1. Onun yapıtlarını okurken, edebi türler arasındaki duvarların yıkıldığını hissedersiniz. Örneğin, romanlarından birini okurken sanki öykü, deneme, makale, şiir gibi türler arasında gezintiye çıkmış olursunuz.
Bu parçada “edebi türler arasındaki duvarların yıkıldığını hissetmek” sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Birçok edebi türde yapıt vermiş olduğunu düşünmek
B) Edebi türleri birbirine karıştırdığı kanısına kapılmak
C) Sanatın değişik alanlarında uğraştığını düşünmek
D) Yapıtlarında yaşanmış olaylara yer verdiğini düşünmek
E) Yapıtlarında edebi türlerin sınırlarının kalktığı izlenimine kapılmak
2. “Yönetmen, etrafındakilere çok sert bakıyordu.” cümlesinde “sert” sözcüğü dokunma duyusuyla ilgili olduğu halde görme duyusuyla ilgili kullanılmıştır.
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde böyle bir kullanım söz konusudur?
A) 15. yüzyıla ait bu antika tabloda sıcak renkler hakimdi.
B) Gemiler Adası 16. yüzyıldan kalma bir doğa harikasıdır.
C) Antik çağlardan kalan bu kentte önce çatısız, kaya evler sizi karşılar.
D) Toprağın kokusu, insana doğayla iç içe olduğunu hatırlatır.
E) Çam ağaçlarının arasında yürürken yaprakların hışırtılarını duyarsınız.
3. Bir şair olarak uzun yıllar yurtdışında kaldım. Ama kaldığım şehirlerin hiçbiri beni kabul etmedi. Çünkü yaşadığım şehirlerin ne acısı ne de coşkusu vardı içimde. Bundan olsa gerek, o şehirler beni süre hiç götürmedi.
Bu parçada altı çizili sözle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) O şehirlerde yaşamanın zor olduğu
B) Uzun yıllar yurtdışında kalmanın sanatçıyı olumsuz etkilediği
C) Sanatçının coşkusu olmayan şehirlerde yaşadığı
D) Şehirlerin sanatçıya ilham kaynağı olmadığı
E) Yaşadığı şehirlerin sanatçıyı şair olarak kabul etmediği
4.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde deyim açıklamasıyla birlikte verilmiştir?
A) Eve vardığımda tam ağzıma layık yemekler hazırlanmıştı.
B) Tam elli yıl bir yastığa baş koyup birbirlerine asla kötü söz söylememişlerdi.
C) O kadar yoğun çalışıyor ki akşama kadar ağzına bir şey koymamış.
D) Sadece varlıkta yanımda olacak iyi gün dostlarına ihtiyacım yok.
E) Rıhtımda tanıştığı ihtiyara kalbini açmış, onu dost edinmişti.
5. (I) Yazarımızın, son öyküsündeki baş karakter “Feride”nin dünyası alabildiğine yalnız ve durağandır. (II) Bu durağan hayat ömrünün sonuna kadar sürüp gidecektir. (III) insanlardan nefret etmesinin onlara yaklaşmamasının çok dramatik bir sebebi vardır. (IV) Onun hayatındaki renkli olan tek şey, sabahtan akşama kadar işlediği oya ve okuduğu romanlardır. (V) Evlenmeyi düşündüğü adamın hayallerini yıkması, hayata küsen Feride’yi bu kasabaya sürmüştür. (VI) Çevresinden kopuk, içe dönük bir hayatı artık kabullenmiştir.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde, I. cümledeki yargının nedeni açıklanmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
6. (I) Tomris Uyar’ın “Bir Uyumsuzun Notlan” adlı iki ciltte toplanan kitabı kısa zaman önce yayımlandı. (II) 1975′te başlayıp şimdilik 1999′da sona eren bu notların yazıldığı yılları, bayağılaşmanın modernleşme adı altında topluma yayıldığı yıllar olarak görebiliriz. (III) Uyar’ın notlarını okurken bir yazarın, tanık olduğu düzeysizlikleri okurlarına anlattığını düşündüm. (IV) Bunu bir yazarın hayıflanması olarak düşünemeyiz. (V) Ancak bazı bölümlerde yazarın kendi düşüncelerini bilgiçlik taslayarak okuruyla paylaştığı görülüyor.
