya verdiği emeği değerlendirmek, bence, ulusal bir sorumluluktur.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangilerinde öneride bulunulmuştur?
A) I., II. ve III.
B) II., III. ve IV.
C) II., III. ve V.
D) III., IV. ve V.
E) I., IV. ve V
11. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde arasına sözcük ya da sözcükler girmiş bir ad tamlaması vardır?
A) Otobüsün bu durağa saat kaçta geleceğini kimse bilmiyor.
B) Otobüsteki yolcuların çoğu birbirlerini tanıyorlardı sanki.
C) Evin geniş ve bakımlı bir bahçesinin olduğunu söylememişti.
D) Saatler süren bir yolculuktan sonra nihayet kent merkezine ulaştık.
E) Onun bu kadar aceleci bir insan olduğunu tahmin etmemiştim.
12. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde dolaylı tümleç, açıklayıcısıyla birlikte verilmiştir?
A) Sen gelirsen, emin ol, maçı kazanırız.
B) Ali Bey, Ömer’in amcası, bizi özlemiş.
C) Antalya’ya, sevdiği şehre, gidecek.
D) Hiç kimse, bu şartlarda, bu iş yerinde çalışmak istemez.
E) Erdemi, en sevdiği torununu, Şanlı Urfa’ya götürecek.
13. Karamsarlar başarısızlığın doksan dokuz nedenini sayarken iyimserler epey yol almış.
Bu cümle ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) “Karamsarlar” sözcüğü adlaşmış sıfattır.
B) Bileşik yapılı bir cümledir.
C) “yol almış” yüklemi anlamca kaynaşmış bileşik fiildir.
D) “sayarken” sözcüğü sıfat-fiildir.
E) “başarısızlığın” sözcüğü soyut anlamlı, türemiş bir sözcüktür.
14. Aşağıdaki cümlelerden hangisi, özne-yüklem ilişkisi bakımından ötekilerden farklıdır?
A) Zafer Bayramı tüm yurtta coşkuyla kutlandı.
B) Olimpiyatlarda madalya kazanan öğrenciler hava limanında çiçeklerle karşılandı.
C) Evin bütün odaları güzelce temizlendi.
D) Sporculardan biri sahanın kenarında koşarken sakatlandı.
E) Dünkü gösteri sırasında birçok iş yeri yağmalandı.
15. Konuşurken ve yazarken dili hep yeni baştan biçimlendiririz.
Bu cümleyle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Yüklem türemiş bir fiildir.
B) Birden çok zarf tümleci vardır.
C) Bileşik yapılı bir cümledir.
D) Kurallı bir cümledir.
E) Yüklem ikinci çoğul kişiye göre çekimlenmiştir.
16. Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki altı çizili sözcükte hem ünsüz yumuşaması hem ünlü daralması vardır?
A) O şimdi bir kır kahvesinde çayını yudumluyordum.
B) Deniz kenarındaki balıkçı lokantalarından birine gidiyoruz.
C) İki tarafı ağaçlıklı yol, yaklaşık beş kilometre sürüyordu.
D) Sabahleyin okula onu babası götürüyordu.
E) Kentin ortasından gür bir ırmak akıyordu.
17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde yazım yanlışı vardır?
A) Eserlerini, toplumuyla içice, gönül gönüle olanların hikayeleriyle süslüyordu.
B) O, şiirlerinde millet olarak yaşadığımız sorunları dile getiriyordu.
C) Dilimizde nitelikli şairlerin güzel mısraları yeniden yer etmelidir.
D) Güçlü şairlerin şiirleri, gönül telimizi titretir.
E) Şairin beyitleri üzerinde düşünüp içimizde kandiller yakabiliriz.
18. Hep şunu söylüyorum ( ) İbrahim Müteferrika’nın matbaasına karşı çıkabilir miydiniz ( ) Günümüzde de matbaa medyadır, teknolojidir ( ) Bunlara karşı çıkmak mümkün değil. Önemli olan bunlara karşı çıkmak değil ( ) bunları doğru kullanmaktır.
Bu parçada ayraçlarla ( ) gösterilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
A) (:) (;) (.) (,)
B) (.) (:) (;) (!)
