1. Bir başkadır Cihangir, kendine özgü yanları vardır ;(I) Parkı, kafeleri, kahveleri, tarihî evleri, semt sakinleri ve oradan oraya koşuşturan kedileri .(II) Bir yanda hız ve telaş var sokaklarında, bir yanda sükûnet ve huzur .(III) Hep içine mi kapalıdır ?(IV) Elbette, hayır. Kimi zaman eski evlerin çehresini sardığı kabukla sırtını döner dışarıya ,(V) kimi zaman bir sokaktan sürpriz bir göz kırpışıyla denize açılır kapıları.
Bu parçadaki numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
2. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde vurgulanan öge ötekilerden farklıdır?
A) Türkiye'nin en kapsamlı kitap fuarında birbirinden yararlı etkinliklere de yer verildi.
B) Yetkililere göre kar temizleme çalışmalarının ardından okullarda eğitime başlanabilecek.
C) Bu seneki ödül töreni belediyeye ait en büyük toplantı salonunda yapılacak.
D) Toplantıda üniversitenin eğitim kalitesini artırmasının önündeki engellerden söz edildi.
E) Öğrenciler, daha çok, ödevlerini hazırlamak için gerekli belgeleri toplamaktan yoruldu.
3. (I) Anadolu'nun birçok kentinde kahve kültürü vardır ve yaygındır da. (II) Tümünün eski özelliklerini sürdürdüğünü söyleyemeyiz ama kahveci esnafının varlığını da yadsıyamayız. (III) Bugün buna büyük kentlerde "işletmeci" diyorlar. (IV) Oysa esnaflık usta-çırak ilişkisiyle var olur, gelişir. (V) Bunu yok ederseniz hem toplum yaşamından birçok şeyi silip atmış olursunuz hem de ortaya bize yabancı bir anlayışın ürününü sunarsınız.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, zincirleme isim tamlaması vardır.
B) II. cümle, yüklemleri birleşik eylem olan bağlı cümledir.
C) III. cümlede, basit, birleşik, türemiş sözcük vardır.
D) IV. cümlede, ilgeç ve bağlaç kullanılmıştır.
E) V. cümlede, bir sözcük hem niteleme hem belirtme sıfatı almıştır.
4. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir anlatım bozukluğu vardır?
A) Bu kitabı istemeyerek de olsa okumak zorunda kaldım.
B) Gazetedeki habere göre fırtına nedeniyle bir balıkçı barınağında tam altı tekne batmış.
C) Hikâye yarışmasında, ünlü yazarlar dururken adı duyulmamış bir gence ödül verildi.
D) Emekli olunca mahalledeki okulun karşısında küçük bir kırtasiye dükkânı açtı.
E) Okuduğum kitapları arkadaşlarıma verir, onların kitaplarını da ben alıp hemen okurdum.
5. (I) Türk edebiyatında bu eleştirmenimiz gibi, deneme ve eleştiri alanında yargısına, bilgisine, birikimine güvenilecek çok az eleştirmen yetişiyor. (II) Metni çok yönlü okuyabilecek, disiplinler arası bağlantıyı kurabilecek, görülmeyeni görecek, gösterecek en önemlisi donanım sahibi birileri ise yetişenler içinde parmakla sayılacak kadar azdır. (III) Çünkü okur ilgisi başka türlere yöneldiğinden bu türün taliplisi az oluyor. (IV) Gerçi üniversitelerin bazılarında eleştiri çalışmaları yapılıyor ama bunlar da ne yazık ki bulundukları okulun salonları arasında konuşulup geçiyor. (V) Birde edebiyatımızda edebiyat dışı disiplinlerden gelen eleştirmenlerin azlığını düşünürseniz felsefe kökenli bu eleştirmenimizin önemi ortaya çıkar.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
A) I. cümlede, yeterli sayıda nitelikli eleştirmen yetişmediğinden söz ediliyor.
B) II. cümlede, nitelikli eleştirmenlerde aranan özelliklerden söz ediliyor.
C) III. cümlede, niçin eleştirmenliğe az kişinin yöneldiğinden söz ediliyor.
D) IV. cümlede, akademik çalışmaların genele yayılmadığı anlatılıyor.
E) V. cümlede, eleştirmenlerin, başka alanlarla hiç ilgilenmemesinden yakınılıyor.
6. (I) Kötü biyografi yazarı, kendini hayatını yazdığı kişinin taraftarı veya düşmanı olarak konumlandırır. (II) Böyle yazarlar hoşlarına gitmeyen ayrıntıları gizler, gizleyemezlerse değiştirirler. (III) Diyelim ki Necip Fazıl'ı ya da Nâzım Hikmet'i sevmiyorsunuz. (IV) Bilmelisiniz ki Necip Fazıl ve Nazım Hikmet kendi kulvarlarında başa oynamış sanatçılardır. (V) ideolojik olarak Necip Fazıl ve Nazım Hikmet'ten birine düşmanlık hisleriyle dolusunuz, o zaman onu yok sayabilirsiniz. (VI) Ancak gerçekler siz yok saydığınız için yok olmaz, bir gün birisi çıkar, gerçekleri pat diye yüzünüze vuruverir.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi anlatımın akışını bozmaktadır?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
7. – Romana mekân olarak treni seçmişsiniz. Bunu görünce şöyle düşündüm: Tren hep belli bir yönde yol alır, geriye dönmesi biraz zordur. Gittiği tekli yol güzergâhında bu dönüş için çaba gerekir, bir anda olması imkânsızdır. Diğer taşıtlar gibi manevra yapamaz, bunu romanda üzerinde durduğunuz "belleğin kış uykusu" benzetmesine bağlamak yanlış olmaz, değil mi?
