1. Halk dilinin verimlerini kendi söylemi içinde eritme Yaşar Kemal'in özgünlüğünü belirleyen yönlerden biridir. Kişilerin yakarılarına, iç konuşmalarında bütün renkliliği ve zenginliğiyle yansır bu yön. Bunu Yaşar Kemal'in Ortadirek'inde ve Ölmez Otu'nda Meryemce'sinde otla, ağaçla, yıldızla, horozla konuşmasında buluruz.
Parçada "halk dilinin verimlerini kendi söylemi içinde eritme" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Kültürel zenginliği eserlerine başarıyla yansıtma
B) Anlatımıyla özgünlüğü yakalama
C) Yerel söyleyiş özellikleriyle yapıtların gerçekçiliğini sağlama
D) Halkın söz değerlerini anlatımıyla bütünleştirme
E) Yapıtlarıyla toplumun konuştuğu dili canlı tutma
2. (I) Bir yıla yakın süredir çok seyrek yazıyorum kitaplar üzerine. (II) Eskiden birkaç yerde eleştiri ve kitap değerlendirme yazılarım yayımlanırdı. (III) Yaşamımın hiçbir döneminde, bu yazılarla faydacı olmaya, insanlara yol göstermeye çalışmadım. (IV) Bunu bir erdem, bir başarı olarak öne sürmek istemem. (V) Yetişme koşullarım, yapım, ilgi ve yönelimlerimdir bunu belirleyen en önemli etken.
Bu parçada yazarın, insanlara yararlı olmayı amaçlamamasının nedeni numaralanmış cümlelerin hangisinde belirtilmiştir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
3. Üniversitede ders verdiğim süre boyunca sadece ders saatlerinde öğretmen oldum. İnsanlara akıl öğretmek, yol göstermek, ışık tutmak bir aydının yüklenebileceği pek saygın misyonlar olabilir. Ama ben o değilim. Bunun nedenlerinin başında yaşamımı görev ilkesinin değil, haz ilkesinin yönlendirmesi gelir.
Bu parçada altı çizili sözle yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi anlatılmak istenmiştir?
A) Mutlu olmak için, yaptığı ise dört elle sarıldığı
B) İşini mükemmel yapmayı her şeyin üstünde gördüğü
C) Bir işi yaparken zevk alma duygusunu iş kaygısına tercih ettiği
D) İnsanlara bir şey öğretmenin oluşturduğu saygınlığı önemsediği
E) Bulunduğu konumla yetinerek daha fazlasını istemediği
4. (I) Televizyon, radyodan oldukça sonra hayatımıza girdi. (II) O zamandan beri gün geçmiyor ki çeviri yanlışlarının sayısız örneğiyle karşılaşmayalım. (III) Alt yazılı film seyrederken ne tür garipliklerle karşılaşacağınızı tahmin etmeniz mümkün değil. (IV) Bu arada Türkçeyi bir yabancı gibi konuşan televizyon kuşağı yetişti, diyebiliriz. (V) Birinin ayağına basınca özür dilemiyoruz artık, "Pardon!" diyip geçiyoruz.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
5. (I) Ekim ayı hiç şüphesiz edebiyatseverler adına Nobel Edebiyat Ödülü'nü almak için yılın heyecanla beklenen zamanıdır. (II) Nobel Edebiyat Ödülü siyasileştiği, edebî ölçütlerden uzaklaştığı şeklinde eleştirilere rağmen her ekim ayında dünya edebiyatının tekrar gözden geçirilmesine olanak sağlıyor. (III) Yaşayan iyi yazarlar konusunda da daha çok eleştiri yazısının kaleme alınmasını ve edebiyatın basında her zamankinden fazla yer bulmasını sağlıyor. (IV) Ödülü alan yazarın eserlerinin hızla dünya dillerine çevrilmesi ve ödülün açıklanmasının ardından yapılan nitelik tartışmaları da edebiyat eleştirisini zenginleştiriyor. (V) Nobel Edebiyat Ödülü, ne kadar tartışılsa ve ödülü reddeden sanatçılar olsa da dünyanın en prestijli ödülü olmaya devam ediyor.
Nobel Edebiyat Ödülü'nün anlatıldığı bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, bir saptama yapılmıştır.
B) II. cümlede, değerlendirme ölçütlerinin değiştiğinden söz edilmiştir.
C) III. cümlede, edebiyata sağladığı yararlardan söz edilmiştir.
D) IV. cümlede, ödülün eseri güzel ve etkileyici kılan etkenleri üzerinde durulmuştur.
E) V. cümlede, önemini ve gücünü koruduğu belirtilmiştir.