C) (,) (!) (.) (,)
D) (.) (…) (.) (.)
E) (:) (?) (.) (,)
19. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Sözlük okumayı çok sevdiğimden çantamda her zaman bir sözlük bulundururum.
B) O güne dek duymadığım, ilk defa karşılaştığım bir sözcüğün anlamını merak ettim.
C) Sözlüğün bir sayfasını rastgele çevirip oradaki sözcüklerin anlamını okumaya başladı.
D) Derli toplu bir sözlük hazırlamak, zengin bir birikim ve yıllar sürecek bir çaba gerektirir.
E) Günlük yaşamda kullanılmayan sözcüklerin anlamlarını eski sözlüklerde bulabilirsiniz.
20. Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki “bütün” sözü gereksizdir?
A) Çocuklar bütün gün boyu yeşil alanda top oynadı.
B) Bu tür yapıtları bir bütün olarak değerlendirmelisiniz.
C) Sergideki bütün resimler satılmıştı.
D) Bu raftaki bütün kitaplar aynı yazara mı ait?
E) Yarım ekmek mi istiyordun bütün ekmek mi?
21. (I) Gözlem yeteneği olmadan şair doğayı çözemez ve onu kullanamaz. (II) Şiirde ilhama yol açan ve kullanılan sadece doğa değildir. (III) Yaşadıklarımız, gördüklerimiz ve hissettiklerimiz de şiire katkı sağlar; ama yazdıklarımızı şiir hâline sokan, bunları anlatırken kullandığımız teknikler, kelimeler arasında oluşturduğumuz oyunlar ve edebî dile hakimiyetimizdir. (IV) Şiirdeki öğeleri önem durumuna göre sıralarsak, ilk sırayı “ses”, ikinci sırayı “anlam” alır. (V) İkisinin uygun bir biçim içinde bir araya gelişi şiirde, güzel nağmeler ve derin bir anlam oluşmasını sağlar. (VI) Anlamı güzel olan bir şiirin sesi de güzel olmalıdır.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümle ile başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
22. Yolculuklarım sırasında hiç tanımadığım insanlarla sohbet etmeye bayılırım. Her gün gördüğüm kimselerle konuşmaktan daha iyi değil mi? Tanıdıklarla konuşacağımız günden güne azalıyor, birbirimize hep o bildiklerimizi söylemekten usanıyoruz. Tanımadıklarımızla bilmediğimiz konular üzerinde konuşalım, yeni yeni şeyler öğrenir, bilgimizi çoğaltırız.
Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisine açıklık getirmektedir?
A) İnsanın niçin yeni şeyler öğrenmeye ihtiyaç duyduğuna
B) Bilgisini artırmayı niçin istediğine
C) Hiç tanımadığı insanlarla konuşmaktan niçin hoşlandığına
D) Tanıdıklarla konuşmanın insana neler kazandıracağına
E) Hayatın zevkli hâle gelmesinin nasıl sağlanacağına
23. Türkiye’de aydın denince daha çok benim algıladığımın dışında bir kesim anlaşılıyor. Aydın kavramıyla, sanatla hiç uzak yakın ilgisi bulunmayan, tüccarlık, ses icracılığı, sadece şehirde yaşıyor olmak gibi sınırları pek de belirgin olmayan, kaypak bir zemin üzerinde yürüyen hemen herkesi ifade ediyoruz. Oysa aydın olmak, beraberinde seçkinliği, bu seçkinliği hak etmek için de pek çok sıkıntıyı çekiyor olmayı birlikte getirmiş olmalı diye düşünüyorum.
Bu parçanın bütününde yazar aşağıdakilerden hangisinin üzerinde durmaktadır?
A) Ses icracılarının sanatçı olarak değerlendirilemeyeceği
B) Aydın kavramının yanlış kişiler için kullanıldığı
C) Kentsel kültüre sahip olmayanların aydın olamayacağı
D) Sanat dünyası dışındaki kişilere aydın olarak bakmanın yanlış olduğu
E) Parasal yönden zengin olmanın kişiyi aydın sınıfına sokmadığı
24. Çevirisini yaptığım kimi yazarlar, beğenisine güvendiğim sanatçı arkadaşlarımın önerisiyle ötekileri kendim seçtim. Seçimimin özel bir amacı yoktu. Ama ben bu yazarların üslupları arasında önemli ayrımlar yakalamış, hepsini yazış özellikleriyle dilimize aktarmaya çalışmıştım. Para kazanmak için başladığım bir iş, sonunda yazarlığımın gelişmesine yardımcı oldu.