– Aslında bana kalsaydı tren yerine gemiyi seçerdim ama olayı ve kahramanın yaptığı yolculuğu düşünürseniz bunun kurgusal açıdan sorunlar çıkaracağı açıktı. Durup kalkan bir gemi olamayacağı gibi. Ayıca bu romanı ileride oyun olarak uyarlamayı da düşünmüştüm yazarken. Tren, sahnelemeye de olanak veriyor.
Bir röportajdan alınan bu parçalardan sanat yapıtı ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılabilir?
A) Roman yazmaya başlamadan önce olayların akışı ayrıntılı olarak belirlenmelidir.
B) Okur, yapıttaki öğelere yazarın düşünmediği anlamlar yükleyebilir.
C) Okur, en çok, iyi tanıdığı sanatçıların yapıtlarını anlar.
D) Her okurun, kendi birikimine göre anlamlar çıkarmasına olanak sağlar.
E) Ancak başarılı sanatçılar, yapıtlarını farklı anlamlara gelecek biçimde kurgulayabilir.
8. (I) "Çok satmak" terimi hayatımıza gireli ne kadar oldu, emin değilim. (II) Ancak bir kitabın 'çoksatar' olmasını bir ya da birkaç yöntemle belirleyemeyeceğimizi düşünüyorum. (III) Çünkü bizim ülkemiz dahil dünyanın bütün ülkelerindeki okuyucunun neyi, nasıl ve ne kadar seveceğini asla bilemeyeceğiz. (IV) Bu da hiç tanınmamış yazarların beklenmedik yapıtlarının bir anda gündeme gelebileceğini göstermektedir. (V) Tanınmamış bir yazarın kitabı çok satılan kitaplar listelerinde yer almışsa buna temkinle yaklaşmak gerekir. (VI) Çünkü günümüzde reklam ve pazarlama çalışmaları ile adı duyulmamış bir yazarın parlatılmaya çalışıldığını çok görüyoruz.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlar?
A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.
9. Aşağıdakilerin hangisinde verilen cümle, ayraç içindeki sözün anlamını içermemektedir?
A) Son romanında olaylar geçmişte, günümüzde ve gelecekte geçiyor. (kalıcılığı yakalama)
B) Öyküleri, gücünü ayrılıklardan, kavuşmalardan, hüzünlerden, aşırı sevinçlerden, coşkulardan alırdı. (duygulara dayanma)
C) Genç sanatçılar, yenilikleri yapıtlarında deneme konusunda gözü pek davranıyorlar. (cesaret etme)
D) Sanatçı, denemenin o yumuşak dilinin kıvamını iyi tutturmuş, yer yer alaycıdır ama hırçın değildir. (ölçülü olma)
E) Her yapıtında daha önce denenmemişi arayan bir sanatçıydı o. (özgünlük peşinde koşma)
10. Pek çok ödül alan yazarın (I)gündelik konuşma diliyle, (II)edebî oyunlara başvurmadan aktardığı, (II)bir oturuşta okunan bu (IV)elli beş sayfalık kitabın içine sığdırdıklarına şaşırmış, (V)rafine diline vurulmuş ve (VI)basit anlatımının altına (VII)ustalıkla gizlediği derinliği görünce açıkçası yazara hayran olmuştum.
Bu cümlede numaralanmış sözlerden hangileri "yoğunluk" ile ilgilidir?
A) I. ve III. B) II. ve V. C) III. ve IV. D) IV. ve VII. E) VI. ve VII.
11. Ölümünden yüz yıl kadar sonra dünyanın en iyi bestecilerinden biri olarak genel kabul gören ve günümüzde de çoğu müzik insanı tarafından dünyanın en iyi müzisyeni olarak kabul edilen Bach, kendi döneminde pek de anlaşılamamış bir sanatçıydı.
Bu cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
A) "kadar" ilgeci cümleye "yaklaşık" anlamı katmıştır.
B) Birden fazla belirteç kullanılmıştır.
C) "biri" ve "çoğu" sözcükleri belgisiz adıldır.
D) Tamlayanı ile tamlananı arasına sözcük girmiş isim tamlaması vardır.
E) Dönüşlülük adılı kullanılmıştır.
12. Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
A) Bazı şehirlerimizde henüz kışlıklar çıkarılmamışken Türkiye'nin doğusu karla tanıştı bile.
B) Dünki apartman toplantısında asansörün yenilenmesi kararlaştırılmış.
C) Haftada üç gün gittiğimiz spor salonuna fazla bir aidat ödemiyorum.