Bu parçadaki numaralı cümlelerin hangisinde sözü edilen yazarla ilgili olumsuz bir eleştiri yapılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
7. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde Garipçilerin üslubu ve içeriği ile ilgili bilgi verilmiştir?
A) Garip hareketine katılanlar şiirde ölçüye, uyağa ve şairaneliğe karşı çıkmışlardır.
B) Garipçiler, geleneği reddeden serbest şiirler yazmışlardır.
C) Garipçilere göre şiir yalnız yüksek zümreye değil sıradan insana da seslenmelidir.
D) Günlük hayattaki en basit olayı bile şiire sokup günlük konuşma diliyle şiirlerini yazmışlardır.
E) Garipçilerin sözlerini sokaktaki insandan da duymanız kaçınılmazdır.
8. I. Hatıralarını kaleme alan kişinin de hikâye yazarı gibi güçlü bir gözlemci olması gerekiyor.
II. Yazarlar, güçlü bir gözlemci olduklarında başarıyı yakalar.
III. Hayata ve insana nesnel bakan yazarların gözlem yeteneği gelişmiştir.
IV. Anı ve öykü yazan bir kişide çevreyi gözlemleme gücü olmalıdır.
V. Sanatta kalıcılığı yakalamanın şartlarından biri de milli unsurlara yer vermektir.
Numaralanmış cümlelerden hangileri anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve III.
B) I. ve IV.
C) II. ve V.
D) III. ve IV.
E) III. ve V.
9. (I) Marmaris Koyu mavi tur teknelerinin uğrak yeridir. (II) Yüzdüğünüz tüm noktalardan denizin dibini görebilirsiniz. (III) Gözleriniz çam ormanıyla kaplı dağlarda gezinirken doğanın antik kent kalıntılarıyla olan uyumuna hayran kalırsınız. (IV) Hatta bu ünlü adayla ilgili öyküleri dinledikçe hayranlığınız artar. (V) Ancak adaya yaklaşınca sizi bir şey derinden sarsar ve üzer. (VI) Ne yazık ki halkımız burayı da piknik adı altında çöp yığınına döndürmüştür.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi kendisinden önceki cümlenin gerekçesi durumundadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
10. Resim üzerine yazmaya kalkışan bir kişi, yalnız resimle ilgili eserler okursa, bir süre sonra resim hakkında bile yazamayacak hale gelir.
Bu cümle aşağıdaki yargılardan hangisiyle anlamca aynı doğrultudadır?
A) Resim yapmak isteyen kişi önce resimle ilgili kitapları okumalıdır.
B) Resimle ilgili kitapları okumak, kişinin resim kültürünü değiştirir.
C) Sadece bir konuyu bilmek aslında hiçbir şey bilmemektir.
D) Yazar, kendi alanının en ince detaylarını bile çok iyi bilmelidir.
E) Sanatçının yazı yazacağı alan, sanatçı tarafından belirlenmelidir.
11. (I) Her insan, yaşamında zaman zaman gülünç duruma düşebilir. (II) Ancak bunun, kendisini dışarıda nasıl gösterdiğini bilemeyebilir. (III) işte komedi dediğimiz tür, insanların, gülünç yanlarını görmesini ve bunlara gülerek düşünmesini sağlar. (IV) Bu yolla insana yanlışlarını gösterir, onu utandırmaksızın eğitir. (V) Bu öğretilerinden dolayı komedi, insanlar arasında diğer oyunlardan daha çok sevilmiştir.
Bu parçadaki numaralı cümlelerin hangilerinde komedinin işlevinden söz edilmiştir?
A) I. ve II.
B) I. ve III.
C) II. ve V.
D) III. ve IV.
E) IV. ve V.
12. Klasik eserlerle geçirilecek zaman düşünceyi daraltmaz, genişletir, güzelliğin yolunun bir olmadığını öğretir.
Bu cümlede klasik eserlerin hangi özelliği üzerinde durulmuştur?
A) Düşünceyi ilerletmesi ve geniş bir bakış açısı kazandırması
B) Bütün insanlar tarafından beğenilmesi
C) Her dönem güncelliğini koruması
D) Her insanda farklı izlenimler uyandırması
E) Her şeyde güzeli ve güzelliği araması
13. Hiçbir ressam, gördüğünü yansıtmak için tuvalin başına geçmez.
Aşağıdakilerden hangisi bu cümleyle anlamca aynı doğrultuda değildir?