6. (I) Romanın odak noktasını yazarın Urla ve çevresinde başından geçen olaylar oluşturuyor. (II) Tütün ekicilerinin sorunlarının, yaşadığı sıkıntıların anlatıldığı roman yedi bölümden oluşuyor. (III) Romanın bu bölümlerinde yöre insanının toprağa ve çalışmaya dayalı ilişkileri, ekmek kavgaları, kaba görünüşlerinin arkasındaki insanî güzellikleri akıcı bir dille anlatılmaktadır. (IV) Okuyanlar yazarın bu akıcı ve samimi söyleminin etkisinde kalmaktadır. (V) Bütün bunların etkisiyle roman günümüzde de yaşarlığını korumaya devam etmektedir.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde söz konusu romanın hem içeriği hem de biçemi hakkında bilgi verilmektedir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
7. Bir yazar olarak elbette nasıl anlattığım benim için önemlidir. Cümle yapısı, sözcük seçimi, paragrafların düzenlenmesi bütün yapıtlarımda en ciddiye aldığım işlerdendir. Çünkü edebiyat eninde sonunda bir dil meselesidir. Ama bu demek değildir ki dile sadece edebiyatçılar dikkat etmeli, ister tarih kitabı yazın ister coğrafya; ister bir fizik teoremini anlatın ister matematiğin sorunlarından söz edin, sizin de nasıl anlattığınız önemlidir. Zaten aynı bilgileri veren kitaplardan birinin ötekine göre daha çok tercih edilmesi okurun da bunu göz önüne aldığını göstermektedir.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdaki cümlelerin hangisinde belirtilmiştir?
A) Yazınsal yapıtlara değer katan en önemli öge dildir.
B) Yazınsal olsun olmasın bütün yapıtlarda anlatıma dikkat edilmelidir.
C) Yazma işiyle uğraşan her alandan insan, dil eğitimi almalıdır.
D) Geniş kitlelerce okunmak isteyenler, okurun düzeyine uygun yapıtlar oluşturmalıdır.
E) Edebiyatta da diğer bilim dallarında olduğu gibi anlatımın doğru olmasına dikkat edilmelidir.
8. (I) Eleştirmenlerimiz, yazılan romanları birer tutanak olarak görüp yazarın yaşam öyküsü olarak kabul ediyorlar. (II) Öyle ki her romanda yazarı ve çevresindeki insanları kahramanlarla eşleştirmeye kalkıyorlar. (III) Bu yaklaşımdan hareketle eleştiri bilincinin ve çağdaş sanat anlayışlarının henüz edebiyatımıza yerleşmediğini, eleştirinin hâlâ olumsuz anlamda kullanıldığını söyleyebiliriz. (IV) Oysa eleştirmenler aslında eserlerin gizli kalan yanlarını açığa çıkarmalı, yapıtı en ince detaylarına kadar yorumlayıp görülmeyeni göstermelidirler. (V) Böylece roman eleştirisi asıl işlevini yerine getirmiş olacak, yapılan bir yanlıştan dönülecektir.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde aynı düşünce değişik sözlerle yinelenmiştir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
9. (I) Düşüncelerini ifade ederken ciddi güçlükler çeken kişilerin çoğunluğu oluşturduğu bir toplumda yaşıyoruz. (II) Eğitim süreci içinde okullarda okumanın önemi ve ondan nasıl verim alınacağı öğretilmeli. (III) Zaten günlük gazeteleri okumak, televizyon kanallarındaki programları, söyleşileri, sunucuları izlemek yetiyor bunu anlamak için. (IV) Bu etkinliklerde de Türkçenin her gün yoksullaştırıldığına, kimi zaman ise açıkça katledildiğine tanık oluyoruz. (V) Hatta resmî yazılardan tutun da gazetelere ve yine ekrana yansıyan kimi yazılara kadar pek çok yerde dil yanlışları almış başını gidiyor. (VI) İnsanlar sanki anlatım bozukluğu yapayım, yazım yanlışlarıyla cümlelerimi doldurayım diye yarışıyor.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
10. (I) Uzmanlık alanlarının çoğalması ve daralmasına paralel olarak bilim dallarının her biri ister istemez parçalanıyor. (II) Yüzyılımızın bir önceki yüzyıldan belli başlı farklılıklarından birini bu olgu oluşturuyor. (III) Öte yandan bilimler arası, etkileşim ve alışverişlerin kaçınılmazlığı da gene bu yüzyılın ortalarında karşılaştığımız bir başka olgu. (IV) Bu, eğitim-öğretim sürecinde üzerinde düşünülmesi gereken ve göz ardı edilemeyecek bir durum olarak özel bir öneme sahip. (V) Çünkü toplumun gelişimi, çağı iyi okumaya ve çağın ihtiyaçlarını yakından ve doğru takip etmeye bağlı.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, bir gelişmeye bağlı olarak ortaya çıkan durumdan söz ediliyor.
B) II. cümlede, bir karşılaştırma yapılıyor.
C) III. cümlede, içinde bulunduğumuz çağda bilimlerde bilgi paylaşımı olduğundan söz ediliyor.
D) IV. cümlede, bir önceki cümledekilerin oluşum sürecinden bahsediliyor.
E) V. cümlede, yargının gerçekleşmesi için bir koşul ileri sürülüyor.
11. Bugün sanatçının basılı iki kitabı var: Felsefe Yazıları ve Bilimin Işığında Felsefe. İlki iki yıl rica, ısrar ve dil dökmeden sonra 1976'da yayımlanabildi. Bu kitabın Türk Dil Kurumunun deneme yarışmasına katılabilmesi için gereken imzalı belgeyi hocanın elinden alabilmek çok zor olmuştu. Yarışmada Selim İleri, Edip Cansever gibi isimler onunla birlikte ödül almıştı. O da çok duygulandırdı bir konuşma yapmıştı ödülünü alırken; bu da hayatının ilk ve son konuşması oldu.