D) Mezun olduğu üniversitede çalışmaya başlamış ve birçok önemli çalışmaya imza atmış.
E) Mahallemizdeki kültür merkezinde çeşitli branşlarda kurslar düzenleniyor.
13. Onlarca roman ve öykü kitabı yazdıktan sonra bu yaşımda yazmaya devam etmem —- ilgilidir çünkü yaşantı zengini olmayan yazarlar bir süre sonra tıkanacak ve yazacak bir şey bulamayacaktır.
Bu cümlede boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) yaşama dört elle sarılmamla
B) sadece bana ait bir söyleyiş yakalamamla
C) sürekli yaşamın içinde bulunmamla
D) okurlarımın bana olan yoğun bağlılığıyla
E) yazmayı her şeyin üstünde tutmamla
14. (I) Bu kitapta birbirinden ilginç on hikâye yer alıyor. (II) Kitaptaki hikâyeler, okul öncesi ya da okumayı yeni öğrenen çocuklara uygun üstelik merak, gizem ve heyecan boyutunu da göz ardı etmeyen yalın kurgulardan oluşuyor. (III) Aynı zamanda ressam olan yazar, hikâyeler için resimler de çizmiş. (IV) Kitap, farklı kapak görselleri ve iç resimleriyle çocuk dünyasını zenginleştiriyor. (V) iri harfleri, kısa ve etkili cümleleriyle söz konusu yaş grubuna uygun olarak okuma ve anlama kolaylığı sağlıyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde değerlendirme yapılmamıştır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
15. I. Öncelikle bağımsız olarak değil de bir gazete veya derginin eki olarak yayımlanan dergileri eledik.
II. Çünkü bu dergilere ulaşmak zordu ve bayilerde satılmayan bir derginin tüm ülke geneline hitap etmesi söz konusu değildi.
III. Sonrasında sadece abonelik yöntemi ile satılan ve bayi satışı olmayan dergileri de eledik.
IV. Çocuk dergilerinin eğitimde büyük yeri olduğu inancından yola çıkarak Türkiye'de yayımlanan süreli-süresiz, ek olan, bağımsız olan tüm çocuk dergilerini masaya yatırdık.
V. Çünkü bu dergiler kapsamlı bir içerik sunmuyordu ve ek oldukları için pek de özenle hazırlanmıyordu.
Yukarıdaki cümleler anlamlı bir bütün oluşturacak biçimde sıralandığında hangisi baştan üçüncü olur?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
16. "Hayatının bir roman" olduğunu söyleyenler, bu sözle, pek olaylı bir yaşamları olduğunu belirtmek isterler. Ancak yaşananların böyle bir kişide ne izler bıraktığını, iç dünyasında ne ölçüde yer ettiğini, kısaca yaşantıya ne ölçüde dönüştüğünü açıklamaz bu söz. Yani —-. Bir başkası çok daha dar bilgi, görgü olanaklarıyla dünyayı, insanı anlayıp yaşamasına aktarabilir. Çünkü dünyayı, insanı anlamak çok maceralar yaşamak değil, bir bakma başarısı ve becerisidir. Tavır takınarak, konumunu belirleyerek baktığını, gördüğünü anlamlandırabilir, yaşantılaştırabilir bir kişi. Ancak bu yapılabilirse yazıya giden yol açılmış olur.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) yaşamın zorlukları, her zaman kişiyi yıldırıp köşesine çekilmeye zorlamaz
B) serüvenleri dillere destan olmuş biri pekâlâ yaşantı fukarası olabilir
C) kimi insan yaşadıklarını anlatma, yazma konusunda çok çekingen davranır
D) yaşantısı zengin olan insanlar bunları yazmayı düşünmeyebilir
E) yaşananlar ne kadar etkiliyse yapıt da o kadar etkili olacaktır
17. Sanatçı, çok satılan romanlarıyla hep gündemde kalmayı başarıyor. Türlü maceraları konu aldığı romanlarında, özellikle de polisiye romanlarında sürekli soru işareti üreterek tansiyonu yüksek tutuyor. Bu da özellikle genç okuyucuların ilgisini çekiyor.
Bu parçadaki "soru işareti üreterek tansiyonu yüksek tutmak" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Çok hareketli romanlar yazarak okuyucuyu etkilemeye çalışmak
B) Hayali öğelerle dolu romanlar yazmak
C) Okurun ilgisini en çok çeken konuları belirleyip hep o konularda romanlar yazmak
D) Bilinmeyenlere yer vererek okurun kitaba ilgisini devam ettirmek
E) Gençlere seslenebilmek için romanlarında türlü maceralar yaşayan kahramanlar oluşturmak
18. Bolu ve civarı hem bahar aylarının hem de soğuk ve karlı kış günlerinin vazgeçilmez tatil seçeneği hiç şüphesiz. Dağ, orman ve göl havasını aynı anda yaşatan Bolu, gölleri sayesinde dört mevsim çekim noktası: Yedigöller, Abant Gölü, Gölcük, Sünnet Gölü, Efteni Gölü, Karagöl, Çağa Gölü, Çubuk Gölü, Karamurat Gölü, Gölköy ve Hasanlar baraj gölleri. Morfolojik yapının karmaşıklığı, akarsu sayısının çokluğu, yükselti farklılıkları ve eğimin fazlalığı nedeniyle bu kadar çok gölü içinde barındırıyor Bolu. Gölleri, dağları, yaylaları, kaplıcaları ve hâlâ gelenek göreneklerini sürdüren tipik köyleriyle soğuk kış günlerinde turizmin vazgeçilmez kenti. Bolu civarında, göl kıyısında sakin bir hafta sonu planlıyorsanız Abant, Kartalkaya ve Yedigöller'den uzak durarak az bilinen rotalara çevirmelisiniz yönünüzü.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Farklı duyulardan yararlanılmıştır.