A) Romanlarımdaki kahramanların hepsi, çocukken hayalini kurduğum kişilerdir.
B) Bir heykeltıraş, taşın üzerine düş gücünün sınırsızlığını işler.
C) Tiyatroda, hiçbir zaman, yaşamı olduğu gibi görmek mümkün değildir.
D) Bu şair, acılarını ve aşklarını katkısız bir biçimde dizelere dökmüştür.
E) Onun öykülerinde İstanbul, sanatçının özgün yorumuyla kendini gösterir.
14. Yol kenarlarındaki Yağmur mazgallarını Kumbara sanıp Harçlığımı atardım Bu yüzden en çok Denizden alacaklıyım.
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Bileşik çekimli eylem
B) Belirteç
C) Adeylem
D) Ad takımı
E) Ekeylemli yüklem
15. Edebiyatımızın usta ve özgün kalemi Adalet Ağaoğlu, Enver Aysever’in kendisiyle yapacağı söyleşide, edebiyatın farklı alanlarında verdiği yapıtlarıyla ilgili düşüncelerini okurlarıyla paylaşacak.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır?
A) Yüklem çatısı bakımından işteştir.
B) Fiilimsiler kullanılmıştır.
C) Birden fazla türemiş sözcük vardır.
D) Özne birden çok sözcükten oluşmuştur.
E) Belgisiz sıfatlara yer verilmiştir.
16. Yazılarınızın, içinizdeki duygu yoğunluğunu yansıtması, okuyucuyu oldukça sevindirdi.
Aşağıdaki cümlelerden hangisi öğeleri ve öğelerinin sıralanışı yönünden bu cümle ile aynıdır?
A) Sanatçının eserlerindeki kahramanlar seçildiği çevreyi fazlasıyla yansıtıyor.
B) Çok okunmayı amaçlayan sanatçı yapıtlarında günlük dile yer vermelidir.
C) Sanatçının toplumdan kopuk konuları işlemesi, her eserinde görülüyor.
D) Edebi eserlerin çevirisinde görülen başarı, bilimsel çevirilerde görülmüyor.
E) Çevirmen, çevirdiği eseri, o yapıtın üslubunu hiç bozmadan okuyucuya sunmalıdır.
17.Aşağıdaki atasözlerinin hangisinde yan cümleciğin görevi diğerlerinden farklıdır?
A) Andıkça gülün adını, bülbülün derdi artar.
B) Helva helva demekle ağız şirin olmaz.
C) Deli deliyi görünce çomağını gizler.
D) Deve, boynuz ararken kulaktan olmuş.
E) Atalar sözünü tutmayanı yabana atarlar.
18. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı yapılmıştır?
A) Seninle tanıştıktan sonra dünyam değişti.
B) Onlarda yalnız bir kaç gün kalmıştım.
C) Kızılırmak’ı yüzerek geçmek için çalışıyordu.
D) Sana bir şey olursa hemen bana bildir.
E) TRT’nin bu haftaki programı belli oldu.
19. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Türkiye geçen yılki turizm gelirini bu yıl ikiye katlıyamadı.
B) Manyas Kuş Cenneti, koruma altına alındıktan sonra çok güzelleşti.
C) Anadolu’nun doğal zenginliklerini bir fotoğraf karesinde anlatmak istedim.
D) Doğal yaşamın altüst olduğu bazı ormanlar, koruma altına alındı.
E)Büyük gemiler, İstanbul Boğazı’ndan geçerken kılavuz kaptan bulundurmalıdır.
20. Bir toplumun edebiyat dünyasına katılan her kalemi ( ) o toplumun kültür ve sanat yelpazesinde yeni bir zenginlik ( ) her eseri ( ) denize açılan bir akarsu yatağıdır ( )
Bu parçada ayraçla ( ) boş bırakılan yerlere sırasıyla aşağıdaki noktalama işaretlerinden hangileri getirilmelidir?
A) (,) (,) (;) (.)
B) (,) (:) (,) (.)
C) (;) (,) (;) (.)
D) (…) (,) (,) (.)
E) (.) (;) (,) (.)
21. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde zaman kayması vardır?
A) Yaptığı hareketin yanlış olduğunu o da anlayacak.
B) Annem, küçük kardeşim için kazak örüyor.
C) O, şimdi nerede, ne yapıyor bilmiyorum.
D) Pazar günleri babamla Boğaz’da balık tutmaya gidiyorum.
E) Söylediklerimi can kulağıyla dinledi.
22. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Bu küçücük köyde, yaşlı insanlardan başka kimse kalmamıştı.
B) Hayatın sıkıntılarından kurtulmak için edebiyatın gizemli dünyasına girmek gerekir.
C) Hiç kimseyi kıramadığı için bahçesine girmemize göz yumdu.
D) Anne ve çocuk ölümlerinde tıp alanında büyük ilerlemeler kaydedildi.
E) Kimi insanların okumaya vakit bulamadıklarını söylemeleri düşündürücüdür.
23. Yaşadığı şehrin olanaklarından yararlanmayan bir sanatçı, şehrin derlenip toparlanmasına ve kimlik kazanmasına bir katkısı olamaz.
Bu cümledeki anlatım bozukluğunun nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Özne – yüklem uyuşmazlığı
B) Öğe eksikliği
C) Tamlayan eki eksikliği
D) Sözcüğün yanlış anlamda kullanılması
E) Çatı uyumsuzluğu
24. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Yazarı dinlerken sanatın sınırsız ve uçsuz bucaksız diyarlarında gezineceksiniz.
B) Yazarımız, son eserinde Türkçenin anlatım olanaklarından çok iyi yararlanmış.
C) Sanatçının karikatürleri, önde gelen dergi ve gazetelerde yayımlanmış.
D) Geçtiğimiz ocak ayında yayımlanan kitabın önsözünü, John Berger kaleme almış.
E) Sanatçı, eserlerinde anlattığı çevreyi çok iyi tanıyor.
25.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu yapılmıştır?
A) Sizin sınıfın öğrencileri, az ilerideki durakta otobüse binecekler.
B) Bu tür yeniliklerin, toplumun belirli bir kesimini ilgilendirdiğini biliyorum.
C) Öğrenciler, bu projeye kendi istekleriyle gönüllü olarak katıldı.
D) Sınıfın penceresinden Boğaz’ı tüm güzelliğiyle görebiliyorduk.
E) Kırsal kesimlere daha çabuk ulaşabilmek için bu araç alındı.
26. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Bir kurumun ilerlemesi, yöneticisinin yeteneklerine bağlıdır.
B) Gençlere, sigaradan dolayı sağlığını kaybeden ünlülerin fotoğrafları gösterildi.
C) Çocukların yetiştirilmesinde okul öncesi eğitimin ayrı bir önemi vardır.
D) Çocuğunuzun sorumluluklarını yerine getirmesinde ona yardımcı olun.
E) Amacımız, çocuklarımızın hem fiziksel hem ruhsal yönden daha iyi yetiştirmektir.
27. (I) Nedim Gürsel’in son kitabı, daha önce “Uzun Sürmüş Bir Yaz” adlı kitabında yer alan öykülerle başlıyor. (II) Gürsel’in 18-20 yaşlarında kaleme aldığı bu öykülerde dikkati ilk çeken, nesnelerin sürekli olarak renkleriyle betimlenmiş olması. (III) Yazara göre çocukluk, ışıklı bir dönem ve özgün yansımalara sahip bir ayna. (IV) Kırmızı şapka, sarı tüylü kedi, safran rengi bulgur pilavı, yeşil kaplı albüm, mavi damarlı el… (V) Bu renk cümbüşüne karşın Gürsel’in öykülerine hakim olan renk, gri bir ton. (VI) İki temel rengin karışımı, ışıkla aydınlığın gerilimi olarak düşünebiliriz bu griliği.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
28. Roman ile masal ayrı sanatlar olmalarına rağmen, bunların karıştırdıkları olmuyor mu? Oluyor, hem de çoğu zaman. Çok okunan, piyasayı tutmuş bazı yazarların basanlarını sağlayan şey, masalların düşlerine okuyucularını sürüklemeleridir. Masallardan örnek alınan kahramanlıklar, cömertlikler, bağlılıkları ödüllendirmeler, kötülükleri de cezalandırmalarla doludur anlattıkları. Bir bakıma —-
Bu parça, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanabilir?