Bu parçada hangi noktalama işareti yanlış kullanılmıştır?
A) İki nokta
B) Noktalı virgül
C) Kesme işareti
D) Virgül
E) Nokta
12. Ne yaparsam yapayım, düşüncelerimi ve hissettiklerimi kâğıda tam olarak aktaramıyordum. Bu, dil konusunda yetersizliğimden kaynaklanmıyordu. Çünkü bu konuda eğitim almış, küçüklükten beri Türkçenin en güzel yapıtlarını dilin tadına vara vara okumuştum ve okumaya devam ediyordum. Bir gün değişik ülkelerden yazarlarla bir araya gelmiştik. Ben bu durumdan yakınınca az kişinin konuştuğu dillerde yazanlar da yüzyıllardır bir edebiyat geleneği oluşturmuş dillerin yazarları da aynı şeyden şikâyet etmeye başladı. Şaşırmıştım, anladım ki —-.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilebilir?
A) dil bilinci zayıf ülkelerde, duygu ve düşünceler anlatılırken sözcükler çoğu zaman yetersiz kalır
B) hiçbir sanatçı anadilinin söz değerlerinin kendisine yeteceğini düşünmez
C) başka dilleri öğrenmek, sanatçıya kendi dilinin gizlerini daha çok keşfetme olanağı sağlar
D) dil eğitimi öncelikle ailede başlar, konuşulan dil okulda da önemli ölçüde geliştirilir
E) dildeki gelişmişliğin ölçülerinden biri de o dille yazan sanatçıların sayısıdır
13. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Trafik cezalarının artması, insanlar üzerinde caydırıcı bir etki oluşturdu.
B) Gazetelerin reklam sayfalarında yer alan bazı ilanlar okurun tepkisini çekiyor.
C) Küçük bir sahil kasabasında yaşayan bu insanlar, şehre çok nadir gidiyorlardı.
D) Saatin sesi, duvarları ahşapla kaplı evin içinde bir süre çaldı.
E) İnşaat sektöründeki hareketlilik ekonomiye olumlu yansıyor.
14. 19. yüzyılın başında icat edilen fotoğrafın resim ve heykel gibi sanatlardan daha fazla bilgi ve ayrıntı yakaladığının anlaşılması, bu sanat için dönüm noktası olmuştur.
Bu cümle için söylenebilecek,
I. Birleşik sözcük kullanılmıştır.
II. Yüklemi edilgen çatılı bir eylemdir.
III. Değişik türde eylemsilere yer verilmiştir.
IV. Belirtili ad tamlaması vardır.
yargılarından hangileri yanlıştır?
A) Yalnız I. B) Yalnız II. C) I. ve III. D) II. ve IV. E) III. ve IV.
15. Zamanla konuşmaların yazıya aktarılması bir ihtiyaç olarak insanların karşısına çıkmıştır. Yazılanların çoğalması ve bilimsel gelişmeler de okumayı önemli bir değer hâline getirmiştir. Okuma, tarih boyunca önemi sürekli artan bir değer olsa da ona burun kıvıranlar da çıkmıştır. Bacon "Kurnaz insanlar okumayı küçümser, basit insanlar ona hayran olur, akıllı insanlar da ondan yararlanır." diyor. İlerleme adına her türlü okumanın bir gereklilik olduğu günümüzde bize düşen, gerek toplumsal gerek sanatsal gerek bilimsel alanda ciddi bir okuma gayretine girmektir.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Örneklendirme
B) Kişileştirme
C) Tanımlama
D) Benzetme
E) Tanık gösterme
16. Özlediğin hayatı buldun mu bilmem
Gözlerinde hâlâ hüzün var gibi
Gene yüzün gülmüyor anlat nedendir
Gene aşksız gene bomboş mu için
Bu dizelerde aşağıda verilenlerden hangisi yoktur?
A) Belgisiz sıfat
B) Sıfat-fiil
C) Pekiştirilmiş sözcük
D) İyelik eki
E) Geniş zamanla çekimlenmiş fiil
17. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde hem yapım hem çekim eki almış bir sözcük kullanılmamıştır?
A) Türkçenin diğer dillerden farklı bir ses düzeni vardır.
B) Kış aylarında karda yürümek bana zevk veriyordu.
C) Cumhuriyet Bayramı etkinlikleri çok güzeldi.
D) Şiirde imge arayışı şiirin yapısını olumsuz etkiliyor.
E) Eşsiz güzelliklerle dolu bu parkı herkes beğendi.
18. Salıyor hâlâ gölgesini
Yol diye içine düşülmüş dolambaçlar
Yere sağlam bastığımız gün
Uyku yenildi diye düşünür insanlar
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
A) Ünlü daralması
B) Ünsüz benzeşmesi
C) Ünsüz düşmesi
D) Ünlü düşmesi
E) Kaynaştırma ünsüzü
19. (I) Keçiören'den geçen çayın her iki yanında, bir park yer alıyor. (II) Çayın sağ tarafında yer alan parka uzaktan bakınca şelaleler göze çarpıyor. (III) Uzun ve zorlayıcı bir yürüme yolu var. (IV) Koşu yolunun hemen yanında yer alan yol, kaykay ve paten kullanmak için çok eğlenceli bir yer gibi görünüyor. (V) Parkın alt kısmına küçük bir hayvanat bahçesi yapılmış.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangileri öğeleri ve öğelerinin dizilişi bakımından özdeştir?