Bu parçada yazar aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Dünya çapında ün kazanmış yapıtları çevirdiğine
B) Özel bir amaca yönelik bir seçim yapmadığına
C) Çevirisini yaptığı yazarların üsluplarını aktarmaya özen gösterdiğine
D) Çeviriye para kazanmak amacıyla başladığına
E) Çevirdiği yazarların, kendi yazarlığını olumlu yönde etkilediğine
25. (I) Klasisizm akımında, önemli olan, konu değil, konunun işleniş biçimidir. (II) Bu akımdan etkilenen sanatçılar, eserlerinde konunun yeniliği yerine, biçim mükemmelliğini esas almışlardır. (III) Çok basit konuları bile çok titiz bir üslupla ve işlenmiş bir dille anlatmışlardır. (IV) Klasisizm akımına bağlı sanatçılar için önemli olan, insanda var olanın ve insana yaraşır olanın ön plana çıkarılmasıdır. (V) Bu titizlikleri sayesinde hem bayağılığa düşmekten kurtulmuşlar, hem bütün insanlara hitap eden eserler vermişlerdir.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi parçanın anlam bütünlüğünü bozmaktadır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E)V.
26. Konuyu pek önemsemediğimi söylemeliyim. Kuşkusuz, öncelikle anlatımdır benim ciddiye aldığım. Hikayeci, dili şairlerden de çok daha bir hünerle kullanma zorunluluğu duymalıdır. Üstelik, şiir okuruna tanınan kişisel imgelem gücü, hikâyeye tanınmamıştır. Dili size özgüleştirerek kullanırsanız, gerisini getirirsiniz.
Bu parçaya göre yazar, öyküde aşağıdakilerden hangisine önem vermektedir?
A) Dili kullanma becerisine
B) İmgelerin özgünlüğüne
C) Anlatımda şiirselliğin yakalanmasına
D) Konu seçimindeki titizliğe
E) Yalınlık ve doğallığa
27. Bana yazılarımda çok sayıda Osmanlıca kelime kullandığımı söylüyorlar. Doğru. Bunun üç sebebi var. Birincisi benim İstanbul’da bulunduğum, gezip dolaştığım yıllarda bu kelimeler kullanılıyordu ve ben bu kelimelerle Türkçeyi öğrendim. İkincisi, Türkçedeki Osmanlıca kelimeler benim zevkime daha uygun, kulağıma daha hoş geliyor. Üçüncüsüne gelince, bana göre, bazı öz Türkçe kelimeler Osmanlıcasının tam karşılığı değil. Çok ince farklar var.
Bu parçada yazar aşağıdakilerden hangisine açıklık getirmektedir?
A) Niçin modern Türkçeyi çok iyi bilmediğine
B) Niçin yazılarında Osmanlıca sözcükler kullandığına
C) Yazılarında kullandığı sözcükleri seçerken nelere dikkat ettiğine
D) Türkçenin sadeleştirilmesine niçin karşı olduğuna
E) Öztürkçe sözcükler türetilirken nelere dikkat edilmesi gerektiğine
28. Bizde bugüne kadar sanatta yenilik adına yapılanlar sanatçıların saf değiştirmesi şeklinde olmuştur. Sırtını bir zümreye dayayan sanatçılar, bu zümrelerden vazgeçip başka zümrelere yanaşınca bunun adına “yenilik” denmiştir. Bunun yanında sanatın üstün anlamından, sanatçının üstün insan olma vasfından uzaklaşmasını, sanatta yenilik diye göstermişlerdir. Ancak sanatta yenilik, üstün bir duyuş ve düşünüşe bağlıdır. Bunu yapan sanatçı da ortalama bir insan değil, üstün vasıflı insandır. Sanatçı, sonu gelmez bir yolun gönüllü yolcusudur. Bu yolun labirent gibi karmaşık, dikenli, dar bölümleri elbette olacaktır. Sanatçı bu yollardan geçebildiği oranda yeni kalır.