A) büyümüş, kocaman çocuklar da bu eserleri okuyabilir.
B) bu yapıtların romandan çok masal olarak değerlendirilmesi doğru değildir.
C) olağan karşılamak gerekir roman ile masalın zaman zaman birbirine karışmasını.
D) bu, romanın masala göre oldukça yeni bir tür olduğunu gösterir.
E) romancıdan beklenen masalın aldatıcı görevini yüklenmesidir.
29. Şiir, benim için her zaman derin bir şaşırmadır. Şiirde dile gelen birçok şeyi, düzyazıyla anlatamam; ama bir ilhamla ortaya çıkan şiir, her zaman beni şaşırtmış: “Bunu ben mi söyledim!” diye kendime sordurtmuş-tur. Bu yüzden şiir, kalbimin derinliklerini, benim bile farkında olmadığım bir anda, ortaya koyma işidir. Diyebilirim ki şiir, kalbimin dile gelip kendini benimle paylaşmasıdır.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?
A) Şiir yazmaya başlamadan önce ne gibi hazırlıklar yaparsınız?
B) Şiiri nasıl tanımlarsınız?
C) Sizce şiir nasıl yazılmalıdır?
D) Şiir yazmadaki amacınız nedir?
E) Anlatmak istediklerinizi şiirde nasıl dile getirirsiniz?
30. Ne acı ki kurumlarımız “sorumlularla dolup taşıyor; ama sorumluluk bilinci olan insan neredeyse hiç yok. Halbuki bir millet için önemli olan “sorumlu”dan çok, sorumluluk bilinci olan insanların yetiştirilmesidir. Toplum içinde sorumluluk bilinci gelişmiş insanların çokluğu önemlidir. Çünkü —-
Bu parça düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülemez?
A) sorumluluk sahibi insanlar toplumu ileri götürür.
B) toplumun geleceği, bu tür insanların çokluğuyla güvence altına alınabilir.
C) sorumluluk, toplum tarafından bireye yüklenen bir duygudur.
D) sorumluluk bilinci olmayan insanların topluma vereceği bir şey yoktur.
E) sorumluluk bilinci taşıyan insanlar, her durumda üstüne düşen görevi yapar.
31. Bir yazarın yazma aşkı, bir ağacın serüveninden farklı değildir. Yazar adayı, yazarlık tutkusuyla “toprakaltı” çimlenme sürecini başarıyla atlattıktan sonra gün yüzüne çıkarır ürününü. “Toprakaltı” dönemi geçirmiş bir yapıtın, okur karşısındaki duruşu daha olgundur. Bu açıdan bakarsak, yazarlık ağacını olgun meyveleriyle geleceğe taşımak isteyen her yazarın, bu dönemleri geçirmesi gerekir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kalıcı olmak isteyen her yazarın, özgün yapıtlar ortaya koyması gerektiği
B) Başarılı yapıtlar ortaya koymak için eserin belirli bir hazırlık dönemi geçirmesi gerektiği
C) Yetkin yapıtların okur tarafından beğenilmesinin kolay olduğu
D) Kısa sürede başarılı yapıtlar ortaya koymanın bir yetenek işi olduğu
E) Başarılı olmak isteyen sanatçıların kendinden öncekilerden beslenmesi gerektiği
32. Aslında bütün yazarlar, düşündüklerini daha iyi anlamak, anlatmak veya bir duyguyu bütün insanlarla paylaşmak için yazar. Fakat bazı yazarlar düşündüğünü anlatmak için değil, şuradan buradan öğrendiklerini göstermek, tanınmak ve ünlü olmak için yazıyor. Tek amaçları var: Toplumda saygın bir yer edinmek, birileri tarafından sevilmek ve alkışlanmak.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gerçek yazarların düşüncelerini özgürce açıkladığı
B) Yazarlarımızın neden özgün yapıtlar ortaya koyamadığı
C) Yazarların nasıl başarılı olabileceği
D) Yazarlığın yetenek ve emek istediği
E) Bazı yazarların, sanatı çıkar için kullandığı
33. Sanatçı, kişiliğinin rehberliği olmadan özgün bir yapıt oluşturamaz. Süleymaniye’yi Süleymaniye yapan sadece taşların ölçülü bir şekilde üst üste konması değildir. Süleymaniye’nin arka planındaki sanatçı ruhu, onu sonsuzluğun simgesi yapmıştır. Bunun gibi kalıcılığı hedefleyen her yapıtın arkasında da sağlam bir kişilik kendini gösterir.