A) I. ve II. B) I. ve V. C) II. ve IV. D) III. ve IV. E) IV. ve V.
20. Yıllar önce görevim gereği bir iki bilimsel çevirim çıktıysa da çeviriyi iş edinmiş değilim kendime. Öyle ama ne tuhaftır, yabancı dilden bir şey okumaya tam dalmışken bazen bir şeyler dürtüyor beni. "Türkçesi nasıl olacak bakayım?" diyorum, başlıyorum çeviriye. Ama şu da bir gerçek ki çevirilerimi bir sonuca vardırmadan çoğu kez bırakıyorum. Çünkü hiçbiri tatmin etmiyor beni, hiçbirine "İşte oldu." diyemiyorum. Bir yapıtın başka bir dile bire bir aktarılacağına inanmıyorum.
Böyle konuşan bir yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Çeviriye çok fazla zaman ayıramadığı
B) Çevirilerini genellikle tamamlamadığı
C) Başka dillere ait metinleri okurken çeviri isteği duyduğu
D) Yaptığı çevirilerin içine sinmediği
E) Bir yazının Türkçeye eksiksiz çevrilemeyeceğini düşündüğü
21. Yüzyıllık Yalnızlık için, günümüzün okunması zorunlu kitapları arasında ilk sırada yer alıyor, desek abartmış olmayız. Yapıt öyle zengin çağrışımlar içerir ki bir kez okuduktan sonra ikinci kez okumaya fırsatınız ya da zamanınız olmamışsa yapıttan tat almanız mümkün değildir. Roman, hem elinizden bırakmayı olanaksızlaştıran bir hikâyeye sahip hem de okundukça açılan katmanlarıyla özgün bir kurguya. Yüzyıllık Yalnızlık'ın birbirinden farklı kültürlerden insanların ilgisini uyandıran itici gücü bu noktada. Bu olağanüstü roman, hem inanılmaz yazınsal keşifler yapma hem de Latin Amerika tarihini çok kısa bir olayla etkileyici bir anlatımla okuma olanağı sağlıyor.
Bu parçadan Yüzyıllık Yalnızlıkla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
A) Gerçeklerden yola çıkılarak oluşturulduğuna
B) Yalın bir anlatımının olduğuna
C) Sürükleyici ve yoğun bir yapıt olduğuna
D) İlk okumada sanatsal gücünü ele vermediğine
E) Çağımızın en önemli yapıtlarından biri olduğuna
22. Peribacaları, kaya evleri, mağaralar, ilginç kanyonlar ve koni biçimindeki kayaçlarla kaplı coğrafyasıyla minyatür bir Kapadokya'yı andıran Kartalkaya, şehir merkezinden 45 km uzakta bulunuyor. 70'li yılların sonlarında talebi karşılamakta güçlük çeken Uludağ'a alternatif olarak kurulan kayak merkezinde, kış boyunca kalabalık bir kayakçı ordusuyla karşılaşmak hiç şaşırtıcı değil. Zira İstanbul ve Ankara'ya sadece birkaç saat mesafede, bembeyaz karların üzerinde süzülmenin cazibesine kapılan pek çok kişi, Kartalkaya'ya akın ediyor. Hemen hatırlatalım, özel aracınız ile yola çıkacaksanız yanınızda zincir bulundurmanız şart. Eğer özel aracınız yoksa taksi tutmak ya da kayak merkezinde bulunan otellerin servis hizmetinden yararlanmak dışında bir seçenek de bulunmuyor.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Benzetmeye başvurulmuştur.
B) Açıklayıcı bilgilere yer verilmiştir.
C) İkilemelerden yararlanılmıştır.
D) Değişik yapılı cümleler kullanılmıştır.
E) Uyarı anlamı taşıyan cümleler vardır.
23. Yazar, başından çok şeyler geçmiş bir insan, en aşağı yarım yüzyıl bir zaman aralığında kendini, yakınlarını, dönemini ele alıyor. "Ben Neyim?" sorusunu tüm gelişimi içinde yanıtlamak istiyor. Kendi yaşam öyküsünü tüm çıplaklığıyla ortaya koyma düşüncesinde. Her şeyi sahne sahne anlatmıyor bu yazar. Yerine göre anlattıklarını neden-sonuç bağlamlarıyla açığa vurmaya çalışıyor, yerine göre varsayımlar kuruyor. Bazen klasik öykü yolunu tercih ediyor bazen de modern öykü yöntemine başvuruyor. Düz anlatımın yanında devrik cümlelere yer vererek konuşma dilini yakalıyor. Sevgiyle geçmişi özlüyor, bazen korkuyla geleceğe yöneliyor.
