Yusuf ile Züleyha arasındaki aşk, mesnevi tarzında en çok işlenen konudur. Şairlerin bu ilgisinde Yusuf ile Züleyha kıssasının kutsal kitaplarda yer almasının payı büyüktür. Hikâyenin olay örgüsünü Yusuf ile Züleyha’nın rüyaları, Yusuf’un kervanla Züleyha’nın düğün alayıyla Mısır’a gidişi, Yusuf’un köleliği ve zindan süreci ile buradan kurtulup ikbal bulması ve Züleyha ile kavuşmaları oluşturur. Konu şöyledir:
Âdem Peygamber, ruhlar âleminde Yusuf’un güzelliğini görüp ona hayran olur. Başka peygamberler de bu durumdadır. Ancak Allah, Yusuf’u Yakup’a ihsan eder ve Yusuf, Yakup’un on ikinci oğlu olarak dünyaya gelir. İki yaşındayken annesi ölür. Yakup, bakması için onu amcasının kızı İnase’ye teslim eder. İnase onu sevgi ve şefkatle büyütür. Aradan zaman geçip Yakup, Yusuf’u isteyince İnase vermek istemez. Yusuf, ölünceye kadar halası İnase’nin yanında kalır. İnase’nin ölümünden sonra Yakup, oğluna kavuşur. Uzun yıllar çocuğu olmadığı için üzülen Mağrip şahı Taymus’un, bir kızı dünyaya gelir. Züleyha adındaki bu kızın güzelliği dillere destandır. Züleyha bir gece rüyasında gördüğü bir güzele âşık olur. Öyle ki hastalanıp yataklara düşer. Her ne kadar bu hâlini saklamaya çalışsa da sararıp solan ve günden güne eriyip giden Züleyha’nın âşık olduğu anlaşılır. Annesi ve dadısı onu aşkından vazgeçirmeye çalışsalar da o, aşkından dönmez. Bir gece rüyasında yine o güzeli görür ve ondan kendisini beklemesi gerektiği telkinini duyar. Züleyha’nın durumundan haberdar olan babası, kontrol edebilmek maksadıyla onu tek başına karanlık bir yerde tutmaya başlar. İki yıl süren bu tecrit hâlinden sonra yine rüyasında âşık olduğu güzelin Mısır azizi olduğunu öğrenir. Bundan sonra Züleyha eski hâline döner, neşelenir. Züleyha’nın babası bir mektupla durumu Mısır azizine bildirir. Mısır azizi bu duruma çok sevinir. Mısır sultanı, Züleyha’yı kendisine göndermesini ister.
Bunun üzerine Züleyha çeyiziyle birlikte Mısır’a gider. Mısır azizi büyük bir törenle kendisini karşılar, evlenirler. Ama bu aziz, Züleyha’nın rüyasında görüp âşık olduğu kişi değildir. Kocası her ne kadar uğruna kul köle olsa da Züleyha onu bir türlü sevmez. Çünkü o rüyasında gördüğü güzelin aşkıyla yanıp tutuşmaktadır. Gaipten gelen bir ses sürekli ona sabretmesi gerektiğini telkin etmektedir.
Bir gece Yusuf rüyasında güneş ve ayın on bir yıldızla birlikte kendisine secde ettiklerini görür. Rüyayı yorumlayan babası, bu rüyadan kardeşlerine bahsetmemesi konusunda onu uyarır. Ancak rüyayı anlattığı bir arkadaşı, kardeşlerine aktarır. Bunun üzerine kardeşleri kıskançlıkla onu yok etmeye karar verirler. Gezmeye götürme bahanesiyle Yakup’u güçlükle ikna ederler ve Yusuf’u bir kuyuya atarlar. Üç gün üç gece kuyuda kalan Yusuf’u bir kervan oradan kurtarır ve köle olarak satmak üzere alıkoyarlar. Bu sırada durumunu öğrenmek için gelen kardeşleri, onun kendi köleleri olduğunu, isterlerse kervana satabileceklerini söyleyerek on altı dirhem karşılığında Yusuf’u satarlar. Kervan Mısır’a vardığında güzelliği dillere destan olan bir kölenin de bu kervanda bulunduğunu öğrenen halk, bu güzeli görmek için toplanır. Bu sırada Züleyha da bu köleyi görür ve onun rüyasında âşık olduğu güzel olduğunu anlar. Bir servet ödeyip tacirlerden onu köle olarak satın alır. Ancak ne kadar uğraşsa da uğruna köşkler, saraylar yaptırsa da Yusuf’u aşkına karşılık vermesi konusunda razı edemez. Onu razı etmek uğruna yaptırdığı ve her birine kendilerinin tasvirlerini nakşettirdiği yedi odalı bir sarayda