Bu parçada yazar, savını inandırıcı kılmak için aşağıdakilerden hangisine başvurmuştur?
A) Tanık gösterme
B) Betimleme
C) Örneklendirme
D) Karşılaştırma
E) Tartışma
34. Yenecek ve yakacak ne gerekliyse eylül içinde hazırlamak, kışa rahat bir yürekle girmek buralarda bir gelenekti. Eylülün başında, kasabada peri masallarını andıran kırk günlük bir hazırlık başlardı. Bacaların boğula tıkana tüttüğü, kazanların taşa köpüre kaynadığı bu telaşlı günlerin ardından yağmurlar başlardı. Güz yağmurlarıyla birlikte kasabaya bir sessizlik çökerdi. O hareketli günler yerini sakin günlere bırakırdı.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Deyimlerle anlatım güçlendirilmiştir.
B) İkilemelere yer verilmiştir.
C) Benzetme sanatı kullanılmıştır.
D) Öykülemeye yer verilmiştir.
E) Betimleme yapılmıştır.
35. Çocuk da edebiyat da tanımlanması zor olan kavramlardır. Çocuk edebiyatı yazarlığı veya çocuk yazarlığı da bu zorluktan payını almıştır. Anlatımı ve tonlaması çocuksu olan bu yazarlık, çocukça bir iş değildir. Bu iş, çocuğa dıştan bakışla da gerçekleşemez. Çocuğu içten kuşatan, çocuk dürbünü ile dünyaya açılabilen içsel bir deneyime sahip olmayan yazar, anlatıcıdan öteye geçemez. Jacqueline Rose’un, “Çocuk edebiyatı olanaksızdır.” sözüyle kastettiği de aslında gerçek anlamda olanaksızlık değil, bu işin taşıdığı ağırlık ve zorluktur. Bu nedenle çocuk yazarı olmayı çok az insan hak etmiştir.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Çocuk edebiyatı, içerik yönüyle tanımlanması mümkün olmayan bir alandır.
B) Yazarların çocuk edebiyatıyla ilgili ürünleri her geçen gün azalmaktadır.
C) Çocuk yazarlığı, dıştan bakıldığında kolay yapılabilecek bir görünüme sahiptir.
D) İyi bir çocuk kitabı yazabilmek için çocukları iyi gözlemlemek ve psikoloji eğitimi almak gerekir.
E) Çocuk edebiyatı yazarı olmanın güçlüğü; çocuğu saran söyleyişle beraber onun gözüyle çevreyi görebilen bir olgunluk gerektirmesidir.
36. Oluştuğu kültür coğrafyasının toprağından, kokusundan, havasından izler taşımayan sanat yapıtı var mıdır? Her sanat yapıtı, yaşadığı çevrenin damgasını taşır. Kendisini dışarıya kapalı tutmaya çalışan sanatçılar bile, soludukları havayı az ya da çok eserlerine yansıtmaktan kendilerini alamazlar. Her sanat yapıtının ulustan ulusa, kültür çevresinden kültür çevresine farklılık göstermesi de bundandır. Yine kuşaklararası sanat yapıtlarının farklı konuları içermesi, yaşanılan çevrenin etkisiyledir.
Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ulusallığı aşan yapıtlar herkese seslenir.
B) Her toplumun kültür yapısı farklıdır.
C) Sanatsal yapıtlar üzerinde yaşanılan çevrenin etkisi büyüktür.
D) Her sanatçı, yapıtlarında yaşadığı çevreyi anlatmalıdır.
E) Yaşadığı çevrenin etkisinden kurtulabilen sanatçılar başarıyı yakalar.
37. Bugün de öztürkçeye özenenler çok. Bu durum, gençler arasında da gittikçe artıyor. Bu akımı beğenmeyenler, onu durdurmaya çalışanlar bile —-
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre, aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) eski dili kullanmaya devam ediyor.
B) alışkanlıklarından bir türlü vazgeçmiyor.