Bu parçada sözü edilen yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yaşamını detaylarıyla anlatmak istediğine
B) Engin bir yaşam tecrübesine sahip olduğuna
C) Farklı anlatım olanaklarından yararlandığına
D) Yapıtlarında gerçek dışı öğelere yer verdiğine
E) Kendini, yaşadığı çevreden ve zamandan soyutlamadan anlattığına
24. Bir yazarla ilgili aşağıdaki açıklamalardan hangisi ayraç içindeki özellikle uyuşmamaktadır?
A) Sanatçının, sözcüklerin sessel uyumunu gözeterek yazdığı bu öyküleri bir çırpıda kolayca okunuyor. (akıcılık)
B) Duygularını dile getirirken yapmacıklığa kaçmayan yazar, geniş bir okur kitlesine hitap ediyor. (içtenlik)
C) En zor konuları, en çetrefil soruları her düzeyden okurun anlayabileceği bir biçimde anlatmayı başarıyor. (yalınlık)
D) Sahip olduğu görüşleri sonuna kadar yılmadan savunan yazar, yanılgılarını da açık yüreklilikle ortaya koyuyor. (kararlılık)
E) Yapıtlarında anlatmak istediği konuya en uygun olan sözcükleri buluyor ve anlatısında gereksiz sözcüklere yer vermiyor. (etkileyicilik)
25. İçinde yaşadığımız dönemde bilginin raf ömrü çok kısa. Bildiğimiz her şey daha biz onu kullanırken eskimeye başlıyor. Oysa anne-babalarımız kendi anne-babalarından öğrendikleri bilgilerle bir ömür tamamlıyorlardı. Bugünün gençleri ise anne-babalarından yaşanan zamana ilişkin bir bilgi edinme şansına pek sahip değiller. Değişim o kadar hızlı ki anne-babaların bilgisi çocukların işine pek yaramıyor.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Çağın bazı değerlerinin tam olarak anlaşılamadığı
B) Öğrenilen bilgilerin özümsenemediği
C) Değişimin hızına ayak uydurulamadığı
D) Tecrübeli kişilerin bilgi birikiminden yeterince yararlanılamadığı
E) Öğrenmenin kalıcı olması için gereken çabanın gösterilmediği
26. (I) Yazmak eylemi hayatı anlamlı kılarken onu dönüştürmeyi hedefler her zaman. (II) Yazarın diğer insanlardan farkı işte bu çaba sırasında ortaya çıkar. (III) Yazar dergiler, kitaplar ve çeşitli yayınlarla bu dönüşümü görünür hâle getirir. (IV) Hayatı dönüştürmeden anlatan bir yazar, okuru etkileme gücünü kaybeder. (V) Etkili yapıtlar oluşturmanın temelinde yazarın toplum içinde yer alması vardır. (VI) Kendi fildişi kulesinde yaşayan yazar, topluma eğilmezse sadece kendisi gibi bir kitlenin anlayabileceği yapıtlar ortaya koyar.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf hangi cümleyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
27. İletişim, insanoğlunun var olduğu günden bu yana süregelen ve yaşamı içerisinde yürüttüğü etkinliklerin gerekliliği olarak karşısına çıkan bir süreçtir. Birey, iletişim sayesinde sosyal yaşamda kendini ifade etmekte, kendisi gibi olan diğerleriyle ilişki kurmakta, yeni yeni insanlar tanımakta ve sosyal kimliğini kazanmaktadır. Yine bu sayede kendi deneyimlerini sosyal çevresine aktarmaya ve çevresinden öğrendiklerini ilişkilerine yansıtmaya çalışmaktadır. Gündelik yaşama bütünüyle egemen olan iletişim; kişisel beklenti, fayda ve çıkar ilişkilerine bağlı olarak bireylerin etkinlikleri sırasındaki amaçlarına göre farklı tarzlarda görülmektedir.
Bu parçadan iletişimle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisi çıkarılamaz?
A) İnsanlık tarihiyle birlikte ortaya çıktığı
B) Toplumsal yaşamda bireye kazanımlar sağladığı
C) Kişinin yeteneği ölçüsünde kolayca kurulduğu
D) Günlük yaşamın her alanında etkili olduğu
E) Bulunulan ortam ve koşullara göre değişik biçimlerde açığa çıktığı
28. Türk öykücülüğünün son dönemde yaptığı atılıma bambaşka bir cepheden katılan ve hakim söylemin uzağında ürünler vererek yeni bir kanal açan Mustafa Kutlu, hem öykücülüğümüze getirdiği yenilikle hem de üretkenliğiyle adından hep söz ettirmeyi başardı. Merkezden çok taşranın, bireyden çok bir toplum içinde şekillenmiş insanın, biçemden çok içeriğin, maddeden çok ruhun, yazınsal kaygılar yerine fikir anlayışlarının öne çıktığı öyküleriyle, yaşadığı atılıma rağmen dolaylı bir tıkanma yaşayan Türk öykücülüğüne çıkış yolları önerdi bir bakıma.
Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi Mustafa Kutlu'nun öykülerinin bir özelliği değildir?