Bu paragrafa en uygun başlık aşağıdakilerden hangisi olabilir?
A) Sanatın Önemi
B) Yeni Anlatım Teknikleri
C) Sanatçının Doğaya Bakışı
D) Sanat ve Yenilik
E) Sanatçının Anlatım Gücü
29. Bir gün ziyaretçilerden biri, tezgahın başında bizimle çene çalan Edip Cansever’e baktı uzun uzun. Sanırım “Bir yerlerden gözüm ısırıyor. diye düşündü. Döndü, sergiyi dolaştı. Edip’in fotoğrafının önünde durdu. Fotoğrafa baktı. Başını çevirdi, Edip’e baktı. Sonra Edip’in son şiir kitabını, Petrol’ü aldı. Yanımıza geldi. Edip’e kitabını imzalattı. Gitti. Bir süre sonra, alı al moru mor, döndü. Kitabı bize uzattı. “Affedersiniz” dedi. “Bu kitabı değiştirebilir miyim? Ben bunu petrol hakkında bir kitap sanmıştım. Meğer hikâyeymiş!”
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Açıklama
B) Betimleme
C) Öyküleme
D) Tartışma
E) Karşılaştırma
30. Van Gogh’un düşünceleri beni etrafıma yöneltmişti. Bakıyordum… Evet, yalnızca bakıyordum. Yaşadıklarımızın her bir ayrıntısında öyküyü görüyordum. Öykü, hayatın içindeydi. Ayrıntılarda saklı kalandı, dilsizleşenin dile gelişiydi, susuzluğun yeşerişiydi, içimizdeki ıssızlığın sesiydi… Çözemeyip göremediklerimizi tanımlıyor; yer yer betimleyip anlatıyordu bize.
Bu parçada yazar aşağıdakilerin hangisinden söz etmektedir?
A) Öyküde ele alınabilecek konulardan
B) Öykünün, kendisine neler çağrıştırdığından
C) Öyküyle gerçek yaşam arasındaki ilgiden
D) Betimlemenin öyküdeki yerinden
E) Van Gogh’un kendisi üzerindeki etkilerinden
31. —- Otomobil kullanmanın kendine ve başkalarına zarar getireceği, reflekslerin yetersiz kaldığı bir yaş mutlaka vardır. Tıpkı politikayı bırakmanın ve başkalarına akıl satmamanın da bir yaşı olması gerektiği gibi. Önemli olan bırakılması gerekeni zamanında fark etmek ve derhal bırakmaktır.
Bu parçanın başına düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Herkesin her işi mükemmel yapması beklenemez.
B) Araç kullanmanın özel bir yetenek gerektirdiği ortada.
C) Her işi tadında bırakmayı bilmek gerekiyor.
D) Kişinin yaşlandığını kabul etmemesi birçok olumsuz olaya davet çıkarıyor.
E) İnsanlar yaşlandıkça kimi zevklerini terk etmek zorunda kalıyor.
32. Amazon Havzası, 2020′ye kadar barındırdığı türlerin beşte birini kaybedecek. Ama bu dev havza içinde küçük ve uzak bir köşe, Ekvador’daki Kapawi bölgesi, kendini yıkımdan korumaya çalışıyor. Amazon Havzası’nın en dokunulmamış köşelerinden birisi bu bölge. Bu alan adını kıvrıla kıvrıla akan ve Amazon’un kollarından Pastaza’ya dökülen Kapawi Nehri’nden alıyor. Burası biyolojik çeşitlilik açısından Amazon Havzası’nın en el değmemiş ormanlarına sahip.