B) Tarihsel değerler örneklerle açıklanmıştır.
C) Çoğullaştırmalara yer verilmiştir.
D) Öneri cümlesine yer verilmiştir.
E) Açıklamadan yararlanılmıştır.
19. Günlük hayatta bir şeyler yazmamız gerekebiliyor: dilekçe, tutanak, anlaşma metni, işimizle ilgili bir rapor… işim gereği önüme bu tarz metinler çok geliyor. Bunlardaki dil bozuklukları o kadar kötü ki okumaya katlanamıyorum. Bu şikâyetimi dile getirdiğimde yazar olmadıklarını söyleyip işin içinden çıkıyor insanlar. Yahu ben kimseden denize dalıp inci mercan çıkarmasını istemiyorum ki. Ama herkesin hiç olmazsa birkaç kulaç atmayı bilmesi lazım.
Bu parçadaki "birkaç kulaç atmak" sözüyle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Yazma konusunda iyi bir eğitim almak gerektiği
B) Yazmanın, iyi yazarlar okunarak geliştirilebileceği
C) Herkesin günlük hayatta derdini anlatacak kadar yazma becerisine sahip olması gerektiği
D) Okurların, bir yapıtta dilin nasıl kullanıldığını anlayacak kadar yeteneğe sahip olması gerektiği
E) Bir şeyler yazabilme yeteneğinin ancak çok çalışılarak geliştirilebileceği
20. Bu bana çok soruldu. Yazarın yaşantısının romandaki anlatıcıyla ya da öteki kişilerin yaşantılarıyla karıştığı romanlarda yazarın ne kadar var olduğu hep sorulur. Romanı bitirdikten sonra okurken ben de bu soruyu kendime sordum. Buna genel bir yanıt vereyim: Her yazar yazdıklarında ne kadar varsa ben de o kadar varım. Bu yanıt asla bir kaçamak değil. Çünkü yazarın yazdıklarında ne kadar var olduğunu, belki tuhaf gelecek ama yazarın kendisi de bilemez.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?
A) Romancılar, kendilerini yapıtlarındaki en önemli karakter aracılığıyla mı anlatır?
B) En gerçekçi yapıtlar, yazarların yaşadıklarını anlattığı yapıtlar mıdır?
C) Kitabınızı gerçek yaşamdan hareketle mi oluşturdunuz?
D) Kitabınızda sadece kendi yaşam öykünüzü mü anlatmak istediniz?
E) Kitabınızda sizden, yaşadıklarınızdan, kişiliğinizden ne kadar iz var?
21. Sanatçının öykücülüğünün sinematografik yanı, kısa roman ya da uzun hikâye olarak sunulan kitaplarında ağır basar. Onun yazarlığını belirleyen özelliklerden biri de kurguda ve dilde çok katmanlılıktır. Bu da onun, kendini ancak çözümleyici bir okumaya açan bir yazar olarak görülmesini sağlamıştır. Bunları yaparken dilde damıtılmış bir sadelik ve kurguda sürükleyicilikle neredeyse bir solukta okunabilecek yapıtlar ortaya koyduğu da söylenebilir. Öyle ki metnin çekiciliği, düz bir yorum tehlikesini bile barındırmaktadır. Oysa olayların ve ilişkilerin derinliğine, dolayısıyla metnin katmanlarına inmek düz bir okuyuştan daha heyecan vericidir.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?
A) Yapıtlarının anlam derinliğine sahip olduğu
B) Yapıtlarında okurun ilgisini başta sona sürdürebildiği
C) Yalın anlatımlı yapıtlar oluşturduğu
D) Sürükleyici anlatımıyla geniş kitlelerce okunduğu
E) Kimi yapıtlarının basit damgası yiyebilecek bir nitelik taşıdığı
22. Edebiyat ve tarih ilişkisi, edebiyat kuramcılarının sıklıkla tartıştığı konulardandır. Edebiyat ve tarih anlatılarının kesiştiği ve ayrıştığı yönler, bu disiplinlerin gerçekle/yaşananla ilişkileri, özellikle "hikâye etme" bağlamında öne çıkarılır. Bu arada tarihçinin tutumu ile kurmaca yazarının tutumu bazen farklılaşır, bazen yaklaşır. Tarihçinin olayları aktarırken hikâye etmek zorunda olduğu, bunu yaparken de yorumlayacağı ve tarihin farklılaşacağı iddia edilir. Çünkü tarih sadece olayların ve durumların aktarılması değil, belli bir düzen, kompozisyon ve hikâye içinde anlatılmasıdır. Kurmaca eserde ise anlatıcı böyle bir taahhütte bulunmasa bile gerçeği çarpıtıp çarpıtmamak sorunuyla karşı karşıya kalır. Dünyanın gerçekleri ile dış gerçekliği birleştirecek bir uyum arar.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi ağır basmaktadır?