A) Öykücülüğe farklı bir anlayışla katkıda bulunması
B) Yerleşik anlayışın dışına çıkılması
C) Toplumsallaşmış insanın bireye tercih edilmesi
D) Üslubun konuya göre arka planda kalması
E) Öykülerinde çağdaş akımlardan etkilenmesi
29. Eleştiri, ya tek tek sanat yapıtlarını ya da yapıtlarıyla bir yazarı ele alarak bir tanıtma, ele alınan yapıtlar arasında bağlantılar kurma ve yazarın sanat çizgisini belirleme işlevi görür. Eleştiriler ün, satış ve ödül çarklarını etkileyemeyecek kadar uzakta durur tezgâhlardan. Ama okuyucunun okuduğu bir yapıta ya da bildiği bir yazara yeni bir ışık altında bakmasını, edebiyatla, sanatla tanışıklığını daha bir derinlere götürerek ilgilenmesini sağlar. Dolayısıyla okuyucu-yazar ilişkileri bakımından anlamlı olabilecek tek tür eleştiridir. Bu tür, okuduğunu özümleme eğitimi olduğu için kişiye okur bilinci kazandırmanın da en etkin yoludur.
Bu parçadan eleştiriyle ilgili aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Yapıtlar arasında ilişkiler kurarak yazarın sanat anlayışını ortaya çıkardığı
B) Sanat yapıtlarının ticari değerini etkilemediği
C) Yazarın yapıtı nasıl yazması gerektiğini gösterdiği
D) Okurun daha önce okuduğu bir yapıtı farklı bir bakış açısıyla gözden geçirmesini sağladığı
E) Okurun edebiyatla olan ilişkisini sağlam temellere oturttuğu
30. Şair ve öykücü olan yazar, şimdilerde bir deneme kitabıyla okurların karşısına çıkıyor. Buradaki metinler, genel olarak deneme türüne ait olmakla birlikte kimi zaman öyküyle denemenin sınırlarının belirsizleştiği veya kesiştiği yere de işaret ediyor. Onun denemeleri, hayatın sıradan görünen konularını ele alırken bu sıradanlığın ardındaki ayrıntıları adım adım yüzeye çıkarmayı hedefliyor. Denemelerini, kitapların ve yazarların dünyasında yaptığı uzun soluklu, derinlikli yolculuklarla harmanlayan yazar, çağın ve bireyin değerlerini de sorguluyor.
Bu parçada sözü edilen yapıtla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Zengin bir kaynaktan yararlanarak oluşturulduğu
B) Türler arasındaki farkı ortadan kaldırdığı
C) Yaşadığı zamanı ve insanları irdelediği
D) Kişisellikten uzak bir yaklaşımla yazıldığı
E) Okura, görünenin ardındaki görünmeyeni duyurduğu
31. Romanın ortaya çıkışında, temelde birbiri ile ilişkili iki önemli gelişme rol oynamaktadır. Bunlardan birincisi, pozitif bilimlerin kilise baskısından kurtularak gelişmesi ve bu gelişmeye bağlı olarak gerçekçilik algısında meydana gelen değişme -ki bu değişme toplumsal hayatta teolojik anlamlandırmalardan daha çok ampirik (deneysel) sınamaların önem kazanması olarak açıklanabilir- ikincisi ise burjuvanın siyasi bir güç haline gelerek toplumsal hayatı kendi ideolojisi etrafında şekillendirir hale gelmesidir. Bu gelişmeler, bireysel yaşantının önemini artırmış, romanı tetiklemiştir.
Bu parçanın bütününde roman ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir?
A) Oluşturulma sürecinde bilimden yararlanıldığından
B) Toplumsal yaşama ayna tutması gerektiğinden
C) Yapısının düşünsel içeriğe uygun düşmediğinden
D) Ortaya çıkışına neden olan etkenlerden
E) Toplumun geniş bir kesimine seslendiğinden
32. Edebiyat süzgecinden geçmedikçe hiç kimsenin düşünceleri, yaşamı, iç dünyası binlerce insan tarafından okunacak kadar ilgi çekici olmaz.
Aşağıdakilerden hangisi bu cümlede anlatılmak istenenle anlamca aynı doğrultudadır?
A) İnsanın yaşadıkları, hissettikleri, ruhsal halleri yazınsallıkla biçimlendirilmedikçe edebiyat adına bir şey ifade etmeyecektir.
B) Yazınsallığı yakalamanın en önemli koşulu, ilginç ve farklı olmak değil, duygu ve düşünce dünyamızın değişik boyutlarını yansıtmaktır.
C) Bireysel konulardan yola çıkarak toplumsal konuları dile getirmek edebiyat dünyasının en önemli görevi olmalıdır.
D) Yazarın duygu ve düşünce katmanlarında şekillenen her şey okurun ilgisini çekmeyebilir, onda heyecan uyandırmayabilir.
E) Yapıtlarda sıradan insanların yaşamı ve duyguları gerçek sanatçılarca ele alınmadığı için okurun bu yapıtları okumaması doğaldır.