Bu parçadan, Kapawi bölgesi ile ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) El değmemiş bölgelerden biri olduğu
B) Adını, içinden geçen bir nehirden aldığı
C) Zengin bir biyolojik çeşitliliğe sahip olduğu
D) Zengin ormanlara sahip olduğu
E) Amazon Havzası’nın en yüksek yeri olduğu
33. Her gün yazı yazmak gibi inanılmaz bir görevi üstlenmiş olan köşe yazarları, zaman zaman kendi kendilerine sorular sorarlar. Bu soruların en önemlisi şudur: — Siyaset mi, gündelik yaşam mı, edebiyat ve sanat mı, uluslararası ilişkiler mi? Hangisi daha önemli? Bu soruya şöyle bir cevap verildiğini duymak da olasıdır: “Gerçeği yaz, yalnızca gerçeği!”
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerin hangisi getirilmelidir?
A) Nasıl yazmalı?
B) Ne yazmalı?
C) Niçin yazmalı?
D) Ne kadar yazmalı?
E) Ne zaman yazmalı?
34. İlk yazdıklarını kimse ciddiye almamıştı. Sıradan, eli kalem tutan her kişinin yazabileceği türden şeylerdi yazıları. Ama o yılmadı hatta bu olumsuz tavırları görmezden geldi. Kendisine yapılan eleştirileri yakından takip etti. O eleştirilerden alması gereken dersleri alarak, yazılarını geliştirerek yazmaya devam etti. Sonunda istediği noktaya geldi. Artık kimse onu küçümseyemiyor, yazdıklarını görmezden gelemiyor.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Bir dönem umutsuzluğa kapıldığı
B) Eleştirilerden olumsuz etkilendiği
C) Yalnız bir tür üzerine odaklandığı
D) Kendini geliştirerek başarıya ulaştığı
E) Yazdıklarından bazılarını kitaplarına almadığı
35. İçimden geldiği için yazıyorum! Başkaları gibi normal bir iş yapamadığım için yazıyorum. Benim yazdığım gibi kitaplar yazılsın da okuyayım diye yazıyorum. Bir odada bütün gün oturup yazmak çok hoşuma gittiği için yazıyorum. Ben, ötekiler. hepimiz, bizler İstanbul’da, Türkiye’de nasıl bir hayat yaşadık, yaşıyoruz, bütün dünya bilsin diye yazıyorum. Kâğıdın, kalemin, mürekkebin kokusunu sevdiğim için yazıyorum. Roman sanatına her şeyden çok inandığım için yazıyorum.
Bu parçada anlatılanlar aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?
A) Neden yalnız şiir yazıyorsunuz?
B) Yazılarınızı hangi ortamlarda yazıyorsunuz?
C) Niçin yazıyorsunuz?
D) Niçin diğer yazlardan daha çok yazıyorsunuz?
E) Yazılarınızı günün hangi dilimlerinde yazıyorsunuz?
36. Türkiye’de çok sayıda samimi roman okuru var. Bir yapıtın niteliğini başkalarının ne dediği üzerinden değil, doğrudan doğruya gidip o eseri okuyarak ölçen, kitaba odaklı, kitaplara sevdalı bir kesim. Yani —-. Bu kitle hakkında yaşça ya da sınıfça bir genelleme yapmak zor. Onlar son derece genç de olabiliyorlar. Üniversite ya da lise öğrencisi: çoluk çocuğu evlendirdikten sonra kendini kitaplara vermiş bir emekli öğretmen ya da ev hanımı da olabiliyorlar.
Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) neyi niçin okuduğunun bilincinde bir kitle
B) eleştirmenlerin etkisiyle kitap seçen okurlar
C) eline hemen her gün yeni bir kitap alan insanlar
D) okudukları üzerine düşünce geliştirmeyen bir kesim
E) okuduklarının sayı bakımından çok olmasını önemseyenler
37. Anlaşılmaz metinlerini “Benim yazdıklarımı herkes anlayamaz zaten.” diyerek yücelten yazara inanır okur nedense. Oysa bu bir laf ebeliğidir ve ukalalılıkla yanıtlanabilir: Herkesin anlayamadığı edebî metinler, termodinamik yasalarını bilmeyen hiç kimsenin kullanamadığı bir araba kadar komiktir.Saatlerce kıvranıp arabayı yarım metre götürmeyi başaramayan insanlar, mucidin termodinamik yasalarına hâkimiyetini överler. Ama asıl, amaca hizmet etmeyen bir aracın niçin üretildiğini yargılamak gerekmez mi?