A) Karşılaştırma
B) Örneklendirme
C) Tartışma
D) Benzetme
E) Tanık gösterme
23. Kimi araştırmacılar, portreler yazarak sanatçılarla ilgili bilgi eksikliklerini gidermişler, onlara ilişkin boşlukları doldurmuşlardır. Yalnız bu konuda zihnimi kurcalayan bir şey var: Portreci yazarlar, portrelerini yazdıkları kişilerin hangi dönemlerine eğilmişlerdir? Çılgınlıkların hepsine kapıların sonuna kadar açık olduğu yirmili yaşlara mı? Belirtilerinin her saniye kendini gösterdiği, geçmişte yaşanan olaylardan doğan deneyimlerle, o ağır yükle, insanlığın doruklarına tırmandığı olgunlaşma dönemine mi? Yargıların kesinlik kazandığı, tanımların çeşitlendiği, ölümün her soluk alışta hissedildiği, coşkuların azaldığı yaşlılık dönemine mi? Belki de portreciliğe soyunan birisinin aklından böyle bir şey geçmemiştir ama bence geçmelidir, inandırıcı bir sonuca varabilmek için…
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Portrelerin yazılmasıyla sanatçıların daha yakından tanınması sağlanmıştır.
B) Portre yazarken ağırlıklı olarak sanatçıların yapıt verdiği dönemlere eğilmek gerekir.
C) Portrelerin gerçekçi olması için sanatçıların hangi dönemlerinin anlatıldığına dikkat edilmelidir.
D) İyi bir portre yazarı, ele aldığı sanatçıyla ilgili çok derin araştırmalar yapmalıdır.
E) Portre yazılırken sanatçının yaşadığı dönemler farklı anlatım yolları ile ele alınmalıdır.
24. Ortaokulu okuyabilmem için kasabaya taşınmıştık. İlk olarak orada ciddi bir kütüphaneyle karşılaştım: romanlar, öyküler, şiirler, ansiklopediler… Okuldan sonra kütüphaneye kapanır, iki üç saat durmadan okurdum. Okulun kütüphanesi, benim için ikinci bir ev olmuştu. Çocukken en beğendiğim yazarı, Jules Verne'i, orada tanıdım ben.
Bu parçada, virgülün işlevleriyle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisine uygun bir örnek yoktur?
A) Ara sözleri ayırma
B) Sıralı cümleleri birbirinden ayırma
C) Özel olarak vurgulanması gereken bir öğeyi belirtme
D) Art arda sıralanan eş görevli sözcükleri ayırma
E) Tırnak içinde verilmeyen aktarma cümlelerini belirtme
25. Yaşanmış bir olaydan yola çıkılarak yazılmış olan Ecinniler mi başarılı bir romandır, yoksa bütün hızını kurmacanın imkânlarından alan Suç ve Ceza ya da Karamazov Kardeşler mi? Elbette ki Ecinniler, Suç ve Ceza ya da Karamazov Kardeşler ile aynı düzeyde bir eser değildir. —- O romanın alt yapısı kurmacanın diğer olanaklarıyla katmanlaşmalı, kendi atmosferini çatmalı ve okuru ikna edecek bir gerçeklik kuşanmalıdır. Tersi bir örnekten yola çıkıp iddiayı farklılaştırmak da mümkün. Ama bu, iyi bir roman için gerekli olan koşulların değişeceği anlamına gelmez.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Çünkü başarılı bir yazarın bile her yapıtı aynı düzeyde olmayabilir.
B) Bir romanın başarılı olması için yazarının başından çeşitli maceralar geçmesi gerekmez.
C) İyi romanın, ilginç bir içerik dışında özgün bir üsluba da ihtiyacı vardır.
D) Yaşanmışlık, iyi bir roman için sağlam bir referans olarak görülse bile yeterli bir zemin sağlamaz.
E) Yaşananlar içinde insanlara en çarpıcı gelen olaylar roman konusu olmaya uygundur.
26. Salah Birsel, özgün dili ve anlatımıyla öne çıkan araştırmacı bir düşün ve yazın adamıdır. Denemelerinde, var olanla yetinmeyip sözcük üreticisi de olan Birsel, bizlere ince elenip sık dokunmuş ilginç bilgiler sunar. Betimlemeleriyle, anlattığı kişi ya da dönemi hafızanızda tam olarak canlandırırsınız. Türkçenin büyük ustası "Denemelerimin kahve söyleşileri gibi daldan dala konmasını ve başladığı yerde değil, başlamadığı yerde bitmesini severim. Bunu her zaman başardım da diyemem." sözleriyle ne kadar gönül insanı olduğunu da gösterir.