33. Son dönemin başarılı sanatçılarından biri olan yazar, adını duyurduğunda bizde köyü anlatan zengin bir edebiyat oluşmuş, kırsal kesimi konu edinen pek çok roman yayımlanmıştı. Ancak bütün bunlar köy yaşamına, nüfus göçüne, düzensiz kentleşmeye gerçekçi bir bakışla tanıklık ediyordu. Onun göz önüne serdikleri ise bu çevrede kök salmış halk inançları, batıl inanışlar ve ilgi çekici halk söylenceleriydi. Yapıtında kullandığı dil ve anlatım, Latin Amerika kaynaklı büyülü gerçekçi anlatıma benzetilmişti. Kendisi ise bu konuda "Ben kitabımın belli bir yerinden sonra Marquez etkisini başka bir şeye dönüştürdüğüm kanısındayım. Yani yolu açmama yardım etti ama temel ilkeleri Marquez'den almadım. Bana asıl yolu açanın bir dolu yazar -sadece roman yazarı da değil- araştırmacı ve aydının ortaklaşa oluşturdukları bir düşünce birikimi oldu." diyor.
Bu parçada sözü edilen yazar,
I. Kendisiyle aynı konuları işleyen yazarların izinden gitmesi,
II. Folklorik öğelerden yola çıkması,
III. Başka yazar ve aydınlardan aldıklarını kendince yorumlaması,
IV. Toplum sorunlarına kalıcı çözümler üretmesi
özelliklerinden hangileri sayesinde başarıyı yakalamıştır?
A) I. ve II. B) I. ve III. C) II. ve III. D) II. ve IV. E) III. ve IV.
34. Batı dillerinde critîsisme denen disiplinin Türkçesi olan eleştiri, bir yazar ya da yapıt hakkında olumlu veya olumsuz değerlendirmelerde bulunmaktır. Bizde ise eleştiri daha çok olumsuzlukları öne çıkarma olarak anlaşılmıştır. Eleştirmenlerin bu taraflı tutumu, eleştiri üzerine derinlikli çalışmalar yapmamalarından kaynaklanmaktadır. Son yıllarda yeni, genç eleştirmenlerin ortaya çıktığını görüyoruz. Bu gençler bizim edebiyatımızı iyice öğrenip dünya edebiyatını da yeterince tanırsa ortaya daha derinlikli eleştiriler çıkar.
Bu parçada aşağıdaki kavramlardan hangisine yer verilmemiştir?
A) Olasılık
B) Neden-sonuç
C) Tanımlama
D) Koşula bağlılık
E) Karşılaştırma
35. İstanbul Türkçesi konuşulan bir aile ortamında yetişmeyen çocuk, ana dilinin en yetkin biçimini okulda öğretmeninden, televizyonda sunucudan, konuşmacıdan duyabilir. Evinde İstanbul Türkçesi konuşuluyorsa bile sesli medyanın etkilerine açıktır onun kulağı ve zihni. Söz gelimi, 'yumuşak g'nin -sözcük sonunda yer almadıkça- hiç telaffuz edilmeyeceğini gelin de öğretin televizyon çocuğuna. Türkçe yazıldığı gibi okunan bir dildir diyoruz ama bu ne kadar doğru? 'Kâğıt'ta, 'zevk'te, 'kırmızı'da 'k' hep 'k' diye yazılıyor ama okunuşları aynı mı? Televizyon spikerinin ağız dolusu 'Hakkari' dediğini günde on kez işiten çocuğa, 'inkilap' denmeyeceğini öğretemiyorsunuz, öğretemezsiniz. Okulda öğretmeni de 'gençlik' sözcüğünü açık 'e' ile telaffuz ediyorsa, 'yemyeşil'in 'yem'ini açıyorsa İstanbul Türkçesiyle konuşmasını nasıl bekleyebiliriz çocukların?
Bu parçada yazar özellikle aşağıdakilerin hangisinden yakınmaktadır?
A) Ailede verilen ana dil eğitiminin yetersiz olmasından
B) Türkçenin doğru telaffuzu için yeterli çabanın gösterilmemesinden
C) Okulların ve yayın organlarının dil eğitimini olumsuz etkilemesinden
D) Dildeki bozulma ve yozlaşmanın hayatın her alanına yansımasından
E) Türkçenin kelime hazinesinin kendimizi ifade etmede yetersiz kalmasından
36. Geçtiğimiz günlerde aramızdan sessiz sedasız ayrılan sanatçının hayranları tarafından oluşturulan bu albüm, hem şiir alanında hem halk müziğimizde güçlü bir dalgalanma oluşturacak gibi görünüyor.
Bu cümlede geçen "güçlü bir dalgalanma oluşturmak" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şairlerin müziğe olan ilgilerini artırmak
B) Beğenilerini dile getiren bir toplum meydana getirmek
C) Şiirle halk müziğinin iç içe olduğunu kanıtlatmak
D) Şiir ve halk müziğine ilgiyi artırarak bu alanda hareketlilik meydana getirmek
E) Şiirin ve halk müziğinin inceliklerini yansıtmak
37. İstanbul'un köşkleri, koruları, tarihî yapıları, silüeti ışık hızıyla yitik bir geçmişe gömülüyor. Boğaziçi, Kadıköy, Beyoğlu… İstanbul'un, yalnız birini sevmek bile bir ömre bedel semtlerinin hepsi içler acısı durumda. İstanbul her şeyden önce bir kenttir. Çürüyüşü, yok oluşu ilkin yapılarda, sokaklarda, meydanlarda, bahçelerde, korularda dışa vurur kendini. Ancak İstanbul, sadece kapalı mekânlardan oluşan bir bütün değildir, bir yaşam biçimidir. İstanbul sadece bir kentin değil, o kente bağlı başka şeylerin de adıdır. Görünümü kaybolduğu gibi geçmişin birikimi de yok olmaktadır.