Bu parçaya göre yazar, bir yapıtın aşağıdakilerden hangisine uygun olmasını gerekli görmektedir?
A) Okurun kültür düzeyine uygun bir nitelikte olmasını
B) Gündelik sözcüklerle kurulmuş özgün bir söyleyişinin olmasını
C) Okur tarafından anlaşılabilir ve yararlanılabilir nitelikte olmasını
D) Okurun hayal dünyasını zenginleştirmesini
E) Okura o güne dek farkında olmadığı güzellikleri tattırmasını
38. Düş ve fantezi öyküde bir şeydir; ama her şey değildir. Başka şeylerle bir arada olunca anlamlanır bunlar. Genç öykücüler düş ve fanteziyi öne çıkarıyor; ancak insanı göz ardı ediyor. İnsani boyut yok yapıtlarında. Bu da kimliksiz, renksiz kılıyor onları. Ait oldukları yeri göremiyorsunuz. Kimliksiz bir öykücünün ister yerel ister evrensel düzeyde olsun, kendine yer açması mümkün görünmüyor.
Bu parçada genç öykücüler aşağıdakilerin hangisinden dolayı eleştirilmektedir?
A) Düş ve fanteziyi öne çıkarıp, insanı ve içinde bulunduğu çevreyi göz ardı etmelerinden
B) Gerçek yaşamdan seçtiklerini düş dünyalarında yeterince yoğuramadıklarından
C) Evrensel değerleri içselleştirmeye yanaşmadıklarından
D) Geçmişteki öykü geleneğine sırt çevirmelerinden
E) İnsanın bireysel yönüne eğilip toplumsal yönünü arka plana itmelerinden
39. Nereden geldiyse geldi, yerleşti dilime: Birkaç gündür “tutku” sözcüğüyle yatıp kalkıyorum. Çok olur bu bende. Bir sabah uyanırım, bir sözcük bitmiş dilimde, bütün hayalimi sarmış. Hiç durmaz, söyletir de söyletir kendini; kurtulabilene aşkolsun! Kovsan gitmez, unutmak istesen unutulmaz. Ne zaman ki alacağını alır, bir şiire ya da yazıya konu olur; sonra nasıl geldiyse öyle, sessizce kaybolur gider.
Bu parçada yazar aşağıdakilerden hangisini vurgulamaktadır?
A) Yazı yazmak için özellikle sabah vakitlerini seçtiğini
B) Şiir ve yazılarının uzun bir hazırlık döneminden geçtiğini
C) Etkisi altına girdiği sözcükten, onu bir yapıta konu etmeden kurtulamadığını
D) Kimi sözcüklerin kendisinde şiirsel çağrışımlar uyandırdığını
E) İçindeki ruhsal sıkıntılardan, ancak bir yapıt ortaya koyarak kurtulduğunu
40. —-. Kendi halkına, kendi geçmişine, kendi tarihine, bu genellemelerle bakar. Bütün bunları da nesnellik adına yapar. Genellemeyi sever; çünkü yetersizliğini, eksikliğini yaptığı genellemelerle gidermekten hoşlanır. En can alıcı konularda bile araştırma gereği duymadan genel hükümler verir.
Bu parçanın başına, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) Aydın kimliği kazanmanın yolu bilimle içli dışlı olmaktan geçer
B) Aydın görünen insanların çoğu öncelikle kendi halkını iter
C) Toplumu aydınlatmakla görevli kişi, öncelikle toplumu tanımalıdır
D) Aydınlar oldum olası her konuda genelleme yoluna gider
E) Aydınların hepsi genelleme yapmanın bilimsellikten uzak olduğunu bilir
CEVAP ANAHTARI
1-A 2-B 3-D 4-B 5-D 6-E 7-D 8-C 9-E 10-E 11-C 12-C 13-D 14-D 15-E 16-A 17-A 18-E 19-B 20-A 21-C 22-C 23-E 24-A 25-C 26-A 27-B 28-D 29-C 30-E 31-C 32-E 33-E 34-D 35-C 36-A 37-C 38-A 39-C 40-D