Bu parçada Salah Birsel'le ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
A) Yeni sözcükler türettiğine
B) Dil üzerine araştırmalarının olduğuna
C) Denemelerinde sık sık konudan konuya geçtiğine
D) Gerçekçi betimlemeler yaptığına
E) Alçak gönüllü olduğuna
27. Şiir; bir düşünceye, bir ideale, kendinden başka herhangi bir şeye alet edilmemelidir. Ama bu, şiirde düşünce öğeleri, felsefi temalar olmayacak demek değildir. Bu konudaki tutumunu Melih Cevdet şöyle açıklıyor: "Her şiirin düşünsel bazı temelleri, bazı öğeleri vardır. Fakat bu temel öğeler, şair, şiirin sesini buluncaya kadar işe yarar. Şiirin sesini buldu mu temel öğeler kalkar ortadan. Şiir kendi kendine var olabilir. Şiir bir ses araştırmasıyla başlar. Düşünsel öğeler ancak belli bir teknikle, belli bir disiplinle birleşerek belli bir yolda yürümesine yarar şairin."
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Şiir, sadece estetik bir tat verdiği zaman değer kazanır.
B) İçerikle üslubu uyum içinde olan şiirler daha çok beğenilir.
C) Şair, ilk dizeleri bulduktan sonra şiirin gerisini yazmak daha kolay hâle gelir.
D) Şiirde bir şeyler anlatılmak istense bile bu, şiirin estetik kurallarına uygun olarak yapılmalıdır.
E) Bir düşünceyi aktarmak için yazılan şiirin ömrü kısa olur.
28. Sanat alanında şu görünen dünyanın kuralları işlemeyebilir. Bir iş yerinde zamanınızı emeğinizi harcarsınız, karşılığında bir ücret alırsınız. Ancak hızlı bir esin rüzgarıyla kısa sürede yazılmış bir şiir, uzun emeklerle ortaya çıkmış olandan daha kalıcı olabilir. Üç ayda kitaplaşmış roman, belki üç yılda nice emek pahasına yazılmış olandan daha değerlidir. Kişisel yetenek, yetkinlik, olgunluk, çap, deha bu alandaki ölçüleri bir anda değiştiriyor, —-.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) emek ve zaman yapıtın değerini ortaya koyan bir ölçü olmaktan çıkıyor
B) eleştirmenler yapıtları hangi ölçütlerle değerlendireceklerini şaşırıyor
C) en sıradan bir yapıt okur tarafından büyük ilgi görebiliyor
D) sıradan bir yazar da ortaya çok güzel bir yapıt koyabiliyor
E) bu yüzden nitelikli sanat yapıtları eskiye göre daha az üretiliyor
29. Bu, iyi, sağlam yapıtlar oluşturamayan birtakım kendini beğenmişlerin iddiasıdır. Onların kendi eksikliklerini örtmek için buldukları türlü bahanelerden biri de budur. İyi yapıtlar oluşturun da bakın, ilgi gösteriliyor mu gösterilmiyor mu? Bir de halkın beklentilerini okumak gerekir. Dünya değişiyor, insanlar da değişiyor. Dolayısıyla sanattan beklentiler de değişiyor. O beklentiye uygun, nitelikli yapıtlar oluşturanlar halktan bunun karşılığını fazlasıyla görüyorlar. Onların hiç şikâyet ettiğini duymuyoruz.
Bu parça aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık olarak söylenmiş olabilir?
A) Toplumsal yaşamdaki değişimlerin yapıtlara yansımadığını iddia edenler için neler söylersiniz?
B) Birtakım yazarların eleştirmenlerimizin yetersiz olduğu hakkındaki sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?
C) Halkın beklentilerine göre yapıt veren sanatçıların başarılı olamayacağı iddiasını nasıl karşılıyorsunuz?
D) Sanattaki duraklamanın halkın sanata ilgisizliğinden kaynaklandığı düşüncesine ne dersiniz?
E) Sanatçıların toplum hayatındaki değişimlere ilgi göstermediği yargısına katılır mısınız?
30. Bir yanı uçsuz bucaksız nehir, bir yanı eski evlerle kaplı yüksekçe bir tepe, bir yanı gökyüzüne heybetle yükselen kayalar… Amasya'nın tablo güzelliğindeki görünümünü kısaca bu sözcüklerle anlatmak mümkün. Tarihî ipek yolu güzergâhı üzerinde bulunan kentin ortasından geçen Yeşilırmak, Amasya'yı yeni ve eski diye tanımlayabileceğimiz biçimde ikiye ayırıyor. Çok katlı apartmanların, iş yerlerinin, mağazaların, restoranların, müze ve devlet dairelerinin bulunduğu yeni bölüm, eski kente nehir üzerindeki köprülerle bağlanıyor. Osmanlı Dönemi sivil mimari örneklerinin en güzelleri Hatuniye Mahallesi'nde toplanmış. Kentin bu eski mahallesinde evler yüzlerini Yeşilırmak'a dönmüş, görkemli kayalara yaslanmışlar.