Yusuf’u ikna etmeye çalışırken Yusuf’un kayıtsızlığı üzerine kendini hançerle öldürmeye kalkışır. Yusuf buna engel olur. Yusuf, bu baskıdan kurtulmak üzere kaçarcasına kapıdan çıkarken Züleyha, eteğine yapışır ve yırtılan eteği Züleyha’nın elinde kalır. Daha sonra Yusuf’u azizin yanında gören Züleyha, her şeyi azize anlattığını sanarak Yusuf’un kendisine saldırdığını söyler. Bu iftira üzerine aziz, Yusuf’un zindana atılmasını emreder. Bu sırada orada bulunan üç aylık bir bebek, azize acele karar vermemesini, eteğin önden yır- tıldıysa Yusuf’un, arkadan yırtıldıysa Züleyha’nın suçlu olacağını söyler. Bunu düşünen aziz, Yusuf’un suçlu olmadığını anlar ve bu durumdan kimseye bahsetmemesini ister. Ama bir şekilde bu durum halk arasına yayılır ve olayı duyan herkes Züleyha’yı ayıplar. Züleyha da onlara bir ziyafet verir ve yemek esnasında Yusuf’u onlara gösterir. Yusuf’un güzelliği karşısında bütün kadınlar ellerindeki bıçaklarla parmaklarını keserler ve Züleyha’ya hak verirler. Bu sefer de kendileri Yusuf’a âşık olup, onu aşklarına karşılık vermesi için ikna etmeye çalışırlar. Karşılık göremeyince de Züleyha’ya onu zindana attırmasını belki bu şekilde karşılık vereceğini söylerler. Züleyha, azize yalvarıp Yusuf’u zindana attırır. Yusuf, Züleyha’nın zulmünden kurtulduğu için mutlu olur. Züleyha ise sonradan yaptığına pişman olur. Gecelerini zindanda Yusuf’u seyrederek geçirir. Bu durum yıllarca devam eder. Mısır sultanının gördüğü, Mısır’ın yedi bereketli yılına ve sonrasında gelecek yedi kurak yılına delalet eden rüyasını yorumlayınca zindandan kurtulur ve Mısıra aziz olur. Kocası ölen Züleyha ise Yusuf’un aşkıyla yokluk ve sefalet içinde yaşlanmış, güzelliğini kaybetmiştir. Bir şekilde karşısına çıkmayı başaran Züleyha’nın hâline acıyan Yusuf, duasıyla onun eski güzelliğine kavuşmasına yardımcı olur ve onunla evlenir. Ancak bu kez de Züleyha, Yusuf’un aşkına karşılık vermez. Onun dünya nimetlerinden el çektiğini gören Yusuf, bir saray yaptırarak Züleyha’nın rahat bir şekilde yaşamasını temin eder. Böylece yıllar geçer. Bir gün Yusuf, ata binmeye hazırlanırken Cebrail, onun vadesinin dolduğu haberini getirir. Buna çok sevinen Yusuf, Cebrail’in elinden aldığı elmayı koklayarak ruhunu teslim eder. Halk, Yusuf’un ölümüne üzülür. Züleyha ise sevgilisinin mezarının başında yas tutar.
XVI. yüzyılda bu konuyu Kemal Paşazade, Abdurrahman Gubarî, Şerifî ve Taşlıcalı Yahya işlemiştir. Kemal Paşazade ve Yahya Bey’in Yusuf u Züleyha mesnevileri daha çok beğenilmiştir. Kemal Paşazade’nin 7777 beyitten oluşan Yusuf u Züleyha mesnevisi, bu konuda yazılan mesnevilerin en ünlülerindendir. Yahya Bey’in mesnevisi de beğenilerek okunmuştur. Bu mesnevi, Yahya’nın ömrünün sonlarında yazdığı ustalık dönemi ürünüdür. Yahya Bey, Yusuf u Züleyha mesnevilerinin genel çerçevesine uymakla birlikte eserine kendi edasını yansıtabilmiştir. Daha önce yazılmış olan Yusuf u Züleyha eserlerini okuyan şair, bu eserlerden çok etkilenir ve içinde olayın geçtiği mekânı görme arzusu uyanır. Bu sebeple Mısır’a gider. Orada gördüğü güzellikler karşısında büyülenir ve bu hayranlık duygusunun etkisiyle Yusuf u Züleyha adlı eserini yazar. Eser, tarih içinde tükenmeden ilerleyen aşk, macera, entrika, aile bağları, devlet yönetimi, şehir hayatı, baba duygusu, insanın kendi duygularıyla sınava girmesi gibi pek çok konuyu içerir. Yahya Bey bu konuyu oldukça başarılı bir biçimde işler. Özellikle aşk ve ihtiras sahnelerinde dikkate değer bir sanatçılık örneği gösterir.