Bu parçada İstanbul'la ilgili olarak asıl vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Eski önemini yitirip merkezi bir yer olmaktan çıktığı
B) Dış görüntüsüyle beraber sosyal ve kültürel yapıda bir değişimin olduğu
C) Bakımsızlıktan ve ilgisizlikten dolayı tarihî mekanlarının yok olmaya yüz tuttuğu
D) Kültür hayatımızı yansıtan zenginliklerinin ve birikiminin yeterince anlaşılamadığı
E) İnsanlarda şehre karşı duyulan sevginin yavaş yavaş azaldığı
38. Türküler için onların okunduğu mekân ve coğrafya çok önemlidir. Karadeniz sahiline gidince "Gemiciler kalkalım." diye uşakları uyandırmak varken Çukurova yöresine ait "Kalktı göç eyledi avşar elleri." türküsünü haykırdığımızda, Çanakkale içinde vurulanlara "Bitez Yalısı"nı okuduğumuzda yaşanan gerçeklere denk düşmeyen türkü yerine oturmuyor, beklenen etkiyi oluşturmuyor. Bu yüzden bir türkünün —-.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi gelmelidir?
A) sözlerinin toplumca benimsenmesi çok önemlidir
B) usta ellerde bir sanat eserine dönüşmesi gerekir.
C) güzelliği ancak kendi ikliminde tam anlamıyla ortaya çıkar
D) ezgisi kadar sözlerinin taşıdığı anlam da insanları etkiler
E) içerdiği mesajları verebilmesi ezgisine göre okunmasına bağlıdır
39. Roman Medyadan Önce Gelir, 1950 Kuşağı'nın öncü yazarlarından Orhan Duru'nun dergi ve gazetelerde yayımlanmış ancak daha önce kitaplaşmamış yazılarından oluşuyor. Kitap, Duru'nun 1950'li yıllarının ortamında, bir edebiyat ekolü oluşturma, çabasını içeren ilk gençlik yazılarından gezi notlarına, öykü üstüne denemelerinden portre yazılarına ve kitap eleştirilerine uzanan kapsamlı bir derleme. Yazınsal alanda yaşanan tıkanıklıklara getirdiği çözümlerle, birbirinden ilginç saptamalarla güncelliğini sürdüren yazılar, gerçek edebiyat okurları ve edebiyat tarihimiz için birer kaynak niteliğinde. Roman Medyadan Önce Gelir, nereden bakılsa yarım yüzyılı geçen bir yazı serüveninde sorumluluğunu iliklerine kadar hissedip sahiciliği hiçbir zaman kaleminden düşürmeyen usta bir yazarın öykü dünyasının ardındaki birikimi ortaya koyuyor.
Bu parçada Orhan Duru'nun Roman Medyadan Önce Gelir adlı yapıtıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Okurlarca ilgiyle okunduğu
B) Yazarın yazınsal birikimini yansıttığı
C) Edebiyatımızda karşılaşılan sorunlara duyarsız kalmadığı
D) Değişik türde kaleme alınan yazıları içerdiği
E) Yazarın ideallerini yansıttığı
40. Pencere, yazarın ilk öykü kitabı ama bir olgunluk ve ustalığın ürünü. Kitapta birbirinden farklı yerlere ve zamanlara değişik düşünsel pencereler açılıyor. Yazarın, gözlem, betimleme ve düş gücü, parlak buluşları, insanı ve hayatı kavrayıştaki özgünlüğü, toplumsal olaylara bakış açısındaki kuşatıcılığı, benzetmelerindeki keder ve ironi, kitabı değerli kılıyor. Yazarın, duyguları dile getirişindeki şiirsellik ve elbette söz dağarcığının genişliği onu klasik öykücülüğümüzde bambaşka bir yere oturtuyor. Öykücülüğümüzün anlatım olanaklarını genişleten yazar, gelenekten yararlanmayı da ihmal etmiyor.
Bu parçaya göre yazar ve yapıtıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Yazarın tek yönlü bir bakış açısından uzak durduğu
B) Yaşamı kendine has yaklaşımlarla ele aldığı
C) Anlatımında günlük dildeki söz değerlerine bağlı kaldığı
D) Yazın birikiminden faydalandığı
E) Sınırlı öykü deneyimine karşın yetkin bir yazar olduğu
CEVAP ANAHTARI
1-D 2-E 3-C 4-E 5-D 6-C 7-B 8-D 9-A 10-D 11-B 12-B 13-D 14-B 15-E 16-A 17-B 18-C 19-B 20-A 21-B 22-C 23-D 24-E 25-C 26-D 27-C 28-E 29-C 30-D 31-D 32-A 33-C 34-A 35-C 36-D 37-B 38-C 39-A 40-C