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Eksiltili cümle kullanılmıştır.
B) Betimlemeden yararlanılmıştır.
C) Kişileştirme yapılmıştır.
D) Deyimlere yer verilmiştir.
E) Anlatıma duygular katılmıştır.
31. Ünlü romancının bu kitabı, nasıl iyi okur olunacağı konusunda bir rehber niteliğinde. Ama bunu didaktik bir üslupla yapmıyor, aksine konunun felsefi yönünü öne çıkarıyor. Sorular sorarak, konudan konuya atlayarak, çok güzel örneklerle bir düşünceyi okurun önüne koyuyor, ne dediğini hiç de belli etmeyerek. Okuru anlamaya zorlayan bir yaklaşımı var. Okudukça düşünüyor, düşündükçe bir şeyler keşfediyor insan. Bu bakımdan tek bir defa okunup kenara konulacak bir kitap değil kesinlikle.
Bu parçanın bütününde sözü edilen yapıtla ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Ara sıra göz atılması gereken bir nitelik taşıdığı
B) Okurun nitelikli yapıtlara ulaşmasını sağladığı
C) Öğretici bir üslupla ve özenle seçilmiş örneklerle kişiye okur niteliğini en kolay yoldan kazandırdığı
D) Herkesin iyi bir okur olamayacağını savunduğu
E) İyi okur olmanın yollarını okura buldurmak amacıyla hazırlandığı
32. Şiiriniz için (I)seçtiğiniz bir (II)sözcüğü (III)çıkarıp yerine başka bir sözcüğü koyabiliyorsanız şiir yazmayı (IV)bilmiyorsunuz (V)demektir.
Bu cümlede numaralanmış sözcüklerin hangisinde birden çok ses olayı vardır?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
33. Mutluluk, elin erişebildiği çiçeklerden bir demet yapma sanatıdır.
Bu cümlede anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Hayata iyimser gözle bakanlar ondan daha fazla tat alır.
B) İnsan, çevresindekileri mutlu gördüğü sürece kendisi de mutlu olur.
C) Sahip olduğu olanaklarla yetinmeyi bilenler mutluluğu yakalar.
D) Mutlu olmanın yolu, sokaktaki sıradan insanlardan biri olmaktan geçer.
E) Küçük başarılarla mutlu olmak, sıradan insanlara ömür boyu mutlu olmanın yolunu açar.
34. Yahya Kemal'in, bir şiirinde tam yerine oturmayan bir kelime için yıllarca beklediği söylenir. Sanatçı, sadece şiirin değil, bir öykünün, bir romanın sözcüklerini de yıllarca arayabilir. En uygun sözcükleri bulup bir araya getirmek, cümleleri yazıp bozarak kıvamını tutturmak için istediği kadar çalışabilir ama yine de en iyisini yaptığı söylenebilir mi? Söylenemez çünkü dil, uçsuz bucaksız, derinliği bilinmeyen koca bir okyanustur. —-
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
A) Öyleyse okurun o yapıtı bütünüyle anlaması elbette düşünülemez.
B) Sanatçı, ne kadar uğraşırsa uğraşsın, anlatımında yine de eksik bir şeyler kalacaktır.
C) Sanatçının yapması gereken, eski ustaların yapıtlarını okuyup onların dili nasıl kullandığını anlamaktır.
D) Ancak iyi bir eğitimden sonra kişi, dili istediği gibi kullanma becerisini kazanabilir.
E) Dilin inceliklerini özümsemiş sanatçıların yapıtları geniş kitlelere ulaşma olanağına kavuşur.
35. Adam, ne tarafa gideceğini, kime, ne söyleyeceğini bilmeden sahilde dolaşıyor, arada bir karşı kıyıyı seyrediyor, kendi kendine "Böyle bir karar, bu andan itibaren yaşamımı nasıl etkiler, bu beni çevreme karşı kötü bir duruma sokar mı, bir ben miyim böyle sorunlar yaşayan?" diye sorular sorup düşüncelere dalıyordu.
Bu cümlede tekrarlanan aşağıdaki sözcüklerden hangisinin iki kullanımı da tür bakımından aynıdır?
A) ne B) bir C) karşı D) böyle E) bu
36. (I) O, edebiyatçılığının yanı sıra bir felsefeci, bir edebiyat düşünürüydü. (II) Bu yanının verimlerini sadece bir kitapta izleyebilmiştik. (III) Oysa arkasında kimi tamamlanmamış, kimi ancak tasarlanabilmiş başka denemeleri, notları; yaşam, yazın ve dil üzerine düşüncelerini serbestçe serpiştirdiği günlükleri vardı. (IV) Okurlarının onu tam anlamıyla kavramalarına yardımı olabilecek metinlerdi bunlar. (V) Bu yazıları, onun yazınsal kişiliğine başka bir perspektiften ışık düşüreceği inancıyla elden geçirdim.
Bu parçada numaralanmış cümlelerin hangisinde yargı gerekçesiyle birlikte verilmiştir?
A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.