C) istemeye istemeye onlara uyuyor.
D) öztürkçeyle mücadelesini devam ettiriyor.
E) Türkçeyi hafife almayı sürdürüyor.
38. Reşat Enis adını duymayanların sayısı, duyanlardan çok daha fazladır. Oysa 1930'lu yıllarda edebiyatımızın en etkili, en kavgacı ve en özgün yazarlarından biriydi o. Reşat Enis, 1909′da İstanbul’da doğmuştu. Subay olan babasının görevi nedeniyle Anadolu’nun birçok yerini gezdikten sonra 1930 yılında adliye muhabiri olarak gazeteciliğe başladı. Sırasıyla Haber, Son Dakika ve Yeni İstanbul gazetelerinde çalıştı, ilk hikâyeleri, 1930′da Servet-i Fünun’un devamı olan Uyanış dergisinde yayımlandı. Aynı yıl basılan hikâye kitabından sonra bir daha bu alana dönmeyerek edebiyatla olan ilişkisini 1984'te ölene dek romanlarıyla sürdürdü.
Bu parçada tanıtılan yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Az tanınan bir yazar olduğuna
B) Çağdaşlarından farklı bir çizgiye sahip olduğuna
C) Farklı türlerde ürünler kaleme aldığına
D) Yazdığı hikâyelerde Servet-i Fünun dönemini yansıttığına
E) Değişik yerlerde bulunduğuna ve değişik gazetelerde çalıştığına
39. Alaattin’in cini gelip, “Dile benden ne dilersen.” dese, Zümrüdüanka kuşunu çağırsak, kanatları arasında gizlenip Kafdağı’na uçsak; başımıza gökten üç elma düşse… Bu istekler hem çocukların hem de yetişkinlerin içinden, masallar sayesinde gelen seslerdir. Bize farklı yaşamları sunan masallar sadece çocukları değil, sihirli dünyayı özleyen her insanı uçan halı diyarına davet ediyor. Çocukların günümüzde masallarla ilgilenmeyeceğini söyleyen kimi insanlara inat, masal kitapları, hâlâ en çok okunan, satılan kitaplar arasında. Çünkü masal dünyası tüm insanların düşlerini, özlemlerini, korkularını içeriyor. Hangi yaşta olursak olalım hepimiz masallara bayılmıyor muyuz?
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) İnsan, zaman zaman hayal dünyasının büyülü ikliminde çocukluğuna geri dönmek ister.
B) Masal okuyarak büyüyen çocuklar ile okumayanlar arasında hem beceri hem kavrayış yönünden farklılıklar vardır.
C) Masallar, ister çocuk ister yetişkin olsun, her insanda bulunan duyguları dillendirdiği için herkes tarafından beğenilen ürünlerdir.
D) Çocukların masallara, masal kitaplarına olan ilgisi günümüzde iyice azalmıştır.
E) Çocukken okunan bazı masallar, ileriki yaşlarda tekrar okunduğunda insana ayrı bir lezzet verir.
40. Sevinç Çokum, son yıllarda ortaya çıkan reklama dayalı bir roman ve öykü yazarı değildir. O, on beş günde yirmi baskı yapan sonra da bir daha anılmayan eserler ortaya koymaz. Sanatçı, otuz yılı aşkın süredir devamlı yazar, yayımlar ve bu yayımlanan eserler düzenli olarak okuyucu bulur. Çabuk ve kolay kazanılan şöhretin, saman alevine benzediğine inanan sanatçı, sanatının zirvesine kaleminin gücüyle çıkmıştır.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Eserlerinin reklamını yaptırmadığı
B) Kalıcı eserler kaleme aldığı
C) Uzun bir yazarlık geçmişinin olduğu
D) Yayımladığı eserlerin ilgi gördüğü
E) Başarılarını kendi çabasıyla elde ettiği
CEVAP ANAHTARI
1-E 2-A 3-D 4-D 5-D 6-E 7-D 8-B 9-E 10-C 11-D 12-A 13-D 14-C 15-E 16-A 17-E 18-B 19-A 20-E 21-D 22-D 23-C 24-A 25-C 26-E 27-B 28-C 29-B 30-C 31-B 32-E 33-C 34-A 35-E 36-C 37-C 38-D 39-C 40-A