37. Eleştirmenler, özellikle yeni isimler keşfedip onların başarılı birer yazar olmalarından övünç duyarlar. Bu doğaldır. Tabii, bu arada, yeni isimlerle ilgili olarak yaptıkları her değerlendirmenin hesabını da verebilmelidirler. Çünkü ehliyeti olmayana araba verme hatasına düşerlerse bunun sorumluluğu onlara aittir.
Bu parçadaki altı çizili sözle, eleştirmenlerle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gelecek vaat etmeyen yazar adaylarını başarılı bulmak
B) Eleştirilerini hangi gerekçelere dayandırdığını belirtmemek
C) Genç yazarları acımasızca eleştirerek yazarlığa layık olmayanları ayırmak
D) İlk yapıtlarını veren yazarlar hakkında olumlu değerlendirmelerde bulunmak
E) Nitelikli yapıtların gerçek değerini ortaya çıkaramamak
38. Sanatçının ilk şiir kitabı yayımlandığında hiçbir şiir kaynağına bağlanamayan bir şiirle karşılaşılmış ve bu kitaptaki şiir dünyası, okuyanları şaşırttığı kadar büyülemişti. Şair, daha ilk kitabında, tamamen kendine ait bir dünya kurmuştu. Bunda şairin aynı zamanda ressam olmasının da payı vardı. Görüneni bir ressam duyarlığıyla aktarmış, buna iç dünyasını da olduğu gibi ekleyivermişti. Şairin her kitapta pekişen bir şiir dünyasının oluştuğu söylenebilir. Şair, kendine özgü renkleri, motifleri olan, benzersiz metaforlarla dilini geliştirip resim arka planının da etkisiyle bir tablo çizmekle uğraşıyor. Onun şiir dilini devamlı keşfetmeden dünyasına girmek de zor. Bu nedenle sayıca az ama bu dili kavrayacak nitelikte bir okur kitlesi var.
Bu parçada sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Sıra dışı şiirler yazdığı
B) Gerçeklerden yola çıktığı
C) İlk kitabıyla okurları etkilediği
D) Seçkin bir okur kitlesinin olduğu
E) Evrensel konulara yer verdiği
39. (I) Steinbeck "Fareler ve İnsanlar"da, "İnci"de yoksul insanların, düşlediklerine ulaşamamalarının hikâyesini anlatırken aynı zamanda "yaşamın sürekliliği"ni vurgular. (II) Her an, yeni ve güzel şeyler olabilir. (III) Buna ilişkin inancımızı buruk bir hüzünle tazeleyen yapıtlardır bunlar. (IV) İçinizi acıtır ama bir yandan size umudun kaybolmadığını, kaybolmayacağını anlatır. (V) İşte tam da bu yüzden Steinbeck'in yapıtlarını, Fareler ve İnsanlar'ı, İnci'yi okumadıysanız okumanın, okuduysanız bir daha okumanın tam sırasıdır.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) I. cümlede, farklı türde eylemsiler kullanılmıştır.
B) II. cümle, özne ve yüklemden oluşmuştur.
C) III. cümle, devrik isim cümlesidir.
D) IV. cümlede, yüklemler geçişli eylemdir.
E) V. cümlede, birleşik çekimli eylem vardır.
40. Bu yapıt, meselesi, mesajı, kahramanları, çatışmaları olan bir roman. Öyle ki neredeyse siyasi bir roman olmaya yatkın bir yapısı var. Ama yazar, siyasi romanların o bildik didaktiklik tuzağına ve kolaycılığına düşmüyor, söyleyeceğini söylemekle birlikte roman sanatının estetik gerekliliklerini önceliyor. Dil ve mekânlar dönem ruhunu yansıtmakta en önemli enstrümanlar olarak kullanılırken bakış açısı bu tarihsel dönemi anlatmaya uygun bir şekilde romanda yer buluyor. Ne var ki 530 sayfalık kitap, roman olmanın avantaj ve dezavantajlarını bünyesinde taşıyor. Olayların çokluğu, anlatım süresinin uzunluğu, fazlasıyla bilgi kuşkusuz türün bir gereği olarak kitapta yer alsa da okuru sıkabiliyor. Ancak iki öykü kitabı da bulunan yazarın özellikle öykü dilini kullandığı kimi bölümler (sıkı örgü, lirik dil, yoğun anlatım) kitabın en başarılı metinleri.
Bu parçada sözü edilen yapıtla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
A) Belli bir düşünceyi iletme amacıyla kaleme alındığı
B) Anlatımın, olayların geçtiği zamana uygun olduğu
C) Yazarın öyküleri kadar ilgi görmediği
D) Öğretici bir üslupla yazılmadığı
E) Eleştirilen yönlerinin de olduğu
CEVAP ANAHTARI
1-A 2-E 3-A 4-A 5-E 6-C 7-B 8-D 9-A 10-D 11-C 12-B 13-C 14-C 15-E 16-B
17-D 18-B 19-C 20-E 21-D 22-A 23-C 24-E 25-D 26-B 27-D 28-A 29-D 30-D 31-E
32-A 33-C 34-B 35-D 36-E 37-A 38-E 39-B 40-C